Bölge insanı için büyük travma olan iki depremden ilkinin yıldönümü dolayısıyla sokağa çıktık. 17 Ağustos Depremi’ne neler yaşandığını Düzcelilere sorduk.
“Her yer yıkılmıştı

Deprem gecesi Düzce’de olduğunu söyleyen Oğuz Sağlam, şöyle konuştu:


“Deprem gecesi Düzce’deydik. Akşam saatiydi, işten çıkmış eve gitmiştik. Sonrası kabus gibiydi zaten Elektrikler kesilmişti. Mum ışıklarıyla önümüzü görebiliyorduk, ateşler yakmıştık. Gün ışığını bekledik. Gün doğduğunda da her şey ortaya çıkmıştı. Her yer yıkılmıştı, ölü ve yaralılar vardı. Çığlık sesleri, yardım bağırışları duyuyorduk. Akrabalarımızdan, çevremizdeki insanlardan kayıplarımız oldu. Komşularımızdan yaralananlar hayatını kaybedenler oldu. Allah mekanlarını cennet etsin. O zamanki şu an arasında çok fark var. Belediyemiz ve AFAD çalışıyor. Van Depremi’nde olduğu gibi bütün ülke seferber oluyor herkes yardıma koşuyor. Eski yapılar hala var, sıkıntılı binalar mevcut. Sadece dış dekorla binayı kendilerince düzelttiklerini sanıyorlar ama bunun kolonu olsun, duvarları olsun aslında dayanıklı değil. Eski ve çürük binaların yıkılması lazım. Bunun için de iş belediyeye düşüyor. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın.”

“Sıkıntı yaşatabilecek yapılar var, bunların elden geçmesi lazım”
Depremde yıkılma riski taşıyan binaların varlığından bahseden Salih Bal, şu ifadelerde bulundu:



“Deprem gecesi Düzce’deydik. 17 Ağustos’ta ilk Gölyaka’da deprem oluştu. Depremin son saniyeleri kalktık zaten. Biz köyde olduğumuzdan çok bir kaybımız olmadı. Akrabalarımızdan bir can kaybı olmadı ama Gölyaka’da bir çok vatandaşımız hayatını kaybetti. Düzce’de belediyenin etrafındaki bazı mahalleler, özellikle Nusrettin Mahallesi ve Cedidiye Mahallesi’nde sıkıntı yaşatabilecek yapılar var. Bunların elden geçmesi lazım. Allah bir daha göstermesin ama deprem,  Türkiye’nin ve Düzce’nin bir gerçeği.”
“Merkeze dört kat veriyorlar ama çok doğru bulmuyorum”

Yüksek katlanmayı doğru bulmadığını belirten Abdurrahman Polat, şunları söyledi:



“Böyle bir deprem bir daha yaşamayız inşallah. O gün çok zordu insan yaşadığında anlıyor. Çevremizde hayatını kaybeden olmadı. Merkeze dört kat veriyorlar ama çok doğru bulmuyorum. Merkez daha tehlikeli. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın.”
“Düzce depreme dayanmaz”

Deprem zamanı bulundukları apartmanın yıkıldığını söyleyen Nazire Güney, şöyle konuştu:



“Allah’ım bir daha göstermesin, evimiz kalmadı. Kültür Mahallesi’ndeydim ve o gün temizlik yapıyordum. Bir kütleme sesi geldi. Bizim apartman 24 daire idi. Bir anda çöktü. Zaten Kasım Depremi’nde de hiçbir şeyimiz kalmadı. Can kaybımız olmadı ama mal kaybımız çoktu. Düzce depreme dayanmaz, Kalıcı Konutlar daha sağlam ama Düzce dayanıklı değil.”
Çok katlı bina yapmamamız gerekiyor, yapıyoruz”

Deprem esnasında üzerine giysi dolabının devrildiğini söyleyen Selim Koçak, şunları ifade etti:



“Düzce’deydik, evim yıkıldı. İlk depremde orta hasar aldı, ikinci depremde tamamen yıkıldı. İlk depremde gardrop altında mahsur kaldık. Arkadaşlarımızı komşularımızı kaybettik. Allah bir daha göstermesin. Ailemizden kaybımız olmadı ama çevremizde can kayıpları oldu. O gün çok sıcak bir gündü. Geç saatlere kadar oturduk. Uykuya tam dalmıştık. Gök gürültüsü gibi büyük bir sesle uyandık. O esnada gardropta üstümüze devrildiğinden ben binayı komple yıkıldı zannettim. Çok uzun bir süreydi. Biz oradan kurtulup ayağa kalktığımızda hala devam ediyordu. 40 saniye kadar sürdü. Bu da bizi ciddi manada korkuttu. Ayak bile zor durduk. Sigortacılık yapıyorum. Bu tür olaylardan ders almamız gerekiyor. Çok katlı bina yapmamamız gerekiyor, yapıyoruz. Dere yatağına ev yapmamamız lazım ama yapıyoruz. Sigorta yaptırmamız lazım ama yaptırmıyoruz. Bu kadar büyük deprem yaşamamıza rağmen Düzce’de bile zorunlu deprem sigortası oranı yüzde ellilerin biraz üzerinde. Yüzde seksen, yüzde doksanlara maalesef varmıyor. Herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum.”