Düzce’de hasat zamanı geride kalan fındıkta üretici pazara ürününü indirmeye devam ederken TMO’nun kota uygulaması ve katı alım şartları nedeniyle üreticinin zorunlu istikameti serbest piyasa oldu. Bunu fırsata çevirerek düşük fiyat politikasını benimseyen fındıkta tekel hale gelen İtalyan Ferrero şirketinin oyunuyla da serbest piyasada fındık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 26 lira 50 kuruştan  22 lira 75 kuruşa kadar geriledi.

Bu duruma karşı sessiz kalmakla eleştirilen Ziraat Odası temsilcileri hasadın başlamasından 2, TMO’nun alıma başlamasındansa 1 ay sonra kameralar karşısına geçerek düşüşe karşı önlem alınması gerektiğini belirtti. Ferrero şirketi ‘Türk fındığının içine yerleşen kurt’ olarak nitelendirilirken TMO’nun alım şartlarında iyileştirmeye gidilmesi gerektiği vurgulandı.

Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, Öncü TV ve 100.2 Radyo Öncü ortak yayını Yorumlu-yorum programının son bölümünde yine binlercesi Düzce’de olmak üzere 8 milyon insanın geçim kaynağı olan fındıkta emeğin karşılığı olmayacak seviyelere kadar düşen fiyatları gündeme taşıdı. Ziraat Odası’nın açıklamasının olumlu olmakla birlikte sonuca bakılması gerektiğini kaydeden Ünsal, “Düzce’de üretici TMO’ya dönüm başına 110 kilo fındık verebilirken, sınırımızdaki Zonguldak Alaplı’da bu rakam 220 artı yüzde 10 toleransla 240 kilogram. Ama şeytan bile adamı inandırarak günah işletiyor. Peki, bu aklınız ve düşüncenizle kaybeden kim? Üretici. Kazanan kim? Rantiyeci.” dedi. Ünsal, Tarım Bakanlığı’nın yanlış ve eksik tarım politikalarından rekolte belirlenirken fiyatı yükseltmek için yapılan düşük gösterme girişiminin sonuçlarından fındığı etraflıca masaya yatırdı.

İŞTE O PROGRAM

Bugün yine gündemimizde olan, insanların önemli gündemlerinden olan fındık meselesinden devam edelim. Fındık, İstiklal Savaşı’ndan bu güne kadar ülkenin borcunu ödeyen en kıymetli varlığımız. Fındıksız bir çikolata endüstrisi olması mümkün değil.  Bu da bölgemizde en has olan yer.

‘Ziraat Odası sesini yükseltmeli’

Bugün Ziraat Odası bir açıklama yaptı. Ferrero noktasında, üreticiyi mağdur etme noktasında, fiyat noktasında bir değerlendirmede bulundu. Bunun yanında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fındık alım noktalarındaki yetersizliğinden bahsetti. Ayrıca bu anlamda kriterlerin ağır olduğunu ve esnetilmesi gerektiğini söyledi. Bu güzel bir gelişme. Bu memlekette memurun ve işçinin sendikası var.  Ziraat odaları da kısmi olarak çiftçinin sendikası gibi görev yapan bir yer. Ziraat odaları sesini biraz daha yükseltmeli. Çünkü çiftçinin sesini duyurabileceği bir platform yok.

‘Alaplı’da 240, Düzce’de 110’

Buradan Tarım Bakanlığı’na ve Tarım İl Müdürlüğü’ne bakmak lazım. Ziraat Odası’nın açıklamasında bizim yaptığımız yorumlar da cevaplar ve eleştiriler de var. Kabul ediyoruz. Biz eleştiriyoruz, eleştiriyi de kabul ediyoruz. Fakat sebep ve sonuç ilişkisine bakalım. Düzce’de üretici TMO’ya dönüm başına 110 kilo fındık verebilirken, sınırımızdaki Zonguldak Alaplı’da bu rakam 220 artı yüzde 10 toleransla 240 kilogram.

‘Kaybeden üretici, kazanan rantiyeci’

‘Efendim biz rekolte yüksek görülmesin, fiyat düşmesin diye böyle bir uygulamaya gittik’ Aklınızla bu işi yaptınız. Belki niyetiniz halis, onu bilemiyoruz. Ama şeytan bile adamı inandırarak günah işletiyor. Peki, bu aklınız ve düşüncenizle kaybeden kim? Üretici. Kazanan kim? Rantiyeci. Sizin bu uygulamanızla, rekolte tahminine yapmış olduğunuz dokunuşlardan dağında bayırında yağmurda çamurda çilesini çeken değil bu işin ticaretini yapanlar kazançlı. Sen ne anlatırsan anlat. Anlat, vatandaş dinliyor. Ben sonuca bakarım.

‘Siyaset devreye girmeli’

Buradaki hadise şundan ibaret. Vatandaş rekolteyi kimin nasıl belirlediğini bilmez. Tahmin edilenle gerçekleşen rekolte arasında yüzde 100 fark var. Peki, bu nasıl telafi edilecek? ‘Biz tahmin ettik, yanıldık?’ Telafisi nasıl olacak? Burada siyaset devreye girmeli. Bu konuda özellikle Sayın Ayşe Keşir Hanımefendi çok ciddi bir çalışma yaptı. Tebrik ve takdir ediyoruz. MHP İl Başkanı, AK Parti İl Başkanı da çok ciddi harekete geçtiler. Ama sonuç önemli. AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, ‘Burada bir adaletsizlik var. Bunun çözümü için ne yapalım?’ diye bir çaba sarf ediyorsa, MHP İl Başkanı Sayın İlhami Caboğlu çözüm için bir mücadele veriyorsa, AK Parti İl Başkanı Sayın Mustafa Keskin çözüm üretmek istiyorlarsa sebebi TMO’nun fındık alımında çok ciddi kurallar uygulaması. İkincisi de kota uygulaması nedeniyle ürününün üçte birini ya da yarısını verebilmesi.  Bunlar bugüne kadar aşılamadı.

Tarım Bakanlığı tembel’

Vatandaş rekoltenin nasıl hesap edildiğini bilmez. Vatandaş ‘Bir ton fındıktan ben ne kazanıyorum’ diye bakar. Kazanamıyorsa birinci derecedeki müdafi iktidar ve Cumhur İttifakı ortakları. İkinci derecede ziraat odaları. Şu bir gerçek ki Tarım Bakanlığı bu memlekette yeteri kadar planlaması ve çalışması olmayan bir bakanlık. Tembel bir bakanlık. Bu Düzce ili de aynı şekilde. Bugün Tarım Bakanlığı ve oradaki mühendisler ve imkânlar bu memleket tarımda üretsin, gıdada büyük artışlar olmasın ve planlamalar yapılsın dendiğinde bunu yapmıyorsa ve bu sonuç olarak gerçekleşmediyse bu memlekette hala gıda noktasında hayat pahalılığı varsa, ekilen dikilen yerlerin oranı azsa bunun müsebbibi birince dereceden Tarım Bakanlığı.

‘Vatandaş rekolteye kritere bakmaz, cebine girene bakar’

Biz vatandaş olarak rekolte şöyle tahmin edildi, TMO şöyle kriter koydu bilmeyiz. Bizim bildiğimiz ben bu fındığı TMO’ya kaçtan, serbest piyasaya kaçtan satarım. Gece saatlerinde TMO’ya gelip fındığını teslim edemeyen ve traktörde tüccara fındık teslim eden çiftçinin vebalini Fırat’ta kurdun kaptığı koyun misali bu memlekette idare ve irade sahipleri ödeyemez. Bunların detaylı bir şekilde sayın cumhurbaşkanına iletildiğine inanmıyorum. Eğer bizi dinleyen varsa, Yorumlu-yorum’da fındık noktasındaki sıkıntıyı dile getiriyoruz. Sayın cumhurbaşkanına da seslendik. Yerel bir medyayız. Duymayabilir. Farkına varmayabilir. Ama bu memleketi ve sayın cumhurbaşkanını seven ‘AK Partiliyim, ben gönül ve dava adamıyım’ diyen adamlar bu işe derman olmazsa bu insanları kaybediyorsunuz. Haberiniz olsun.

‘Bu ses mağdur üreticinin sesi’

Sayın cumhurbaşkanım, size destek ve gönül veren, ömrümden al ömrüne kat’ diyen insanlar yavaş yavaş sesini kesmeye başladı. Memleketin gerçek anlamda üreten, sesi çıkmayanı bulup sahip çıkmak lazım. Bu sesi de kim duyuracaksa sayın cumhurbaşkanına duyursun. Bu ses benim değil üreticinin ve mağdur olanın sesi. Duyurmazlarsa herkes sesini ve iradesini ortaya koyar. Sandık bir kural ve kaide değil ama şunu da unutmayalım hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

‘Sessiz çoğunluk sesini kesti’

İnsanlar hiç dediği gibi değil. Bir zamanlar AK Parti’yi iktidar yapan sessiz çoğunluk şu anda sesiniz kesti. Kimi iktidar yapacağına karar vermeye çalışıyor. Sesinin duyulmasını istiyor. Dilinin ve gönlünün devlet nezdinde ifade edilmesini istiyor. İnşallah sesin duyulduğu, hak ve hakikat ölçüsünde ticaret yapıldığı, emek veren insanların alın terinin karşılığını aldığı günlerde buluşmak üzere.