İnsanlara hizmet etmek kadar dünyada güzel bir şey yok. Sadaka-i Cariye diyor Peygamber Efendimiz. 3 kişinin amel defteri kıyamet kopuncaya kadar kapanmaz. Bir; hayırlı evlat yetiştiren anne ve baba, iki; topluma ilim öğreten alim, üç; topluma hayırlı hizmetlerde bulunan idareci.

Biz fıkıh veya ilim adamı değiliz ama biz üçüncüsünden başlayalım. Kıyamet kopuncaya kadar amel defteri kapanmayacaklardan. Millete hizmet var, hizmet var.

Biliyorsunuz, temmuz, ağustos ayları var haziran ayları var. Planlamada eksiklikler olabilir. Düzce’de son iki aydan beri başlayan yolların tamiratı ile ilgili süreçte ciddi bir sıkıntı var. Çok ciddi sıkıntı var. İnsanlar sabah işine, okuluna giderken müthiş bir trafik var bir o kadar da stres var. Peki, tamam hizmet yapılıyor da insanları böyle üzerek ezerek zamanda ve planlamada yapılan hatalarla eksikliklerle insanları üzmeyelim, incitmeyelim. Hele bunun bir de can kaybı boyutları var. Dün akşam ve öteki akşam As taksinin bulunduğu kavşak, Türkseven kavşağı ya da Öztürkler kavşağı. Düzce’nin ana arterlerinden çıkış noktalarından bir tanesi. Allah sizi inandırsın, yağmurun altında trafiği sevk ve idare edeceğim diye polisler yağmurun altında saatlerce iliklerine kadar ıslandılar. Müthiş bir performans gösterdiler insanlar trafikte mağdur kalmasın diye. Bu insanlara verilen görev gerçekten, hakikaten zulüm gibi bir haldi. Ben orada şapkasından çorabına kadar görevini yerine getirirken ıslanan polis memurlarına, Emniyet Teşkilatına gönülden teşekkür ediyorum. Bir o kadar da o sorumluluklarından fedakarlık yapan arkadaşları bir daha tebrik ediyorum.

Dün akşam orada bir kaza oldu. Niye? Yol iki taraflı, 4 taraflı trafiğe açıldı fakat trafik ışıkları yanmıyor orada. Biz oraya 7/24 polis memuru dikemiyoruz ki. Yolu açtık. Tamam. Bir yerden tek şerit gidiyor, bir yerden tam şerit gidiyor. Peki trafik lambasını neden açmadık? Mala zarar geldi, cana mı zarar gelseydi? Bir şeyleri insanlar düşünürken bu ehil insanlar irade ve idare sahipleri bunları düşünürken lütfen bunları da düşünsünler.

Düzce’nin içinde ki bu sıkıntı bir cana mı mal olsun. Dün akşam kıl payı kurtuldu. Yani bu trafik lambalarını yakmak bu kadar mı zor. Burayı ışıklandırmak zor mu? Değil. Bir inisiyatif, kim yapacak bu inisiyatifi. Ama bu inisiyatifi kullanacak insanlar orada ki trafiği kullansalar, vatandaş gibi kullansalar neyin ne olduğunu görecekler. Üç tane duba koyduğunuz zaman, dubalar anlamlı mı anlamsız mı kafasına göre herkes. Kafasına göre demeyelim de bir iş yaparken herkes hizmet mi, eziyet mi bu noktada çok dikkat etmek lazım. Bu hizmet eziyete dönüştü.

Olimpiyat kavşağı ya da Sancaklar kavşağı, her sene çalışma yapılıyor burada. Mağduriyetler var sıkıntılar var. Bunun planlamasını programlamasını öngörüsünü yapan insanlar her kavşakta her trafikte her noktada… Onlar biraz trafiğin kurallarına uyarak gitseler zaten anlayacaklar neyin ne olduğunu anlayacaklar. Bu millete hizmet ederken eziyet etmeyelim.

Bir trafik keşmekeşi var. O kavşaklarda can pazarına doğru gidiyor. Dün akşam oldu mesela. Gün içinde veya akşam saatinde her an her saniye kazalara davetiye çıkartacak bir hal var orada. Binlerce araç geliyor geçiyor. Şehrin tam ortası ikiye bölünmüş vaziyette. He sen ne kadar bilirsin? Ben bilmem benim işim değil bilmek. Bilmesi gerekenler bunu bilecek. Burada bir mağduriyet var müdahale edilecek.  Ama orada o trafikte ki hal insanlara sıkıntı veriyor. Düzce’ye eziyet ve hezimet ediyor. İşin doğrusu bu. Bunun için karayolu uzmanı, trafik uzmanı olmaya gerek yok ki… Ben oradan rahat veya güvenli geçiyor muyum ona bakarım.

Temel’e sormuşlar; sana gelseler havadan saldırsalar düşman ordusu ne yaparsın? Ateş ederim demiş. Denizden gelseler peki. Ateş ederim komutanım demiş. Peki ya yerin dibinden çıkarsa hani lağımcı ekibi diyorlar ya askeriyede… Temel dönmüş bakmış demiş ki; bu ordunun benden başka askeri yok mu? Buranın sorumluluğu sadece polislerde mi ya da emniyette mi? Hakikaten yazık. Çözüm üretirken tek taraflı değil birkaç boyutuyla çözülmelidir. Nasıl üretilmeli, kim üretmeli? Ben bilmem, vatandaş bilmez. Çözüm üretecekler bu konuda makam sahibi, yetki sahibi makamlarda mevkilerde bulunan bunun için maaş alan insanla, kendini devlet memuru kendini hizmet görmek noktasında olan insanlar düşünecek. Bundan daha iyisi olamaz mı? Biraz stratejik bakılacak. Öngörüler güzel olacak. Bu yaz Bahçeşehir yolu yapılacağına öncelik buraya tanınsaydı. Eski adıyla E-5 şimdi ki adıyla D-100 karayolu yapılsaydı okullar başlamadan daha hızlı olsaydı. Bir öngörü olsaydı. Anılmak bilinmek, iltifat görmek için mi? Değil. İşin özünde şu var. Hizmet hezimete dönüşmesin. Nitekim dönüşüyor. Çare olunsun. Güzel düşünülsün. İnsanlara eziyet ederek değil de şevkat ederek, kolaylaştırarak, yakınlaştırarak uzaklaştırmayarak işlerimizi yapmakta fayda var. Bu kangren meselesinde ki işin muhatabı öngörüsü yetki ve yetki alanı kimdeyse bu konu ile ilgili tasarruflarını Düzce halkı olarak Düzce’de yaşayan bir birey olarak bu işi yaşayan bedelini ödeyen bir insan olarak söylüyoruz ve dillendiriyoruz. İnşallah çözüm üretilir.

Gelelim dipnota; Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı birine bir şarkı linki attığını söyledik. Şarkı İbrahim Tatlıses’in Hesabım Var isimli şarkısıydı. Bu link gönderildi gönderen kişi de öyle enteresan bir hal ki. Seçime beraber girdiğin beraber hareket ettiğin insanlara karşı aday olabilecek kadar densiz, plansız programsız, mantıksız yani ne eklerseniz ekleyin. Ticaret Odasında ki kendi grubunda ki rakip çıkan Ömer Demirtaş’a göndermiş. Aynı zamanda MHP’den Belediye Başkan adayı idi.

Kısaca Ticaret Odası’ndan da şöyle geçelim. Seçimlerin ve oluşan yönetimin Düzce’ye hayırlı olmasını diliyoruz. Ve yapılan eleştiriler, destekler, konuşanlar sadece bu senaryoda ki herkesin üzerine düşen bir görev veya bu orkestrada ki çalınan saz olarak bakılıp tek ses çıkarmakta fayda var.

Ben şuna da inanıyorum. Eski yönetim başta Tuncay Şahin olmak üzere bilgilerini, tecrübelerini, Düzce için katkılarını yeni olan oluşuma mutlak ve mutlak vermeli. Burada özellikle şuna işaret etmek istiyorum. Kamuoyunun beklentisi de o yönde, iş adamlarının beklentisi de o yönde. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, ileri!” dediği bir taarruz var. Burada Ege demedi ama dikkat ediniz Akdeniz dedi. Yunanlılar Ege dediği için demedi. Bazen iyi okumak gerek bazı şeyleri

Ticaret Odası’nın ilk hedefi birliktir, Düzce’dir. İlk hedeflerinden bir tanesi de Ticaret Sanayi Odası meclisinde komitelerden görev alan üyelerin Ticaret ve Sanayi Odasıyla beraber ticaret yapmamalarıdır. Etik olanda budur. Ticaret Odasının meclisiyle, meclise seçilenlerin birinci derece akrabaları dahil olmak üzere bunların hiçbirinin Ticaret Odası ve şirketine fatura kesmemesi lazım.  İkincisi Ticaret Odasını spor sokaktan çıkarıp daha saygın, iş dünyasının daha iyi hasbihal edebileceği, daha iyi anılabileceğimiz iş dünyasını yerel dinamiklerle genel dinamikleri bir araya getirebileceğimiz Düzce ticaretine saygın bir yerin mutlak ve mutlak hayata geçirilmesi lazım. Çarşamba günü tekrar görüşmek üzere.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN