Bugün bundan aylar önce paylaştığımız bir konudan bahsetmek istiyorum. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki acil ve çocuk acil bölümünde yaşanan ibret verici sıkıntılardan ve olaylardan… Mesai saatinin haricinde saat beşten sonra Düzce Üniversitesi Hastanesi Çocuk Acili kapalı. Bunu biliyoruz. Gerekçe doktor yok, yeterli ekipman yok.

Birkaç gün önce, Düzce Üniversitesi Personel Daire Başkanı Mehmet Kütük kalp rahatsızlığı sebebiyle acil servise gidiyor. Yapılan ilk tetkikte kırmızı alana alıyor ve orada da tedavi ile ilgili süreç başlıyor. Fakat tedavide birinci derecede muhatap olduğu intörnler. Yani beşinci ve altıncı sınıf tıp fakültesi öğrencileri. Burada yaşanan bir sıkıntı var. Kalp krizi geçirdiği ilk tespitten sonra oradaki öğrencilerin yaptığı teşhisten sonra öğrencinin eline bırakılıyor. Daha sonra asistan geliyor.

Burada da bize gelen bu hemşireyi, orada ki sağlıkçıları darp ettiği konusunda bir bilgi. Sağlık Sen başkanının açıklamasında da sehven olabilmiş gibi bir ifade oldu. Bunu da hakikaten o hastanın panik anında yaşanmış bir hadiseden ibaret olduğu ortaya çıktı. Biz sendikadan ilk gelen bilgileri Öncü Radyo ve Televizyon olarak internet sitemizde bu şekilde vermiştik. Ama işin bu şekilde olmadığı, yaptığımız araştırma ve inceleme sonucu ortaya çıktı. Özellikle bu konuda tüm izleyicilerimizden, dinleyicilerimizden, okuyucularımızdan özür diliyoruz.

Biz de burada sendikanın yapmış olduğu değerlendirme, oradan gelen bilgi dahilinde bu şekilde hareket ettik. İşin burada enteresan boyutu şu: üniversitenin personel daire başkanı ben personel daire başkanıyım demiyor. Mütevazi bir şekilde vatandaş statüsünde işleme tabi tutuluyor. Akabinde ortaya çıktıktan sonra da çok bir şey fark etmiyor zaten. Hepimiz bunu yaşayabiliriz.

Çocuk Acili’ne 5’ten sonra çocuğunu götürme. Bakmıyorlar. Peki, gün içinde gelenlere nasıl yapıyorlar, işte görüyor musunuz muameleyi? Bununla ilgili haber yaptıktan sonra soruşturma gereği daire başkanın görevden alındığı hakkında bir açıklama geldi üniversiteden. Rektörlük bir açıklama yaptı. Yazık. Hakikaten Yazık. Üniversite Hastanesi Tıp Fakültesi, Düzce Kalkınma ve Tanıtma Vakfı’nın ve Düzce’deki bu mücadelenin sonunda bir değerimiz olarak ortaya çıktı.

Bunu eleştirmeye, burada ki eksikleri gündeme getirmeye başlayınca da ‘Göz bebeğimizle, değerimizle sıkıntınız var.’ Yok efendim ‘Rektörle ne alıp veremediğiniz var?’ Bizim ne rektörle ne de hastaneyle alıp veremediğimiz bir şey yok. Arkadaş buraya bir vatandaş gittiği zaman canını emanet ediyor. Canıyla beraber girdiği zaman gördüğü muameleye bak.

Bu Düzce’nin Ak Parti İl Başkanına yazık. Milletvekilleri Fahri Çakır’a yazık. Ayşe Keşir’e yazık. Hakikaten Yazık. Bunların hakikaten bu ve buna benzer olaylarda, mağdur olan mahcup olan vatandaşın, vicdanın derdiyle derlenmediğiniz zaman. Vatandaşa çok bir şey anlatamazsın. Şimdi ben soruyorum sayın milletvekillerine. Siz bu hadiseleri duyuyor musunuz? Duyuyorsunuz. Bildiniz mi? Bildiniz. Peki ne yaptınız? Peki ne yapıyorsunuz? Yazık değil mi bu insanlara? Önünde üniversite var. profesör, bilim adamları, doçentler var, uzmanlar var diye bütün güvenirliğiyle oraya intikal eden insanların, yaşadığı ve yaşayacağı hadiseler sizi hiç rahatsız etmiyor mu?

Burayla ilgili gerek idare noktasında, gerek başhekim noktasında, gerek diğer birimler noktasında veya Sağlık Bakanlığı’na bağlanma noktasında hiçbir sonuç yok. Birebir ilişkilerde çok farklı konuşuluyor. Kamuoyuna yansıyan ilişkilerde hiç böyle bir şey yok. Burada devletin imkanlarından faydalanıp, bu devletin hizmet et dediği insanlara, hizmet noktasında zafiyet gösteren, hissiyat gösteren, kibir yapan, gurur yapanlara da yazıklar olsun.

Bu memlekette etkili ve yetkili kişilerin randevu noktasında, işlem noktasında, tedavi noktasında en üst düzeyde buralarda kabul görmesi veya buralarda tedavi edilmesi sizi mutlu edebilir. Ama vatandaş noktasında oraya etkili, yetkili veya il başkanı, diyelim ki oradaki çevreye yakın olan insanlar gider. 3 kişi gider, 5 kişi gider. Binlerce insan gidiyor oraya günde. Bu devletin emeklerine yazık değil mi? Türkiye’de sağlıkta bir numarayız diyen sayın Cumhurbaşkanın emeklerine yazık değil mi? Sizin işiniz ne ya? Burada bir sıkıntı varsa buna müdahil olmak lazım. Çözüm üretmek lazım. Çözülmüyorsa o zaman sizin orada işiniz ne? Göreviniz ne? Bu millet size bu iradeleri niye vermiş?

Başta sayın rektör olmak üzere, sayın milletvekillerini, bu memlekette ki Düzce’deki idare ve irade sahiplerine, lütfen biraz vicdana, insanlığa samimiyete davet ediyorum. Bu olay şunu gösterdi Düzce Üniversite Tıp Fakültesi Hastanesi’ne lütfen gitmeyin. Eğer giderseniz Allah muhafaza. Personel daire başkanının yaşadığı hali, buna bu şekilde davranan zihniyet, yönetim burada irade sahibi olan yöneticiler, kim bilir normal vatandaşı nasıl karşılıyorlar. Hiç düşünebiliyor musunuz?

Milletvekili olmak, siyasetçi olmak, etkili insan olmak. Orada kabul görmek anlamına geliyor. Ama bu sayı çok az. Fazlalığı vatandaşta. Bu milletin maddi, manevi değerleriyle, imkanlarıyla, makam, mevki, yetki sahibi olup. Bu millete hizmet etmeme, hizmet ederken de böyle enaniyet duygusu içinde olma lüksünüz olmamalı. Verilen emeklere yazık günah. Bu milletin verdiği vergilere yazık günah. Biz bunu burada sadece söylüyoruz. Biz başta sayın rektör olmak üzere hiçbir sıkıntımız yok. Sevdiğimiz, saydığımız insanlar. Ama burada bir beceriksizlik var. Burada bir zafiyet var. Burada bir eksik var, burada bir yanlış var.

Bizim inancımıza göre bir yerde bir yanlış varsa önce elinizle durdurun. Elinizde durduramıyorsanız dilinizle durdurun. Durduramıyorsanız, Kalbinizle buğuz ediniz diye inancımızda bir tema var. Elimizle durduramıyoruz. Dilimizle izah etmeye çalışıyoruz. İnşallah buğuz noktasında kimsenin bedduasını almayın. Çünkü yazık olur. Bu millete yazık. Bu millete hizmet edilsin diye size bu imkânı verenlere de yazık.  Bunun hesabı hem dünyada hem ahirette bir şekilde ortaya çıkar. Ama bunu en büyük hesabını siyasiler verir.