Bundan 62 sene evvel 27 MAYIS diye bir ihtilal yapıldı. Bu devletin, bu milletin kalkınmasına bir darbe vuruldu. 80 ihtilali gibi, 28 Şubat ihtilali gibi, 15 Temmuz gibi hepsinin arkasında şu var, 1945-1950 li yıllardan sonra Nato’ya girdikten sonra devletin idaresi ve iradesi askeri güçle beraber, askeri kontrol mekanizmaları ile beraber askerler tarafından isteyen istediği şekilde kontrol etti. Adnan Menderes ve ekip arkadaşları 27 Mayıs darbesi ile devletin iradesine, milletin iradesine darbe vurulacak şekilde bu başbakanlıktan indirildi kendi nizamlarını kurdular. 2 tane suçu vardı Adnan Menderes’in Allah rahmeti ile muamele eylesin.

Bir: Adnan Menderes Ezanı Muhammedi’yi Türkçeden vahiy diline çevirdi. Yani, O dönemde ezanı Türkçeleştirdiler ya, Arapça okuyanları hapse attırdılar ya burada işin en enteresanı şuydu Allah-u Ekber, Allah-u Ekber yani Allah Büyüktür, Allah Büyüktür anlamındaki Ezanın Tanrı Uludur diye değiştirdiler. Bu kadar vahim bir icraata imza attılar.   

İki neydi? Suçu Paris’te Abdül Hamit Hanın hanımlarının, Paris’teki sarhoşların yediğini içtiğini kustuğunu temizlediğini tespit etmesi üzerine, ziyaret ediyor. Osmanlı sultanlarının eşlerinin, sadece kadınlarının Türkiye’ye getirilmesi kararını çıkartmak için adım attığında celal Bayar o zaman Cumhurbaşkanı ve kendisine ‘Eğer bu olmazsa, istifa ederim’ diyerek kendisine istifa dilekçesini sunuyor. İki tane suçu var Adnan Menderes’in. Ne yaptı Osmanlı, ihanet mi etti bu ülkeye?

Bu memleketin balans ayarlarını bu ordu üzerinden yaptılar. İlk darbeyi 17 Mayıs 1960’da yaptılar. Çünkü açık oy, gizli tasnif sistemine geçişte sıkıntı oldu. Nasıldı biliyor musunuz? Şimdi bu millet bu kadar aşağılandı, bu kadar hafife alındı, bu millet seçmesini bilemez… Bu millet sadece seçmesini bilenleri seçti, tek parti döneminde. Yani delegasyon seçti, diyelim ki Düzce vilayetinden o delegasyon 20 kişi seçti, 20 delegasyon da Ankara’dan gelen zarfları sandığa attı, yani 3 tane milletvekilini bunlar seçtiler. Ama daha önce oyu açık basıyorsunuz, tasnifi gizli yapıyorlar.  1950 yılında demokrat parti ezici çoğunlukla, yüzde 52 oranında oyla iktidara geldiği zaman, İsmet İnönü yani Milli Şef uyuyor gecenin bir saatinde, yaveri kapısını vurup giriyor içeriye. Diyor ki; ‘Paşam, paşam iktidar oldular!’ ‘Kim oldu evladım?’ ‘Demokrat Partililer’ ‘Beni bunun için mi kaldırdın?’ ‘Evet efendim, bilgi vermek istedim’ ‘Oğlum yıllardan beri yanımdasın. Yarın seni emekliye sevk ediyorum!’ ‘Neden Efendim!’ ‘Onlar iktidar olabilirler, ama muktedir olamazlar. Çünkü kadrolar bizde.’ diyor. Evet iktidar oldular, ama muktedir olamadılar. Muktedir olduklarını zannettiler, fakat 27 Mayıs’ta bu milletin adamı, bu milletin milli ve manevi değerleri ile barışık ve derdiyle yaşayan insan 27 Mayısta bir darbeye muhatap oldu. Amerikan ve İngiliz sömürgesine hayır dediği için bu millet cezalandırıldı, bu milletin başbakanını cezalandırdılar. Aylarca beklediler, ama bu millette sesini çıkartamadı. Millet o kadar korkmuştu ki; ‘bizim Başbakanımızı asamazsınız’ diye kimse sokağa çıkamadı. Kimse buna yanlış demedi. Ama bu millet öyle bir bilinçlendi ki 15 Temmuz’da, ‘Biz milletin, devletin adamını yedirmeyiz’ dedi. O gün Abdülhamit’ten, bugüne kadar, yerliler -  milliler, yerli gibi görünenler – milli gibi anılanlar arasında savaş var, daha hala bitmedi.

Bugün tabii insanlar düşüncelerinde özgürler. Biz geçtiğimiz Çarşamba günü Yorumlu-yorum programında Nakliyeciler Kooperatifi Başkanı Orhan Yılmaz’ın, AK Parti İl Başkan Yardımcısı ve İl Yönetiminde olması hasebi ile yanına da Şoförler Odası Başkanı Yavuz Yılmaz’ı alıp CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu karşılamasını eleştirmiştik. Bizi çok eleştirenler oldu! Kim bunlar? Bakıyoruz sosyal medyada, bunlar Cumhuriyet Halk Partili, gayet doğal, İYİ Partili veya muhalif kesimler. Türkiye’de çok bir şeyin değiştiğine ben inanmıyorum. Sadece muhalefet noktasında düşüncesi olan seçmenin sesinin biraz daha yüksekliğinden kaynaklanan bir enformasyon var, yani bir algı var. Ben Türkiye’de siyasi şartların çok değişeceğine inanlardan birisi değilim. Çünkü muhalif olanlar sesini yükseltti. Bugün insanlar hangi partiye oy verirse versin, insanlar istediği partiye oy verir, ama AK Partiye veya bu Cumhur İttifakına oy vermeyen insanların sesi yükseldi. Daha önce eleştirenler, daha önce de vermemiş. Aynı şey fark etmiyor. Ancak burada bizi çok eleştiriyorlar. İşin enteresan noktası da şu; kimseden himaye ve hamilik istemiyoruz, ama buna karşı Cumhur İttifakı AK Partili, MHP’li bu söylemlere karşı bize özelde konuşan veya tepki veren insanların sosyal medyada bu şekilde eleştirilerine karşı bir cevabı olmaması enteresan. Sessizlik bazen işi yarıyor demek ki.

Bugün AK Parti İl Başkanı Mustafa Keskin’e bu Orhan Yılmaz’ın hesabı sorulur. Nasıl hesap sorulur, faturası nasıl kesilir, onu bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var! Gemi çalkantılı sularda giderken, alttan su alır. Altta da kimler olur? Fareler olur. Onlarda bu gemiyi terk etmek için çok büyük enerji harcarlar. Gemi batıyor, zannederler fareler. Zaten senin işin orada farelik, gemi batsa ne olur, batmasa ne olur? Senin için ne fark ediyor. Netice itibari ile bu dışarıdan ve içeriden, dışarıdakini pek bilmeyiz, ama içeriden Adnan Menderes gibi bu milletin derdiyle dertlenenleri ala aşağı etmeye çalışanalar, tertip kurmaya çalışanlar, satanlar, gemiyi terk edenler, dahil olmak üzere her kese bu insanların bir cevabı var. ‘Milletin iradesi Nedir ki?’ demişti Türkan Saylan zamanında, ‘Hangi oranla seçilirseniz seçilin, biz bu ülkeyi idare ederiz’ demişti. Peki, bu memlekette gerçekten milletin iradesinin hayat bulduğu 1960 yılında Adnan Menderes’i iktidardan indiren güçle, indirecek olan güçle, o ihtilal yapıldığı zaman sessiz kalan, sedasız kalan, tepkisiz kalan bir siyasi iradeyle bugün arada ne değişti? Ne fark etti? Fark eden bir şey yok! Senaryo aynı senaryo. Tarih tekerrürden ibarettir.

Şu iyi bilinmeli; Osmanlı’nın son döneminde, cennet mekân Abdülhamit Han anlaşılmadığı zaman, Türkiye Cumhuriyetini kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk anlaşılmadığı zaman, Adnan Menderes anlaşılmadığı zaman, merhum Turgut Özal anlaşılmadığı zaman, hele hele merhum Necmettin Erbakan Hoca anlaşılmadığı zaman, bugün bu yolda mücadele veren Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan anlaşılmadığı zaman, bu memlekette anlatılacak ve anlaşılacak bazı şeyler olmaz. Dün hiç bir şey görmeyen, Z kuşağından bahsediyoruz. Herkes, dününü ve bugününü bu gençliğe anlatmalı. Burada 27 Mayısların bir daha olamayacağı günleri yaşıyoruz. Eskiden MGK’daki Kara Kuvvetleri Komutanı ne diyecek? O dönemde Başbakan olan merhum Necmettin Erbakan’ın masasına, o mübarek günlerde bir kadeh rakı fışkısını isteyen Güven Erkaya’nın ne dediğini bu millet ona göre ekonomi şekilleniyordu, ticaret şekilleniyordu, ülkenin gidişatı şekilleniyordu. Güven Erkaya’nın da ateşi bol olsun cehennemde. Şimdi biz geldiğimiz noktada Genel Kurmay Başkanını biliyor muyuz biz? Tanıyoruz mu, Hava Kuvvetleri Komutanını tanıyoruz mu? Bilmiyoruz, çünkü gündemde yoklar. Ordu kışlasında devletinin milletinin bekası için mücadele versin, bu millette duası ile parası ile, lojistik desteği ile bunların askeri olsun, eyvallah kabul. Ama onları kışlaya gönderip de, bir daha 27 Mayıslar göstermeyecek düzen geldi Türkiye’ye. Dünyayı yöneten güçlerin işine gelmediği zaman asker postalı giyiyordu, dipçiğini vuruyordu. Kimdi bu askerler? Sayın merhum Erbakan Hoca başbakan iken, çok özür dilerim sinkaflı bir şekilde Erzurum Bölge Komutanı bilmem ne dedi başbakana. Bu cüreti gösterdi. Bunlar bu kadar cüretsiz ve pervasızdı, seçilmişlere ve millet iradesine karşı. Çünkü NATO denilen yapı, bu ülkeyi müstemleke halinde siyaseti ile, istihbaratı ile, askerisi ile her şeyi ile kontrol altına almıştı. Biliyor musunuz? Türkiye’de 40 yakın üst var. Daha hala muktedir olamadık. İktidarız, ama muktedir olamadık.

Ben siyasete dar açıdan bakmıyorum, geniş açıdan bakıyorum, dünya konjektöründen bakıyorum, sebep ve sonuç ilişkisinden bakıyorum. Sebep ve sonuç ilişkisinde ne varsa ben oraya bakıyorum. Kim menfaatleniyorsa bu işten, bu işin sonunda kavgayı çıkartan o dur. Bugün milletin adamının, milletin adamlarının, milletin iradesinden bertaraf edildiği gün. Ama bu milletin derdiyle dertlenen adamları, bu milletin adamlarını yedirmeyeceğiz. Efendim sen tarafsın! Taraf olmayan bertaraf olur. Milletten yana, devletin bekasından yana, devletin geleceğinden yana, teknolojiden yana, bilimden yana, güçten yana olmazsan bertaraf olursun. Dünya malı, dünya imkanı herkeste var, her zaman olur. Ama devleti olmayan Suriyeli’yi, Iraklı’yı, Afkanlı’yı görüyorsunuz. Bizim devletimiz çok kuvvetli. Büyük hayalleri, büyük düşüncelerle kurarsınız. Ama bir daha söylüyorum; milleti için büyük düşünen adamları yedirmeyeceğiz. Gücünüz, etkiniz, yetkiniz ne olursa olsun, milli olan muktedirliğimizi, duyarlı olan muktedirliğimizi yaşıyoruz, yaşayacağız ve yaşatacağız.

Merhum Adnan Menderes ve ekip arkadaşlarını rahmetle anıyoruz. Bu milletin iradesine, bu milletin tecellisine, bu ikbaline göz koyanlara hiçbir şekilde fırsat vermeyeceğiz. Allah bu millete 27 Mayısları, 12 Eylülleri, 71 muhtıralarını, 15 Temmuzları bir daha yaşatmasın inşallah.