Geçtiğimiz günlerde fındıkla ilgili ticaret borsası başkanının bir açıklaması oldu. Biz de bununla ilgili bir değerlendirme yaptık. TMO hangi şartlarda fındık alacağını açıkladı. Standartların da standardın da. Olabilir, Bunu kabul ettik. Şimdi 20 gün var. Fındığı teslim edebildiyseniz ettiniz. Fındığı teslim ettiniz, 20 gün sonra paranızı alabiliyorsunuz.  Ne zaman bu 20 gün? Eylül'ün 10-15 ine falan tekabül ediyor. Evet, şimdi gelelim işin püf noktasına. Bütün istatistiklerde yıllardan beri malumun ikrarı olan bir hadise var. Hadise şu; fındığın ℅50si eylül ve ekim ayında pazara iniyor. Bundan ℅25’i aşağı yukarı işçilik maliyetine geliyor. %20-25 civarı da vatandaşın kendi ihtiyaçları, acil ihtiyaçları, okuldur yakacaktır. Yüzde ellisi gidiyor. Şimdi babanın malı, babanın imkânı, evladın dara düştüğü gün lazım olur. Mal niçin lazım olur. Sıkıntıya girdiğinde lazım olur, maddi ve manevi.

Devlet bir baba şefkatiyle, devletin gücü ve adaleti buna yeterlidir. Fındık alacağının parasını kenara koyuldu. Ancak 20 gün üzerinden para ödemek piyasanın canını okumak, anlamına geliyor. Dedik ya; dünyadaki tekel olan Ferrero 22’sinde açıklama yapacak. Sayın Cumhurbaşkanının yapmış olduğu 52-54 destekli desteksiz olan fındığa... Ama ben buradan Düzce Milletvekillerine, Düzce'nin siyasi irade sahiplerine, devletin tüm makamlarına ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a, bir fındık üreticisi olarak sesleniyorum; Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın milletvekilim, sesimi kim duyuyorsa, bu fındığın parası zaten tahsis edildi. Fındık eylül ve ekim ayında, yüzde ellisi mecburen pazara iniyor. Yirmi günü beklemeyelim. Nasıl olsa paramız var, tahsilat yapılmış. İki üç gün içinde, eğer bu para vatandaşa ödenirse, hakikaten bu millet mağduriyetini unutur ve mağdur edilmez. Yoksa 42 liradan fındık şu anda alınıyor satılıyor. Vatandaş şunu bekliyor; Sayın cumhurbaşkanım, bu insanların yüzde elli oranında iki ayda indirdiği fındığı iki ay şu emri verseniz; iki ay boyunca alınan fındıkla depo teslimi yapıldıktan iki iş günü içinde, üçüncü gün ödenir dediğiniz zaman, büyük bir külfet ten bu insanları kurtarmış ve piyasayı tekelcilere karşı önlemiş olursunuz. Diğer türlü bu millet çok mağdur olur.

Ciddi bir mağduriyet yaşıyor. Efendim fındık fiyatı iyiymiş. Görünende o. Eğer Piyasa dalgalanması işte o zaman iki ay alacak olan fındığı aldığı zaman zaten parası hazırdır. Hazır olmasa zaten TMO niye bir saha açsın? Bunu duyanlar duymayanlara söylesin. Fındık üreticisi Karadeniz insanı Cumhurbaşkanını seviyor. Fındığı üç günde ödese de seviyor, yirmi günde ödese de seviyor. Ama tabiri caizse bu işin üzerinde gerek siyasi, gerek ticari gerek, içtimai manevralara zemin bırakmadan ilgili siyasetçi, milletvekilleri, özellikle de Sayın Ayşe Keşir,  bunu Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın TMO Genel Müdürüne bir şekilde izah edebilir. Yirmi gün beklenirse, çok kötü olur. Bu milletin hali çok kötü olur. Efendim zaten fiyatlar yüksek, bankalar kredi vermiyor, alan çok dar, bir anekdot daha söyleyeyim; bundan 20 gün önce bu fiyatlar çıkmadan önce, temmuz ayında 30-35 liradan fındık parası dağıtıldı bu memlekette. Bu insanlar bu parayı mecbur alırlar. Eylülde dalından harmana indikten sonra, kuruduktan sonra, bu millet perişan olur. Yirmi gün beklemeyelim.

Bugün arkadaşlarımız Beyköy Beldesine gittiler. Beyköy de bizi oradan insanlar aradılar, röportaj yaptılar. Beyköy mahalle mi, yoksa ilçe mi olsun noktasında siz ne diyorsunuz? Diye. Ama ne yiyip -  içtiği belli olmayan bir kendini bilmez. Bizim arkadaşlarımıza ki, kendini bilmez derken Bilal Türkan beyin yeğeni. Birinci derecede yeğeniymiş. TSO’daki Bilal Türkan Bey. Aynı zamanda Beyköy Belediyesi çalışanı. Allah Allah. Adam başlamış böyle küfür kafir dümdüz. Ya ne yedin sen, ne içtin. Veya yiyemedin mi, içemedin mi? Biz kamuoyu adına hizmet ediyoruz. Yani hangi akılla onu yaptı? Tabii akıl olsa onu yapmazdı. Hangi fikirle yaptı? Şimdi ben özellikle Bilal Türkan ve Osman Kılıç’ın ismini özellikle kullandım, kime yaranmak istedi. Ne oldu ne bitti, onlar mı gönderdi? Onu da bilmiyoruz. Belki göndermedi onu da bilmiyoruz. Ancak bizim şu ekranlarda, bu milletin sesi, sözü nefesi olmak gibi bir sorumluluğumuz var. Orada ne idüğü belirsiz bir tane müptezelin, bir tane dengesizin lafına göre de haberimize, yorumumuza yön verecek değiliz. Beyköy işini arkadaşlarımız yaptılar çalıştılar, öncüden takip edebilirsiniz.

Dipnot;

Şimdi yeni çıkan arabalar hoşuma gidiyor onlar iki tane egzoz var sağlı sollu. Artık neye göre hesap ettiler bilmiyorum. İşe yaramayan benzinden mazottan akaryakıttan arttırmak gibi. Egzoz alttan çıkıyor oradan çıkarken ses kesilsin diye bir sistem var. Şimdi Düzce Belediyesinde iki tane, Belediye Başkan Yardımcısını bu egzozdan çıkan gaza benzettim ben. Hüdaver gösterişli, Düzce Belediye Başkan Yardımcısı değil, ama başkanlık odasında oturuyor. Başkan yardımcısı değil, başkan makamının aracını kullanıyor. Belediye başkanı yardımcısı değil, BELTUR’dan oradan, buradan yer bulamadılar, en son Bahçeşehir’e koydular. İkincisi Cengiz Tuncer, bu da çok yetkili etkili bir arkadaş. Bürokrasiden, siyasetten, girişten ve çıkıştan duman attırıyordu. En son Belediyenin itfaiye biriminde orada bir yer tahsis edilmiş. Bu iki tane egzozdan çıkan duman bugün dipnot olarak söyleyelim. Adam daha size ne desin, yetkili - etkisiz, etkili -  yetkisiz cami önünde kundaklanıp koyulmuş gibi bir haldesiniz. Allah çarşınıza pazar versin.

Programın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

YouTube: https://www.youtube.com/watch?v=Xxi0y5d_3PQ