Bugün (24 Kasım) Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal'in Türk öğretmenlerine, eğitim camiasına hediye ettiği gündeyiz. Bugün hayatta, sıkıntıda, problemde, ekonomide, ailede, hayatın tüm katmanlarında ne yaşıyorsak eğitimdeki eksikliğimizden yaşıyoruz. Eğitilemiyoruz biz.
TOPLUMUMUZ EĞİTİLEMİYOR
Bizi devrimlerle beraber Avrupa ile entegre olduk. Kanunlarımız değişti, alfabemiz değişti. Medeni kanun dediği İsviçre'den devşirilen kanunla beraber kanun oldu. Alman ceza hukuku, Fransız sistemi derken ama biz eğitimde yaz-boz tahtasına dönmüş bir sistemin ortaya çıkardığı bir varlığız biz.
Ne Türk, ne Müslüman, ne Avrupalı, ortada kalmış,ortada dolaşan bir milletiz. İşin özüne indiğiniz zaman, günün sonuna baktığınız zaman, biz eğitilemiyoruz.
TÜRK BAYRAĞI’NIN ANLAMINI MİLLETİMİZE YANLIŞ ANLATTILAR
Örneğin, bu gönlüyle, kalbiyle insanlara bir şey vermek için çalışan öğretmenlerimiz 1. sınıfta çocuk Türk bayrağını gördü. Bakıyor şimdi, hocam bu ne? Bu bayrağımız bizim. Ne kadar güzel. Bunun bir hikayesi var. Neymiş hikayesi? Bayrağımızı görmüş. Devletimizin bayrağı. Aslında Türk bayrağı değil de, devletimizin bayrağı. Hilal efendim önüne yıldız gelmiş, gece yansımış, yerde kan varmış...
Bundan olmuş. Bayrağımızın rengi kan. Yıldızla hilal bir araya gelmiş. Yalana bak. Teyyareye bak.
Şu eğitim sisteminde hilal, İslam'ın ve Müslümanların sembolüdür. Yıldız, İslam'ın beş şartıdır. Bir yoruma göre, dört halifeden sonra Osmanlı İslam'a en büyük hizmeti ettiğinden bunu bu şekilde kullanmıştır. İkisi de aynı anlama geliyor zaten. Canımız kanımız İslam'a, Hazreti Muhammed'e feda olsun. Bayrağın anlamı bu. Şu müfredatta yok bu. Hikaye var ama diğer hikaye var. İşte oraya gelmiş, buraya gitmiş hesabı.
Şu anda konuştuğumuz bir şey var. Terörsüz Türkiye diyoruz ya. O zaman bakacak ki Kürt'ün evladı da, Türk'ün evladı da, Abhaz’ın da, Çerkes’in de, Boşnak’ın da hangi milletliler varsa, e biz İslamız, bu ne Türk'ün bayrağı, ne Kürt’ün bayrağı, ne Abhaz’ın, bu devletin bayrağı. Bizim bayrağımız, bizim devletimizin bayrağı diyecekti. İslam'ın bayrağı bu. İşin özünde de bu var. Terör kökten bitecekti ilkokuldaki veya anaokulundaki çocuklara, ancak bunu bilen öğretmenler yok mu? Var. Gönlünü koyanlar yok mu? Var tabii. Kıymetli. Ancak bunların gönlünü koyduğu yerde müfredatta bulamıyorlar. Yok. Çok basit bu işler.
İşin özetinde, Türk Bayrağı’nın anlamı, ülkede huzurun kaynağı. Bu kadar basit. Öğreten için de, öğrenen için de, yaşayan için de, ailenin için de. Fakat ne hikmetse bu bayrak bize farklı farklı hikayelerle anlatıldı. Özü anlatılmadı. Bunu öğretmenlerimiz müfredatta olmadığı için de bunu bu şekilde diyemedi, demedi.
İLK EMİR “OKU” AMA MÜSLÜMANLAR OKUMUYOR
Öğretmenlik mesleği aslında çok kutsal bir meslek. Ancak farklı dinlerden, farklı kültürlerden, farklı şeriatlardan aldığımız hurafelerle İslam'ın ilk emri oku. Peygamber efendimize “İkra” yani Allah'ın izniyle oku diye gelen ilk emir bu ya.
Vahiy bu ama gelgelim Müslümanlar okumuyor. Döneminde, Avrupa'daki, Amerika'daki, Dünya’daki ilim ve bilim Müslümanlardaydı. Bu Ortadoğu coğrafyasındaydı. Fakat ne zaman ki, nasıl olduysa işte bu çok uzun bir hikaye.
Biz eğitilmiyoruz. Bizi yönetmek için eğitiyorlar. Sistem de bu. Ama bu kadar çabanın içinde, bu kadar güzel insanlar yetiştiren Türk öğretmenlerine, o inançlı, o samimi, inançlı derken memleketini, milletini seven herkes inançlıdır. Yani ‘vatan sevgisi imandandır’ diyor Hazreti Ali. İmanı olanın vatan sevgisi olur. Bu inançlı kadrolar bu şartlarda, bu sistemde, kurulduğu günden bugüne kadar, böyle sürekli değişim içinde yine de bu öğretmenlerin feraseti, asaleti, güzel bir neslin çıkması konusundaki gayretlerinden çok neticeler alındı. Çok neticeler de alınmadı
ÖĞRETMENLERİMİZİN ELLERİNİ SAYGIYLA ÖPELİM
Eğer bugün biz bunları anlatabiliyorsak, beni de bir öğretmenim yetiştirdi. Bu asil memleketine, milletine, devletine, ümmetine, insanlığa faydalı olmak için evlatları yetiştiren tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun. Bir günde değil, her gördüğümüz yerde, saygıyla ellerinden öpelim.
Hani Şeyh Edebali diyor ya, "Ananı atanı say, bereket büyüklerle beraberdir. Yani öğretmene hürmet, büyüğe hürmet, ataya hürmet, manen Peygamber Efendimize, madden Oğuz Kaan dedemize kadar gidiyor. Çünkü bunlar gerek kitabelerde gerek hadislerde, Kur'an ayetlerinde bilginin, bilgeliğin, öğrenmenin, öğretmenin, alimin ne kadar kutsal olduğunu anlattılar. Bizim milli değerlerimizde de böyle, manevi değerlerimizde de böyle. Üç kişinin diyor Peygamber Efendimiz, amel defteri kıyamet kopuncaya kadar kapanmaz. Bir, hayırlı evlat yetiştiren anne baba, babasına, anasına, soyuna, sopuna hayırlı anan, andıran, hayır hasenatta bulunan idareciler, belediye başkanları, milletvekilleri, işte memurlar, Bir de alim yetiştiren, ilim adamı yetiştiren, alimlerin yani öğretmenlerin amel defteri kıyamet kopuncaya kadar kapanmaz. Tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. Ellerinden öpüyorum. İnşallah amel defteri kıyamet kopuncaya kadar kapanmayan öğretmenler olsunlar.
Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun.