Düzce Belediyesi’nde olan bir ‘0’ işi vardı. Kısaca hatlarsak bir kafe hizmet veriyor. İki ortak ihtilafa düşüyor. Sonra tabii ticari itilaf devam ediyor. Fakat bu ortaklardan biri AK Parti Belediye Meclisi’nde etkili.  Diğer isim de sektörden gelen biri. Burada bir işlem yapılmış. Ortaklar ihtilafa düşünce bu arkadaşımız belediyenin bütün gücünü ve siyasi etkisini kullanmış ve netice itibariyle kayyum atanmıştı. Ancak kayyum da bu iş yerine gidemiyor. Gittiği zaman ‘Bir dakika sen kimsin?’ diyorlar. Burada da sıkıntı var.

Burada 2 kapı varken 3. bir kapı açılmış ve 29-‘0’ diye bir numara çıkmış. Bunun olması için de belediyecilik mevzuatına göre imar tadilatı yapılması gerekiyor. Ancak işin enteresan kısmı tam da ortaklar ihtilafa düştükten sonra belediyede eli ayağı olan taraf 2021 Ocak ayında tam da ihtilafın başladığı tarihte o ‘0’lı numarayı almış. Sonrasında da orada kendine göre bir yapılanma yapmış. Diğerini çırak çıkarmış.

Burada enteresan bir hadise daha var. Bir iş yeri açmak için önce Vergi Dairse’ne gitmeniz gerekiyor. Vergi kaydınızı alacaksınız ve belediyeye ruhsat başvurusu yapacaksınız. Ama burada çok enteresan bir şey daha olmuş. Vergi kaydı olmadan ruhsat vermiş. Bunu ilgili belediye başkan yardımcısına sorarsan ‘E biz memurluk yapıyoruz’… Nasıl ruhsat verdiniz?

Ardından yine etki ve güç kullanılarak ortağın diğer işyeriyle ilgili zabıtadan farklı baskılar başlamış. Bunlardan Düzce Belediye Başkanı Sayın Dr. Faruk Özlü’nün haberi var mı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Burada orantısız bir güç kullanıyor. Bu artık insanlara mal olmuş. Bizim bunu anlatıp anlatmamamız fazla bir şey ifade etmiyor. Ama buradaki şey insanlar siyasi gücünü, parti gücünü, belediyedeki gücünü kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda kullanır ve bu da dilenip duyulursa zaten Türkiye’de şu an bir siyasi arayış içerisindeler. Bunlar birçok insanın darılıp küsmesine neden olur. Hatta bir diğer iddiaya göre atanan kayyuma siyasi baskı yapılıyor. Yine AK Partili belediye meclis üyesinin isteği doğrultusunda meselenin çözülmesi için de yine baskı yapıldığı söyleniyor. Hatta savcılığa ‘Hatalı kayyum atanmış’ şeklinde verilmiş. 

İktidarın bazı nimetleri vardır. İnsanlar etki ve yetkiyi kullanır ama adaletli olmak lazım. Kul hakkına girmeden, Beytülmala dokunmadan hak eden, hak ettiği şekilde; iktidar olan taraf kendi etrafına ama insanların hakkına girmeden yetkisini kullanabilir.

Şimdi bunun adına, rüşvet diyemezsin ama bunun siyasi bir yapısı var. Ama tüm bu işler rüşvetle oldu diyemezsin çünkü meclis üyesinin kardeşi de belediye başkan yardımcısı. Bu kadar tesadüf üst üste bir araya gelir mi? Gelmez.  Peki, bunlardan Sayın Faruk Özlü’nün bir bilgisi var mı? Bununla ilgili geçtiğim aylarda bir açıklama yapıldı. Konuyla ilgili bir soruşturma başlatıldığı fakat akıbeti nedir bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var. Burada bir uzlaşmazlıktan ve ticari ayrışmadan ortaya çıkan bir dengesizlik var. Olabilir, haklı da olabilir haksız da olabilir ancak işin belediye boyutunda, belediyenin gücünde ve partinin gücünün ortaya koyulması noktasında bir duracaksın. O zaman iş farklı boyutlara gider. 

Geçtiğimiz günlerde bir belediye başkan yardımcısının aracı ile çocuğunu sportif faaliyetlere veya havuza gibi sağa sola gönderdiği noktasında Sayın Özlü’ye bir bilgi sunduk. O da hemen gereğinin yapılması talimatını verdi ve bu kişiler ile bizi bir araya getirdi.  Burada yapılan görüşmede belediye başkan yardımcısı dedi ki ‘Ben yine göndereceğim, normalde saat 5-6’da mesaim bitiyordu, memurdum, belediye başkan yardımcısı oldum. Benim aile hayatım var, sosyal hayatım var. Ben oğlumu yine göndereceğim’ dedi. Biz burada iş yapıyoruz, biz o zaman niye geldik, ne diye açıklama yapıyorsunuz? 

Anlatmaya çalıştığım, belediye başkan yardımcısı ‘Belediyenin aracını ben yine çoluk çocuğumun mutluluğu için kullanırım. Çünkü ben burada uzun saatler mesaide kalıyorum.’ mantığı ile hareket etmesinden çıkan sonuç da, o belediyedeki sıfır olan ve ticari ihtilaf başladıktan sonra belediyede imtiyaz kullanılan kişi ile olan hukukta aynı. Burası babanızın çiftliği mi? 

Bana diyorlar ki ‘Sen Faruk Özlü’yü çok övüyorsun’. Arkadaş, ben sebep değil sonuca bakıyorum.  Diyelim ki biz övüyoruz, başarılı diyoruz, siz başarısız diyor musunuz?  Ekranlar burada hadi gelin söyleyin. Ama biz kenarda, kahvede söylediklerinize itibar etmiyoruz. Eksik olan, hatalı olan ve somut olan ne varsa kamu adına Düzce adına söylemeye hazırız.  

Şimdi geldiğimiz nokta, arkadaş millet fakruzaruret içinde. Maddi, manevi, mutsuzluk hat safhada. Ekonomik sıkıntı hat safhada.  Fiyatlar almış başını gidiyor. Belediyede veya diğer kurumlarda siz bütün imkânlardan faydalanıp ayın 15’i geldiğinde maşınızı tıkır tıkır alıyorsunuz.  Bunları yaparken devletin makamını kullanırken, bu makamların siyasi irade tarafından verildiğini unutmayacaksınız.  Sizin yaptığınız menfi işlerin tamamen siyasete yansıyacağını unutmayacaksınız.  Bugün belediyedeki bu işlem örnek teşkil ediyor. Ne oldu soruşturma? Soruşturmadan bir cevap çıktı mı? Kamuoyuna şu ana kadar bir açıklama yapılmadı. Sebep, fırsat veya etki, sonuç, soruşturma.  

Peki, bunu çözecek olan kim? Riyaset makamı. Riyaset makamı kim? Belediye başkanı veya AK Parti’nin il teşkilatı. Çözmezse, fazla da kimsenin umurunda değil. Burada bu meseleye adam gibi bir müdahil olunmadığı sürece mutlaka bunun sonuçları olacaktır. Biz bu ‘sıfır’ işini merak ediyoruz ve takipçisiyiz.  Bakalım burada ticari itilafa girildikten sonra yapılan bütün ruhsatlandırmalar, sözleşmeler ve hesaplar ne oldu?  Aralarında olan ticari rekabet bizi ilgilendirmiyor. Ama bu ticari rekabette birisi kazanıyor, birisi kaybediyor. Fakat kazanan taraf güçlü taraf. Kazanan taraf belediyede eli kolu olan taraf.  Kazanan taraf kendi iş yerine zabıtayı gönderiyor ve bu zabıtadan sorumlusu arkadaşımız da ‘Ya biz memuruz’… Ama gönderirken gönderiyorsun.  ‘Hiçbir şey bilmiyorum. Biz sadece onay makamıyız’ bunlar hikâye. İşin özünde işin doğrusunda olması gereken şey hak veya hakkaniyet ölçüsünde memlekete, iradeye ve idareye yön vermek. Vermiyorsan, ‘biz bunu yaptık arkadaş, biz böyle yaptık, arkadaşımızı veya dostumuzu böyle istedik’ diye söyle. Adam gibi söyle.  

15 TEMMUZ KALKIŞMASI

15 Temmuz hakikaten, biz Kurtuluş Savaşı’nda 11 bine yakın şehit verdik. Savaştıklarımız da kimdi? Yunanistan. Kim bu Yunanistan? 400 yıl bizim himayemizde kalmış, bizim yönetimimizde kalmış 40 yıllık devlet olmuş gelmiş ve bizi işgal etmiş. Biz bundan kurtulmuşuz ve bunu bayram olarak kutlamışız. Bu durum bu millete çok büyük gibi bir hakaret ama ya.  Yunanistan kim de bizi işgal etmiş de kurtulmuşuz. Arkasında ama İngilizlerin düşmanlığını hiç anlatmamışız. Ondan sonra da Yunan Başbakanı ile İsmet İnönü hanımlarını kollarına takarak yürümüş ve biz yıllarca Yunanistan’a gemiler ile yardım göndermişiz. Fakat 15 Temmuz,  bir hikâye değil gerçekten bu milletin, bu devletin ve bu değerlerin kendi değerlerine sahip çıkması olan bir hareketti. Ama burada çok üzücü bir nokta var, yaşın yanında kuru, kurunun yanında ise yaş yandı.