Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, değerlendirmeleriyle Düzce’nin nabzını tuttuğu ‘Yorumlu-yorum’ programında AK Parti ve Düzce Belediyesi ekseninde şehrin yönetiminde söz sahibi olan kesimlerin üstlendiği önemli sorumluluğu çevresindekilerin de taşıması gerektiğine parmak bastı. “Faruk Özlü‘nün sahaya inmesi lazım” Söze programına olan yoğun ilgiden bahsederek başlayan Ünsal, isabetli yorumlarının halk tarafından desteklendiğini söyledi. Son olarak Düzce Belediyesi’nde hizmetten çok gösteriş meraklısı tutumlarıyla adlarından söz ettiren iki birim müdürü ile ilgili paylaştığı tespitlerin yerinde bulunduğunu belirten Ünsal, şunları kaydetti: “Yorumluyorum programında çok güzel neticeler almaya başladık. İnsanlar telefonla arıyorlar, whatsapp hattımızdan yazıyorlar. En çok konuşulan Düzce Belediyesi’ndeki yaptığımız, isim vermeden, rencide etmeden bağcı dövmek değil de üzüm yemek amacıyla yaptığımız müdürlerin durumuyla ilgili söylemlerimize çok önemli destekler geldi. Buradan şu sonuç çıktı. Faruk Özlü‘nün sahaya inmesi lazım. Seçim döneminde bütün kurucu üyeleri nasıl ziyaret ettiyse sahaya inip aynı turu bir daha yapması lazım.” Makam odasından kovdu mu, kovmadı mı? Müdürleri eleştirip Başkan Özlü’ye tavsiyelerde bulunduğu konuşmasının ardından kendisini bir AK Partili’nin aradığını belirterek söze devam eden Ünsal, şöyle konuştu: “Bu gelişmeden sonra bir partili aradı. Dedi ki; ‘Öncelikle sana bu konulara değindiğin için teşekkür ediyoruz.’ AK Parti’nin içinden etkili isimlerden birisi… Ama önceden şimdi değil. Geçtiğimiz günlerde Düzce Belediyesi’nde buna benzer bir olayın yaşandığını söyledi. Olay da şu; Düzce’de bir cami derneği başkanı yanına bir AK Partili’yi de alarak yapımı devam eden bir caminin şadırvanıyla ilgili talepte bulunmak için imardan sorumlu başkan yardımcısının kapısını çalıyor. Başkan yardımcısı konuyu dinledikten sonra dernek başkanı ve yanındaki partiliye ‘İmar Müdürü gelsin bu konuya bakalım, siz şimdi dışarıya çıkın’ diyor. Bunun üzerine tam dışarıya çıkarken adamlar geriye dönüyor ve başkan yardımcısına, ‘Sen bizi kovdun mu şimdi niye dışarı çıkardın? Biz içerideyken müdürü çağırsaydın, bizi niye çıkardın bu odadan?’ diyerek sitem ediyor. Başkan yardımcısının değerlendirmesine baktığınız zaman “Biz iyi niyetle dışarıya çıkın dedik” diyor. İşin sonunda çözüldü denilen iş de bu dernek başkanının veya AK Partili olan insanın dediği gibi olmuyor da bunların dediği gibi oluyor. Mesele de caminin etrafına yapılacak olan bir şadırvan. Arka tarafa değil de ön tarafa olsun diyorlar ama o da olmuyor. Şimdi bu işin teferruatı. Buradan geldiğimiz nokta şu; seçilmiş ve atanmış çok önemli. Şimdi belediye başkan yardımcısı onları dışarıya çıkardı. Bir tabire göre odasından kovdu. Bir tabire göre de daha sonraki görüşmeleri yapmak için zaman kazandı. Her hâlükârda o insanlar, orası hacet makamı, dert makamı, talep makamı. Olağanüstü bir hadise olmadığı sürece oradaki riyaset makamının size verdiği atama yetkisinde insanların gönlünü kazanacak, derdini çözecek bir pozisyonda olmanız gerekirken böyle bir hadise yaşanmış. Yazık. Hani bizde bir mecburiyetler oluşur da halk tabirinde derler ki bu hem farz hem vacip.” “Özlü ile Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaderini benzetiyorum” Düzce Belediyesi’nin üst yönetim ve idari kadrosunda yaşanan bu hadiselere Başkan Özlü’nün vakıf olmasının tek yolu olduğuna işaret eden Ünsal, “Doktor Faruk Özlü ‘nün sahaya inip o insanları dinlemesi lazım. Sabahları veya gündüzün belirli bir saatlerinde kendine gönül veren, oy veren Düzce halkını dinlemesi lazım ki personelin nasıl yaptığı, nasıl davrandığı bilgileri direkt kendine ulaşsın. Ben Sayın Özlü ile Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaderini benzetiyorum. Birçok bilgi, hakikat, gelişme kendilerine net ve sabit olarak, berrak olarak iletilmediğine inanıyorum. Etraflarının çevrildiğine inanıyorum. Çünkü bu sesler niye çıkmaya başladı. Ufak ufak çıkmaya başladı. Neden? Çünkü insanlar seçtiklerini görmek istiyorlar arada. Kendi arasında görmek istiyorlar, hasbihal etmek istiyorlar. Çok kolay aslında. Ama şu da önemli o bizim aramıza gelip çay içmesin, hasbihal etmesin. İş yapsın, proje üretsin.” dedi. “Düzce Belediyesi güzel işler yapıyor”” Düzce’de belediye eliyle yürütülen çalışmaların başarısından bahseden ve özellikle mali durumun düzeltilmesinin Düzce Belediyesi’ne rahat bir nefes aldırdığına işaret eden Ünsal, yorumlarına şöyle devam etti: “Şöyle bir baktığınız zaman Düzce’de uğur böcekleri şıkır şıkır çalışıyor. Çok ciddi bir şey ve hepsinden önemli Düzce Belediyesi şu anda Dursun Ay döneminde en yüksek borçlanmalara giren, iflas etmiş noktadaki belediye ekonomik olarak düzeldi. Düzeliyor da gayet de güzel gidiyor. Bizim yanımızda çay, çorba içerken bu işler olmaz ama vatandaş görmek istiyor. Hadiseyi şundan bağlamak lazım. Hoca efendi camide çıkmış sohbet ediyor cemaati ile. Ey cemaati Müslim’in size birisi bir iyilik yaptığı zaman onu ondan bilmeyin. Allah size iyiliği dünya ahiret saadetiniz huzurunuz için Murad eyledi, onu da sebep eyledi. Dönüyor ey cemaat size birisi kötülük yaptığı zaman onu o kişiden bilmeyin. Allah sizi dünya ahiret saadetini için bir şefkat tokadı ile beraber kötülüğü Murad eyledi. O kötülük de o insan tarafından yapıldı. Bunu anlatıyor, sohbet bitiyor cemaat caminin etrafında ‘Hocam ne kadar güzel ne kadar anlattınız bizi mutlu ettiniz’ bilmediğimiz duyduk deyince bir tanesi geliyor Hoca böyle milletin içinde mutlu bir şekilde Hoca’nın ensesine bir tane vuruyor. Hoca olduğu yerde bir dönüyor tabii. Bilmediği, rahat olduğu bir anda tokat yiyince hemen dönüyor adam bakıyor şöyle bir. Adam diyor ki niye baktın bana? Niye bakıyorsun? Sen demedin mi içeride Allah iyiliği Murad eyler insandan bilmeyin. Kötülüğü Murad eyler insandan bilmeyin Allah’tan bilin. Ben diyor tokadı Allah’tan attım diyor. Hoca da diyor ki; onu dedik ama hangi densizin elinden bu tokadı yedim ona bakıyorum diyor. Şimdi buradan hani kıssalarda hisse vardır. Biz hepsinden önemlisi şuna çok dikkat etmemiz lazım.” “Atanmış seçilmişlerin aynasıdır” “Atanmış olanlar, seçilmiş olanların birer aynasıdır.” diyen Ünsal, değerlendirmelerini şu şekilde noktaladı: “Eğer bu yansırsa atanmış olanlarından değil, seçilmiş olanlarından ışığı yansır. Sadece bir araçtır atanmışlar. Seçilmişler ise amaçtır. Araç olanlar amacın önüne geçmemeli. Araç olanlar amaca hizmet etmeli. Eğer bugün burada bir şeyler olacaksa, memlekete faydalı Düzce’ye güzel projeler kazandırılacaksa vatandaşı allamayla, pullamayla veya dışarıya çıkar içeri gir, askerlik yaptırmayla bu işler olmaz. O müdürlerden bahsettik. O müdürleri zaten insanlar çözdü, biliyor. İsim söyle. Bizim amacımız üzüm yemek değil ki. Adamın belediyedeki diyelim bir görevi var. Personelden, kültürden, imardan sorumlu veya park bahçelerden sorumlu. Ne işi var başka alanlarda? Belediyenin iştiraklerinde. İşte bunları insanlar konuşuyor. Öküz altından buzağı arayıp konuşan da var, gerçek hakikat olup partiye oy vermiş, gönül vermiş Sayın Bakan’a inanan insanların bu tür insanlar tarafından alınmasından bilinmesinden rahatsız olanlar da var. Ve bunu muhalefet yapmak için yapanlar da var. Hadi bakalım bu mesela bahsettiğimiz atanmışlar belediye meclis listesine girsin. Karaca Mahallesi’nden, Aziziye Mahallesi’nden veya dediğiniz gibi Beyciler‘den. Tabiri caizse apartman seçiminde 3 tane oy alamayacak yöneticiler atanmışların, riyasetin önüne geçmiş bu memlekette birileri adına konuşuyor. Yazık! Yani işin özünde işe başladığımız gibi. Sayın Dr. Faruk Özlü’nün sahaya inip tabandaki sesi duyması lazım. Bunu kendisi için duyması lazım, bunu Düzce için duyması lazım, bunu partisi için duyması lazım, bunu yarınlar için duyması lazım. Artık öyle insanların cekete, isme itibar edeceğine inanmıyorum ben genel anlamda. Gerek yerel siyasette ya genel siyasette. Genel siyasette Düzce’nin mahallesinden olmayan bu mahalleden olmayanlar burada bundan sonra da tutmaz. İthaller veya dışarıdan gelip ben şöyle, böyle yaptım. Bırak kardeşim sen buranın tozunu, dumanını, kokusunu aldın mı? almadıysan tamam. Alanlar hangi partideyse. Onun için bütün dünyanın bu memlekette hak olan mücadeleye verdiği engellemelere ve genelde böyle yerelde de bu böyle olmasın. Sayın Özlü‘nün bir daha söylüyorum tabana inip, tabanı dinlemesi lazım. Oy veren insanların belediyede nasıl anıldığını, bilindiğini, karşılandığı görmesi lazım. İnşallah hakikat kendiliğinden belli olsaydı, hitabete gerek olmazdı. Biz hakikati anlatmaya çalıştık. İnşallah hitabımızla da anlaşılmıştır.”