Hoca efendinin birini camiye, vaize, nasihate, sohbete çağırmışlar. Hoca efendi de kurula kurula gelmiş, bakmış ki bir adam var. ‘Ne yapsam, ne etsem’ adamı bir yoklamış demiş ki; ‘Cemaat de az, ne yapalım, sohbet edelim mi?’ ‘Vallahi ben bilmem hoca efendi’ demiş. ‘Sohbet var dediler geldim! Ben at çobanayım, yani seyisim. Ahırda, yani atların bulunduğu bölgede 20 tane at varsa, 19’u dışarıdaysa, o bir tanesi açsa ben onu doyururum.’ demiş seyis. ‘Tamam’ demiş hoca, ‘Bu sohbeti istiyor. Neyse, sohbet etmişler, tabii sohbet ederken kişiye özel değil de toplumsal olarak, yani çoğulsal ifadeler kullanmış. İşin sonunda, ‘Nasıl buldunuz sohbeti?’ demiş. Bunun üzerine ‘Vallahi hocam ben bilmem! Ben at çobanıyım, seyisim. Ahırda 20 tane at var, bir tanesi aç, 20 tane atın yiteceğini de bir ata yedirmem’ demiş.

Şimdi ben hasbelkader geçmişte güreş sporu yapan bir arkadaşınızım. Kırkpınar’da dahi güreştik, hatta Düzce’de de 90’lı yıllarda Muhittin Zafer’in organizasyonunda bir müsabaka yapılmıştı ve orada da bir başarı elde etmiştim, birinci olmuştum. Ama futboldan hiç anlamam, hiç bilmem. Veya diğer sporları hiç bilmem, ilgim de olmadı. Ama ilgisi olanlara da saygı duyuyorum. Şimdi geçtiğimiz günlerde Sayın Ömer Faruk Türkseven, Düzcespor Başkanı Sayın Gökhan Kapoğlu’nu ziyaret etti. Hatrı sayılır da Düzcespor’a destek amacıyla bir bağışta bulundu. Düzcespor 2. lige çıktı yük ağır. Bunu aldığımız bilgiler, yaptığımız istişareler veya kulağımıza gelenler diyelim, herkes bir şekilde değerlendirdi. Şimdi yeryüzünde tövbe kapısı kıyamet kopuncaya kadar açık, insan ölünceye kadar. İnsanın ölümü zaten kendi kıyameti. Allah kullarını, yanlışında, eksiğinde ‘Affet beni Allah’ım’ dediğiniz zaman, samimi tövbe ettiğiniz zaman, Allah sizi affediyor. Peki, kimse Allah’ın özel kalem müdürlüğüne soyunmasın. Bu memlekete hatası olan, eksiği olan insanlar zaman zaman olur. Bu hepimiz de vardır ve bu da insanın bu şekilde kalacağı anlamını taşımaz. Allah’ın affetme lütfunun olduğu yerde, insanların hükmetme ve yargılama hali çok alinacip bir hal, istisnasız kabul edilemez. Bunu neden söyledim; bunu şunun için söyledim, birçok yakıştırma olmuş. Sahipsiz bir şekilde bırakılan Düzcespor’u almış Gökhan Kapoğlu, ekibiyle birlikte 2. lige taşımış. Buraya kadar gelmiş. fevkaladenin fevkinde bir markası Düzce’nin. Eksiği olmuş, hatası olmuş, yanlışı olmuş, Allah’la kul arasında. Ömer Faruk Türkseven de, “Bu kardeşimiz bu mücadeleyi vermiş” diyerek, yanına kişisel olarak gitmiş ve kurumsal olarak da yapması gerekeni yapmış.

Şimdi değerlendiriliyor. Burada bilinmesi gereken şu; dostluklar, dayanışmalar, arkadaşlıklar, yol yürümeler, yük vermekle olmaz, yükü azaltmayla olur. Günlerdir, aylardır Ömer Faruk Türkseven’den önce Düzcespor’a yardım noktasında odalardan, sendikalardan, üniversiteden herkes bir talepte bulundu. Bu gündeme geldi. Ne oldu? Netice itibari ile olan oldu, olmayan olmadı. Demek ki, olmadı ki hala bir beklenti var. Dedik ya geçen yayında; Faruk Özlü bey, burada balık tutmayı öğretiyor Düzcespor’a, akademi ile altyapı ile. Destek verdi mi? Verdiğini biliyoruz. Yasal olarak belediyeden amatör kulüplerin dışında destek veremez.

Faruk Türkseven’in buradaki mantığı, herkese örnek olsun. Başkan Faruk Özlü’yü çok seviyorlar, belediyede çok işleri var herkesin, AK Partililer, şunlar, bunlar neyse. Bir gönül bağı olan herkes, kendi karınca kararınca Faruk Özlü’nün sırtından biraz yük alınması lazım. Düzcespor, Düzce Belediyesi ile anılmıyor, bilinmiyor ki. Tek sorumlu da o değil. Birinci amaç bu, ikincisi bu mücadeleyi veren Gökhan Kapoğlu’nun sırtından da bu yükün alınması lazım. Bu işler kolay değil. Yani bugün millet bir yemek için, ufak tefek rakamlar için bukalemun gibi renkten renge giriyor, ikramda bulunurken. Oraya çok ciddi rakamlar gitmiş. Düzcespor benim bildiğim anlamda, sizin de ikrar edeceğiniz anlamda Düzce’nin bir değeri, Düzce’nin bir markası. Gelinen noktada 2. ligde daha çok maddi ve manevi destek gerekiyor.

Burada bir Düzcespor adına, iki Gökhan başkanın bu verdiği mücadelenin yanında durulması adına, üç Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün eleştiri noktasında, Düzcespor’a destek vermediği, spora sahip çıkmadığı noktasındaki zafiyetlerin de giderilmesi için… Bu üç noktadan baktığımızda Faruk Türkseven gibi birçok iş adamının, birçok Düzce’de imkan kazananın, Düzce’de fırsat kazananın ve akşam o kafelerde veya başka restoranlarda 1.5-2 milyonluk arabalarla gezenlerin, bu şekilde destek olması lazım, bu desteğin devam etmesi lazım. Hani diyor ya; ‘Rüzgar nereden esersen es, biz surda bir gedik açtık.’ Faruk Tükseven surdan bir gedik açtı. Faruk Tükseven’den daha çok burada imkanı olan var, az olan var. Ama ‘Az veren candan, çok veren maldan’ denir. Bugün Düzcespor’a destek olmak için elimizden geleni, ardımıza koymamamız lazım. Tabiri caizse; burada bir samimiyet sınavına girdik, çünkü başarı takdir edilirse, başarı destek olunursa, başarı onurlandırılırsa, başarının mahiyeti veya devamlılığı olur. Kalite nedir? Kalite devamlılıktır. Eğer buradaki kaliteyi, buradaki başarıyı devam ettirmek istiyorsak, hepimizin elimizden geldiği kadar, gücünün yettiği kadar bu tür organizasyonları sahiplenmeliyiz. Yani işin özünü özetliyoruz; 1 – Düzcespor bizim markamız, onurumuz, 2- Düzcespor’a her anlamda tesisi ile altyapısı ile destek veren Faruk Özlü’nün sırtından yük almak, 3- Hepsinden önemli, buraya gönül verip gece –gündüz çoluğunun, çocuğunun rızkından ve ekibi ile birlikte mücadele veren sayın Gökhan Kapoğlu’na destek olmak adına, mücadelesine aynı dili konuşmak, aynı dili paylaşmak adına atılmış bir adımdır. Kimse öküz altında buzağı aramasın. Buzağı ineğin altında olur. Bu memlekette herkes gelir – gider, makamlar, mevkiler gelir – geçer, yarın bu memleketin çocukları birbirinin düğününe gider, cenazesine gider, bayramına gider. Düzcespor için söylediklerimiz aslında ufak ama benim spor noktasındaki, camia noktasındaki, bu konuda ehil olmamamdan dolayı bu kadarını söyleyebildim. Ömer Faruk Türkseven’in bizim şirketlerin onursal başkanı olması önemli değil, bizde bu organizasyonlarda bu desteği veren herkese kamuoyu noktasında üzerimize düşen misyonu yapacağımızdan herkes emin olsun. Dedik ya; öküz altında buzağı aranmasın.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN