Organ nakli kavramını vücutta görevini yapamayan organın yerine canlı bir vericiden veya beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden alınan organların nakledilmesi olarak tanımlayan Doç. Dr. Peker, günümüzde nakli yapılabilen organ ve dokuları böbrek, karaciğer, kemik iliği, kalp, pankreas, akciğer, ince bağırsak, kemik, tendon ve ligament, kornea, cilt, kalp kapakçığı şeklinde sıraladı.

“18 Yaşını Doldurmuş, Akli Dengesi Yerinde Olan Herkes Organ Bağışında Bulunabilir”

2019 yılında 28 bin 272 kişinin organ nakli beklemesine rağmen 7 bin 405 organ nakli gerçekleştiğine dikkat çeken Peker, 18 yaşını doldurmuş, akli dengesi yerinde olan herkesin organ bağışında bulunabileceğini kaydetti. Organ bağışında bulunmak isteyenlerin il sağlık müdürlükleri, devlet ve üniversite hastaneleri, organ nakli yapılan merkezler, toplum sağlığı merkezleri ve organ nakliyle ilgili dernek ve kuruluşlara başvurabileceğini ifade eden Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi, “Beyin ölümü gerçekleşmesi halinde organlarını bağışladığına dair bir belgeyi, iki tanık önünde doldurup organ bağışında bulunabilirler. Organ bağışında; idari ve hukuksal (Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Mevzuatı) prosedürler işletilir. Beyin ölümü; bir kardiyolog, bir nörolog, bir beyin cerrahisi uzmanı ve bir anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan bir kurul tarafından tutanak ile saptanır.” dedi.

“Beyin Ölümü Gerçekleşmeden Kadavradan Organ Nakli Yapılamaz”

Beyin fonksiyonlarının geri dönüşümsüz (irreversible) olarak kaybolması sonucu beyin ölümü gerçekleştiğini ifade eden Doç. Dr. Peker, beyin ölümü gerçekleşmeden kadavradan organ nakli yapılamayacağının altını çizdi. Birinci derece yakınları tarafından organları bağışlanan donörün, organ ve doku bağışı için gerçekleşen süreci açıklayan Doç. Dr. Kemal Peker, “Doku bağışı için gerekli formların doldurulmasının ardından Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Bölge Koordinasyon Merkezi’ne (BKM)sunulur. Bölge Koordinasyon Merkezi donörü Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi’ne (UKM) sunar. UKM donörü bağış açısından değerlendirir. Bağış açısından bir engel yoksa önceliği, kriterleri önceden belirlenmiş acil bekleme listesindeki hastalara verir. UKM acil bekleme listelerini oluşturur ve takip eder.  UKM acil bekleme listesinde hasta yoksa BKM’ye organ, doku yâ da organların dağıtımı için onay verir. BKM organ, doku veya organları nakil merkezlerinin sırasına göre teklif eder. BKM sırası gelen nakil merkezinin organ nakil koordinatörü ile iletişime geçer. Organ nakil koordinatörü donörün tıbbi bilgilerini organ naklini yapacak olan hekim ile paylaşır.” şeklinde konuştu.

“Donörün Vücut Bütünlüğünde Bir Bozulma Olmadan Tabakalar Usulünce Kapatılır”

Bölge Koordinasyon Merkezi’nin teklif ettiği doku yâ da organların, organ nakil merkezinin Ulusal Bekleme Listesindeki hastalarından en uygun yâ da puanı en yüksek olan hasta için kabul edildiğini belirten Doç. Dr. Peker,  organ dağıtımının kanun ve yönetmelik çerçevesinde, bilimsel kurallara, tıbbî-etik anlayışa uygun ve adaletli bir şekilde gerçekleştirdiğinin altını çizdi. Kadavradan organ çıkarma işleminde herhangi bir canlı ameliyatında olduğu gibi büyük bir hassasiyetle yaklaşıldığını belirten Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi  “Organlar çıkarıldıktan sonra donörün vücut bütünlüğünde bir bozulma olmadan tabakalar usulünce kapatılır.” dedi.

“Organ Bağışlayan Kişinin Zarar Görmemesi Organ Nakli Merkezinin Ana Hedefidir”

Kadavra ve canlı vericilerden organ nakillerinin gerçekleştiğini dile getiren Doç. Dr. Peker, özellikle canlıdan canlıya nakillerde hem verici, hem de alıcı bakımından tehlikeli sonuçlar doğurmaması için gerekli her türlü tıbbi inceleme ve tetkikin yapıldığını sözlerine ekledi. Bu çerçevede ilgili kanun hükümlerine atıfta bulunan Peker,  “2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’un 8.maddesine göre, ‘Vericinin yaşamını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan organ ve dokuların alınması yasaktır.’ hükmünden çıkan anlama göre, vericinin yaşamını mutlak surette sona erdirmeyecek ya da tehlikeye sokmayacak her türlü organın alınması mümkündür. Hayati nitelik taşıyan organlar ise yaşayan vericilerden alınamaz. En basit cerrahi girişimlerin bile sıfır riskle gerçekleştirilemediği düşünülürse, vericisinin de düşük de olsa risk aldığı açıktır. Tamamen sağlıklı bir kişinin düşük de olsa böyle bir riski alması canlı vericili nakil ameliyatlarının en hassas noktasını oluşturur. Bu nedenle de canlı vericili organ naklinin gerçekleştirilmesinde verici adayını ciddiyetle değerlendirmek, risk analizini doğru yapmak ve nihayetinde ameliyatın deneyimli ve donanımlı bir merkezde gerçekleştirilmesi hayati önem taşır. Organ bağışlayan kişinin zarar görmemesi organ nakli merkezinin ana hedefidir.” ifadelerini kullandı.

“Organ Nakillerinde Başarı Oranları % 80-90’ın Üzerindedir”

Ülkemizdeki organ nakillerinin dünya standartlarında yapıldığını vurgulayan Doç. Dr. Peker,  “Karaciğer ve böbrek gibi önemli organ nakillerinde başarı oranları % 80-90’ın üzerindedir. Her merkez organ nakli yapamaz. Organ nakli yapacak merkezin ekibinin eğitimli ve deneyimli olması ve merkezin alt yapısının organ nakli yapmaya uygun olması gerekmektedir. Düzce Üniversitesi Organ Nakil Merkezi’nde karaciğer ve böbrek nakilleri yapılmaya başlamıştır.” ifadelerini kullandı.

“Organ Naklinin Önemi Belirtilerek İnsanları Bilinçlendiren Eğitim Kampanyaları Çok Önemli”

Bağış yapılan donöre bağlı olmakla birlikte bir donör’ün 10-15 kişinin hayatını kurtarabileceğine işaret eden Doç. Dr. Kemal Peker, “Tüm dünyada ve Türkiye’de de organ nakli bekleyen insan sayısı çok fazladır. Bu nedenle organ naklinin önemi belirtilerek insanları bilinçlendiren eğitim kampanyaları çok önemlidir.” şeklinde açıklamasını tamamladı.