Ekrem Çavuş’un hazırlayıp sunduğu ve her Salı günü izleyici ile buluşan “Düzce’de Sağlık Olsun” programı Düzce sağlığının nabzını tutmaya devam ediyor. Programın bu haftaki konuğu, Düzce Atatürk Devlet Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Abdullatif Şirin oldu. Reflü nedir, Reflünün bir derecesi var mıdır gibi konulara değinen  Şirin, izleyicilere hayati uyarılarda bulundu.

Koronavirüs ile ilgili konuşan Şirin şunları aktardı: “İlk olarak Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıktığını öğrendik. Konuşmalarımızda yayılır mı yayılmaz mı dedik 1 ay sonra ilk vaka haberini aldık. 11 Mart’ta bir kılavuz yayınlanarak açıklandı ve gereken önlemler alınmaya çalışıldı. Geriye dönük bakarak bazı şeyleri daha iyi anlamış oluruz. Bu virüs yeni bir virüs değil ancak yeni mutasyona uğramış bir virüs var. Hastalık yapma potansiyeli ve ölümcül olma potansiyeli normal korona virüslere göre biraz daha fazladır. Belli aralıklar ile bu korona virüs enfeksiyonu ile dünya mücadele edecektir. Durum öyle görünüyor. Ne kadar kendimizi korunsak da virüs belli bir şekilde yayılımını sürdürmeye devam ediyor.”

Maskenin doğru takımı ile ilgili konuşan Şirin şunları söyledi: İlk çıktığında en önemli konu korunmak ve maske konusuydu. Bende diyordum maskeyi kim takmalı, maskeyi ne zaman takmalı, ben her zaman şunu diyordum maskeyi herkes takmalıdır. Maskenin koruyuculuğunun daha ötesinde karşıdaki kişiyi korumak aslında çok daha önemlidir. Yani hastalığı bulaştırma açısından bazı deneyler yapılmış ama konuşma yoluyla bile virüsün küçük mikro parçacıklar halinde yayılabildiği de görülmektedir.

Koronavirüsün bulaşma riskini azaltmak gerektiğini belirten Şirin şunları aktardı: “Bulaşmayı önleyen en önemli şeylerin başında maske takmak gelmektedir. Sosyal mesafeye gerçekten dikkat etmek gerekmektedir. Havalarında ısınmasıyla hepimiz rehavete düşüyoruz. Bu durumu şöyle yorumluyorum, virüs yeni bir mutasyon geçirmiş olabilir belki daha az hastalık yapma özelliği olabilir. Bizim Mart’tan bu aya kadar gördüğümüz yani Mayıs sonuna kadar gördüğümüz vakalarda ağır vakalar bulunmaktaydı. Şu anda virüs azaldı ama sonrasında tekrar bir artış görebiliriz.”

Gastroenteroloji dalını açıklayan Şirin şunları belirtti: “Gastroenteroloji, iç hastalıkları ana bilim dalının bir yan dalıdır. Temel olarak sindirim sistemi hastalıkları ile ilgilenmektedir. Yani sindirim sistemi olarak kastettiğimiz şey sindirim ağızdan başlar yemek borusu, mide, bağırsaklar, karaciğer, pankreas ve dalağı da içine alan bu organların hastalıkları ile ilgilenen bir branştır. Toplumda sadece mide ile ilgili olduğu bilinmektedir genel olarak ama temel olarak hepsini kapsıyoruz. Bizim toplumumuzun gastroenterolog çok fazla çünkü kaba bir tabir ile aile hekimliğine başvuran hastaların büyük çoğunluğunda mide bağırsak hastalıklarına ait semptomlar ile başlıyor. Bu semptomların başlıca olanları hazımsızlık, şişkinlik ve kabızlık bazen de ishal olmaktadır. Her gelen hasta aynı şeyi anlatıyor. Tabi ki farklı hastalarda oluyor. Hastada altta yatan ciddi bir sorun yoksa, semptom var ve kişi mutsuz ise son noktayı benim koymam gerekiyor.”

Reflü şikayetleri ile ilgili konuşan Şirin şunları belirtti: “Hastaların psikolojik yönden mide bağırsak hastalıkları çok birbirinden etkilenir. Kişi sevinse, üzülse sindirim sisteminde çok değişik aktiviteler olabilmektedir. Ya bağırsak hareketleri, ya da mide hareketleri hızlanıyor sanki bir kuş gibi hasta ürküyor. Bu durumlarda yeme alışkanlığı da çok önemlidir. İlk etapta hastaların önce bir psikiyatriye gözükmesi gerekmektedir. Bazı hastalarda kaygı bozuklukları oluyor. Bazı hastalarda mükemmeliyetçilik oluyor. Uyku bozukluğu olan hastalarda genelde bu tarz mide bağırsak sorunları ortaya çıkabiliyor. Stres midede asit salgısını arttırabilir. Bunun sonucunda da midede yanma ve reflü şikayetleri ortaya çıkabiliyor. En büyük mücadelemiz hastalarımıza bu sorunları anlatmak oluyor. Çünkü ikna etmek en zor iştir. Hastayı altta yatan ciddi bir hastalığı olmadığına ikna etmek çok zordur. Bu durumlarda hastanın yaşam tarzını değiştirmesi gerekmektedir. Şu anda en büyük problemimi yaşam tarzlarının bozuk olmasıdır. Bu durum her yönüyle yani hastanın yemesinden içmesinden tutun manevi duygularına kadar olan bir süreci kapsar.”