Hafta içi her sabah saatler 10:00’u gösterdiğinde Öncü TV ve 100.2 Öncü Radyo’dan ortak yayınlanan  ‘Güne Merhaba’ programı haftanın ilk gününde sağlık çalışanlarının sorun ve taleplerine odaklandı. Düzce Manşet Gazetesi Yazı İşler Müdürü Canan Üstüner’in hazırlayıp sunduğu programa konuk olan Türk Sağlık-Sen Düzce Şubesi Başkanı Ekrem Çavuş, sağlıkçıların bir 14 Mart Tıp Bayramı’na daha mutsuz girdiğini gerekçeleriyle anlattı.

“Sağlık çalışanları olarak ‘Bayram gelmiş neyime’ diyecek noktaya geldik”

Çavuş, salgının baş kahramanları olarak nitelendirilmelerine rağmen taleplerinin yerine getirilmediğini savunduğu sağlık çalışanlarının, artık sesine kulak verilmesi gerektiği konusunda şunları söyledi:

“Şimdi büyükler şöyle bir söz söylemişler; ‘Bayram gelmiş neyime’ diye… Bu söz tabii ki ne kadar dertli olduklarını vurgulamak açısından söylenilen bir söz. Biz de bugün sağlık çalışanları olarak gerçekten, ‘Bayram gelmiş neyime’ diyecek noktaya geldik. Bunu söylerken altını doldurmak için biraz sonra bu konulardan detaylı olarak bahsederiz. Pandemi ile karşılaşmamızın üzerine yaklaşık 1 yıl geçti. Bu 1 yıllık süreçte, yaklaşık 400 sağlık çalışanını ebediyete uğurladık, şehit verdik. Cümlesine yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sağlık camiasına baş sağlığı diliyorum. Yine bu süreçte 100 binin üzerinde kahraman sağlık çalışanı 7/24 görevini ifa ederken Covid hastalığına yakalandı. Mağduriyetler oluştu. Bunu söyledikten sonra niye gelmiş bayram, neyime deme gereği duyuyor sağlık çalışanları.”

“Düzce’de çalışanlar mutsuz”

Sağlık çalışanlarının çeşitli platformlarda görüş ve düşüncelerini paylaştığından bahseden Çavuş, bu oluşumlarda Düzce’de görev yapan sağlık personelinin ne kadar mutsuz olduğunun rahatlıkla anlaşılabileceğini aktardı. Çavuş şöyle konuştu:

“Olaya biraz daha farklı açıdan yaklaşmak istiyorum. Şimdi sosyal medya hesaplarında sağlık çalışanlarının oluşturduğu farklı platformlar var. Bunlar tamamen tarafsız. Şöyle örnek vereyim niye bu gruplar, platformlar kuruluyor; mesela bir arkadaşımız tayin olacak, diyelim ki Düzce’ye gelecek, işte o gruptan yazıyor “Benim Düzce’ye tayinim çıktı. Düzce nasıl bir il?” diye. Tabii onun altına Düzce’de çalışanlar olumlu-olumsuz yorumlar yazıyor. Veya bir hastası oluyor diyelim ki Ankara’da şehir hastanesinde. İşte kardiyoloji hocası var mı tanıdığınız bildiğiniz, önerebileceğiniz? Bu şekilde yüz binlerce üyesi olan sağlık platformları var. Ben bunları takip ediyorum tabii. Oradaki mutsuzluğu görünce, neyin ne olduğunu zaten, neden 14 Mart Tıp Bayramı’nın bizim bayram gelmiş neyime dedirttiğini orda çok iyi anlıyoruz.”

“Birçok arkadaşımız ek ödemelerden hiç faydalanamadı”        

Sağlık çalışanlarının en fazla dert yandığı sıkıntılara da değinen Türk-Sağlık Sen Düzce Şubesi Başkanı Ekrem Çavuş, şunları kaydetti:

“En öne çıkan sorunlar algıdaki hata. İşte ‘Ek ödeme veriyoruz’ dediler bunu tavandan lanse ettiler ancak dediğim gibi hiç alamayanlar oldu bugüne kadar bir yıl geçti. Dün biz filyasyonda çalışırken. Hastamıza ilacını verdik geri görev yerimize dönerken. Yolun kenarında tatlıcı vardı. Tatlıcı şoför arkadaşımızın arkadaşıydı. Dedik ki bize bir tatlı verir misin? Tatlıyı verirken ben 5 lira uzattım, bunun üzerine tatlıcı arkadaş bize, “15’er bin lira maaş alıyorsunuz.” dedi ve etrafındakilere de “Bunlar sağlık çalışanları, bunlarda para çok” dedi. Şimdi bu TV’de, ulusal basında sürekli tavandan ek ödeme dersen algısı ne olur? Pandemide görev yapan lise mezunu bir hemşire arkadaşımız 400 lira civarında para aldı. Ama algı sanki 1 maaş ikramiye alıyormuş gibi. En çok dertli olduğumuz nokta bu. Ek ödemelerden hiç faydalanamadı birçok arkadaşımız ya da çok az faydalandılar.”

“Hastanelerde mutlaka kreş olması gerekiyor”

En düşük sağlık çalışanı maaşı hakkında bilgi veren Çavuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Hemşire ve sağlık memuru, idari personel, şoför, hizmetli gibi kadrolarda çalışanların aldığı maaş inanın bugün 4 bin lirayı zor geçiyor. Yani bunu bir defa herkesin bilmesinde fayda var. Bilinenin aksine hatta şöyle, birçok yerde temizlik yapan personel hemşireden çok maaş alıyor. Temizlik yapan da bizim personelimiz ancak yıllarca emek vermiş, okumuş, riskli bir mesleği icra ediyor. Bununla biz, belki temizlik yapan o görevli arkadaşlarımız normal maaşlarını alıyorlar belki de daha az alıyorlar.  Bizim derdimiz şu sağlık çalışanlarının maaşlarının yükseltilmesi. Bizim derdimiz bu. İkinci olarak çalışma şartlarının gerçekten biz çok yoğun çalışıyoruz. OCDE ülkelerine göre az personelle daha fazla hizmet yürütmek zorunda kalıyoruz, yürütüyoruz. Bugün bu büyük bir sorun. Kreş sorunu var. Bu konunun mutlaka konuşulması gerekiyor. Hastanelerde mutlaka kreş olması gerekiyor ki oraya nöbete gelen arkadaşlarımızın bebeklerini, çocuklarını oraya bırakıp hizmet almaları gerekiyor. Hastanede olursa çok daha sağlıklı olur. Bugünün sorunu olarak söylemiyorum bunu, bu genel olarak söylediğim bir sorun. Bunun özellikle vurgulanması gerekiyor.”

“Sağlıkta şiddet hiç durmadı”

“Sağlıkta şiddet hiç durmadı.” diyen Çavuş, bu büyük soruna şöyle parmak bastı:

“Biliyorsunuz en son burada bir hemşire kardeşimize hakaretler edilmişti, küfürler. Onunla ilgili savcılığı suç duyurusunda bulunuldu. Zannedersem bugün mahkemesi var. Yine bir göz doktoru, onunla ilgili basın açıklaması da yapmıştık. Sağlıkta şiddet son hızıyla devam ediyor. Cezalar evet bazı maddeler konuluyor, işte şöyle ceza verilecek, böyle ceza verilecek. Ancak uygulama noktasında çok fazla bunların gerçekleştirildiğini düşünmüyoruz. Bir de sağlıkta şiddeti önlemek için bazı şeylerin tam yapılması gerekiyor. Polikliniklerin önü dolu olursa, aile hekimliklerin önü dolu olursa, acil servisler dolu olursa, yoğunluk olduğu zaman ve vatandaş nasıl hizmet alacağını bilmediği zaman. Vatandaş geliyor bu diyor benim annemin ya da çocuğumun ilacı bunu bana yaz diyor görmeden. Doktorun onu yazmaya yetkisi yok. Suç bu görmeden. Ancak raporlu olanlar hariç. Onlar takipli olduğu için, onları evde sağlık birimi ya da aile hekimi takip ettiği için. Ama bana bu ilacı yazacaksın gibi olduğu zaman, yazmadıkları zaman sanki sağlık çalışanları vatandaşı hor görüyormuş gibi oluyor. Böyle bir şey yok.”

“Sağlıkta torpil son bulmalı”

Sağlıkta torpilin son bulmasını isteyen Çavuş, şöyle konuştu:

“Ehliyet ve liyakat kamuda çok önemli bir şey. Yani ehliyet sahibi olan insanların bir taraflara itilip de sırf işte bir sendika üyesi ya da yönetim kurulu üyesi veya birilerinin yakını olduğu için hiçbir ehliyete, liyakate sahip olmayan birçoğu insanları getirip de idareci olarak sağlık çalışanlarını başına atarsanız burada da böyle bir sıkıntı var. Aynı zamanda bu psikolojik bir mobbing de oluşturuyor çalışanlar arasında. Bu senden, benden, senin sendikan benim sendikam kavgası da yine olayın ayrı bir boyutu. Bundan da bir an önce bürokrasinin kurtulması gerekiyor. Kim neyi hak ediyorsa oraya gelmesi ona göre de arkadan gelenlere örnek olması gerekiyor. Sağlıkta torpil son bulmalı.”

“En büyük kanıtı Düzce’de sürekli bürokrat değişmesi”

Düzce Manşet Gazetesi Yazı İşler Müdürü Canan Üstüner’in “Hem sendika üyesi hem vatandaş olarak torpilli işe alım konusunda şikayet etme hakkınız var, bununla ilgili yerelde ya da genelde bir girişimde bulundunuz mu?” sorusuna Türk Sağlık-Sen Düzce Şubesi Başkanı Ekrem Çavuş, şu ifadeleri kullandı:

“Şimdi bu konuyla alakalı senelerdir Türk Sağlık-Sen olarak genelde de bütün bürokrasiyi kapsayan bir şey bu aslında, Kamu-Sen olarak Sayın Genel Başkanımız Önder Kahveci, hükümete bütün taleplerini, şikâyetlerini söyledi. Biz de burada il yönetimi olarak bununla ilgili olması gerekenleri, yani kendi açımızdan olması gerekenleri, onlar da diyorlardır ki bunlar gayet bize göre normaldir ama normal olmadığının bunun düzgün yürümediğinin en büyük kanıtı işte Düzce’de sürekli bürokrat değişmesi. Birisi geliyor tam koltuğa oturuyor alışacak pat bakıyorsunuz değişmiş gidiyor. E niye gitti, nasıl gitti, gitmesindeki sebepler neydi? Bunların hepsinin araştırılması gerekiyor. Bunların konuşulması gerekiyor. Bunları sürekli dile getiriyoruz. Eğer sağlıkta Düzce başarılıysa bu kime yazar, idarecilere yazar. Aynı zamanda o ülkeyi yöneten işte vali beyden başlar, milletvekillerine kadar gider ama önce kimse işin ilk muhatabı onlara yazar. Kötü olsa da yine onlara yazar. Düzce’de bu kadar sık değişiyor ki demek ki bazı şeyler iyi gitmemiş bugüne kadar. Benim anladığım bu. Onun için bu konuda çok daha hassas dikkatli davranılması gerekiyor. Mesela işte bir takım yazılı sınavlar yapılıyor. Onlar yazılı sınavın ardından bir de mülakat yapılıyor. Mülakatların kesinlikle kaldırılması gerekiyor. Mülakat ne yazılı yapılmış. Yazılıda 90 alan mülakatta 50 alıp eleniyor. Yazılıda 60 alıp mülakatta 100 veriyorsun adam kazanıyor. Ya da sözleşmeli idarecilik getirdiler.”

Siyasi baskı var mı?

Sağlık Bakanlığı kadrolarına yönelik istihdamda siyasi baskı olup olmadığı yönündeki soruya Çavuş, “Ben onu bilemem. Bize gelen bir baskı yok çok şükür. Ancak idarecilere bir baskı geliyor ya da gelmiyor. Onu idarecilere sormak lazım.” dedi.

“Günlük pansumanvari çözümler işe yaramıyor”

Düzce’deki sağlık yönetimi hakkında da görüşlerini ileten Çavuş, şunları aktardı:

“Şimdi oraya şuradan gireyim. Ben birçok konuda sıkıntıları sağlık müdürlüğüne, baş hekimliğine bildiriyorum. Onların bana söylediği şu; ‘Bu konuları biz de biliyoruz ancak bu bakanlıkla alakalı bir sorun’ deyip, ben de diyorum; ‘Bunları bildiriyor musunuz?’ Biz çünkü sendika olarak gidip bakanlığa bununla ilgili sorunları söylüyoruz. En basit örneği filyasyonda çalışan arkadaşlarımızın aldıkları ek ödemeler, alamadıkları ek ödemeler. Mesela bir paramedik filyasyona görevlendirildiği zaman normalde kadro yeri 112 istasyonu. 112 istasyonunda faydalandığı haklardan filyasyonda faydalanamıyor. Ben idareye; ‘Böyle böyle bir sorun var, adaletsizlik var ve bu bizi aşan bir konu, bunun Ankara’ya söylenmesi gerekiyor.’ diyerek durumu anlatıyorum. Ankara işte genelgeyi bu şekilde yayınlamış. Ya da pandemide çalışan 2 hemşireden konuşalım. Bir tanesi lise mezunu, bir tanesi lisans mezunu. Birini 1 lira veriyorsun, birine 4 lira veriyorsun. İkisi de aynı işi yapıyor. Yani bunu hazırlarken hiç mi düşünmediniz. Bu insanların ruh halini. Yanında çalışan diğer arkadaşlar hiç alamıyor. Aynı zamanda pandemide çalışan ek ödeme, yalandan bir ek ödeme verdiniz. Pandemi çok yoğun olduğu için diğer servisler, yani cerrahi, işte diğer servislerin hepsi tek serviste birleştirildi. Oradaki hemşire herkesten çok daha yoğun bir şekilde çalıştı. Çünkü diyelim ki bir ortapedi hemşiresi hem kulak- burun- boğaza baktı hem cerrahiye baktı hem ürolojiye baktı hem nörolojiye baktı gibi. Bütün bunların hepsi bir araya geldiği için bu hemşire çok daha yoğun bir şeklide çalıştı. Ona 0 lira verdiniz. Bunu hazırlarken hiç mi sahadan bir habersiniz. Ben rica ediyorum bu bakanlık yöneticilerinden, ildeki idarecilerden, şu sağlıkla ilgili platformlara girin sosyal medyada, bir sorunları görün bakalım. Bu çok zor bir şey değil. Ama Ankara’dan oturarak, taşranın, illerin sorunlarını çözemezsiniz. Günlük geliştirdiğiniz o pansumanvari çözümlerin işe yaramadığını görüyoruz. Yani sonuç olarak sağlık çalışanları sözde el üstünde tutuluyor ancak özde durumlarını iyileştirmek adına icraat yok!”