Tüberküloz; yani halk arasında ki adıyla verem hastalığı, DSÖ'den yapılan açıklama ile gündeme geldi. Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüs nedeniyle dünyada tüberküloz kaynaklı ölümlerin son 10 yıl içinde ilk defa artış gösterdiğini ve 30 ülkede etkisini giderek artırdığını açıkladı. Solunum yoluyla akciğerlere yerleşerek insan sağlığını tehdit eden tüberküloz, boşaltım ve sindirim sistemleriyle omurga, böbrekler ve karın boşluğu gibi farklı bölgeleri de etkileyebiliyor.

Her yıl ocak ayının ilk Pazar günü başlayan ve hafta boyunca devam eden  “Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası” tüm ülke genelinde olduğu gibi Düzce’de de çeşitli hastalığı tanıtıcı etkinliklerle kutlanacak.

Düzce Toplum Sağlığı Merkezi Verem Savaş Dispanseri Poliklinik Hekimi Dr. Merve Hayriye Öztürk ve Toplum Merkezinde görevli Düzce Tüberküloz İl Koordinatörü Meltem Pınar Karabay, verem hastalığının belirtileri, tedavi süreci, hasta ve yakınlarının hastalık sürecinde neler yapması gibi konuları gibi konular hakkında Öncü Haber Mikrofonuna bilgiler verdi.

Öztürk: “Akciğere bağlı solunum etkileri var”

Verem hastalığının akciğere bağlı sonum etkilerinin olduğunu dile getiren Dr. Merve Hayriye Öztürk, “Verem hastalığı, birçok sistemi tutan bir hastalık. Genel sistemik etkileri ve en sık gördüğümüz akciğere bağlı solunum etkileri var. Genel etkilerinde, yorgunluk, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı ve ateş gibi semptomlar oluyor. Solunumsal belirtilerinde de öksürük, nefes darlığı, öksürürken kan gelmesi gibi şikayetlerle geliyorlar hastalarımız. Genelde balgam şikayeti olur hastalarda. Tuttuğu organa göre, farklı belirtileri de oluyor tüberkülozun. Gırtlak tüberkülozun da ses kısıklığı, yine diğer organ tutumlarında lenf nodlarında şişkinlik, idrarda kan görülmesi, eklemlerde şişlik gibi semptomlar olabiliyor. 2-3 haftadan uzun süren antibiyotik alınmasına rağmen düzelmeyen öksürüklerde verem düşünülmesi ve buna yönelik tanının yapılması gerekiyor” dedi.

“Tedavinin terk edilmesi, büyük risk oluşturuyor”

Verem hastalığının tedavi süreci ile ilgili bilgi veren Dr. Öztürk, tedavinin tamamlanması ve terkinin büyük risk oluşturduğunu belirterek,  “Tedavi süreci ülkemizde standart bir tedavi protokolü var verem için. Bu tedavi 6 ay devam ediyor. İlk 2 ay dörtlü tedavi, sonraki 2 ilaç alınan bir tedavi şeklinde tamamlanıyor standart tedavi. Bu verem ilaçları ücretsiz Verem Savaş Dispanserlerinden alınabiliyor. Hastalar aylık olarak gelip Verem Savaş Dispanserinden ilaçlarını alıp düzenli bir şekilde kullanabiliyorlar. Bu ilaçların düzenli olarak kullanılması ve bunun takip edilmesi çok önemli. Tedavi terki olduğu zaman toplumda basilli yayılması ve bu mikrobun yayılması devam ediyor ve risk oluşturuyor. Veremli hastaların ilaçlarını çok düzgün bir şekilde kullanmaları gerekiyor. Bunun için DGT dediğimiz Direk Gözetimli tedavi uygulanıyor. Verem hastaları ile aynı ortamda bulunmuş olan yakın teması olan kişilerin, ev ortamındaki akrabalarına, yakınlarına tarama yapılması gerekiyor. Zaten bu da rutin olarak yapılan bir uygulama. Verem Savaş Dispanserine çağırıyoruz, yakınlarını ve temaslılarını” şeklinde konuştu.

Karabay: “Eğer hasta tedavi almazsa bu hastalığı 5 ile 15 kişiye bulaştırabiliyor”

Düzce Toplum Sağlığı Merkezinde görevli ve Tüberküloz İl Koordinatörü Dr. Meltem Pınar Karabay ise, verem hastalığının sinsi bir hastalık olduğunu kaydederek, şu bilgilere yer verdi:

“Sizin de bildiğiniz gibi,  2-8 Ocak tarihleri arası Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası. 1947’den bu yana kutlanmakta olan bir hafta. Bizler bu hafta boyunca verem ile ilgili toplumun bilgilendirilmesi için çalışmalar yapmaktayız. Verem maalesef bizim ülkemizde ve tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor. Hastanın etkenine bakacak olursak, verem hastalığının etkinliği bir bakteridir ve bulaşması da hava yolu ile olmaktadır. Verem hastası olan, tedavi almamış veya düzenli tedavi almamış bir kişiden hava yoluyla başka insanlara bulaşmaktadır. Hasta olan kişinin öksürmesi ve hapşırmasıyla hava ortamına yayılan basiller, hava yoluyla sağlıklı olan kişilere geçmekte. Bir kişi hasta ise eğer, maalesef bizim bilimsel olarak yaptığımız çalışmalar gösteriyor ki; eğer tedavi almazsa her yıl bu hastalığı 5 kişi ile 15 kişiye bu hastalığı bulaştırmakta. Ama her hastalık bulaşan kişi bu etkinliği vücuduna aldıktan sonra hasta olmamakta. Yan i bazı kişilerde bu hastalık sessiz bir şekilde beklemekte.”

“Farkındalık çalışmalarımız devam ediyor”

Verem hastalığına dikkat çekmek için farkındalık çalışmalarını sürdürdüklerinin altını çizen Kayabay, “Bizler pandemiden önce bu konu ile ilgili tabi ki diğer alanlarda olduğu gibi, daha aktif çalışmalar yürütebiliyorduk. Tabii ki özellikle okullarda resim yarışmaları,  bilgilendirmeler, sempozyumlar, konferanslar düzenliyorduk. Önceki yıllarda Düzce Üniversitesinin kurduğu, bizimde şimdilerde görme fırsatı bulduğumuz tiyatro programları yapılmış. Tüm Türkiye’de tabii bu çalışmalar devam ediyor. Yine farklı mesleki gruplarda, bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor. Mesela imamlarla görüşmeler yapıldı. Bu çalışmalar sayesinde toplumun her kesimine ulaşılmaya çalışılıyor” açıklamalarında bulundu.

“Bu ölümler arasında en sık görülen hastalıklarda 13. sırada”

“Tüberküloz hastalığı ile ilgili, bir kişi verem hastası olduktan sonra bize geldiğinde tedavisini düzenli bir şekilde alırsa, eğer ek bir hastalığı da yoksa bu kişinin 2-3 hafta içinde bu hastanın bulaştırıcılığı sona ermekte” diyen Kayabay,  “Biz bunu yaptığımız çalışmalar ile kanıtlıyoruz zaten. Bu hastalıkta ömür boyu bir bulaştırıcılık söz konusu değil ve tedavisi olan bir hastalık. Biz hastalarımızın tamamına yakınını tedavi ediyoruz. Ölümler arasında, en sık görülen 13. sırada bu hastalık” açıklamalarında bulundu.

HABER: Savaş ARI