Öncü TV ve 100.2 Radyo Öncü ortak yayınıyla hafta içi her sabah ilgi ile takip edilen Manşet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Canan Üstüner’in hazırlayıp sunduğu “Güne Merhaba” programında 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla diyabetle mücadelede besinlerin önemi konuşuldu.

Programa konuk olan Düzce Bahçeşehir Sağlıklı Hayat Merkezi’nde görevli Diyetisyen Nidanur Kara, diyabet hastalığı ve sağlıklı beslenme ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.

“DİYABET 15-20 YAŞLARINA KADAR İNDİ”

Diyabet hastalarına sağlıklı beslenmeleri konusunda uyarılarda bulunan Kara, diyabetle yaşamanın öğrenilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Kara, “Tip 1 diyabet genelde çocukluk çağında görülebiliyor. Tip 2 diyabet insüline bağımlı olmayan diyabet. Bu diyabet türünde pankreas insülin hormonunu, etkili kullanamıyor. Ya yağ yetersizliği var ya da etkili kullanamaması durumu var. Bu genelde ilerleyen yaşlarda görülüyor. 40 yaş üzerinde, ama çağımızda obezite arttıkça, görülme yaşı da aşağılara indi. 15-20 yaşlarına kadar görülme yaşı indi. Genstasyonel diyabet de, gebelik döneminde hormonel etkiler nedeniyle oluşan bir diyabet. Genstasyonel diyabette bireylerin ilerleyen yaşlarda olma riski var mı? Evet, var bu yüzden gebelik sürecinde, sıkı takip edilmesi gerekiyor. Gebelikten sonra da kan şekeri takibinin yapılması gerekiyor. Diyabetin tedavi yöntemlerine bakacak olursak; medikal tedavi ve tıbbi beslenme tedavisi var. Bu iki tedavi, birbirinden ayrılamaz. Medikal tedavi doktorunuzun, sizin için uygun gördüğü tedavi yöntemidir. İnsülin veya oral antidiyabetikler kullanılabilir. Bizim burada tıbbi beslenme tedavisini, biz diyetisyenle sizin için düzenliyoruz. Tıbbi beslenme tedavisi, kan şekerinizi düzenlemeye yönelik diyet planınızı oluşturmaktır. Diyabetle yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Yaşam tarzı değişikliği yapmamız gerekiyor. Bu tedaviyi de, fiziksel aktiviteyi arttırarak desteklemek gerekiyor.” dedi.  

“DİYABET HASTALIĞINDA TUZ TÜKETİMİ ÇOK ÖNEMLİ”

Diyabet hastalığında şeker gibi tuzun da kontrollü tüketimesinin çok önemli olduğunun altını çizen Kara, “Tuz tüketimi önemli bir konu çünkü diyabetli bireyler, şeker gibi tuz tüketimini de sınırlandırmalı. Çünkü diyabet hastaları, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve böbrek hastaları açısından riskliler. Yemeğin tadına bakmadan tuz eklemek veya çok fazla dışarıdan yemek yemek, işlenmiş paketli ürünlerin fazla tüketimi gibi alışkanlıklardan vazgeçilmesi gerekiyor. Dünyada ve Türkiye'deki diyabetin durumuna bakacak olursak; Dünya Sağlık Örgütü, diyabeti mikrobik olmayan pandemi olarak tanımlıyor. Çünkü tüm dünya ve ülkemizde sıklığı giderek artan, bir halk sağlığı sorunu. Son yapılan araştırmalara göre dünyada 460 milyon diyabetli birey var.” şeklinde konuştu. 

“DİYABETLİNİN BESLENMESİNDE YASAK YOKTUR”

Diyabet hastalarının beslenmesinde “yasak” kelimesini kullanmadıklarını önemli olanın porsiyon kontrolü olduğunu vurgulayan Kara, doktor ve uzman görüşlerine göre hareket eden hastalarda diyabetin gerilediği durumlarla karşılaştıklarını aktardı.

Kara konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Diyabette sağlıklı beslenmeye dikkat ederek, danışanlarımızın kan şekerlerini dengeye girdiğini ve ilaçlarında, doktor takibinde ilaçlarında düzenlemelere gidildiği, insülini bırakma durumlarının olabildiği durumlar olabiliyor. Tabii ki bunlar doktor ve diyetisyen kontrollerinde oluyor. Beslenme herkes için ortaktır. Herkesin besin öğeleri ihtiyacı aynı. Diyabetlinin de beslenmesinde yasak yoktur. Porsiyon kontrolü vardır. Kişiye özel sürdürülebilir bir beslenme tarzı öneriyoruz. Tüm besin gruplarında, gün içinde besin çeşitliliği sağlayarak tüketilmesini öneriyoruz. Beslenmede yasak yok, miktar var. Önemli olan porsiyon konrolü. Eğer kendinizi suçlu hissediyorsanız, kaçamak yaptığınızda orada bir yanlış vardır. Bunu be şekilde düşünerek, kendinizi psikolojik bir baskı yapmış oluyorsunuz, stres yapmış oluyorsunuz. Streste tipik 1 diyabetin çevresel etkenlerinden biri.”

“KİLO ALMAK VERMEKTEN ÇOK DAHA ZOR”

Sağlıklı beslenmenin önemini anlatan Kara, şöyle devam etti:

“Tip 1 diyabetin medikal tedavisinde ömür boyu insülin kullanılıyor. Tabii ki beslenmeleri de çok önemli. Aniden başlayan bir durumda diyabet, bu durumda ömür boyu beslenmelerinin de düzenli olması gerekiyor. Karbonhidrat sayım yöntemi var. Bu yöntemle tıp 1 diyabetliler düzenleyebiliyorlar. Diyetisyenler olarak sadece kilo verdirme konusunda çalıştığımız zannediliyor, bu yanlış bir algı. Kilo almak, kilo vermekten daha zor. Çünkü kilo alamayan bireylerin genellikle, metabolizmaları hızlı çalışıyor, harcadıkları enerji fazla. Enerjiyi karşılamak için sık sık beslenmeleri gerekiyor. Sporla diyet, bir arada yürümeli. Şimdi kilo verme üzerine baktığımızda, yüzde 70-80 beslenme önemli. Yüzde 30'luk bir pay burada fiziksel aktivite diyebiliriz. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği, her sağlıklı bir bireyin haftalık 150 dakika egzersiz yapması.”

“GÜNLÜK 3 FİNCANDAN FAZLA BİTKİ ÇAYINI ÇOK ÖNERMİYORUZ”

Diyabet hastalarına tavsiye edilen yiyecekler hakkında da bilgiler veren Kara, son olarak şunları anlattı:

“Diyabetli bireylerin beslenmesi konusunda, biz 3 ana öğün 3 ara öğün şeklinde bir düzenleme yapıyoruz. Çünkü uzun süreli açlıkları istemiyoruz. 2.5-3 saatlik aralıklarla beslenme istiyoruz. Uzun süreli açlıklar, çok fazla yeme isteği uyandırabiliyor. Uzun süre aç kaldığımızda şekerimiz düşüyor. Beslenmede yasak yok. Olabilir ama sıklığı önemli. Tükettiği miktar önemli, çeşidi önemli. O çikolatanın, bitter çikolatanın, şeker oranı daha düşük olduğu için, onu tercih etmesini önerebiliriz. O da ne olabilir? Ara öğünlerinde, 2 kare kadar bitter çikolata, sade kahvesiyle, bir avuç fındıkla tüketebilir. Bitki çayı konusunda, günlük 3 fincandan fazla bitki çayını çok önermiyoruz. Özellikle diyabetli bireylerde de bitki çayları konusu sıkıntılı. Çünkü diyabet böbrek fonskiyonları üzerinde olumsuz bir etkiye neden olabiliyor. O yüzden mümkün mertebe doktorunuza danışmadan bitki çayı tüketimini, önermiyoruz. Kilo kaybının diyabete etkisini eklemek istiyorum. Çünkü diyetisyenler olarak, burada önemli bir bölümümüz var. Kilo fazlalığı olan bireyler genellikle, tipik diyabete yakalınıyor demiştik. Çünkü tipik diyabet nedenleri, genetik nedenler, ailesel olabiliyor. Ailesel yatkınlık olabiliyor. Bir de çevresel yatkınlık olabiliyor. Çevresel etkenlerin içinde de obezite var. Kötü beslenmek obeziteye neden oluyor. Obezit, haraketsizlik ve stres var. Kilo kaybı yaşandığı zamanda vücut dokuları, hücreleri insülin daha kolay kullanıyor ve kan şekerini dengeliyor. Kilo verdiğimiz zaman yağ dokusu azalıyor. Kan yağları ve kan basıncıda dolaylı olarak düşüyor.”

HABER: Savaş ARI