Çarşamba günü akşamı bir konudan, Sıla grubun yatırımından bahsetmiştik. İşin enteresanı şu; TSO yönetimi Güzin ablaya dönüştü bu günlerde, nasıl mı? İşte ondan sonra gündem oluştu. TSO yönetiminin ziyareti sırasında Belediye Başkanı sayın Dr. Faruk Özlü, Eftenia Otel ile ilgili sohbet esnasında, Sıla Grup ve Gölyaka Belediyesi’nin yaklaşımlarında bir sıkıntı olduğunu, bir uyumsuzluk olduğundan bahsetmiş. İşin özeti; bu konu konuşulduktan sonra, TSO yönetimi Gölyaka’ya Başkan Yakup Demircan’ın davetlisi olarak kahvaltıya gidiyor ve Yakup Demircan bunları orada anlatıyor. Tabii Güzin abla gibi bunlar, gündeme gelince biz de gündeme aldık. Neydi konu? Efteni Gölü’nün parselindeki 18 dönüm arazide bir bina vardı. Yani bu bir oteldi. Burayı Düzce Belediyesi ve Gölyaka Belediyesi almak üzere, ilgili finans kuruluşu ile görüştü. Çok ekonomik bir rakama, 4 milyon 500 bin TL gibi bir rakama anlaştılar. Bu anlaşmadan sonra satın almadan vazgeçildi ve burayı Sıla Grup alıp yıktı. Yıktıktan sonrada enkazından elde edilen demir hurdalarını sattı, 1 milyon 500 bin TL gelir elde edip, geri kalan ücreti de üç sene, beş sene taksit ile artık nasıl anlaştılar ise burayı yatırım için aldı.

18 dönüm arazide ayrıca yıkılmayan bir bölüm var. Düzce Belediyesi ve Gölyaka Belediyesi’ne bu yıkılmayan bölümden hibe verilmesi ile ilgili de anlaşma yapıldı. Çünkü belediyelerin müracaatından sonra otel için istenen para, 6 milyon küsürden, 4.5 milyona düşürülmüştü. Şimdi ne oldu? Biz de bunları haber yapınca, Sıla Grup’tan yetkililer aradı. ‘Efendi sizi mahkemeye vereceğiz, siz yanlış konuşuyorsunuz, eksik konuşuyorsunuz.’

Şimdi Yakup Demircan’ın TSO yönetimine okuduğu Sıla Grup tarafından şartları belirlenen bir manifesto var. İçeriğine bakıldığında hibenin oluşabilmesi için “Su şu fiyattan verilirse, biz bu hibeyi yaparız.” şeklinde şartların yer aldığı Sıla Grup’un Demircan’a bir manifesto, bir talimatname gibi gönderdiği yazıdan bahsediliyor. ‘Bunlara uyarsanız, bunlar gerçekleşir, uymazsanız bu hibeyi biz yapmayız’ gibi bir ifadelerden bahsediliyor ki; ona benzer bir ifade nasıl olacağı, suyun şimdi 34 dekar üzerinde, buranın yeraltı suyunu çıkarmak, sıcak suyunu çıkarmak üzere, bir ruhsat alanı belirlemiş. Suyun tüm hâkimiyeti, tüm tasarrufu Gölyaka Belediyesi’nde… Ben bu konu ile ilgili Gölyaka Belediyesi’ni aradım, bize kırılmış. Bütün etüdü, bütün çalışmayı, bir önceki belediye başkanı yapmış.  Kendisi 2020 yılında burayı ihale etti. Güzel projeler hazırlandıktan sonra, ihale Yakup Demircan’a nasip olmuş. Daha önce plan-projesini yapan Bekir başkan, ihaleye çıkartan da Yakup Demircan, bunu da düzeltelim. Nedir bu işin aslı? Bu işin aslı şu; Gölyaka Belediyesi’nin ve Düzce Belediyesi’nin yapmadığı yatırımı, Sıla Grup bugün yapma noktasında. Bazı şartlar koyuyor önüne… “Bu şartlara uyarsan, bu kurallara uyarsan, o hibeyi yaparım.” Ama biz bunu böyle bilmiyoruz, kamuoyuna açıklanan boyutunda, yolun üst parselinde olan kısmı, Düzce Belediyesi ve Gölyaka Belediyesi’ne hibe edileceğini biliyoruz.

Burada “Yalan olmuş, yanlış olmuş!” gibi o kadar feveran içindeki firmanın yetkilileri. Beddua seanslarında bize bu konu ile ilgili sitemde bulunuyorlar. “Hukuki yollara başvuracağız.” diyorlar. Biz yanlış bir şey söyledikse de neyse bedeli, cezası öderiz. Ama yanlış bir şey olduğuna da inanmıyoruz. Peki, bu iki belediyenin böyle bir tasarrufu var. Bu işleri daha önceden TSO‘ya söyleseydi belediyeler. Nereden çıktı bu Sıla Grup? Yer bulamadık, birçok yerde Düzce döndü, dolaştı, oraya geldi. Her yerden de alternatif noktasında yatırımcı olarak bakıyor.

Peki, neden Düzceliler’e bu teklif edilmedi ve şu anda yer değerlendi? 18 dönüm yer 4 milyon 500 bin TL’nin 1.5 milyon TL’si hurdadan geri döndü. 3 milyon TL ise üç senelik ödemeli, bu nasıl bir iş, bu belediye ve kamu diye böyle düşünülmüş. Fakat yatırımcı almış, şu anda da belediyeye ültimatom gibi şartname sunuyor. Bizlerle iletişim kurup, ihtarlar çekiyor. ’Sizi mahkemeye vereceğiz, Allah sizin belanızı versin.’ Hayırdır… Düzce’nin değerlerini, Düzce’nin imkânlarını, Düzceli’nin imkânlarını, birileri kullanıyor. Söylemeyelim mi? Burada anlaşılmaz bir durum var. Açıklama yapın, biz dediğimizde “yalanmış, yanlışmış.” O zaman doğrusunu söyleyin. Doğrusunu söyleyen yok, ama aba altından sopa gösteriyorlar. Siyasi görüntüleri, tabiri caizse devletin gücünü bize göstermeye çalışıyorlar.

 Biz ‘DOSTUMUZ YOK, DÜŞMANIMIZ YOK, DÜZCEMİZ VAR’ dedik. Biz her zaman için devletin adaletli olduğunu, kendini devlet zanneden ve devlet gibi görenlerin aslında sadece görüntüde böyle olduğunu ve onların devletin sahipleri ile devleti yönetenleri birbirine karıştırdıklarına inanıyoruz.  Devletin bir sahibi vardır, bir de yönetini vardır. İkisini birbirine karıştırmamak lazım… Sonuç itibarı ile Gölyaka’da yapılan yatırıma, mutlak bir sonuç bekliyoruz. Tabii herkes istediği şekilde hareket edebilir, düşünebilir. 

Efendim içtimai gücünü kullanabilir, ondan yana bir endişemiz yok. Ama bildiğimiz şu var; biz burada olduğumuz sürece, Düzce Öncü’nün bir sloganı var, biliyorsunuz Öncü’de ana tema, “DOSTU YOK,  DÜŞMANI YOK, DÜZCE’Sİ VAR.” Yanlış yaptıysak düzeltiriz, hatalı yaptıysak itiraf deriz. Ama doğruda olduğumuza inanıyoruz. Bu konuda doğru yerdeyiz, doğrunun da bedeli ne olura olsun arkasındayız…

Efendim şimdi Akçakoca gidelim…  Akçakoca’da bir parsel işi vardı biliyorsunuz…  Sapak mevkiinde bir emlakçı kardeş, emlakçı komisyoncu dokunuşları vardı. Bu işin arkasında birtakım duyumlar aldık. Netleştirelim, onu da paylaşacağız. Ama hiçbir şekilde, adalet ve hakikat orada da yok. Tabii siyasiler bunları izah ediyorlar.  İzah ederken de, üzüm suyu da üzümden yapılıyor. Şarap da üzüm suyundan yapılıyor. Yani bu kadar net olan bir durumda, farklı anlatıyorlar. Bir Yukarı Mahalle var, Akçakoca’da biliyorsunuz. Yukarı Mahalle’de bir tadilat başladı… Parke döşemeleri var, çevre düzenlemesi var, orada da bir müteahhit var. Müteahhit yandım Allah diyor… Neymiş ödeme konusunda güçlük çekiyor. Belediye bu belediye işçinin çalışanın sosyal haklarını maaşlarını vaktinde ödemiyor, ama oraya çıkıp medyanın gözü önünde ‘Şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz, mahalle değerine değer katıyoruz’ dediğinizde sayın Okan Yanmaz, adamın parasını vereceksin. Adamın ödemesini yapacaksın, yapmıyorsan gezmeyeceksin. Geziyorsan da ödeyeceksin. İşin özü de bu, ama şartlar durumlar ne şekilde gidiyor, ama orada ki müteahhit ve çalışanların durumları hiç iyi değil. Yakında iş bırakılıp gidilebilir. Çünkü adamların parasını ödemiyorlar…