İnsanlar arasında, sosyal ve içtimai hayatta, özellikle siyasette en çok kullanılan sözcüklerden biri olan dava, her yiğidin harcı değildir. Çünkü birçok kişi anlamını bilmeden konuşur.

Oysa dava kutsal bir ifadedir.

Sözlük anlamına baktığımızda, hukuksal bir sorunun, hükme bağlanarak çözüme kavuşturulması anlamına gelir.

Delikanlının davası ise, herkese ilan ettiği sevgilisidir.

Ancak bizi ilgilendiren kısmı, ideolojik olarak kullanılan dava ifadesidir. Bu pencereden tarif edecek olursak dava; siyasi, sosyal ve felsefi açıdan gidilecek yol ve ulaşılacak hedef için ortaya konulan düşüncelerin toplamıdır.

İdeolojik dava ifadesi, Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile Milli Selamet Partisi’nde, Alparslan Türkeş ile Milliyetçi Hareket Partisi’nde, Nabi Yağcı ile Komünist Partisi’nde siyaset gündemine girmiştir.

"Önce ahlak ve maneviyat," diyerek, manevi bir yaşayış ile öldükten sonra cennete gitme hedefi taşıyan davasını, siyaset gündemine taşıyan Erbakan'ın vefatından sonra, onun görüşlerini taşıdığını iddia eden partilerin bugün durdukları yer çok manidardır.

"TürkIük bedenimiz İsIamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset gibidir." diyen rahmetli Alparslan Türkeş'in, tarihte yaşananlar üzerinden, içinde etnik yapıyı ve ortak kültürü de barındıran ‘’kızıl elma’’ hedefine ulaşma davası yolunda Muhsin Yazıcıoğlu şehit edilmedi mi? Bu davayı sürdüren Devlet Bahçeli'nin siyasi duruşunun anlamı yeterli değil midir?

"İş, ekmek, özgürlük, tek yol devrim" diyen solcular için dava ise, üretim ve tüketim ilişkisinde eşit paylaşım düşüncesiyle, yaşamla sınırlı, maddeye dayalı, rasyonel bir dünya hedefi değil midir? Peki, bu hedeflerle yola çıkan solcu arkadaşlarımız davasını samimi şekilde savunurken kapitalizmin içinde boğulmadılar mı?

Demem o ki, ne siyaset herhangi bir davayı temsil edebilir ne de herhangi bir dava bir siyasi partiyi! Olsa olsa birbirlerinden destek alabilirler.

Tabi ki siyasetçiden de dava adamı, dava adamından siyasetçi olabilir.

İkisi farklı şeylerdir.

Siyaset somut, yazılı kurallardan ve kurumlardan oluşur.

Siyasetçi dün kara dediğine bu gün ak diyebilir. Dün kabul etmediğini bu gün savunabilir.

Çünkü toplum canlı bir varlık gibidir. Her dönemde ki ihtiyaçları ve beklentileri farklıdır.

Siyasi partileri besleyen ve güç veren ise oy dur. O nedenle, her siyasi partinin her seçim dönemindeki seçim beyannamesi farklıdır.

Değişime ayak uyduramayan, toplumun beklentilerini görmezden gelen, stabil olan, kendini sınırlayan, bir parti sadece kendi teşkilatları ile baş başa kalır, hiçbir zaman toplumu yönetecek yetkiye ulaşamaz.

Oysa siyaset, içinde her türlü görüşü ve ideolojiyi taşıyan insanlardan meydana gelen devleti yönetmek için yapılır.

Dava ise kutsaldır.

İnanç, ilke, prensip, kültür, gelenek ve görenekleri içinde barındıran uhrevi bir kavramdır.

Her davanın kendi içinde mutlaka uygulanması gereken kuralları vardır. Bu kurallara uymayan davadan bahsedemez. Aksi takdirde davasının haini olur.

Dava kelimesini kullanmak, davasının kurallarına uyan insanlara yakışır.

Çünkü dava adamı, inandığı değerleri hayatının her anında öncelikle yaşayan ve yaşatılması için çabalayan insandır.

Dava adamı; insanlarla ilişkisinde özü sözü bir, güvenilir, her zaman dürüst davranandır.

Dava adamı; fedakâr olan, gerekirse parasından, vaktinden, sağlığından harcayabilendir.

Dava adamı; kardeşlik hukukuna uyan, dava kardeşi ile dayanışma içinde olandır.

Bu özellikleri taşımayan dava adamı olamaz.

Siyasetçi ise herkesten olabilir.

Kalın sağlıcakla…