Sorunların yerinde tespiti için Düzce’ye gelen ve çeşitli görüşmelerde bulunan İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, Öncü TV-Radyo ortak yayını “Gündem Özel” programında Mehmet Günesen’in sorularını yanıtladı.

İYİ Parti’nin 3 yıl önce kurulduğu günden bu yana sahada çalışan tek siyasi parti olduğunu belirten Nuhoğlu, “Amacımız Türkiye’nin kötüye giden ekonomiden sosyal alanlara kadar her sahada alternatif oluşturmak, çözüm üretmek ve Türk milletinin gidişatını olumlu yöne çevirmek olduğu için pandemi sürecinde kısa süreli bir aradan sonra yeniden sahalara çıktık ve Türkiye’yi dolaşıyoruz. Genel başkanımız öncelikle tek başına dolaşmaya başladı. Geçen hafta da genel idare kurulu üyeleri ve milletvekilleri ekipler oluşturmak suretiyle il il geziyoruz” dedi.

“DÜZCE’DE ESNAF ‘AÇIZ’ DİYOR”

Günesen’in Düzce gözlemleriyle ilgili bir soruya ekonomik açıdan büyük bir buhranın olduğu söyleyen Nuhoğlu şu şekilde yanıt verdi:

“Düzce’de esnaf kesimi ve üretici şu anda dayanma noktasında sınıra gelmiş. Hatta DESOB başkanının ifadesiyle söyleyeyim. Cümle çok ağır, ‘açız’ diyor. Dayanma gücümüz bitmek üzere diyoruz. Desob’uziyaret ettiğimizde diğer oda başkanları da oradaydı. Hepsinin sıkıntısı aynı. Çok şikâyetleri var. Şikâyetleri elbette değişik zeminlerde dile getiriyorlar ama biz bugün dinlediğimiz için bir kaçını dile getirmekte fayda görüyorum. Bir defa pandemiden önce bile ekonomik sıkıntılar yaşanırken pandemi ile ilgili getirilen bazı kurallar bu sıkıntıları daha da derinleştirmiştir. Büyük alışveriş merkezleri bunlardan daha uzun açık kalıyorlar, binlerce insan oraya gidiyor.

“AVM’LERE SINIRLAMA GETİLİRSİN”

Hele hele bu esnaf kesiminin lokanta, kafeterya ve kıraathane kesimi tamamen içler acısı duruma düşmüş vaziyette. Talepleri şu bu AVM’lere bazı konularda sınırlandırmalar getirilsin. Yani öyle bir durumdaki AVM’deki iş yeri olanların tamamında her şey satılıyor küçük esnafın satabileceği her şey oralarda satılıyor. Dolayısıyla küçük esnaf zor durumda. Hiç olmasa cumartesi de açalım diyorlar. Bazı AVM’lerde binlerce insan varken bizim lokantacılar kıraathaneciler kafeteryacılar en azaltılmış şekliyle açık kalabilecek bir duruma bile razılar.

“DÜZCELİ ÇİFTÇİ EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALAMIYOR”

Nakliyecilerin sıkıntıları farklı. Ziraatçıların sıkıntıları daha farklı çünkü ziraat odasına balı olan insanlar üretken insanlar üretici kesimi. Bu üretici kesimi bugün anlatılan örnekler, Düzce bir tarım havzasıdır. Burada üretilen birçok ürün hakkını alamadıkları için sıkıntı yaşıyorlar.

Hatta belediyeler depolarda bekleyen patatesleri Düzce’ye dağıtırken Düzce’de üretilen bazı ürünler depolarda bekliyor. Bunlar dağıtılmadı diyorlar. Benzer birçok sıkıntı var. Tatbikî buda işsizlik diye bir sıkıntı var. OSB var bazıları kapatılmış ama OSB bölgelerinin tarıma engel teşkil ettiği bazı şikâyetler adlık. Tarımın temel noktalarında yaşanan sıkıntıları anlattılar. Özellikle gübre ilaç ve bunun gibi diğer girdiler çok arttı ama bunun artışı oranında fiyatlar artmadı. Mesela et üreticisi bir kardeşimiz nerdeyse bütün girdiler 2 katına artmasına rağmen et fiyatlarında düşüş oldu diyor.

“DÜZCELİ KAN AĞLIYOR”

Kısaca şunu söylemek lazım Düzceli kan ağlıyor. Düzceli sıkıntıda. Düzceli ekmeğinin peşinde. Ve bu esnaf kesimi başta olmak üzere, bütün üreten kesimlerin bu sıkıntıyı aşmak için iktidardan beklentilerinin en önemli kısmi destektir. Bu desteklerin b kısmı bizzat nakit destek olması yanında. Nemli bir kısmanda borçların ertelenmesi. Faizsiz olarak ertelenmesi üstelik pandemi sonuna kadar ertelenmesidir. Bunlar yapılabilecek şeylerdir. İktidarın bunlara duyarsız kalmasına biz baya şaşırıyoruz. Bu insanlar bizim insanlarımız. Her bölgede benzer sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Düzce’de bir an evvel söylediğim hususlardan yana çok sıkıntıdadır. Ama bu sıkıntıların mecliste dile getirilmesi. Genel başkanımızın toplantılarda dile getirmesi iktidara bir ders olur umudundayız. İnşallah böyle gelişir”

“80 ÖNCESİNDE BİLE LİDERLER BİR ARAYA GELEBİLİYORDU”

Türkiye’de son dönemde zirve yapan toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın nedenleriyle ilgili soruya, “Şimdi bundan bir süre önce genel başkanımız Sayın Akşener ‘Memleket Masası’ teklifini ortaya attı. Bu teklif işte tamda sizin sorunuza cevap teşkil edecek. Arzu edilen ihtiyaç duyulan bir durumdur. Tabi bizler 1980 öncesini yaşayan bilen insanlar olarak söylüyorum. Birbiri ile çelişen zaman zaman şiddetli rekabetler yapan siyasi partilerin genel başkanları zaman zaman bir araya geliyordu ve cumhurbaşkanı onları bir masa etrafına toplayabiliyordu. Ve seçim dönemlerinde de TV’ye çıkıp beraberce tartışabiliyorlardı.

“AK PARTİ TARTIŞMA VE FİKİR ALIŞVERİŞİNDEN KAÇTIĞI İÇİN TÜRKİYE KUTUPLAŞTI”

80 sonrası ortamda da AKP iktidarına kadar benzer toplantılar ve TV’ler de ve Cumhurbaşkanlığı davetlerinde gerçekleşiyordu. Toplumda onları bir arada görünce mutlu oluyordu. AKP iktidarı ile birlikte bunları göremez olduk. Hatta çok net bir şekilde iddia ediyorum cumhurbaşkanı daha önce başbakandı başbakanlığı döneminde de cumhurbaşkanlığı döneminde de hiç bir TV ekranında yerel parti genel başkanları ile bir araya gelmedi. Esas olan şudur. Partiler daha iyi yöneteceklerini iddia ettikleri için kurulurlar. İyi şeyler yapmak iktidarların esas görevidir. Muhalefetteyken yapacaklarını söylerler iktidara gelince de bunları yaparlar. Başaramazlarsa başaracağını iddia eden diğer partiler gelirler onlar yapmaya çalışırlar. AK partisi böyle bir tartışma ortamından, fikir alışverişinden hep kaçtığı için aslında bu duruma gelmiştir” şeklinde cevap verdi.

“AK PARTİ FABRİKALARI BİRER BİRER SATTI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta IMF’ye olan borcu kapattık söylemine karşı bugün Türkiye’nin dış borcunun 14 katına çıktığını söyleyen Nuhoğlu, “Şimdi IMF’nin kapatılan borcunun 14 katı Türkiye cumhuriyeti devletinin dış borcu var. Bu borç Türk ekonomisi için kullanılmadı. Ayrıca cumhuriyetin ilk 80 yılında kazanılmış değerler, fabrikalar birer birer satıldı. Ve bu satılan fabrikaların birçoğu kapandı.

Türkiye tarımda da üretemez bir noktaya hızla geldi. Burada bir kritik dönüm noktası var. O noktayı da belirtmem gerekiyor. 2006 yılında Mersin’de Başbakan’ın bir gezisinde bir çiftçi ile karşılaştığında başbakan ile çiftçi arasındaki diyalog sırasında. Cümleleri aynen kullanmak istemiyorum çünkü diyalogda zaten çok ağır cümleler vardı. Son cümlede ağır bir cümleydi ama “ananı da al git” kısmını söylüyorum sadece. O dönüm noktası olmuştur ve AKP Türk çiftçisinin aleyhine dönmüştür. Artık tarımda hayvancılıkta Türkiye üreten bir ülke olmaktan çıkmış. İthal eden bir ülke durumuna gelmiştir.

“SURİYE’DEN PATATES İTHAL EDER DURUMA GELDİK”

Özellikle Düzce’de tarım çok geniş bir yer kapladığı için bu konunun üstünde durmak istedim. Nitekim tarlasını ekmeyene teşvik verildi. Fındığını sök para al denildi. Hemen hemen pek çok kapıda ithalat kapıları açıldı ve bunun sonucunda Türk limanlarına hayvan yüklü gemiler geldi. Hastalıklı hayvanlar veya etler Türkiye’nin etrafına dağıtıldı. Gdo’su değiştirilmiş ürünler Türkiye’nin etrafına dağıtıldı. Öyle bir noktaya gelindi ki bir devlet planlama teşkilatı ortadan kalktı. Ne sanayide ne tarımda bir üretim planı kaldı. Sonuç itibari ile yakın yıllarda gördüğümüz gibi Türkiye soğanı ve patatesi bile diplomatik ilişkilerimizi bile kestiğimiz düşman gözüyle baktığımız Suriye’den ve Mısır’dan ithal eder duruma geldik. Bugün çok iyi bir durumda mıyız? Hayır değiliz. Hala tarım ürünlerinin pek çoğu bile dışardan ithal eder durumdayız. Buğdayı pahalıya alıyoruz kendi üreticimize teşvik vermiyoruz. Daha düşük bir ödeme yapıyoruz. Ve dolayısıyla da bizim üreticimiz zor durumda. Üreticimiz ürettiğinin karşılığını alamıyor” dedi.

“AKŞENER HER FIRSATTA ÇÖZÜM ÖNERİYOR”

Nuhoğlu, bu şikayetleri yapmakla birlikte çözüm önerilerinin de hazır olduğunu belirterek, “ Şimdi bütün bu şikâyetleri yapıyoruz da biz ne yapacağız aslında bunu sormanızı istiyorum ama. İyi Parti olarak biz üç sene evvel kurulduğumuzda bütün sorunları tespit etmiştik. Ve bu sorunların çözüm yollarını da açıklamıştık. Programımıza almıştık. Ve genel başkanımız her fırsatta bir çözüm yolu öneriyor. Ve önermeye de devam ediyor.

“TÜKETİM EKONOMİSİNDEN ÜRETİM EKONOMİSİNE GEÇİLMESİ LAZIMDIR”

Ama buradaki kritik nokta şudur biz ister tarımda ister ekonominin diğer kollarında sanayide olsun. Tüketim ekonomisinden vazgeçip üretim ekonomisine geçmek zorundayız. Tüketim ekonomisi ile üretim ekonomisi arasındaki fark nedir. Tüketim ekonomisinde varsa tüketiyorsun yoksa alıp borçlanıyorsun onu tüketiyorsun. Borcun artıyor. Tabi bunun sonucu cari açık büyüyor dış borç büyüyor. Bütçe büyük sarsıntı geçiriyor. Ve nitekim bütçenin en büyük kalemini cari açık ve faiz ödemeleri oluşturuyor. Oysa üretim ekonomisine geçildiği zaman ne olacak. Başta tarım olmak üzere üretim teşvik edilecek. Ürün planlaması yapılacak. İhtiyacımız olan ürünler fiyat garantisi verilerek üretici rahatlatılacak. Bize yeten ürünler dışındakiler ihraç edilecek. Biz tarımda ithal eden ülke olmaktan çıkıp ihraç eden bir ülke durumuna gelicez. Onun için biz iyi parti olarak 3 tane temel felsefe ortaya koyduk: milliyetçiyiz, demokratız, kalkınmacıyız. Kalkınma olmadan diğerleri de olmaz” dedi.

İYİ PARTİ NEDEN YÜKSELİŞTE?

Vekil Nuhoğlu, son dönemde anket sonuçlarına göre İYİ Parti’nin oy oranlarında gözle görülür bir yükseliş yaşanmasının nedenlerini ise şöyle sıraladı:

“Halkın içerisinde olmak lazım. Ama bunun yanında Türk milletinin çok ihtiyaç duyduğu bir şey daha var. Güven duyacağı inanacağı liderlere bel bağlıyor, ilgi gösteriyor. Sayın Akşener genel başkanımız bugün Türkiye’de milletin umudu olduysa bu geçmiş siyasi hayatındaki duruşu sayesindedir. Hep dobra dobra olmuştur ve halktan yana, halkın sözcüsü, milletin sözcüsü olmuştur. Doğruları söylemiştir. Ve güven vermiştir. Bu güven devam ediyor.

Bir diğer husus. İyi partinin iyi kadroları var. Her konuda iyi kadroları var. Bugün Türkiye’de eğitim eğer içler acısıysa eğitimde neler yapılabileceğini en doğru söyleyebilen parti iyi partidir. Eğer çiftçimiz kan ağlıyorsa tarımda ziraatta en doğruları söyleyebilecek kadrolar iyi partidedir. Ekonominin diğer bütün kesimlerinde de böyledir. Şimdi yani biraz konu dışına çıkıcam. Çinin uyguladığı zulme, soydaşlarımıza sahip çıkan parti de iyi partidir. Her sahada bu böyledir. Elbette milletimiz bunları görüyor. Ne kadar kısıtlama olursa olsun. TBMM grup toplantılarında genel başkanımızın konuşmalarını bir yerden sonra kesebiliyor ama ne olursa olsun halkımız bunlar gene de duyabiliyor. O güven duygusu ile iyi parti yükselişte.

“MİLLET AK PARTİ YERİNE YENİ BİR PARTİ ARIYOR”

Zaten biz kuruluş amacımız doğrultusunda Türkiye’yi yöneteceğiz derken hem bir sistem değişikliği çalışmamız var hem de sistemi değiştirme konusunda başaramazsak. Mevcut durumda Sayın Akşener’i cumhurbaşkanı iddiamız var. Bu iddiamızdan biz vazgeçmedik ki devam ediyor. Millet de bunu gördüğü için teveccühü artarak devam ediyor. Ve yükselen bir partiyiz. Alternatif oluşturmuş bir partiyiz. Millet bu alternatif olmaya çok önem veriyor. Çünkü AKP yorgun düştüyse artık iyi işler yapamıyorsa, duvara toslamak üzereyse. Yerine gelecek yeni bir parti arıyor. İşte bu İYİ Partidir. İYİ Parti bu güveni vermeye devam ettikçe yükselmeye devam edecektir”

“HDP TERÖR İLE İLGİSİNİ KESMEDİKÇE YAN YANA GELMEMİZ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”

İYİ Parti ile HDP arasında gizli bir ittifak olduğuyla ilgili iddialara sert çıkan Nuhoğlu,  “Bu soru çok defa soruldu genel başkanımız defalarca çok net cevap verdi ve hiç değişmedi bu duruşumuz. Hdp terör ile PKK ile ilgisini kesmedikçe HDP ile yan yana gelmemiz söz konusu değildir. Ama özellikle bu algıyı yaratan iktidar partisi pkk’nın tepesindeki bebek katilini mesajlarını ve kardeşini devletin AA ajansı vasıtasıyla devletin TRT’sine çıkartırken İstanbul büyük şehir belediyesinde yenilenen seçimlerde onlardan medet ummasına rağmen hala bu suçlamayı yapıyorsa yazıklar olsun ve ayıplıyorum onları ben. İşte milletimiz aslında buna tepki gösteriyor. Tekrarlana seçimlerde eğer 806.000 oy fark atıldıysa bu iddialara ve devletin ajansını ve televizyonunu kullanarak terörist başının mesajını okutan kardeşini çıkartan kişilere gösterdiği tepkidir. İyi partinin duruşunda değişiklik yoktur.  Hdp pkk ile terör ile ilişkisini kesmedikçe onlarla yan yana olmamız söz konusu değildir. Genel başkanımız bunu defalarca bu kadar net olarak ifade etmiştir.”

“ÜÇÜNCÜ İTTİFAK GÜNDEMDE YOK”

Yeni kurulan partilerle İYİ Parti’nin başını çektiği üçüncü bir ittifak kurulacağı söylentilerine de değinen Nuhoğlu, “Benim bildiğim böyle bir çalışma yoktu. Şunu söylemem gerekir. Bugünkü sistemle seçimlere gidildiği takdirde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanabileceği formüller üzerine bir takım algı operasyonları yapılıyor. Bunların en önemlisi 3.ittifak meselesidir. Efendim iyi parti CHP ile birlikte olunca gerektiği kadar desteği alamıyor o halde ayrılıp bir 3. İttifakın öncüsü olsun. Peki, neye yarayacak bu kime yarayacak bu? Bunun iyi hesap edilmesi lazım. Ben burada kendi şahsi görüşlerimi bir milletvekili olarak ifade etmek istiyorum. 50+1 ile eğer cumhurbaşkanı seçilecekse bunun 1. Turda artık gerçekleşemeyeceği çok açık ortadadır.  Bu durumda 2.tura kalacak olan en isabetli adayın ortaya konması gerekir. 2.tura kalacak seçimde de o 2. Adayın seçimi alması kuvvetle muhtemeldir. Bu çok basit formülü bozmak için böyle başka ittifaklara zorlama gayretlerini görüyorum ben. Ben şahsen bu gayretlerin doğru olduğuna inanmıyorum.

Nitekim bugün yine ziyaret ettiğimiz yerlerde soruldu. CHP ile beraber olmazsanız CHP’ye oy vermek istemeyen birçok kesim size dönecek. Ben de onlara şunu soruyorum. İstanbul Ankara başta olmak üzere birçok büyük şehir belediyesi seçimini biz olmasak CHP kazanabilecek miydi? Biz olduğumuz için bu oylar verilmedi mi? Yüzde 55. İstanbul’da yüzde 55 büyük bir oydur. Bu oyun ne anlama geldiğini herkes iyi analiz etmelidir. Türk milleti bir noktada tıkanmıştır. Tehdit altındadır. Türk milletinin geleceği tehlikededir. Türk milletinin bu tehdidini, bu tehlikelerle karşı karşıya oluşunu aşmak için vatanseverler, tüm aydın düşünenler, ülkenin geleceğini hesap edenler çok rahatlıkla doğruyu görüp oy veriyorlar. Bunda bir tereddüt göstermiyorlar. Ben AKP’ye oy veren çok sayıda seçmenin yenilenen İstanbul seçimlerinde oy verdiğine de şahidim. Bundan sonra devam edecektir. AKP’nin her yanlış politikasına bu partiye oy veren seçmen artık yavaş yavaş fark ödüyor, uzaklaşmaya başlıyor. Elbette oradan uzaklaşan seçmenin oylarının bize gelmesini arzu ederiz. Biz onun için sahadayız. Doğru şeyleri anlatmaya çalışıyoruz. Bunları anlattıkça bize hak verdiklerini görüyoruz. Nitekim bazı yerlerde üye kampanyaları yapıyoruz. Gelenleri üye yapıyoruz. Onların içerisinde çok sayıda AKP’ye oy vermiş insanları görüyoruz."

“OSB’NİN BÜYÜTÜLMESİNE TEPKİYİ YERİNDE GÖRÜYORUM”

Günesen’in, “Düzce’nin yönetildiği ekonomi politikalarını doğru buluyor musunuz?” sorusuna Nuhoğlu, şu şekilde cevap verdi:

“Bu çizilen politikanın doğru olmadığını bugün ziyaret ettiğimiz meslek odalarından öğrendik zaten. Çok ciddi manada bir sıkıntı dile getirildi. Düzce gibi bir yerde hava kirliliği olmaması lazım. Düzce bir ova ve etrafı dağlarla çevirili. Tabikî buraya 5. OSB kuruldu. Ve bu organize sanayi bölgelerinin daha da genişletilmesi söz konusu. Ve üstelik tarım havzalarında kuruluyor bu. Buna tepki var. Ben bu tepkiyi yerinde görüyorum. Elbette ki her bölgenin kendine has özellikleri var. Burada eğer tarım para kazandırırsa üretim artar. Üretici cesaretlendirir. Fındık üreticisi bile şikâyetçiyse. Eğer ona çare bulamıyorsanız. Diğer bütün üretici de kendi ürettiklerinin karşılığını bulamıyorsa üretmekten vazgeçiyor. Üretmekten soğuyor.

“DÜZCE SANAYİDEN ZİYADE TARIM VE HAYVANCILIĞA YÖNLENDİRİLMELİ”

Ben dün mecliste bir konuşma yaptım. İyi Parti’nin yapmış olduğu bir araştırma önergesi vardı. İstanbul tarımı ile ilgiliydi. İstanbul’da pek bilinmez ama 17 ilçesinde tarım yapılır. Hayvancılık da var. Bugün aldığım bilgilere göre mukayese ediyorum. Düzce’nin 3 katı. Büyük baş ve küçükbaş hayvan üretimi bakımından. Tarımla uğraşan insan sayısı da çok fazla. Onların sorunlarını dile getirirken şöyle bir cümle kurdum. Aslında ülkemizin birçok yerindeki üretici benzer sorunları yaşıyor. Bugün Düzce’de gördüm ki İstanbul’daki çiftçimiz, ziraatçımız, hayvan üreticimiz hangi sıkıntıyı yaşıyorsa Düzce de aynı sıkıntıyı yaşıyor. Düzce tarım arazilerinin sanayileşmesinden şikâyetçi ve bununda doğuracağı hava kirliliğinden şikâyetçi. Onun için Düzceli haklıdır. Hava kirliliğinden yola çıkmak suretiyle bir sanayi şehri olmaktan ziyade bir tarım ve hayvancılık havzasına dönüşmeli. Ama dönüştüğü zaman da üreticinin para kazanacağını bilmesi gerektiğini söylüyorum.”

“DÜZCE’DE YAPILAR SAĞLIKLI GÖRÜNÜYOR”

TBMM Deprem Komisyonu’nda görev yapan Nuhoğlu, birinci derece deprem kuşağında yer alan ve 1999 depremlerinde ağır yara alan Düzce’nin olası bir deprem konusundaki yeterliliğiyle ilgili de şöyle konuştu:

 “Bu yıkılmanın sonucunda yapılaşmanın sağlıklı olduğunu düşünüyorum henüz öyle bir inceleme yapmadık. Kimseyle de konuşmadık. Ama o depremden sonra yapılaşmanın depreme dayanıklı olduğunu zannediyorum. Fakat deprem konusunda ülke olarak biz hiçbir felaketten ders almadık. Bunu göz önünde bulundurarak söylüyorum.

“TÜRKİYE’NİN BUNA DAYANACAK ZAMANI YOK”

Bir de bir örnek vermek istiyorum. 2020 yılında Dünya’da ölümlü 16 deprem gerçekleşti. Bu ölümlü depremlerin 3,5 tanesi Türkiye’de gerisi yurtdışında gerçekleşti. Niye 3,5? 3 tanesi Türkiye’nin içinde ama 1 tanesi İran’da oldu Van’da biz 9 tane ölü verdik. Bu 16 büyük depremde ölenlerin sayısı 212 kişidir dünyada. 3,5 depremin olduğu Türkiye’de ölü sayısı bu 212 kişinin 168 tanesidir. Bu büyük bir üzüntü kaynağıdır benim için. Bu 16 depremin bazıları 7.4 şiddetine çıkan çok büyük depremlerdir. TOKİ 18 senede 1 milyona yakın depreme dayanıklı konut yaptığını iddia ediyor. Ve diyor ki 20 senede biz Türkiye’nin bu anlamdaki kentsel dönüşümünü gerçekleştireceğiz. Bir hesap ettim bu hızla 138 senede bitiyor bu iş. Türkiye’nin buna dayanacak zamanı yok.”

“GENÇLER OKUL BİTİNCE AİLELERİNDEN HARÇLIK İSTEMEK ZORUNDA KALIYOR”

Yüksek oranlarda gerçekleşen genç işsizliğinin ülke için bir tehdit olduğunu söyleyen Nuhoğlu partisinin gençlere yönelik bakışını ve hedeflerini şu sözlerle açıkladı:

 “Bir defa İyi Parti okuyan, meslek sahibi olan, ister meslek lisesi, ister meslek yüksekokulu, ister lisans mezunu bütün gençlerimize çalışmak istediği her sahayı açmak istiyor. Bunun için de ekonomik model olarak tüketen ekonomik model yerine, üreten ekonomik modele geçmeyi vaat ediyoruz. Konuşmamım başında da kısaca bu konuya değinmiştim. Gösterişli bir bina yapmakla, o binanın bir kaç fakültesini ve yüksekokulunu açmakla, oralara bir kaç öğretim üyesi bile vermeden on binlerce insanı yerleştirip ailelerinin kıt imkânlarıyla kendi geçimlerinden kısarak okuttukları ve bir ekmek sahibi olsun iş sahibi olsun istedikleri çocukları okullarını bitirdikten sonra maalesef işsiz dolaşmaya başlıyorlar. Ailelerinden harçlık istemeye utanıyorlar. Bundan daha üzücü bir durum olamaz.

“TÜRK GENÇLİĞİ UMUTSUZ”

Türk gençliği bugün umutsuzdur. İşte genel başkanımız Sayın Akşener’e duyulan güven bu umutsuzluğa çare olacağına olan yeni bir güven duygusudur. On binlerce insan bu şekilde dolaşırken yeni fakülteler açılıyor. Açılan fakültelerin öğretim üyesi yok. Ve ne acıdır ki bu fakültelerinin başına meslek dışından insanlar getiriliyor. Çocukların sadece iş taleplerini ötelemekten başka bir şeye yaramıyor bu. Gençlerimizde bu umutsuzluktan sonra yurtdışına nasıl kaçabilirimi düşünmeye başlıyor. Bu kuşak z kuşağıdır. Z kuşağı yarın Türkiye’yi yönetecek olan kuşaktır. Bu kuşak aynı zamanda apolitik olmuştur. Asosyal olmuştur. Çünkü güvenleri kalmamıştır. Biz İyi Parti olarak bu güveni vermeye çalışıyoruz. Onlara iş kapısı açmaya çalışacağız. Bunları nasıl yapacağımızı da işte bu üretim ekonomisi modeli ile ortaya koyuyoruz. Koymaya da devam edeceğiz. Gençler bizim geleceğimizdir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran büyük Atatürk geleceğimizi gençlere bırakmıştır. Emanet etmiştir. Gençler bu kadar önemlidir.”

“MÜJDELER VERDİLER AMA HİÇBİRİ OLMADI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeye çizdiği uzaya çıkma hedefi ve uzay ajansı konusunda geçmişe atıfta bulunan Nuhoğlu,  “Şimdi AKP iktidarı döneminde dün ben Ankara’da mecliste danışmanlarıma bunları bir çıkartın dedim. Daha önce uçaklarımız göklerde dolaşmaya başlıcak dendi. Yeni otomobil fabrikalarımız üretime başlıcak dendi. Tank üretmeye başlıyoruz dendi. Bir kaç defa doğalgaz müjdesi verildi. Büyük doğalgaz keşifleri yaptık. Ama gördük ki hiçbirisi doğru çıkmadı. Şimdi uzaya çıkıyoruz. Elbette ki isteriz. Bakın çok net bir şey ifade ediyorum. Uzay çalışmalarına karar verildiğinde ABD’nde NASA uzay merkezi kurulduğunda çalışmalar 10 sene sonra meyvesini vermeye başladı. Ama o zamanlar uzaya gönderilecek astronotlar kimler olabilir diye bir çalışma vardı. Bu çalışma içerisinde 8 ülkenin vatandaşları vardı. Bunlardan bir tanesi de Türk’tü. Bugün o noktada değiliz. Çok uzaklaştık o noktadan. Çünkü biz teknolojiyi takip etmekten uzaklaştık.

“TÜRKİYE GERİ KALMIŞTIR”

Teknolojide size çok önemli bir örnek vermek istiyorum. Bu bir ölçü olsun. Geldiğimiz teknolojik çağda ticaretinde, ekonominin de, kalkınmanın da temelinde fiber optik ağ vardır haberleşmek için. Mukayese yapılması açısından söylüyorum. Kişi başına düşen fiber optik ağ İstanbul’da 3,5 metre, Ankara’da 4,5 metre İzmir’de de 4,1 metre, ortalama 4 metre. Stockholm’de kişi başına ortalama 740 metre. Bunun mukayesesi olur mu? Neyini mukayese edicem ben? Türkiye geri kalmıştır. Türkiye teknolojide yaya kalmıştır. İstediğiniz kadar iddia edin. O zaman türkücü Mustafa Topaloğlu gitmeye hazırdır. Uzaya o gidebilir.”

ÖNCÜ HABER MERKEZİ