2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Genel Seçimler öncesinde, DEVA Partisi’nin 11 genel başkan yardımcısından oluşan heyet, çeşitli temaslarda bulunmak için dün Düzce’ye geldi. Kent merkezinde sivil toplum kuruluşları, esnaf ve vatandaşlarla bir araya gelen heyet içinde bulun an Genel Başkan Yardımcıları Sanem Oktar ve Mustafa Uçak, Öncü TV ve 100.2 Radyo ortak yayını ile Düzce’nin gündemine ışık tutan, Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın hazırlayıp sunduğu, ‘Kitabın Ortasından’ programına konuk oldu.

Programda Türkiye ekonomisini masaya yatıran Oktar ve Uçak, parti olarak ekonomiye yönelik çalışmalarının olduğunu kaydetti. Programda ilk sözü alan Oktar, iktidara gelmeleri halinde yaşanan ekonomik sorunları 6 ay içerisinde çözeceklerin, enflasyonu da 2 yıl içerisinde tek haneli rakamlara indireceklerini öne sürdü.   

“Benim Düzce’de gözlemlediğim yoksulluk”

Düzce temasları ile ilgili konuşan Oktar, “Düzce’de öncelikle çok sıcak karşılandık. Bu beni biraz etkiledi, o yüzden paylaşmak istiyorum. Düzce’de bir aile ile karşılaştım. 3 çocukları var, okuldan bir liste gelmiş, kırtasiye alışverişi yapmışlar. ‘Nasıl geçti alışveriş?’ diye sordum. Genç kadın ‘Alışveriş yaptık, ama biz maalesef okuldan bize verilen listenin tamamını alamadık. Çünkü çok pahalıydı. 3 çocuk var ve her bir çocuk için 500 TL harcadık ve bazı kırtasiye malzemelerini alamadık.’ dedi. Bu sadece Düzce’de gördüğümüz bir tablo değil maalesef. Türkiye’nin her köşesinde buna benzer iç burkan konular var. Yine ben ziyaretlerimde şunu görüyorum; özellikle temel beslenme ve barınma konusunda yetersizlikler görüyoruz. Çocukların okullarına giderken, kahvaltı etmeden gitmesi, ya da tek öğünle geçilmesi, biliyorsunuz küçük beslenme çantaları var, o beslenme çantalarının tam dolmuş olmaması, veliler genelde bunlardan şikayet ediyorlar, bunu çok gördük. Esnaf tarafına bakarsak da, bir ayakkabıcı ile bir sohbetimiz oldu. Şunu çok açıkça söyledi bana, ’Okulların açıldığı dönemde bizim işlerimizin en yoğun olduğu dönem. Fakat ilk 3 gün iş yaptık, 4. gün iş yapmadık.’ - ‘Neden yapmadınız?’ diye sordum; ‘Çünkü insanlar alamıyorlar. Çünkü fiyatlar o kadar arttı ki, maalesef insanlar eski ayakkabıları ile idare ediyorlar.’ dedi. O yüzen benim Düzce’de gözlemlediğim, açıkçası bir yoksulluk, bir yoksunluk, alım gücünün düşmesi, çok temel ihtiyaçların karşılanmaması, ben bugün sokakta bunlarla karşılaştım. Tabii biz ziyaretlerimizde DEVA Partisi olarak çözümlerimizi anlattık.” şeklinde konuştu.

“Ekonomide bir sıkışıklık var, bunu tüm iliklerimize kadar hissediyoruz”

“Ekonomide bir sıkışıklık var, bunu tüm iliklerimize kadar hissediyoruz.” diyen DEVA Parti Genel Başkan Yardımcısı Sanem Oktar, ekonominin reçetesinin DEVA Partisi olduğunu ifade etti. Oktar, “Ama bunun bir çaresi de var. Yani iyi bir ekonomik programla bu yapılabilir. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, çok uzun süreler Türkiye’nin ekonomisini yöneten kişi. Yani biz 2012’lerde – 2013’lerde, doların 1. 3 lira olduğu zamanlarda yaşadık. Bunu yapmış, bunu gerçekleştirmiş bir kişi ve aynısını yeniden yapmayı da taahhüt ediyoruz, DEVA Partisi olarak. Biz ekonomik kadrolarımızla, ekonomi bilgimizle bunu yapa biliriz. Genel Başkanımızın bir sözünü hatırlatmak istiyorum; biz bu krizi 6 ayda çöze, enflasyonu da 2 yılda indiririz.’ Biz bugün sokakta bunu anlattık. Ekonomiye nasıl deva olacağımızı söyledik.” ifadelerini kullandı.

Uçak: Günümüz şartlarında ailesini geçindirebilen aile reisine ödül verilmeli

Günümüz koşullarında Türkiye’de aile geçindirmenin çok zor olduğunu dile getiren Genel Başkan Yardımcısı Uçak da şu ifadelere yer verdi:

"Türkiye’de insan yaşayabiliyorsa, dünyanın her tarafında yaşayabilir diye düşünüyorum. Çünkü sahaya indiğim zaman, ben o asgari ücretlinin nasıl geçindiğini, o fiyatları gördükten sonra anlamam mümkün değil. Ben zorlanıyorum anlamakta. Bugün Düzce’de çarşıya indiğimizde, esnafa indiğimizde dolaşırken bir gözlükçü dükkânına girdik. “Sağlık ödeme tebliğinde bir gözlüğe ne kadar ödeme yapıyorlar?” diye sordum. Bakın bir emekliyseniz ve bir gözlüğe ihtiyacınız varsa, doktor da sizin için bir gözlük yazdıysa bir gözlüğün çerçevesi için size 47 lira ödüyor. Bunun camları için de 26 TL 16 kuruş ödüyor, emekliyseniz ve sizin gözlük çerçevesini 3 yılda bir, camı da 6 ayda bir alma hakkınız var. Ama gözlükçü diyor ki bugün en ucuz çerçeve 300 TL’den başlıyor. Ama ortalama bir çerçeve 600 TL diyor. Sağlık uygulama tebliğine göre SGK sadece bunun 47 lirasını ödüyor. ‘Eğer çalışan bir işçi iseniz.’ diyor, ‘Bu camların 12 lirasını TL ödüyor’ diyor. 12 TL’ye gözlük camı almanız mümkün değil. Şimdi sağlık sistemi, bu hükümetin övündüğü bir sistem. Ancak vatandaşa geldiğiniz zaman, vatandaşa ödenen kısım, oldukça sınırlı. Bence bu şartlarda Türkiye’de aile geçindiren aile babasına ödül vermek gerekiyor. Çünkü şartlar çok ağır, fiyatlar sezon olmasına rağmen manava gittiğiniz zaman çok yüksek. Eminim kira ödeyen, elektrik faturası ödeyen, doğalgaz ödeyen bir baba ekstradan hiçbir şey alamıyordur evine.” 

“Parti olarak ekonomi için eylem planları hazırladık”

DEVA Partisi olarak ekonomi ile ilgili eylem planları hazırladıklarını kaydeden Genel Başkan Yardımcısı Oktar da, şunlara değindi:

“Şimdi biz, konuşan siyasetçilerden değiliz, çalışan siyasetçilerdeniz. Bakın her bir iş için eylem planları hazırlıyoruz. Ekonomi nasıl düzelecek diye. Bu eylem planlarımızda da neyi, nasıl yapacağımızı da söylüyoruz. Ve bütün bunları yaparken de akademisyenlerle çalışıyoruz, ekonomistlerle çalışıyoruz, tecrübeli insanlarla çalışıyoruz. Peki, çalışıyoruz da karşılığında ne diyoruz? Bizim yeniden üretmemiz gerekiyor. Hem de katma değeri ile üretiyor olmamız gerekiyor. Gelirin etkin bir şekilde dağıtılıyor olması gerekiyor. Yani üretiyorsunuz, ama o gelirin de düzgün dağıtılması lazım. Maalesef çok uzun bir sürede, çok büyük servet transferinden bahsediyoruz ülkede. Yani zenginlik bir yerden, öbür tarafa gidiyor. Çünkü üretmek için yatırıma ihtiyacımız var. Yatırım için de bir öz kaynaklarınıza, bir de dış kaynaklarınıza ihtiyacınız var. Öz kaynaklarınız nereden geliyor? Ülkenin vergilerinden geliyor. O zaman ülkenin vergilerini doğru harcamak, doğru yatırım yapmak çok önemli. Çünkü yatırım yaptığınız zaman, yeni fabrikalar açılıyor, o fabrikalarda iş sahaları oluyor ve insanlar burada çalışmaya başlıyor. O yüzden bunu yapabilmek için de, yatırımın artması için de neye ihtiyacınız var? Güvene. Güven olabilmesi için de hukuk devletine ihtiyacımız var. Bakın bizler iş dünyasından geliyoruz. Esnaf da olabilirsiniz, herhangi bir işletme sahibi de olabilirsiniz. Ne zaman işinize yatırım yaparsınız? Önünüzü görebildiğiniz zaman yaparsınız. Önünüzü görebilmeniz içerisinde de, size verilen sözlerin tutuluyor, oyun oynarken, kuralların değişmiyor olması gerekiyor. Buna da biz hukuk devleti diyoruz. O yüzden bizim birkaç tane temel başlığımız var. Bunlar; 1 - Ekonomide iyi bir planınız olması gerekiyor, biz bu planları yaptık. 2- Bunu yönetebilecek iyi insanlarınız olması lazım. Yani siz bir restoran açtınız, aşçıyı finansın başına getirmezsiniz, yani kasaya koymazsınız. Kasadakine de yemek yaptırmazsınız. Herkesin bildiği işi yapması gerekiyor. 3- Kurumların bağımsız olması gerekiyor. Merkez Bankası ve TÜİK gibi kurumların bağımsız olması gerekiyor ki; siz doğru kararlar alın. Bugün ülkemizde her yıl 1.2 milyon gencimiz üniversitelerden mezun oluyor. Peki, iş bulabiliyorlar mı? Bu koşullar altında bulamıyorlar. Çünkü yatırım olmadığı için iş olmuyor, iş olmadığı için de bu insanlar iş bulamıyorlar. Özellikle pandemi ve pandemi sonrasında hem gelirler düştü, hem hayat pahalandı, hem de yatırım yok. Dolayısıyla insanlar da açıkta kaldılar. Eğer bir ülkede adalet yoksa, hukuk yoksa, bir ülkede güven yoksa maalesef oraya para gelmiyor. İnanın Cumhurbaşkanı bugün ‘Ben faizle ilgilenmeyeceğim, Merkez Bankası’na bırakacağım, Merkez Bankası da bağımsızdır, bağımsız çalışacaktır.’ dese, o dakikadan itibaren inanın döviz düşmeye başlar. Çünkü şöyle bir ekonomik modeli içerisindeyiz biz; diyoruz ki, ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ ve biz piyasa ile kavga eden yönetim içerisindeyiz ve ısrarla devam ediyoruz. Bu ısrarla devam ettiği sürece enflasyon artıyor, döviz artıyor ve bunun sonucunda da fakirleşiyoruz.” 

“Türkiye’deki kurumlara güven kalmadı”

Türkiye’de kurumlara olan güvenin kalmadığı iddiasında bulunan DEVA Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Uçak ise şu açıklamayı yaptı:

“Şimdi ülkenin makro ekonomik sorunları aslında belli. İşte faiz var, döviz var, enflasyon var, işsizlik var. Bunlar akıl ve bilimle çözülebilir, programlı, planlı bir bütçe ile çözülebilir. Ancak plan ve programdan uzak, akıl ve bilimden uzak bir yönetimle bunları çözmemiz mümkün değil. Şimdi dövizle birlikte bir dalgalanma başlattı geçtiğimiz yıl eylül ayında biliyorsunuz. Geçtiğimiz eylül ayında 8.5 liraydı, baktılar ki dolar önlenemeyen bir yükselişe girdi, 20 Aralık’ta neredeyse 20 TL’ye dayandı bir dönem de dediler ki önce; ‘Biz yeni bir metoda geçiyoruz.’, ama metodun adını söyleyemediler. İşte ‘Yüksek kur, düşük faiz uygulayacağız, ihracatı arttıracağız, Türkiye’yi bir üretim üssü haline çevireceğiz ve biz bu cari açığı elde ettiğimiz ihracat geliri ile kapatacağız.’ dediler. Bir süre sonra sistemin adını koyamadılar, dediler ki; ‘Bunun adı Çin sistemi’ dediler. Ama öyle bir Çin modeli olmadığını görünce, arkasından dediler ki; ‘Evet biz güçlendirilmiş döviz garantili kur korumalı mevduat sistemine geçeceğiz.’ dediler. Kur korumalı mevduatı çıkarttılar. Ancak Türkiye’de TL’ye olan güveni tamamen sıfırladılar. Kur korumalı mevduat ile şu anda Türkiye’de bütün mevduat sahipleri paralarını dövize bağlamış durumda, dövize endekslemiş durumda. Dolayısıyla ülkede ciddi bir dolarizasyon sorunu var. Bunları yaparken de Merkez Bankası para politikasını tek başına dövizdeki dalgalanmayı düzenlemesi görevini bağımsız olarak yapması gerekirken, sadece hükümetin isteklerini yerine getirecek şekilde, hükümetten aldığı talimatlarla, rezervleri arka kapıdan sattılar, arkasından hepimizin de bildiği gibi swap anlaşmalarından elde edilen gelirleri de, dövizleri de yine istedikleri gibi satıp, maalesef dövize müdahale ederek, kuru müdahale altına almak istediler. Ancak ‘Serbest piyasa ekonomisini uyguluyorum’ demekle uygulayamazsınız. Bunu için güvenilebilir kurumlarınız olması lazım, bunun için plan ve programınız olması lazım. Yurtiçi ve yurtdışı yatırımcılara güven vermeniz lazım. Bunu vermediğiniz zaman kesinlikle kura müdahale ederek, dövizdeki dalgalanmayı kontrol altına alamazsınız. Zaten bizim de hedefimiz, güçlendirilmiş parlamenter sistem de kurumların bağımsızlığını sağlamak. Yasama, yürütme ve yargının dışında, aynı zamanda Merkez Bankası’nın, EPDK’nın, BDK’nın, TÜİK’in ve bu gibi kurumların mutlaka bağısız olmasını sağlamamız gerekiyor. Çünkü bir yatırımcı, bir ülkeye gelmek için verilere ihtiyacı var. Şimdi TÜİK’in verilerine bakıyorsunuz, yatırım yapacaksınız, ama sağlıklı bir veri alamıyorsunuz. Hatta TÜİK’in verdiği verilerle, başka kurumların verilerini karşılaştırdığınız da birbiri ile örtüşmediğini görüyorsunuz. Sonra bir maliye bakanımız çıkıyor, ‘Merak etmeyin, biz sizin için gerekirse kurumları alaşağı edebiliriz.’ diyebiliyor.”