AK Parti Kurucusu ve AK Parti MKYK Üyesi Metin Külünk, Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın hazırlayıp sunduğu “Kitabın Ortasından” programı özel bölümüne konuk oldu. Öncü TV ve 100.2 Radyo Öncü Ortak yayınıyla geniş kitlelere ulaşan Kitabın Ortasından Programının özel bölümünü, Öncü Sosyal Medya hesaplarından da binlerce Düzceli vatandaş takip etti.

“Dijital vatanı konuşmalıyız, dijital ana vatını konuşmalıyız”

Kitabın Ortasından Programı özel bölümünde Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Külünk, teknolojide gelişen dünyada, Türkiye’nin de yerini alacağını söyledi.

Külünk, “Robotik, yapay zekâlı robot çağı dediğimiz çağın parametrelerinin önemli bir ölçüde ortaya çıktığı bir dönemde, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı noktasındaki kanaatleri muhkem hale getirdi. Pandemide bir anlamda prova yapmak istediler. Prova, neyin provasıydı? İnsanların dijital üzerinden şifreleri kendi kontrol ettikleri için, dijitali üreten akıl ve dijitalin ortaya çıkarttığı sonuçları yönetme kabiliyetini ellerinde bulundurduklarına inanlar, dijitalin şifreleri üzerinden bütün insanlığı finansal kapitalizmin kendi içinde ciddi çatışmalar yaşadığı ve artık duvara tosladığının açık kabul edildiği ve artık finansal kapitalizmin çöktüğünün kendileri tarafından kabul edildi. Dolayısıyla, çöken finansal kapitalizmin yerine ikame edilecek kapitalizmin yenileşme perspektifini tartıştıkları, beri taraftan kâğıt parayla, dijital para geçişinin, yani asıl dünyadaki mücadelenin önemli hatlarından birisi, artık kâğıt para döneminin sonuna doğru gidiyoruz. Bunun yerine dijital para gelecek. Yani hayatımızın şekillenmesinde, hayatımızı anlamlandırmakta dijital merkeze oturdu. Yani dijital vatanı konuşmalıyız, dijital anavatanımızı konuşmalıyız, dijital özgürlüklerimizin manifestosunu, dijitalin ya da özgürleştirdiği alanlarda özgürlük kavramını yeniden konuşmalıyız. Dijital devlet mefhumu artık hayatımızın merkezine oturuyor. Beraberinde robotik çağ esaslı düşündüğümüzde, ordular robot orduya hızla geçiş yapıyor, otonom ordular dönemi başlıyor. Yani, insansız hava aracı, insansız kara aracı, insansız denizi aracı ve bütün bunların tek merkezden yapay zekâ ile yönetildiği bir dönemdeyiz. Bütün bu konuştuklarımızın daha ötesi var tabii. Geçmişe yönelik birçok mesleğin, anlamını yitirip, yeni mesleklerin ortaya çıktığı, robotların hayatımızın merkezine oturma noktasında çok hızlı mesafeler yol alındığı, yani dijital öncesi dünya, dijital dünya sonrası bu geçişte, pandemi öncesinde dünya ekonomisi, pandemi sonrasında dünya ekonomisi, neden? Çünkü pandemi her şeyi altüst etti. Üretim alanlarını daralttı, talebi daralttı, üretilen malların tüketim bölgelerine ulaşımda, tedarik zincirlerinde ciddi kopuşlar yaşandı. Pandeminin sonuna geldik, 2021 yılının sonuna geldik derken, dünya küresel enflasyonla yüzleşmeye başladı. Pandemi sürecinde devletler çok ciddi anlamda para basarak, pandeminin ülke insanlarına yüklemiş olduğu maliyeti karşılayabilmek için adım attılar. Sağlık harcamaları zirveye çıktı” diye konuştu. 

“İstiklal Savaşı veriyoruz”

Ekonomide istiklal savaşı verildiğini ve bu savaşın halkında iradesi kazanılacağını söyleyen Külünk,  “Türkiye pandemi sürecini çok pozitif yönettiği için, vatandaşına sıfıra yakın, hiç yük olmadan ve kapanma dönemlerinde vatandaşının her birine ulaşabilmede sosyal devlet olmanın gereklerini maksimize ederek karşılama noktasında attığı adımlarla pandemi kapatmayı en aza indirerek bu süreci yönetme iradesinin hükümetimiz tarafından ortaya konulmasından kaynaklanan ciddi bir avantajla karşı karşıyayız. Nedir o avantaj? Bugün Türkiye yeni baştan bir kez daha üretim üstü ve lojistik merkez üstünlüğünü ele geçiriyor. Çünkü maliyetler yükseliyor, doğuda üretim aksları çöktü, Türkiye son derece bu anlamda verimli bir alan ve birçok yurtdışındaki firma Türkiye’de yatırım yapmak için hareketli. Beraberinde Türkiye tüketim bölgelerine yakınlıktan dolayı lojistik merkez. Bu da Türkiye’nin önümüzdeki süreçteki en stratejik üstünlük alanlarından birisi olacak. Bakın 25 milyar dolara çıkmış, Afrika ile ticaret hacmimiz. Yetmez! Bana göre Afrika ile ticaret hacmimiz bizim 100 – 150- 200 milyar dolarlara çıkabilecek potansiyele sahip. Avrupa’ya olan ticaretimizde ciddi mesafe kaydediyoruz ve buradan lojistik merkez olmamız nedeniyle herkesin gözünün Türkiye’de olduğu bir süreci yaşıyoruz. Tabii ki bu süreçte bizi etkiliyor. Ekonomik dalgalanmadan, aşmak için mücadele ettiği bir dönemde, bir de Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı, yüz yıl sonra bir istiklal savaşı mücadelesi veriyoruz. İkinci bir milli mücadele sürecindeyiz, hayatın bütün alanlarında. Bu süreçte Türkiye’nin haritasını değiştirmek isteyenler, Türkiye’yi küçültmek isteyenler, Türkiye’yi butik bir devlet haline getirmek isteyenler, Suriye üzerinden Türkiye’ye hamle yapanlar, FETÖ üzerinden küresel ölçekte psikolojik savaşın bütün yöntemlerini kullanarak Türk devletine yönelik bir hamle yapanlar, öbür taraftan Yunanistan üzerinden Türkiye’yi kuşatmak için hamle yağan bir başka aklın, finansal darbe girişimleriyle de karşı karşıyayız. Bu finansal darbe girişimlerinin stratejik hedefi nedir? PKK’nın stratejik hedefi neyse, finansal darbe girişimlerinin de stratejik hedefi aynıdır” ifadelerini kullandı.

“ASELSAN’ın kuruluş kararını alan Erbakan Hocadır”

Türkiye’nin Amerika’nın dayatmalarına rağmen kendi teknolojik silahlarını üretebilen bir ülke olduğunu vurgulayan Külünk,  “15 Temmuz akşamındaki bu milletin ayağa kalkışı, siyasal anlamda bağımsızlığını hiçbir güce teslim etmeyeceğinin göstergesi oldu. Yani ikinci Sivas Kongresi kararlarının bir kez daha, aradan bir 100 yıl sonra vücut bulduğu bir akşamdır, tam bağımsızlık. Egemenlik hatlarımıza sonuna kadar sahip çıkmak, Amerika’nın ikinci dünya savaşından sonra Türkiye’ye dayattığı modele itiraz etmekti. Neydi o? Hatırlayın, 1945’li yılların, 1950’li yılların siyasetçilerinin bir kısmının ağızlarından düşürmedikleri işte küçük Amerika rüyası. Amerika Türkiye’yi asla küçük Amerika olarak görmemiştir. Tam zıttı, 53’üncü eyaleti olarak görüp, üstelikte kendi eyaletlerine verdiği değerin hiçbirisini vermeyerek, tamamen bağımsızlığımız üzerine vesayet odağı oluşturduğu bir süreç yönetmeye kalkmıştır ve Türkiye bu anlamda, özellikle Kıbrıs Barış Harekâtında ve Johnson mektubu ile ilk aslında Türk Devleti Amerika ile bizim mutlaka karşı karşıya geleceğimizi görmüştür. Biz Amerika ile Kıbrıs Barış Harekâtından sonra bir kez daha yüzleştik ve baktık ki bu Amerika bize yedek parça vermiyor, uçaklarımız uçamayacak noktaya getirilmiş ve bakın pilotların tehlike anında çakabilecekleri bir alüminyum parça verilmedi Türkiye’ye. Üretmek istedik, lisansı verilmedi, verin dedik, verilmedi. Ne yaptı Türkiye Cumhuriyeti Devleti? Amerika ile kafa kafaya geleceğiz, bizim mutlaka kendi savunma sanayimizi inşa etmemiz lazım dedi ve 1975 yılında, bugün küresel diplomasinin şekillenmesinde en stratejik gücümüz haline gelen ASELSAN kuruldu. Aslında ASELSAN’ın kuruluş kararı, merhum Erbakan hocadır. Erbakan Hoca’nın savunma sanayindeki düşüncelerini bir kez daha geriye dönük okumak gerekir. Erbakan Hoca, o dönemde bugünlere işret ediyordu. Bugün yaşasaydı rahmetli Erbakan Hoca, inanıyorum ki; sevinçle, muhabbetle Sayın Cumhurbaşkanımızın ve onun liderliğinde bu süreçleri yöneten tüm savunma sanayi kahramanlarının alınlarından öperdi. Çünkü onun 45 yıl evvel ifade ettikleri ve bu milletin önüne hedef olarak koydukları gerçekleşiyor” ifadelerine yer verdi. 

“AK Parti döneminde faizlerin düşmesi ile bu milletin parası kasada kaldı”

AK Parti döneminde düşürülen faizleri resmi rakamlarla açıklayan Külünk, “Türkiye’nin 2007 tarihine kadar faize cebinden çıkmış para ne kadar biliyor musunuz? 1983 ile 2007 tarihleri arasında bu milletin cebinden ödediği vergilerle oluşan toplam bütçesinin içerisindeki faiz harcaması 433 milyar dolar. Bu sadece faize ödenmiş bir miktar. Bu sarmal 1938 yılında başladı, bu sarmal Kırım Savaşından sonra başladı. 1990’da AK Parti öncesinde faizin milli gelire oranı 3.4 iken, 2002 yılına geldiğimizde bu rakam yüzde 19.1 olmuş. Yani bu milletin milli gelirinden yüzde 20’si faiz harcamasına gitmiş. Peki, AK Parti iktidarı döneminde bu ne olmuş? AK Parti iktidarı döneminde bu rakam, 2.2’lere kadar gerilemiş. Peki, bu para nereye gitmiş? AK Parti iktidarı döneminde faizlerin düşmesiyle ortaya çıkan sonuç 800 milyar dolar bu milletin kasasında kalmış. Ne olmuş, sağlık altyapısı olmuş, ne olmuş, ulaşım altyapısı olmuş, ne olmuş, dijital çağa hazırlık çalışmaları olmuş, ne olmuş, savunma sanayinde başarılmış, bu kadar devrim niteliğindeki bize unutturulmak istenen, yaptırılmak istenmeyen, engellenmiş, asla yaptırmak istemedikleri savunma sanayinde başardıklarımız olmuş” şeklinde konuştu.

“Türkiye ayağa kalktı”

Türkiye Ekonomisindeki istikrarı engellemek için Amerikan’ın her dönemde kirli oyunlara başvurduğuna dikkat çeken Külünk, son olarak şunları söyledi:  

“Gezi olaylarının aslında finansal darbe girişimlerinin açık hale geldiği ve Türkiye’yi de stabilize hale getirerek, küresel ölçekteki Türkiye’nin güvenirlilik katsayısını aşağıya düşürmek için harekete geçtikleri tarih IMF ile borç –alacak ilişkimizi bitirdiğimiz tarihtir. Hemen öncesinde Türkiye’de gösterge faizleri 4.6’lara kadar düşmüştü. Hemen gazi olayları ile bu ülkenin de stabilize hale getirmek için adım atıldı ve ondan sonra Gezi olayları yapılmak istendi. Gezi olaylarının arkasında 200 milyar dolarlık bir maliyet var. Gezi’nin hemen arkasından 17 – 25 Aralık süreci ile karşılaştık. Onun arkasından da 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşadık. Bunların ülkemize yaklaşık maliyetleri ülkemize 400 – 450 milyar dolar. Bu paralar bu ülkenin cebinden çıktı. Ekonomiyi istikrarlaştırmak için yani Türkiye’ye çekilen finansal darbe girişimlerine yönelik Türkiye’ye maliyeti 400 – 450 milyar dolar kadar farklı muhtelif rakamlar var. Bunlar iktisatçıların kendilerine göre, hesaplamaları. Bu nedenle Türkiye’ye ağır bir maliyet yüklendi. Bu operasyonlar, son 3 aydır hızlandı. Çünkü Türkiye’de Joe Biden sonrası, Biden’i kontrol eden akıl, Donald Trump’ı farklı metotlarla özellikle dijital üzerinden kullandıkları metotlarla, Amerikan seçimlerinde Trump’a kaybettiren akıl Biden üzerinden dedi ki; ‘Türkiye’de Erdoğan’ı devireceğiz. Neden bu cümleleri söylüyorlar; çünkü Türkiye ayağa kalktı ve Türkiye bağımsızlığına sahip çıkıyor.”

HABER: Savaş ARI