Tarih 28 Şubat 1997’yi gösterirken bu memleketin anasından doğmadan ana rahmine düşmeden yöneteceği belirlenen müstemleke memleketlerde kullanılan sütü bozukların millet iradesine tecavüz ettiği gündü.

Milletin sömürü ve emeklerini dolaylı direkt alma üzerine kurulmuş vesayet rejimlerinin bekçisi olan Agop soyundan Yakuplar’ın millete, devlete, ümmete, ihanetinin tarihidir 28 Şubat.

İslam dünyasının Müslümanlar’ın hamisi olan Türk Milleti’nin, Türk Devleti’nin bağımsız olmadığının müstemleke olduğunun uşak olduğunun tüm kurumları ile esaret altında olduğunun ikrarıdır 28 Şubat.

Uşak değil, lider ülke davasına, sebatayist beyaz yakalı doğan görünümlü şahin misali Müslüman görünümlü Hristiyan kirfoslarla, mütedeyyin görünümlü sebatay sevinin önce İzmir’den sonrada Selanik’ten yaktığı ihanet ateşinin bu milleti, bu devleti, bu ümmeti yaktığı tarihtir 28 Şubat.
“Düzce’de Refahlılar silahlanıyor” dedi 28 Şubat’ın Mesut onbaşısı Mesut Yılmaz.

O günlerde Melen kenarında av tüfeği imalatı yapan Zülfikar Silah Sanayi Fabrikası’nı alenen hedef gösterdi Mesut onbaşı.

Avni Akyol o zaman Bolu Milletvekili ve Anavatan Partisi Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.

Ben o günlerde İha Düzce Muhabiri olarak görev yapıyorum. Rahmetli Ali Beşer’in Damla Gazetesi’nde köşe yazıp, Maradit’lerde bulunan Düzce TV’de haftalık haber programı yapıyorum.

Erol Tayhan Zaman Gazetesi’nin muhabiri, aynı zamanda milli eğitimde öğretmenlik görevi var. Ayrıca Öncü TV’de haber merkezinde de görevi var Tayhan’ın…!

Mehmet Bakan o zaman Düzce Ticaret Odası Meclis Başkanı.

O yıllarda Düzce tüfek sanayisinde önemli bir yerde. Düzce’nin nüfusu 80.000 civarında ve bu sektörden kazanç sağlayan nüfus 20.000 civarında.

O yıllarda Avkar Silah Sanayi orduya yakın mesafe taarruz için silah üretiyor.

Mehmet Bakan’la birlikte bu konuyu haber haline getirmek için harekete geçtik.

Tüfek sanayisindeki imalatçıların ve çalışanların sesini Türkiye’ye duyurduk.

O dönemin Anavatan ilçe yönetiminde bulunan bir sanayici ise partisinden istifa etti.

O yıllarda internet teknolojisi olmadığından haber foto ve kasetlerini otobüsle İstanbul’a gönderip haber metnini faks çekiyorduk.

Haber metni İstanbul iha merkezine gidince hemen bir araç kiralayıp kasetleri getirmem ve TGRT ana habere yetişmem söylendi.

Can hurtuli şekilde İstanbul’a gittik ama ana habere çıkamadık. Haber iha’nın birinci gündem haberi olarak TGRT Haber’de ikinci haberi olarak çıktı.

İstanbul’da iha haber merkezinin telefonundan benimle acil görüşmesi gereken biri var diye beni anons ettiler.

Telefonun ucundaki kişi Zaman Gazetesi Muhabiri Öncü TV çalışanı Erol Tayhan’dı.

Benim çok güzel bir haber yaptığımı belirterek, beni tebrik etti ve yapılan haber kasetinden kopya istedi. Amacınında Öncü TV’de çalışmayı haberleştirmek olduğunu söyledi.

O zaman sözde mütedeyyin Zaman Gazetesi’nin imanlı, namazlı, niyazlı çalışanı Erol Tayhan mümin kardeşimize inanıp güvenip ‘Peki’ dedik.
Geldik kaset kopyasını verdik.

Haber tüm ulusal kanallarda çıktıktan sonra dönemin Genel Başkan Yardımcısı Avni Akyol, Mesut onbaşının talimatıyla görevinden aynı gün istifa etti.

Teşkilat başkanını memleketinde Mesut onbaşıya ve ahalisine gösterilen tepkinin sonucu bu olmalıydı ve öyle oldu.

Sonra Avkar ve Düzce’deki tüfek sanayinin imalatçıları Mesut onbaşı tarafından Ankara’ya çağrıldı. Görüştüler ettiler. İhale verildi, iş kapandı, gitti.

Sonuç derseniz Düzce’de kaç kişi, kaç tane işletme tüfek imalatı yapıyor bakın sonucu görürsünüz.

Ne olduysa o kaset Zaman Gazetesi’nin elemanı Erol Tayhan’a verildikten sonra oldu.

Benim istihbarat raporlarında 28 Şubat sürecine aykırı duruş ve icraat erimden dolayı Dr Enver Ören, Avni Akyol ve Birinci Ordudan bir Generalin telefonuyla görevden alınıyorum.

Sütü bozuk bir 28 Şubat sürecinde inandığım millet ve devlet teamüllerine aykırı olmanın dünya ve ahirette saadetini yaşayanlardanım.

Ben görevden alındıktan sonra buraya Atakan isimli bir gazeteci gelmişti. Bir hafta sonra gitti.

Günler sonra o gün iha Sakarya Bölge Müdürü Mustafa Gümüşel’in aile ilişkileri içinde olduğu Sakarya’dan Ali Yıldız geldi.

Ali Yıldız o gün bugündür iha’nın Düzce muhabiri olarak görev yapıyor. Allah selamlat versin, işini de iyi yapıyor.

Ama o günden bu güne Zaman ve Fetullah ihanetini hiç unutmadık.

“Becermiyorsanız gidin!” diyen Fetöş’ün 28 Şubat’ta nerede olduğunu aklılardan çıkarmadık.

Sütü bozuk 28 Şubat’ınpaşası da, maşasıda, Fetöş’ü de bunun itleri kopukları, soysuzları, gayrimeşru hainleri dün neyse bugünde aynı yerdeler aynı zihniyetteler.

Mikrobun vücutta gezinip vücut çaresizken vücuda saldırdığı gibi anı zamanı bekliyorlar.

“Siz doğru olun, doğrular sizi bulur” der büyükler.

Namerde mert olmanın, sütü bozukla, asil ruhla, helal sütlü olanın aynı kalıpta şekil almayacağını olmadığını birkez daha hatırlayalım.

Bozuk süt maya tutmaz misali bu sütü bozuk 28 Şubat sürecinin tabandan tavana kadar tüm gayrimeşru peydahlanmalarını bilmezsek; aciz kalırsak, ülkeyi bir asırdır yöneten sömüren lider değil uşak yapmaya ant içmiş yüz bin beyaz yakalı veledi zinalara zemin hazırlarız.

“Bin yıl sürecek” dedikleri 28 Şubat beş yılda darmadağın oldu.

Bozuk süt maya tutmadı. Tutmaz. Tutturamazsınız. Bu milleti bu devleti bu asaleti anmaya anlatmaya sizin diliniz yetmez haddinize de değil zaten.
Bir ölür bin diriliriz. Bir kişiyle bin kişiye galip geliriz.

Bunu sütü bozuk fetö’cülerle onları ağaları, paşaları yıllarca anlamadı.

Anlatın artı dam olun adam. Olamazsınız çünkü sütünüz bozuk…