TEKRAR “RİSE UP”

Abone Ol

Yaklaşık bir yıl önce bu yazıyı yazmıştım, tekrar yazıyorum, hep beraber okuyalım düşünelim, varsa bizlerdeki değişimi olumlu yada olumsuz görelim diye.

Hayatımız ile ilgili muhasebe yapalım, hayatımıza ne kattık veya neyi kaybettik diye.

Değişim yoksa da kendimizi sorgulayalım, bu sorgulamadan belki ders çıkarıp kendimize öğüt veririz diye.

Sadece ufak tefek dokunuşlarla sözümü tekrarlıyorum.

Batı sokaklarında ve yönetim kademelerinde vicdan sahibi insanlar, yöneticiler, sanatçılar, sporcular…ayağa kalk diye haykırıyorlar.

Rise up!

Kime bağırıyorlar, niçin bağırıyorlar, neyi hedefliyorlar.

Neden canhıraş bu haykırışı, bu çağrıyı ısrarla ve ısrarla yapıyorlar.

Neden?

Bizim göremediğimiz neyi görüyorlar?

Yada bizim görüp de sakladığımız gerçeği neden açığa çıkarmak istiyorlar?

Peki, kimler bu haykırışa! nasıl cevap veriyor, bu haykırışın toplumlarda, yönetimlerde ve önemlisi güç sahiplerinde yansıması nasıl oluyor?

Toplumlar sadece dinleyip geçiyorlar mı?

Bu haykırışa olumlu cevap verip olanları anlayıp, algılayıp harekete mi geçiyorlar.

Bunlarda nerden çıktı deyip, itiraz mı ediyorlar?

Yada sesi çıkan bu insanların, başını küçükken ezin diye güç sahiplerine öğüt mü veriyorlar?

Evet, bu haykırışı yapanlar, evet bu vicdan sahibi onurlu insanlar, görüyorlar.

İnsanlık için son çıkış olduğunu görüyorlar.

Durmaksızın yapılan zulümlerin, oynanan oyunların, planlanan tuzakların, kurulan masaların neye hizmet ettiğini ve nereye varacağını görüyorlar.

İnsanlığın sürüklendiği sonu görüyorlar.

Kasırganın gelişini, onun gelmeden önce insanın yüzüne vuran ılık sıcaklığını, esintisini, gökyüzündeki karamsarlığı, karanlığı ve ruha verdiği ağırlığı hissediyorlar.

Ve bu gidişin dönüşü olmadığını görüyorlar.

Göre göre gelen felaket karşısın da insanoğlunun kör sağır ve dilsiz oluşuna itiraz ediyorlar.

Hemde bıkmadan, usanmadan.

Fıtratın üzerine çöreklenen pisliklere, fıtratın razı olmamasına rağmen itiraz sesi çıkaramayan insanın kendi benliğine kızıyorlar, itiraz ediyorlar.

Ve yüksek sesle bağırıyorlar!

Rise up, ayağa kalk diye, tekrar tekrar haykırarak çağrıda bulunuyorlar.

Ama illüzyon sahibi küreselcilerin elleri o kadar güçlü ki, aynı zaman da Rabbinden uzaklaştırılan ve boşlukta kalan insanlığın hayatını, Rabbi ile paylaşmak isteyen paganların vicdanları o kadar kirli ki, bunların sahip oldukları algı aletleri hayata o kadar hakim ki, bir türlü insanoğlu silkelenip ayağa kalkamıyor.

Bu sesleniş, bu çağrı, ilk başta kulağa hoş gelmesine rağmen, kulaktan giren ses bir türlü vicdanlara ulaşamıyor, insanlığı harekete geçiremiyor.

Kulaklarımıza ulaşan ”rise up” sesleri, farklı frekanslar ile vicdanlarımıza ulaşıp tekrar beyine geri dönüşünde bambaşka sesler olarak yankılanıyor.

Ayağa kalk seslerinin geri dönüşü,

Bana ne! Boş ver!….

diye benliğimize öğüt verir hale dönüşüyor.

Şu an tam da bu gerçekleşiyor yeryüzünde, insanlık vicdanında ve onurunda.

Bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığı ile hareket ediyor insanların büyük bir kısmı.

Üzgünüm ki, ekseriyetimiz rahatımızın bozulmasını istemiyoruz, yalancıktan ağlamalar, göstermelik serzenişler, sloganlar, arkası olmayan adımlarla şov yapıp gün geçirip duruyoruz.

Yine hepimiz mal biriktirme peşinde, yine hepimiz ticaretim bozulmasın diye gerçeklerden kendisini uzakta tutmakta, yine hepimiz ev ve içersini nasıl daha iyi donatırımın derdinde, yine hepimiz evlatları ile öğünme peşinde,.. kısacası mal peşinde, mülk peşinde, makam peşinde….

Evet, gerçek şu ki; bu yalancı koşuşmacaların dışında bir gelecek, hedef ve kaygı taşımıyoruz.

İblis de, küreselciler de, paganlar da ve onların uşakları da, hepsi de bu durumu görüyor ve avuçlarını okşayarak geleceğe bakarak, tüm kazançların kendi yanlarında olduğunu görüyorlar.

Sevinç naraları atıyorlar.

Rise up, ayağı kalk, yükselişe geç çağrısına, kahkaha atarak cevap veriyorlar.

Sizler ancak nefislerinizi yükseltebilirsiniz diye.

Bu alaycı tavır karşısında, bu kahpe duygular karşısın da ben ne yapacağım, bizler ne yapacağız?

Suskun mu kalacağız, eyvallah mı diyeceğiz, yada öbür yanağımızı da mı çevireceğiz?

Ensemize tokat atıp, elimizdekileri alanlara eyvallah diyip ses çıkarmayacak mıyız?

Yeter artık demeyecek miyiz?

Yeryüzünün her tarafında esen kasırga bize bir şey yapmaz diyip, hiç bir hazırlık yapmayacak mıyız?

Neme lazımcılık mı yapacağız?

Ellerimizi ve ayaklarımızı çaprazlama kesmekle tehdit eden ve kesen bu güruhla, sağlam kalan diğer el ve ayağımızla mücadele etmeyecek miyiz?

Rabbimize verdiğimiz sözü unutacak mıyız?

Elmanın lezzeti bu kadar mı bizi cezbediyor?

Edindiğimiz ve edineceğimiz her türlü değerlerin bizi esir almasına müsade mi edeceğiz?

Emin olun ki bunların hiç biri, iki metre kare toprağa sığmayacaktır.

Rabbimizin karşısına çıktığımızda, kazanç hanesinde bunların hiç bir değeri olmayacaktır.

Ben, yüreğimle ve vicdanımla, onurlu bir duruş ile tüm bu asalak davranışlarıma hayır demeliyim, demeliyiz.

Ayağa kalkmalıyım ve bizler ayağa kalkmalıyız.

Salat üzere dimdik ayakta durmalıyız.

Rabbimizin uzattığı eli tutmak için o yöne bakmalı ve o eli tutmak için sağlam kalan elimizle, ona doğru elimizi uzatmalıyız.

Bu elimizi de kaybedersek Rabbimizin elini tutacak başka unsurumuz ve takatımız kalmayacaktır.

Tuttuğumuzda da bir daha bırakmamak için bu ele sımsıkı sarılmalıyım, hep beraber sarılmalıyız.

Batıdan gelen Rise up! sesine!

Bizlerde kendi fıtratımıza dönerek, frekansların değişimine izin vermeden, ayağa kalktık diye yüksek sesle ve vicdanımızla haykıralım.

Ve Rabbimizi hayatımızda birleyelim, ona ortak aramayalım.

O bize yeter diye haykıralım.

Onu vekil tayin edelim, ona doğru koşalım.

Hayır diyelim….

Bizi kendisine davet eden Rabbimize evet, onun dışında çağıran her şeye ve herkese hayır diyelim.

Rabbimiz, evet Rabbimiz bize yeter diyelim.

T.K. @kul6303839