TUFAN

Abone Ol

Tam iki yıl önce, aksa tufanı başladıktan yaklaşık bir ay sonra bu yazıyı kaleme almıştım, o zaman yazdıklarımı tekrar gündeme getirerek, insanın ve toplumların nereden nereye vardıklarını görmek istedim ve sizlerin de bu vesile ile varsa bu değişimi, tüm yönleri ile hissetmenizi istedim.

Hadi başlayalım, yaklaşık tam iki yıl önce…

İlk duyulduğunda hiç kimse anlam veremedi, bu da nerden çıktı denildi.

Hatta İsrail’in vahşice bombardımanının başlaması ile kimileri Hamas’ı, Aksa tufanı eylemini başlatmasından dolayı terörist olarak ilan ederken, kimileri İslam’a ihanet olarak, kimileri aptalca bir eylem olarak gördü.

Daha da ileri gidip satılmış olarak da görenler oldu ve yüksek sesle ifade edildi, itiraz edildi, anlam verilemedi, sessiz kalındı.

Ama gün geçtikçe öyle olmadığı ortaya çıktı, ilk bir kaç günün üzüntüsü yerini duyguların ve düşüncelerin değişimine, umutların yeşermesine, heyecanın artmasına, geleceğin zaferine evirildi.

Evet, binlerle ifade edilen masum insanların, hiç bir şeyden haberi olmayan masum çocukların ve mazlum kadınların ölümüne sebep oldu.

Evet, binlerle ifade edilen yaralanmalara ve sakat kalınmalara sebep oldu.

Evet, yüzbinlerle ifade edilen evsiz barksız, ailesiz çocukların ortada kalmasına sebep oldu.

Evet, binlerce yıllık bir kültürün bir birikimin bir yaşamın yok olmasına sebep oldu.

Ve bunlar olurken bizler seyirci kaldık.

Tıpkı Hızır’ın gemiyi delmesine seyirci kalan Musa gibi, bizlerde sadece hayret ile üzüntü ile kızgınlık ile bakakaldık, sonunu akıl edemedik.

Ama bu tufan öyle bir tufan ki;

öyle bir temizlik yapıyor ki insanlık adına, rüzgarı ile yağmuru ile…

Toplumların, özellikle gençlerin üzerinde ki tozu toprağı, kiri savurup atıyor ve yıkıyor.

Bu tufan öyle bir tufan ki;

İnsanların kafalarındaki, düşüncelerindeki ve gözlerinin önündeki İslam imajını yerle bir ediyor.

Bunu yaparken de, sadece İslam denen toplumlarda değil, yeryüzünün her yerinde, aslında İslam temelli tarihin derinliklerinden gelen toplumların tümünde bunu yapıyor.

Tamamen sapkın ve kurgu olan, cennet satmaktan ve cehennemle korkutmaktan başka icraatları olmayan dinleri, mezhepleri, örgütleri, cemaatleri ve onların liderlerini savurup atıyor.

Bu tufan öyle bir tufan ki; mal biriktirmekten, makam sahibi olmaktan, çocukları ile övünmekten başka davranış biçimine sahip olmayan, ne kadar toplum ve öncüleri var ise hepsinin tüm birikimlerini yerle bir ediyor.

Bu tufan öyle bir tufan ki;

İnsanların özgürlüklerine ipotek koyan bu zavallıların, tüm nefislerini ve otoritelerini yerle bir ediyor.

Hamaset yapan ve satan devletleri ve onların liderlerini yerle bir ediyor.

Yeryüzünü yönetmekle övünen ve fütursuzca hareket eden, sermaye sahiplerini şiddetli bir şekilde sarsıyor.

Bu tufan öyle bir tufan ki; yeryüzünü ve onun tüm değerlerini paylaşmak isteyen ve bunu dizayn etmeye çalışan bozguncuların, tüm planlarını alt üst ediyor. ‘Nereden çıktı bu?’ diye var güçleriyle sağa sola saldırmalarına sebep oluyor.

Bu tufan öyle bir tufan ki;

Burada ifade edilen ve edilmeyen benzeri, bozguncu ve sapkın tüm toplumsal safsataları silip süpürüyor.

Konuşulmaya başlandı ki;

İslam bu mu?

Bu özgür duruş, bu irade, bu vakur, bu teslimiyet, bu sabır… İslam bu ise daha önce bize yutturulan şaklabanlıklar ne idi?

Ey Musa!

Sana inandığını söyleyen, senin taraftarların olduğunu söyleyen insanlar..! Zulmederlerken mazlumlara, Ey İsa! Sana inandığını söyleyen, senin taraftarların olduğunu söyleyen insanlar..! Zulme çanak tutup yardım ederlerken zalimlere, Ey Muhammed! Sana inandığını söyleyen, senin taraftarların olduğunu söyleyen insanlar..! Bu dünyaya meyledip korkakça yaşarlarken…

İşte, tam da bu zamanda, bir topluluk çıkıp silahlarını ve ruhlarını avuçlarının içerisine alarak, tüm bu zavallılara meydan okuyorlar. Bunu yaparken de biz yaptık demiyorlar, Rabbimiz yaptı diyorlar.

Ey Ubeyd ve arkadaşları!

Duruşunuz öyle güzel, öyle saf, öyle berrak ki...

İslam’ın, barışın, salatın yeryüzünün her noktasında, insanların vicdanlarında yer bulmasını sağladınız.

Ey Gazzeliler!

Duruşunuz o kadar kendinden eminki, fıtrat ile yaratılış gerçeğini, tüm toplumlarda tekrardan karşı karşıya getirdiniz.

Ey Gazzeliler!

Duruşunuz o kadar samimi ki, hiçbir sapkın düşünce hiçbir motivasyon hiç bir algı hiçbiri ama hiç biri... Bunun önüne geçemiyor ve tüm vicdanların Rableri ile baş başa kalmalarına vesile oldunuz.

Ey Ubeyd!

Duruşunuz o kadar kaygısız ve hedefleriniz dünya beklentisinden o kadar uzak ki, kimse size çamur atamıyor.

Bu duruşunuz için selam olsun sizlere, selam olsun Şehitlerinize.

Sizin bu şahsiyetli, karakterli ve fıtri duruşunuz, sadece ve sadece Rabbinizden yardım bekleyerek yürümeniz, tüm yeryüzünde fıtrata yönelmeyi tetikledi.

Aracısız, şaklabansız basit bir şekilde direk Allah’ın sözüne yöneltti.

Belki bu kazanımların üzerine çökmek isteyen din sömürücüleri, vicdan tacirleri, nefis düşkünleri olacaktır.

Ama bilin ki; sizin bu duruşunuz bu samimiyetiniz buna fırsat vermeyecektir.

Allah bunlara fırsat vermeyecektir.

Sizler durmayın ne olursa olsun durmayın, sonuna kadar yürüyün ki, sizler yürüdükçe arkanızdan milyonlar yürüyecektir.

Evet, tam iki yıl önce, peki biz o zaman nerede idik ve şimdi nereye geldik, hep beraber düşünelim ve dersler çıkaralım, bunu mutlaka yapalım.

T.K. @kul6303839