Geçmiş Kurban Bayramınız mübarek olsun. Allah inşallah sağlı, huzur ve mutluluk içinde nice nice bayramlara bizleri ulaştırsın. Yorumlu-yorum gerçekten sizin yorumunuz ve sizin sözünüz, sizin niyetiniz, sizin diliniz ve sizin gönlünüz olan bir program.

Bugün yıllarca bir ideal olan ve bu toplumda çok önemli bir yer teşkil eden Düzce Üniversite Tıp Fakültesi’nin hâlini konuşacağız. Geçtiğimiz günlerde iddiaya göre, Üroloji bölümünde böbreğinden ameliyat olan bir vatandaş yanlış tedavi sonucu ameliyattan çıktıktan sonra hayatını kaybetti. Daha geçtiğimiz zamanlarda buna benzer birçok farklı konular gündeme gelmişti. Artı olarak yine pandeminin devam ettiği şu günlerde, hastane bayramda tatile çıktı. Gerekçe ise vatandaşın aşıya talebi olmaması gösterildi.  Çocuk Acil Servisi kapatıldı.  Çocuğumuz rahatsızlandığında acile getireceğiz. Burası Tıp Fakültesi’nin hastanesi önemli bir yer diye ama acilde doktor yok.  Mazeretini sorduğunuz zaman bir dünya mazeret sunuluyor.  Sebebini sorduğunuz zaman bir dünya sebep var.  Acile gidiyorsunuz saatlerce bekliyorsunuz. Arkadaş, ne olacak bu Tıp Fakültesi’nin hali?

Bir örnek vereyim, Nöroloji bölümü. Sinirsel ve beyin ile ilgilenen, tabii bildiğimiz kadarı ile konuşuyoruz, inme denilen felç denilen bir ünite. Buraya bir ruhsat veriliyor tedaviler yapılsın diye. Hemen Sağlık Bakanlığı’na ilgili noktalara müracaat ediliyor ve biz bunu yapamıyoruz deniliyor. Bunun ruhsatı var bunlar ‘Biz bunu yapamayız’ diyorlar. Ne yaparsınız siz?

Bolu Abant İzzet Baysal Tıp Fakültesi ve Sakarya Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi Sağlık Bakanlığı’na bağlı. Gerek doktor gerek tıbbi ne ihtiyaç varsa Sağlık Bakanlığı’nın himayesinde. Düzce Üniversitesi Sağlık Bakanlığı’na bağlı değil ve bağlanmak da istemiyor. Neden istemiyor? Bolu İzzet baysal Tıp Fakültesi veya Sakarya Üniversitesi Hastanesi’ne gittiniz, akademik kariyeri olan profesöre muayene olacaksınız. Saat 16.00 veya 17.00’den sonra iki saat. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ise, bu iki Sağlık Bakanlığı’na bağlı üniversitelerde, profesör seviyesinde olmadan ücretli muayene yok ama burada var. Burada nasıl var? Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yardımcı doçent olduğunuz zaman saat 12.00’de ücretli muayeneye başlıyorsunuz.

Röntgen çektirmeye gidiyorsunuz veya laboratuvar işleri için gidiyorsunuz, gittiğinizde size gün veriyorlar. 3 ay sonra gel, 15 gün sonra gel… Benim acelem var dediğinizde ise o zaman para istiyorlar. Parayı veriyorsun aynı gün tahlili yapıyorlar. Anlayış bu. Allah muhafaza hani ‘sofraya tok oturup aç kalkmak’ diye bir tabir var, burası vatandaşın sağlam girip hasta çıkacağı bir noktaya gelmiş.

Burada bulunan doktorlar, yardımcı doçentler veya profesörler saat 12.00’de ücretli muayeneye başladı. Saat 17.00’ye kadar paralı muayene yaptı. Özel hastane gibi oldu. Tahlilini yaptıracaksın, röntgen çektireceksin veya farklı bir işlem yaptıracaksın gün veriyorlar 3-5 ay sonraya. ‘Çok yoğunuz’ diyorlar. Ama parayı verdiğiniz zaman hemen yoğunluk bitiyor. Ama Sağlık Bakanlığı’na geçse, bir profesör seviyesinde olmayan ve profesör seviyesinde de olan saat 16.00 ile 17.00’dan önce paralı muayene yapamayacak. İki, doktor eksiği ve tıbbı eksik mi var? Hemen tamamlanacak.

Kardiyoloji bölümünde yeterli ekipman, yeterli yatırım ve yeterli doktor yok. Bu konuyu geçtiğimiz günlerde Düzce kamuoyu tartıştı. Neden yok? Çünkü burada birçok doktor, akademik kariyeri olan çok kıymetli doktorlar, tutunamıyor ve gidiyor.  Burası adeta gelip gidenin profesör olduğu ve kariyer aldığı yer oldu. Bunu da belirleyen orada 2-3 tane yapı var. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin durumu bu!

Peki, neden burası Sağlık Bakanlığı’na bağlanmıyor? Bağlanmıyor çünkü istemiyorlar. Kim istemiyor? Orada bir döner sermaye var. Döner sermayeden kim para alıyor? Başhekim para alıyor, dekan alıyor, rektör alıyor. Tabii istedikleri şekilde hastaneyi yönetiyorlar. Para var, güç var bu paylaşılır mı? Sağlık Bakanlığı’na geçtiği zaman döner sermayedeki, başhekim mutlaka alır da, dekanın rektörün veya diğer birimlerin aldığı paralar gelmeyecek bağlanırsa. 15-20 bin lira az bir para mı? Bugün baktığınızda çok ciddi bir para.

Rektörümüz Düzceli. Bizim kızımız, değerli bir insan ama buraya güzel bir himaye kurmuş. Burası Sağlık Bakanlığı’na bağlansın. Bu siyasetçiler, ey vekiller, ey il başkanı, ey Düzce’nin bakanı, ey Ayşe Hanım bu şikâyetler size hiç gelmiyor mu? Geliyor. Neden burayı Sağlık Bakanlığı’na bağlamıyorsunuz?  Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulacak ve insanların daha güzel hizmet alacağı bir yer haline getirmek için çalışmıyorsunuz? Orada insanlar adeta sağılıyor. Fakirin ve garibin yanında olmak gibi bir edebiyat var ama işin aslına geçildiğinde bir icraat yok. Yoğun bakım, inme ünitesi için ruhsat veriliyor, ‘Biz bunu yapamayız iptal edelim’ deniliyor. İşin enteresan kısmı ise Türkiye genelinde Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi de dahil, salgında dünya kırılırken, insanlar ölüm ile yaşam arasında gidip gelirken salgına tedaviye katkısı yüzde 20.  Doğru dürüst yoğun bakım ünitesi bile açmadı burası. Hep Düzce Devlet Hastanesi’ne gönderdiler. Zaman zaman eleştirdiğimiz Çağsu bile, (toplumda eleştiriliyor biz de eleştirmiştik) yoğun bakım ünitesi açtı. Düzce Üniversitesi açmadı.

Ne yapıyorsunuz orada? Bizim ismimizin önünde profesör, doçent gibi bir ifademiz yok ama anladığımız hal bu!  Eksik ve yanlış biliyorsak siz anlatın. Ama orada bu Düzce Üniversitesi Hastanesi’nin gerek tıbbi donanım gerek hizmet ve eleman noktasında Sağlık Bakanlığı’na bağlandığı zaman bu milletin faydasına. Net bu. Bolu, Sakarya ve Türkiye’de birçok üniversite hastanesi bağlanmış. Siz neden kullanmıyorsunuz bunu?  Ama lafa geldiğinde iktidardan, davadan, reisten, Sayın Cumhurbaşkanımızı şöyle seviyoruz, böyle seviyoruz, biz bu partiye şöyle gönül verdik diyorlar. Gönül verme, sevme de ya da ister sev ister sevme kendin bilirsin de bu insanlara hizmet insanlara ibadet. Bu işi doğru dürüst yapsanıza.

Bayram boyunca Çocuk Acil Servisi kapalıydı. Bu iş burada benim anlatmamın ve dile dökmemle neticeye varacak bir iş değil. Bu memlekette irade ve idare sahipleri kim varsa, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, Fahri Çakır var milletvekili, Sayın Ümit Yılmaz, Sayın AK Parti İl Başkanı Mustafa Keskin, Sayın MHP İl Başkanı İlhami Caboğlu, Sayın eski Bakanımız Belediye Başkanımız Sayın Faruk Özlü size bu şikâyetler hiç gelmiyor mu? Hiç duymadınız mı? Bu konuyu ben Amerika’yı keşfeder gibi ilk defa mı söylüyorum? Hayır. Peki, bu hamur çok su kaldırır meselesi var ya, milleti orada bir düzenin içine koymuşlar, deli dumrul misali geçenden bir geçmeyenden iki.  Tahlilin önce çıkması için parayı ver, iyi bir doktora muayene olayım dediğin zaman parayı ver, tamam.  Bu seviyeye gelen insanlar tabii para kazansınlar. Ama Bolu’nun siyaseti, Sakarya’nın siyaseti veya oradaki irada bizden çok mu akılsız veya duyarsız da böyle bir metot ile Sağlık Bakanlığı’na bağlı olan bir sistemle gidiyor.  Biz daha mı akıllıyız? Hayır değiliz. Mağduruz. İnsanlar mağdur.

Düzce’nin insanı mağdur. Çözüm bekliyor.  Söz ve laf tamam ama icraat nerde? Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi şu anda yoğum bakımlık oldu ve buna mutlak ve mutlak olarak çözüm üretilmesi gerekiyor. Birileri maddi ve manevi imtiyaz elde ediyor diye, bu millete dolaylı ve direk hizmet yerine hezimet sunmayın, sunulmasın. Buraya müdahale edilsin. Konuşulsun ve burası bir an önce Sağlık Bakanlığı’na bağlanarak daha iyi bir hizmet alınması noktasında bir adım atılsın.  Millet dişinden tırnağından, maaşından, tarlasından, fındığından, ineğinden balıkçısı balığından artırdığı paralarla burada yok doktor muayene parası, yok efendim tahlil parası gibi öncelik adı altında bu insanlara bu zulmü yapmayın. Bu zulüm gibi bir şey. Yazık günah.

Eğer Reis’i çok seviyorsanız, nimetin külfetine inanıyorsanız, Reis’in millete karşı hizmet etme ve millete karşı tevazu halini görüyorsanız o zaman bu meselede mutlak ve mutlak birileri el atmalı. Hz. Ömer’in bir sözü var ya, ‘Yan ateş yan, sen yanmazsan ben yanacağım’ diyor. Ama burada ateş yanıyor, ateşin sıcaklığı sadece etrafında konuşlananları ısıtıyor.  Ateş herkesi ısıtmalı, hizmet yayılmalı.  Halka hizmet hakka hizmettir. Ama bunları söylemde dinliyoruz fakat icraatta göremiyoruz.  Yazık çok yazık.

Bu üniversitenin yapılmasında emeği geçenlere, yapılmasında mücadele verenlere ve bu ile üniversite kazandırmak için kavga edenlerin verdikleri emeklere yazık. Bu millete hizmet için, tedavi için, sağlık için, huzur için, mutluluk için ve insani yaşam şartlarını için yapıldı oralar. Sizin babanızın çiftliği değil oralar.

Bu meseleyi bugün ele aldık.  Varsa eğer siyaset noktasında, Rektörlük noktasında, Tıp Fakültesi noktasında ve millet noktasında bilmeden konuştuğumuz veya eksik konuştuğumuz bir şey varsa bilerek de siz anlatın biz yeniden konuşalım. Tıp Fakültesi hastanesi yoğun bakıma düşmüş bir vaziyette.