Sosyal medyada iki gün önce Sayın Düzce Valisi Cevdet Atay’ın bir paylaşımını gördük. 10 ve 11 Mart tarihleri arsanda okullarımız tatil dedi. Ve tatili gerektirecek bir kar yağmadı diye birtakım eleştiriler var, birtakım söylemler var. Vali bey devletin valisi ama bir insan. Duygusuyla bu yavrular için gelecek olan sıkıntıya, kara, buzlanmaya karşı bir tedbir aldı ve bu tedbirde takdire şayan. Duygusuyla, doğrusuyla, babalık duygusuyla hareket etti. Yani bir şey olsaydı ne olacaktı? Sizin doğru dediğinize, bizim eğri dediğimize göre vali karar almaz, devletin aklıyla karar alır.

Devlet aklı demişken; devletin kendini bir temsil etme, kendini var etme, var ettiği zaman verilen mücadelede hizmet etme gibi bir özelliği var. Hani insanı yaşat ki devlet yaşasın diye bir söz var. Şimdi bu sabah bir kahvaltı oldu. Kahvaltıda İl Özel İdaresi kapsamında İl Genel Meclisi Başkanı Çiğdem Günal Hanım ve diğer il genel meclisi üyelerinin basın mensupları ile beraber bir araya geldiği Hacı Dayı Taç Restoranda gerçekleşen bir kahvaltı oldu.

Kahvaltıdan sonra İYİ Parti l Başkanı Sayın Yunus Özay Er bir açıklama yaptı. ‘Şimdi bu yemeğin parasını kim ödeyecek?’ Soru bu. ‘Bu faturanın takipçisi olacağız.’ dedi. Tamam. Bu yemek kiminle yenmiş? İl Genel Meclisi üyeleri ve basın mensuplarıyla. Bu tür yemekler Türkiye’nin her yanında organize ediliyor mu? Ediliyor. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününde sayın vali bizi yemeğe davet ediyor. Düzce’nin bütün bürokratları ile beraber. Belediye başkanı ve diğer belediye başkanları biz basını yemeğe davet ediyor. Yapılan çalışmalarla ilgili bilgi veriyor. Kurumlar ve kuruluşlar bizleri yemeğe davet edip açıklama ve bilgilendirme yapıyorlar. Yaptıkları hizmetleri anlatıyorlar.

Şimdi ben Sayın Yunus Özay Er’e ve bu yemek meselesini mesele edenlere de soruyorum. Sayın valinin etrafıyla, ahaliyle, bürokrasisiyle beraber basına verdiği yemeğin parasını sayın valimiz mi ödeyecek? Devletin ve devletin kurumları adına yapılan tanıtımı… Ve belediye başkanı Faruk Özlü’ye kim ödedi diye sordunuz mu? Mutfak sanatlar merkezinde hemen hemen her gün bürokrasiden, siyasetten, sivil toplum kuruluşlarından insanlar oraya gelip yemek yiyorlar. E sizde yediniz orda Sayın Yunus Özay Er. Bu konulara farklı söylemler yapan gazeteci arkadaşlarımız da yedi. Parayı kim ödedi diye bunu mu soracağız? Buraya mı geldik, siyaset buradan mı olacak?

Gümüşova MHP’de giyinip de yola çıkan ama daha sonrasında elbiseyi çıkarıp da İYİ Parti’ye geçen Murat Çağlarda oradaydı. Masaya oturduğunuz zaman, servis açıldığı zaman kim ödedi bunu Yunus Bey, Murat Çağlar’ın parasını? Siz mi ödediniz ya da kendisi mi ödedi?

Bir açıklama geldi bundan sonra da Çiğdem Hanım’dan. Dedi ki ‘Ben kendim misafir ettim kendi cebimden ödüyorum.’ İl Genel Meclisi’nin üyelerinin katıldığı, Özel İdare’nin faaliyetlerinin anlatıldığı yemek parasının bu kadar dallanıp budaklandırılmasının ne anlamı var? Bana göre bunun dillendirilmesi yanlış. Faruk Özlü’yle oturduğun zaman yemek parasını Faruk Özlü cebinden mi ödedi kurumdan mı ödedi? Sayın valiye ziyarete gittiniz çay geldi oraya. Vali bey o çay parasını cebinden mi ödedi kurumdan mı ödedi? Çiğdem hanım sizi yemeğe davet etti ya da başka bir yere gittiniz. Mustafa Keskin’le beraber Erguvan’da yemek yediniz. Onu neden sormadınız?

Devletin kendini bir karşılama gideri vardır. İl Genel Meclisi’nde yapılan faaliyetlerin anlatılması, kamuoyunun bilgilendirilmesi için verilen kahvaltıda veya basın mensuplarının farklı organizasyonlarında kurumlarla beraber yemeklerde kahvaltılarda bu yemekler konuşuluyorsa burada öküz altında buzağı aramak var. Ben bunu hiç yakıştıramadım. Tanımak ve tanıtmakta bir sempati duyduğum ve uzun bir vizyon gördüğüm Yunus Özay Er’in bu açıklamasını çok talihsiz bir açıklama olarak görüyorum. Ve yakıştıramadım, böyle bir şey olamaz.

Bunu eleştiren basın mensubu arkadaşlarımız da ve biz de dâhil olmak üzere birçok yemeğe davet ediliyoruz. Birçok kahvaltılara dâhil oluyoruz. Onu sormadık da bunu niye sormuyoruz? Siyaset yapanlar için güzel şey. Liyakatiyle, samimiyetiyle yapıldığında güzel şey. Ama bunu çirkinleştiren şey şu, çok küçük düşünmek. Ben, büyük şeyler düşündüğüne inandığım Yunus Özay Er’e ve bu konuda öküz altında buzağı arayan kişileri küçük düşünen insan olarak görürüm.