Okulların açılmasına sayılı günler kala, çocuk sağlığı ailelerin gündeminde öncelikli konular arasında yer alıyor. Düzce Atatürk Devlet Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Burak Yaşar, okul çağındaki çocuklarda sağlıklı beslenme, hijyen, uyku düzeni ve ekran kullanımına dair önemli uyarılarda bulundu. Dr. Yaşar, dengeli beslenmenin ve düzenli uyku alışkanlıklarının çocukların bağışıklığını güçlendirdiğini, özellikle abur cubur ve hazır paketli gıdalardan uzak durulmasının kritik önem taşıdığını vurguladı. Yaz döneminde yaşanan sıcak hava ve artan sıvı ihtiyacıyla birlikte bazı sindirim sorunlarının kaçınılmaz hale geldiğini belirten Yaşar, ailelere çocukların sağlığını korumak için dikkat etmeleri gereken noktaları anlattı.
‘’ÇİN MAKARNASINA DİKKAT’’
Dr. Yaşar, çocukların beslenmesinde dengeli karbonhidrat, protein ve yağ alımının önemini vurgularken, özellikle abur cubur ve bazı Asya ürünleri gibi hazır gıdaların sınırlanması gerektiğini söyledi. ‘’Okul çağında çocuk dediğimizde öncelikli olarak kreş döneminden başlayarak genellikle 5 ile 12 yaş arasını, yani ilköğretimin sonuna kadar olan yaklaşık dönemi alıyoruz. Bu süreçte çocukların beslenmesi yaşa göre değişmekle birlikte öncelikli olarak dengeli bir beslenme öneriyoruz. Yani karbonhidrat, yağ ve protein açısından dengeli beslenmelerini istiyoruz. Mutlaka en az haftada 3 gün et ve et ürünleri (balık, tavuk ya da kırmızı et) tüketmelerini öneriyoruz. Bununla birlikte sebze grubu ürünlerin de çocukların sevdiği yiyeceklerle kombine edilerek salatalar şeklinde veya et yemeklerinin içine eklenerek verilmesini tavsiye ediyoruz. Yağ grubu zaten kullandığımız ayçiçek yağı ya da diğer sağlıklı yağlarla beslenmede yer alabiliyor. Bu süreçte özellikle ilkokula yeni başlayan çocuklarda halk arasında abur cubur olarak bilinen atıştırmalıkların ya hiç kullanılmamasını ya da kontrollü şekilde alınmasını istiyoruz. Özellikle bizim öneri dışı bıraktığımız ürünlerden biri, Asya kıtasında çok tüketilen ve halk arasında “çin makarnası” olarak bilinen üründür. Çünkü bu ürün karbonhidrat açısından çok yoğun olmakla birlikte protein veya yağ açısından zengin değildir. Ayrıca fazla baharatlı ve acılı olduğundan mide-bağırsak sistemini olumsuz etkileyebiliyor. Aşırı şekerli ve karbonhidratlı beslenme de çocuklarda ilerleyen süreçte kabızlığa ya da hastalık dönemlerinde ishalin pekişmesine yol açabiliyor. Bu nedenle ailelerin dikkatli olmasını istiyoruz. Beslenme konusunda ayrıca bu yaz çok sıcak ve kurak bir yaz geçirdik. Bu dönemde özellikle çocukların sıvı alımına çok önem verdik. Taze sıkılmış meyve suları, mineralli içecekler veya su tüketiminin önemini ailelere defalarca hatırlattık. Aileler de bu konuda dikkatli olmaya çalıştılar” dedi.
OKUL DÖNEMİYLE BİRLİKTE HASTALIKLAR ARTACAK
Okulların açılmasıyla birlikte çocuklarda hastalık risklerinin artacağını belirten Dr. Yaşar, ailelerin çocukları el hijyeni konusunda bilinçlendirmesinin ve düzenli beslenmeye özen göstermesinin kritik olduğunu ifade etti. ‘’Okulların açılmasıyla birlikte, hangi hastalık olursa olsun, çocuklarda hastalık sayısı artacaktır. Bunu ailelerin kendi çocukları için bir eksiklik ya da kusur olarak görmemesini istiyorum. Çünkü aileler ne kadar dikkat etse de sadece kendi çocuklarının sağlıklı olması yeterli değildir; diğer çocukların hasta olabilme ihtimali ve bağışıklık sistemlerindeki farklılıklar nedeniyle bazı hastalıklar kaçınılmaz olacaktır. Bu süreçte ailelerin yapması gereken en önemli şey, çocukları el hijyeni konusunda bilinçlendirmektir. Çocuklara tuvaletten önce ya da sonra değil, genel olarak gün içinde düzenli şekilde ellerini yıkamaları gerektiği anlatılmalı. Bunun yanı sıra dengeli ve düzenli beslenmeye özen gösterilmelidir. Özellikle kış aylarına doğru üst solunum yolu enfeksiyonlarının artacağı dönemlerde, çocukların maske takma alışkanlığı edinmesi de çok önemlidir. Eğer bu alışkanlık kazanılırsa, hastalıkların önüne geçebilmek için yapılabilecek en etkili tedbir alınmış olur” diye konuştu.
‘’ÇALIŞMA ORTAMI KESİNLİKLE SESİZ OLMALIDIR’’
Dr. Yaşar, evde çocukların ders çalışırken sessiz ve düzenli bir ortamda bulunmalarının, ekran kullanımının ise günde 3 saati geçmemesinin hem dikkat hem de sağlık açısından büyük önem taşıdığını belirtti. ‘’Öncelikle evdeki çalışma ortamının sessiz olması çok önemlidir. Hem biz hekimler hem de öğretmenler, son yıllarda çocukların mümkünse kendilerine ait bireysel bir çalışma odası olmasını tavsiye ediyoruz. Eğer bu mümkün değilse, çalışma alanının salon gibi televizyon ya da diğer görsel materyallerin bulunduğu odalara yakın olmaması, mümkünse ses açısından izole edilmesi gerekiyor. Ayrıca çocukların masalarının düzenli ve toplu olması da önemli. Aileler bu konuda çocuklara destek olup onları teşvik ederse, çocuklar hem düzen ve tertibin faydasını gördükten sonra bunu alışkanlığa dönüştürebilir hem de gelişim açısından olumlu katkı elde edebilir. Ekran süresine gelince: Bu süre çocuğun yaşına göre değişiklik gösterebilse de, biz genellikle yaştan bağımsız olarak günde 3 saatten fazla telefon, bilgisayar, tablet veya televizyon kullanımını önermiyoruz. Özellikle günümüzde çocukların en çok kullandığı cihazlar olan tablet ve telefon, sosyal medya platformlarıyla birlikte yoğun şekilde tüketiliyor. Bu nedenle ailelerin çocukların ekran süresini kontrollü şekilde sınırlaması çok önemlidir.’’ Şeklinde konuştu.
‘’GÜNLÜK EKRAN SÜRESİ 3 SAATİ GEÇMEMELİ’’
Çocukların yaşa uygun uyku düzenine sahip olmalarının önemine değinen Dr. Yaşar, özellikle ilkokul çocuklarının gece 22.00’den sonra uyanık kalmamalarını, daha büyük çocukların ise gece yarısını geçirmemelerini önerdi. ‘’Bu durumlar çocukların hem dikkat dağınıklığına hem de ailelerde baş ağrısı ya da migren öyküsü varsa bunların tetiklenmesine neden olabiliyor. O yüzden mümkün olduğunca çocukların günlük ekran süresinin 3 saati geçmemesini özellikle rica ediyoruz. Uyku da beslenme gibi yaşa göre değişiklik gösteren bir ihtiyaçtır. Ancak genel olarak, çocukların gece 12’den sonra uyanık kalmamasını istiyoruz. Bu, 18 yaşındaki bir gençten, 7 yaşında ilkokula yeni başlayan bir çocuğa kadar geçerli. Tabii ki saatler yaşa göre farklılık gösterebilir, ama özellikle ilkokul 4. sınıfa kadar olan çocuklarda saat 22.00’den sonra uyumalarını istemiyoruz. Daha büyük çocuklarda ise gece yarısını geçirmemeleri önemli. Çünkü uykunun en verimli dönemi, melatonin hormonunun en yoğun salgılandığı gece 12 ile 02 arasıdır. Çocukların bu dönemi yatakta, derin uyku halinde geçirmesi hem büyüme-gelişmeleri hem de zihinsel sağlıkları açısından çok büyük önem taşıyor.’’ ifadelerini kullandı.
‘’TAZE SIKILMIŞ MEYVE SUYU İÇİN’’
Yaz aylarında artan ishal ve kusma vakalarına dikkat çeken Dr. Yaşar, çocukların sıvı ihtiyacını karşılamak için taze sıkılmış meyve suyu ve mineralli içeceklerin tercih edilmesini önerdi; aşırı su tüketiminden kaçınılmasını özellikle vurguladı. ‘’Yaz döneminde kusma ve ishal şikâyetlerinin tek bir nedeni yoktur, dolayısıyla önlemenin de tek bir yolu yoktur. Geçmiş yıllarda en önemli nedenlerden biri besin zehirlenmeleriydi. Özellikle tavuk ya da sıcakta çabuk bozulabilecek ürünlerin tüketilmesine bağlı sorunlar sık görülürdü. Çiğ köfte gibi dışarıdan alınan bazı yiyecekler buna örnek verilebilir. Bu yıl ise ishal ve kusma vakalarının en büyük nedeni deniz ve içme suyu kaynaklıdır. Aşırı sıcaklar nedeniyle sularda bakteri miktarı arttı ve kontaminasyon vakaları çoğaldı. Özellikle Sakarya, Karasu ve Akçakoca arasındaki bölgede denize girenlerde çok fazla vaka görüldü. Hatta vakaların bir kısmı İstanbul’a, yani İstanbul Aykusu’na kadar ulaştı. Son olarak, yoğun sıcaklarda ısı çarpması ya da halk arasında bilinen adıyla güneş çarpması tabloları da görülüyor. Bu durumlarda yapılacak ilk şey, eğer hastanın genel durumu stabilleşmişse, elektrolit yönünden zengin, mineralli sıvılarla beslenmesini sağlamak olmalıdır. Bu noktada taze sıkılmış meyve suları da önerdiğimiz içecekler arasında yer alıyor” ifadelerine yer verdi.
DOĞRUDAN SUYUN BELLİ BİR MİKTARI AŞMAMASI GEREKİYOR
Çocuklarda sıvı alımı konusunda dikkatli olunması gerektiğini belirten uzmanlar, suyun miktarının aşılmamasının önemine vurgu yaptı. ‘’Doğrudan suyun belli bir miktarı aşmaması gerekiyor. Çünkü su mineral açısından fakir bir besindir. Özellikle kusma ya da ishal yaşayan çocuklarda sadece suyun fazlaca verilmesi bu şikâyetleri artırabiliyor. Eğer hastada beslenme sorunu, ateş, bilinç bulanıklığı gibi şikâyetler başlarsa özellikle de bilinç bulanıklığı gelişmeden önce en yakın acil servise başvurmalarını istiyoruz. Çünkü bu belirtiler aşırı sıvı kaybına bağlı şikâyetler demektir. Bu tür durumlarda biz hastaları yatırarak sıvı dengesini sağlıyor ve birkaç günlük tedavinin ardından taburcu ediyoruz.’’ dedi.
KANTİNLERDE SAĞLIKSIZ GIDALARA DİKKAT
Dr. Yaşar, okul kantinlerinde satılan paketli ve sağlıksız gıdaların çocuk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekerek, evden sağlıklı yiyeceklerin getirilmesini tavsiye etti. ‘’Her okulun kantin yapısı çok farklı olabiliyor. Bakanlık her ne kadar yasaklamış olsa da, bazı özel okullar da dâhil olmak üzere kantinlerde hâlâ paketli gıdaların (cips, bazı çikolata veya bisküvi türleri) satıldığını görebiliyoruz. Bu yüzden mümkünse evden yiyecek getirilmesini tavsiye ediyoruz. Evden hazırlanan, taze meyve veya sebze içeren sandviçler çok daha sağlıklıdır. Eğer kantinden yiyecek alınacaksa da kontaminasyon riski düşük olan ürünler tercih edilmeli. Mesela karışık tost gibi salam, tavuk, sucuk içeren yiyeceklerden uzak durulmalı. Ayrıca kızartma türü yiyeceklerden de kaçınılmalı; çünkü bunlar hem mide-bağırsak sağlığını bozuyor hem de yüksek yağ içerikleri nedeniyle ders konsantrasyonunu olumsuz etkileyebiliyor. Bunun dışında aşırı karbonhidrat içeren çikolata ve yapay meyve suları da ölçülü tüketilmeli. Çünkü bu tür ürünlerin düzenli tüketilmesi çocuklarda zamanla kilo artışına, obeziteye ve hatta karaciğer yağlanmasına kadar giden tabloların oluşmasına sebep olabilir” açıklamalarına yer verdi.