Ardı arkası kesilmeyen şikâyet ve skandal iddialarının odağında olan ve şifanın adeta parayla satılan bir yer haline dönüştüğü Düzce Üniversitesi, Eğitim, Araştırma ve Uygulama Hastanesi’yle ilgili Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın kurumun işler haline getirilmesi için yaptığı Bolu ve Sakarya’daki gibi ‘sağlık Bakanlığı bünyesine geçsin’ çağrısına Düzce kamuoyu ses verdi. Öncü’yü yorum yağmuruna tutan yüzlerce Düzceli, siyasilere ve ilgililere bir an önce kangren olmuş mesele için harekete geçme çağrısı yaptı.  Tedavi olmak için gittikleri hastanede başlarına gelen haksızlıkları da anlatan Düzceliler’in ortak sesi ise ‘Allah bu hastaneye düşürmesin oldu.

BU ÇAĞRI DÜZCE’YE ŞİFA OLUR

Ünsal, Öncü TV ve 100.2 Öncü Radyo ortak canlı yayınında Düzceliler’in destek mesajlarının bir kısmını okurken ve hastane hakkındaki kan donduran yeni iddiaları anlattı. Düzceliler’i tedavi olmak için il dışına gitmek mecburiyetinde bırakan hastanenin artık kangrene dönüştüğünü belirten Ünsal, “Burada yüzlerce yorum, yüzlerce konu var. Lütfen Allah rızası için. Sağlığın hiç şakası yok. Burada yapılması gerekeni birileri yapsın.” sözleriyle de Düzce’ye şifa olacak çağrısını yineledi.

İŞTE O PROGRAM…

Pazartesi günü programda ‘Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yoğun bakımda” dedik. Bunu dedikten sonra menfi ve müspet birçok değerlendirme geldi. Özellikle bizi bizzat arayıp destek olan, ‘Allah senden razı olsun, duygularımıza tercüman oldun’ diyen çok insan oldu.  Herkese buradan teşekkür ediyoruz. Aynı zamanda eleştiren de oldu. Haddi hududu aştın diyende oldu.  Bununla ilgili eleştirilere de eyvallah. Bilgisiz olduğumuz, bir konu da varsa siz açıklayın demiştik veya açıklarsalar da değerlendiririz demiştik.

En son dedik ya ‘Bu hamur çok su kaldırır’. Bu konu ile ilgili farklı insanlar ile de görüştük, siyasetçiler olsun bürokratlar olsun Düzce noktasında söz söyleyebilecek insanlar da aradı. Bir konu daha vardı ki çok enteresandı. Şimdi önümde dosyalar var bilgisayarım açık, bize gelen yorumlarda vatandaş bize ne demiş ona bakacağız.  Ona bakmadan önce çok daha önemli bir saplama oldu burada.

Geçtiğimiz günlerde, tarih vermeyelim de yine bu hastanemizde bir hasta saat gece 00.00’da taburcu ediliyor.  Çok enteresan, gece o saatte taburcu ediliyor. Bir hasta gece 00.00’da taburcu edilir mi? Edilmiş ve pandemi olması sebebi ile de ambulansla gitmesi lazım hastaneden ambulans yok diyorlar. ‘Kendi aracınla git’ diyorlar. Adamın aracı da yok. En son evladı geliyor ‘pat pat’ dediğimiz tarım aracı ile hastaneden çıkmak durumunda kalıyor. Bu olay köy muhtarına intikal ediyor. Köy muhtarı birilerini arıyor ve o da birilerini arıyor. Şikâyette bulunuyor ama çok da bir netice alınamıyor.

Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz? Ben soruyorum oradaki başhekim veya rektörü başta olmak üzere sizin bir akrabanız öyle olsaydı ‘patpat’ ile öyle hastaneden gitmesine müsaade eder miydiniz? Yazık, çok yazık. Bize soruyorlar yorumlarda, ‘Size ne kardeşim?’ diyorlar. Özerk bir üniversite, bırakın özerk kalsın hizmet etsin de kalsın. Size ne diyorlar nereye bağlanacağına siz mi karar vereceksiniz diye vatandaş yazmış. Biz karar vermeyeceğiz, biz Sağlık Bakanlığı’na Bolu’nun ve Sakarya’nın bağlanmasından sonra hizmet kalitesinde vatandaşların mutlu olduğunu gördüğümüz için bunu söylüyoruz.

Şimdi yorumları okuyalım, vatandaş “Millet boşuna Bolu’ya gitmiyor Düzce’de hastaneye sağlam girip ölü çıkan vakalar var. Kimse canını yolda bulmadı, Bolu yarım saatlik yol” diyorlar. Çok enteresan bunlar sizin yazdıklarınız, buna benzer yorumları okuyalım bir de “Tepeden bir müdahalesine bakar iki evrak düzenleyip hastaneyi Sağlık Bakanlığı bünyesine bağlamak, onlar için hiç zor olmaz yeter ki istesinler işletim olaraksa Düzce Tıp fakültesi kalsın özlük olarak değişmeli bence”demiş. “İmkan varsa hastaneye Allah düşürmesin insanın sinek kadar bile değeri yok” diye yazmış vatandaş. Başka bir vatandaşımız ise ”Üniversite tam bir özel hastane olmuş paran var ise işini hallediyorsun, her türlü işlerini iki sonraya bırakıyorlar, bir an önce müdahale edilmesi gerekiyor. Sigortalı olduğumuz halde hastaneye bir dünya para ödüyoruz bu nasıl iş anlamadım.” şeklinde konuşmuş.

Burada genel anlamda bakıldığında röntgen, tomografi, MR gibi işlerde istisnalar kaideyi bozmaz ama genel anlamdaki mesele şu parayı ver düdüğü çal, parayı ver sağlığı al. Bugün röntgen konuşunda diğer laboratuvar teknikleri konusunda müracaat ettiğinizde iki, üç ay veya on beş gün sonrasına gün veriliyor. Peki, bu gerekli mi? gerekli on beş gün sonra hasta ölürse ne olacak?  Ama parayı verdiğin zaman o serviste hemen iki gün sonraya veya iki saat sonraya filmler çekiliyor. Bunun vebali kimde? Sağlık bakanlığına geçtiği zaman nasıl olacak, sağlık bakanlığına geçtiği zaman bu mümkün mertebe Düzce Devlet hastanesinde nasıl oluyorsa veya Bolu Abant İzzet Baysal Tıp Fakültesi’nde nasıl oluyorsa öyle olacak bu işin için de aslında farklı şeyler var farklı hesaplar var. Biz bu hesapların hiçbirini duymadık bilmiyoruz, vakıf da değiliz ancak genel anlamda gelen yorumlara bakacak olursak Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki tedavi noktasında çok büyük sıkıntı var. Halk dilinde kasaba hastanesi olarak biliniyor, biz tercüme olarak Tıp Fakültesi diyoruz.

Neresinden tutarsanız tutun orada bir mutluluk yok. Bugün yine bir ihbar düştü Öncü’nün ihbar hattına. Hastaneye giden bir hasta saatlerce bekletiliyor acilde, neden? Yani şu var burada uzaktan davulun sesi hoş geliyor. Bizim şimdi bilemediğimiz şeylerde vardır ama bir Bolu’ya baktığımız zaman bir Sakarya’ya baktığımız zaman burada büyük bir sıkıntı yok sıkıntı Düzce’de. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz diye bir telkinde bulunuldu evet doğru bunu kim söylemiş? Uğur Mumcu eğer Uğur Mumcu’nun gözüyle bu ideolojiyle bakıyorsak daha çok işimiz var. Yine vatandaşın biri yazmış “Mide küçültme ameliyatı için mideden mide içi kameralı ultrason istedi doktor. Üç ay sonra ya sıra verdiler. 70 lira verirsen doktor hemen çeker dediler.” bunu ben söylemiyorum vatandaş söylüyor.

Biz zaten burada vatandaşın dediğini izah ediyoruz. Önce bunun bir aydınlığa kavuşması lazım. Tabir-i caizse insanlar diyor ki imran diye birisi bize yorum göndermiş; Üniversite öncelikle kurum kültürü yok. Görüntü güzel burada yapılması gereken şey bizim anladığımız tabii devletimizin ali büyüklerimiz, siyasetçilerimiz burada irade ve idare sahipleri olan nasıl buyururlar bilmem ama burada kesinlikle çözüm üretilmesi gereken bir mesele var. Biz buna burada çözüm üretecek bir siyasetçiye açtık sorduk. Bu nedir dedik? “Ben haftada 1-2-3 defa İzmit’e veya Sakarya’ya hasta götürüyorum. Hasta sevk memuruna döndüm burada dedi. Çözüm yok. Düzce Üniversite Hastanesi ve idari başhekimi komple değiştirilmelidir. Vatandaşın oturup dinleneceği ağaçlık alan idarenin araçlarının podyumuna dönüşmüş. Sırada olmak zor, özel muayene olsan da Mr, Film çektirmede sıra yok. Personel, müdür ve baş müdürlerin becerisi sıfır. Sadece yalakalık mevcut. Hasta ölüyor. Tedaviler sonuçlanmıyor. Düzceli olarak bunu sizden okumanızı istiyorum” demiş.

Burada yüzlerce yorum, yüzlerce konu var. Lütfen Allah rızası için. Sağlığın hiç şakası yok. Burada yapılması gerekeni birileri yapsın. Koskoca profesörlere, milletvekillerine, koskoca siyasi parti İl Başkanları size bunu yapın diyecek halimiz yok. Haddimiz de yok haddimizi aşmayız biz. Hani Mevlana’ya sormuşlar en güzel anlatır çok güzel düşünür çok güzel söylersin her şeyi bilirsin en iyisini bilirsin demişler. Hz. Mevlana demiş ki; haddimi bilirim. Biz haddimizi aşmayız. Ama basın kamu adına, halk adına burada yazar, çizer, gündem oluşturur. Yani Üniversite Hastanesi’nde, Kasaba Hastanesi’nde her şey güllük gülistanlık yapılan her şey doğru biz mi eğri konuşuyoruz? Hayır. Biz daha bunu mümkün mertebe filtreliyoruz. Çünkü ebedi müddetin en büyük ölçüsü devleti yıpratmadan, incitmeden, rahatsız etmeden küçük düşürmeden, tedavi yapmak, sorunu çözmektir. Biz bu anlayışla hareket ediyoruz. Biz burada niye günah keçisi olalım ki?

Yani tabir-i caizse burada lütfen Düzce’nin irade ve idare sahipleri ben yoğun bakım dedim ama kangrene dönüşmüş Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi. Yoğun bakımda yine bir çözüm üretilecek durum var ama kangren olmuş. Şovlarla, güzel ilişkilerle tamam bunlar iyi de ama sonuç. Oraya insanlar artık mecbur kalmadığı sürece gitmek istemiyorlar. Dedik ya geçen inme ünitesinin ruhsatı verilmiş biz bunu yapamayız nöroloji bölümünde. Bir şey daha var burada şu andaki mevcut dekanın döneminde ama önceki başhekim döneminde başhekimin de bundan haberdar olup olmadığını bilmiyoruz. Pek de haberdar olduğunu sanmıyorum. Biyoloji ve Kan Merkezi adı altında Bakanlığın onayı olmadan burada düzenlenen belgeler ile buraya personel alımı yapılmış. Kimler alındı? Niye alındı? Alınması gerekiyorsa alınsaydı ama bakanlığın oluru olmadan bunların ne kadar geçerliği var bunu bilmiyoruz.

İşinize geldi mi çözüm üretiyorsunuz. İşinize geldi mi sonuçlandırıyorsunuz. Nasıl kan merkezi kursu diye düzenlenen veya bir biyoloji diye biyokimya diye düzenlenen belgeler ile adam almayı, personel istihdam etmeyi, birilerine fayda sağlamayı. Tamam, faydalı ise de tamam alınsın biz buna karşı değiliz. Burada çözüm üretmişsiniz. Ne kadar gerçekçi ne kadar doğru o yapılan işlem onu bilmiyoruz. Bakanlık onayı yok veya üst düzey onay yok diyorlar dediler. Neyse ama isterseniz çözüm üretebiliyorsunuz. Çocuk Acil Servisi’ni kapatmışsın. Birçok konuda zafiyet var. Ama söylendiği zaman bunlar size elzem değil kim konuşacak bunu? Basın konuşmayacak, siyaset konuşmayacak, hiç kimse konuşmayacak. Kim konuşacak bunu? Bunu kim anlatacak bu topluma? Peygamber Efendimiz Hadis-i şerifinde buyurmuş ki “Bir yerde eksik, kötülük, yanlış varsa önce eliniz ile düzeltin.” Biz elimiz ile düzeltmeye muktedir değiliz. Çünkü yetki yok. Eliniz ile düzeltemezseniz diliniz ile ikrar edin. Burada bir yanlış bir hata bir zulüm var burada bir kötülük var. Bunu da düzeltemezseniz kalbinizden buuz edin. Allah’ım burada ki hali düzelt diye yalvarın Allah’a düzeltin şeklinde bir hadis-i şerif var. Biz elimizle düzeltemiyoruz dilimiz ile söylüyoruz. İnşallah duyan olur. İnşallah bilen olur. Bu kangreni kangren haline gelmiş mesele lütfen ama lütfen çözülsün. İnsanlar mağdur olmasın, hizmet alsın. Yani görüntü ile icraat, söylem ile eylem kesinlikle bir değil. İnsanlar korkuyor o hastaneye gitmeye artık. Ben şuna da inanıyorum bu mesele en alttan en üste kadar iradeler tarafından değerlendirilir. Çözüm olacak inşallah. Ama biraz sabır lazım. Nereden nereye geldik. O hastane orada vakti zamanında bir binanın içindeydi nereden nereye gelindi. Buraya kolay gelinmedi.”