Verimli toprakların betonlaşmaya kurban edildiği Düzce, artık her etkili yağışta afetlerle sınanır oldu. Ekilebilir tarım arazilerinin imara açılması yüzünden son kuvvetli yağmurda Gölyaka’daki henüz 5-6 yıllık binaların sular altında kaldığını belirten Öncü TV Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, hatalı yapılaşma, derelerin ıslahı ve DSİ’deki iş bilmez yöneticiler başta olmak üzere yerel sorunların AK Parti hükümetindeki en etkili Düzceli olan Ayşe Keşir’e neden iletilmediğini sorguladı. Sık sık yaşanan sel afeti yüzünden artık üreticilerin ‘Toprağa tohum atsam mı, atmasam mı?’ ikilemine düştüğünü belirten Ünsal, “Bunun tek sorumlusu Düzce’de görevlerini hakkıyla yapmayanlardır. Proje üretecek, düşünecek, dertlenecek bürokrat lazım. Faydasızlar gitsin!’ sözleri ile yine konuşulması gerekenleri yüksek sesle dile getirdi.

Geride kalan hafta sonu Düzce’yi etkili altına alan sağanak yağış sonucu derelerin taştığı Gölyaka’da meydana gelen sel felaketinde onlarca ev sular altında kaldı. Yüzlerce vatandaşın mağdur olduğu selde, taşkınların yeni imara açılan alanlarda inşa edilen konutları vurduğu ortaya çıktı. Gölyaka’da verimli tarım arazisi olan söz konusu alanlara su baskınına karşı risk oluşturduğu için 2017 yılına kadar imar verilmediğini açıklayan Ünsal, 2017 yılında verilen imar izninin bu felakete kapı araladığını aktardı.

“Tarım alanındaki imar verilen konutla sele teslim oluyor”

İlk olarak sel gecesinde yaşanan olumsuzlukları anlatan Ünsal, DSİ’nin bölgede çalışma yaptığını belirterek, “Çalışmada bir doğalgaz borusu patlayınca etrafını tedbir almak için bent yapıyorlar. Sağanak yağışla beraber bütün mahalleye su gidiyor. Tarım alanındaki imar verilen yere su gidiyor. Biz en büyük sıkıntıyı burada yaşıyoruz.” ifadelerine yer verdi.

“Her şeyi yapıp da hiçbir şey yapmayan bir bürokrat: Deniz Yıldız”

Derelerin ıslahı konusunda sınıfta kalan DSİ’nin zamanında bölge için tedbir alması gerektiğini dile getiren Ünsal şöyle konuştu: “Derelerin açılması lazım. Her yağmur yağdığında insanlar tedirgin oluyor. DSİ’nin bu işe çözüm üretmesi lazım. DSİ Düzce 55. Bölge Şube Müdürü Deniz Yıldız beyin de çok yapabileceği bir şey olduğunu zannetmiyorum. Çok şey yapabilir ama yaptığını da zannetmiyorum. Her şeyi yapıp da hiçbir şey yapmayan bir bürokrat Deniz bey.”

“Anlatılsa çözüm olacak”

Gölyaka’da yaşanan sel felaketi örneğinden yola çıkarak, şehrin sıkıntı ve ihtiyaçlarının ‘gecikmeli’ değil ‘zamanında’ AK Parti Genel Merkezi Kadın Kolları Başkanı ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’e bildirilmesi gerektiğini vurgulayan Ünsal, “Gölyaka’nın bir belediye başkanı var. Devlet Su İşleri şube müdürü var bir de iktidar partisinin il başkanı var. Hepsinden önemlisi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve hanımefendi Emine Erdoğan'a yakın bir Ayşe ablamız var. Bu konular hassasiyetiyle, mahiyetiyle, aciliyetiyle Ayşe ablaya niye anlatılmıyor? Anlatılsa çözüm olacak.” açıklamalarında bulundu.

“Düzce felaketi yaşarken birileri koltuk sevdasında”

‘Ne olacak bu memleketin hali?’ diyerek eleştirilerine devam eden Ünsal, “Memleket su altındayken Ayşe Keşir’e belediye başkan aday adayları, milletvekili adayları makam almak için, aday olmak için kendilerini anlatıyor.” dedi.

“Düzce siyasetçisinden faydalanamıyor”

Düzce’de etkin görevde olan siyasilerden yeterince faydalanılamadığına işaret eden Ünsal, “Siyasetçiden istemek için aciliyeti hassasiyeti, mecburiyeti olan konular anlatılmalı. Ben yeterince Düzce'nin Ayşe ablasına bunun anlatılmadığına inanıyorum. Nasrettin Hoca bir testi suyu gönderiyormuş, evladına iki tokat atmış. Hanımı demiş ki ‘Adam niye dövüyorsun?’ Hoca demiş ki ‘Testiyi kırdıktan sonra atılan tokadın bir anlamı yok.’ Biz testi kırılmadan tedbiri alalım.” ifadelerini kullandı.   

“Şehir merkezinde her kazmada su fışkırıyor”

Düzce şehir merkezinde kazılan her alanda 30-40 metreden sonra su çıktığını anımsatan Ünsal, konuya örnek olarak Asar Deresi Projesi için dere yatağına tonlarca beton dökülmesini gösterdi.

Su kaynaklarında debinin yağmurlarda veya kış aylarında yükselmesine karşı bir tedbir alınmadığında tarım alanlarını su bastığını söyleyen Ünsal, ‘O zaman bu alanları kim ekecek?’ diye sorguladı.

“Milli servete zarar”

Tarımsal faaliyetlerin bir maliyeti olduğunu dile getiren Ünsal, “Böyle bir sel baskın olduğu zaman TARSİM’den paralarını alıyorlar. Devlete zarar, buna benzer felaketlerden dolayı ödediği maliyetle, DSİ’nin yapacak olduğu bir maliyeti var. Yatırım maliyeti, derelerin ıslah edilmesi, suyun olması gereken güzergahta kontrol altına akıtılması için yapılacak olan yatırım milli servete zarar. Kaybettiğimiz değerler memleketin de fakirin de. Devlet Su İşleri’nin suyun koordineli bir şekilde tarım alanlarına ve yerleşim alanlarına yapacak olduğu bir yatırım, tarımın ödediğiyle aşağı yukarı aynı olur.” açıklamalarında bulundu.

‘Bu millete faydalı olmayan gitsin!’

‘Bu millete faydalı olmayan gitsin!’ diyerek yetkililerin görevini yapması gerektiğine dikkat çeken Ünsal, “Yetkili Belediye Başkanı, yetkili DSİ personeli, mühendisleri çalışmayı yapacak. Bilimsel çalışmayı yapacak önüne koyacak. Makam var, para var imkan var, bilinme var protokol değerin var niye verdiler sana bunu? Bu millete faydalı olmayan gitsin. Benim bu söylemimle yarın sabah hiçbir şey değişmez. Ama vicdanlardaki ses olmak adına bunu söylüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Proje üretecek, düşünecek, dertlenecek bürokrat lazım”

Vatandaşın verdiği vergilerde yetimin hakkı olduğunu ve bu vergilerle daha sağlıklı, mantıklı ve faydalı işlerin yapılması gerektiğini vurgulayan Ünsal, “Projeyi üretecek, düşünecek, dertlenecek bürokrat lazım. Valiye sesleniyorum, bir değerlendirme yapılmalı. Her yağmur yağdığında, ‘Toprağımı ekeyim mi?’ derdinin bitmesi lazım. İnsanlar güven içinde üretmeli. Çünkü zaten tarım alanlarını imara açmışız.” söylemlerinde bulundu.

“Tarım bir memleketin geleceği”

Bu dönemde enflasyonu en çok etkileyen unsurun tarım olduğunu belirten Ünsal, “Tarım bir memleketin geleceği, bugün enflasyonu en çok etkileyen tarım. Buğday üretmez, mısır üretmez, yiyecek içeceğini üretmezsen ne olur? Enflasyonun önüne geçemezsin. Eskiden sofraya oturulduğunda sebzesiyle, sütüyle, buğdayıyla hangisi bizim kapıda yetişen diye bakılırdı. Sen ağa, ben ağa inekleri kim sağa. Köylünün evinde iki tane tavukla bir tane inek yok. Teşvik edilmeli. Ama sen köylünün arazilerini sürekli imara açarsan böyle olur.” açıklamalarında bulundu.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;

Editör: Tuğba Aksoy