Karslıoğlu 43 yıldır Çilimli İlçesi’nde fındık işi ile ilgilendiğini ve istihdam sağladığını belirterek, “Yaklaşık 50 yıldır baba mesleği olan fındık işini yapıyorum. 43 yıldır Çilimli’de yüzlerce kişiyi istihdam ettik. Bir sezonda aylık 160 – 180 kişiye kadar  kişiyi çalıştırdığımız oldu. Son yıllarda biraz iş akışımız yavaşladı 80-90 kişilere kadar aylık istihdamımız eksildi” dedi.

dfsfgfdgfdf

“MADDİ VE MANEVİ ZARARIMIZIN HESABINI ARTIK YAPMIYORUZ”

Karslıoğlu kentsel dönüşüm sürecini ve yaşadıklarını ÖNCÜ Haber Mikrofonlarına şu şekilde anlattı; “23 Kasım 2022 Çilimli depremi sonrası Aralık ayı ortalarında kentsel dönüşüm yetkilileri, bizim tesislerin kentsel dönüşüm alanına aldıklarını ve ‘sen çelik yapılarını ve fabrikanın içindeki malzemelerini al’ diyerek tesislerin yıkılmasını talep ettiler. Ben burada 43 yıldır fındık ticareti yapan, yaklaşık 100 kişi çalıştıran bir tesis işletiyorum. Fabrikaların içlerindeki ürünlerin temizlenmesi bir yana iş akdini hiç sorgulamadan bitirmemi istediler. Sezonu daha yarı bile etmemişken bu durumda ne olacak diye soran yok. Küçük esnafa konteynere taşındı ancak bizim öyle bir şansımız yoktu zaten. Bizim zararımız, ziyanımız hiç düşünülmeden bizi sokağa attılar diyebilirim. Maddi ve manevi zararımızın hesabını artık yapmıyoruz zaten.

“BİZ MAYIS AYINA GELMEDEN FABRİKALARI VE DEPOLARI BİTİRDİK”

Dün sabah fındık kırma tesislerimizde böyle bir olay yaşandı. Ben olayı duyunca tesisimin yanına gittim Bütün kentsel dönüşüm ekiplerini aradım ancak hiçbiri telefona cevap vermedi. O esnada hiç kimsenin cevap vermemesi biraz kendimi kaybetmeme sebep oldu. Biz Ocak ayında tesislerimizin içini zaten sökmeye başlamıştık. Kentsel dönüşüm yetkilileri, özellikle genel müdür yardımcısı Bedri Bey ile birkaç kez görüştük. ‘Bana elini çabuk tut’ diye ikazlar etti. Ben 7 Mart tarihinde 1’inci fabrikanın söküm işini bitirdim. Hemen haber verdim 8 Mart da TOKİ’nin ekipleri geldi ve betonarme binamı yıktı. 8Mart sonrası devam eden süreçte büyük çelik depolarımızı söktük aldık. Betonarme kısımları ise devletin projesine bıraktık. Bunları hallettik ve sadece ofisimiz kaldı. Bizim bu işler Ocak ayında başladı Mayıs ayına kadar devam etti. Biz Mayıs ayına gelmeden fabrikaları ve depoları bitirdik. Sadece konusu geçen ofisi sökmemiz kaldı.

Burayı da sökmeye tam teşebbüs ederken Çilimli AK Parti İlçe Başkanı’mız Orhan kardeşimiz bizden, Cumhurbaşkanımızın posterini asabilir miyiz?’ diye bir ricada bulundu. Biz de Cumhurbaşkanımızı desteklediğimiz için kabul ettik. Orhan Bey’e ‘buranın söküm işinde acele ettirdiklerini söyledim, o da ‘o kadar idare ederler’ dedi. 14 Mayıs tarihinde seçimin bitmesiyle posterler indi, aradan birkaç gün geçti ve biz buranın eşyasını taşımaya başladık. Eşyaların yüzde 90’ını taşıdık azı kalmıştı. Bu esnada 18 Mayısta Cüneyt Kazancı diye hafriyat işi yapan bir arkadaşımız geldi. Yanında gelen TOKİ’nin yetkilisi Muhammed diye biri, ‘burayı bana satar mısın?’ dedi. O arkadaş bana ‘Ben burada TOKİ’nin işçilerini yatıracağım ve bunu kullanacağım. Kullandıktan sonra da satarım kar ederim’ dedi. Bunun üzerine anlaştık ve benim urayı yıkmayla ilgili bir problemim kalmadı. 4 – 5 gün geçtikten sonra o satın alacak arkadaş patronunun bu işten vazgeçtiğini söyledi. Patronun vazgeçmesinin sebebi hakkında kentsel dönüşümcüler ile konuşup vazgeçtiğini düşünüyorum. O vazgeçince ben daha önce buranın sökülmesiyle ilgili görüştüğüm arkadaşları aradım, ‘sabah gelin sökmeye başlayın’ dedim.

“KONTROL EDİLMEDEN KEPÇE VURULMASI ÇOK ACI”

Bizim arkadaşlar gelip orayı sökerken polis gelip ‘biz burayı yıkacağız. Sökmenize müsaade etmiyoruz’ diyerek bizim adamları çıkarmışlar. Ben de bunu duyunca zaten yakın yerdeydim oraya gittim. Biraz müdahalede bulundum. Biz burayı zaten söküyoruz niçin böyle kepçe vuruluyor? O 3 katlı prefabrik ofisin içinde insan yatıyor olabilirdi. Hiç sorgusuz sualsiz, kontrol edilmeden kepçe vurulması çok acı bir şey. Yetkilileri arayıp kimseyi de bulamayınca herhalde kendimi kaybettim. Bir takım olaylar oldu. Olaylar yanlış anlaşılmadan ibarettir. Yetkili arkadaşlara ulaşamadığım için onlara bir takım sitemkar söylemlerde bulundum. Sayın Cumhurbaşkanı’na, makamlara, valilere, kaymakamlar ve benzeri devlet kurumlarına karşı bir beyanım olmadı. Böyle bir yanlış anlaşılmaya neden verdiğim için kamuoyundan özür diliyorum. Yalnız ben bu kadar büyültülmesine, her şeye engel oluyormuş gibi gösterilmesine çok üzüldüm.

“HER GÜN NASIL OLACAK DİYE SORUP SORUŞTURUYORUM”

43 yıllık, ortalama 100 kişi 150 kişi çalıştırdığımız iş yerimizin 1 kişi bile çalıştırmayan terzi dükkanıyla, bakkal dükkanıyla, berberle emsal görülmesi çok ağrıma gitti, çok zoruma gitti. Bizim çıktığımız tüm süreçler Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü’nde ve Çilimli Belediyesi’nde adım adım bellidir. Biz bütün süreçleri hep yerine getirdik ve kentsel dönüşümü destekledik. Kentsel dönüşüme ilk imza atan, attıran benim. Fabrikalar için süre istedik. Fındık fabrikacılığı bizim 50 yıllık mesleğimiz. Depolarımız fındık dolu, ardiyelerimiz fındık dolu. Ben bunları dereye mmi atacaktım? Sadece 1 defa belediye başkanının makamında buluştuk, ‘biz tekrar geleceğiz’ dediler ve gelmediler. 1 ay sonra Maraş depremi olunca ben ağzımı bantladım ve o gün bu gündür bekliyorum. Her gün nasıl olacak diye sorup soruşturuyorum.

“KENDİMİ KAYBETMİŞİM, SİTEMLERDE BULUNMUŞUM”

 Bizim tarafımıza şu ana kadar yazılı olarak, belgeli olarak bir sözleşme gelmedi, yapmadık. Burada mağdur benim, zarar eden benim, sokağa atılan benim. Kendimi kaybetmişim sitemlerde bulunmuşum. Ben makamlara değil o işle alakalı yetkililere sitemde bulunduğumu biliyorum. Acaba burada bizi bilerek yanlış duruma mı düşürdü, kumpas mı kurdu ya da kasıtlı olarak bu işlerin arkasında birileri mi var bilemiyorum. Apar topar kepçe gönderilmesine de anlam veremiyorum. Bizim orada hiç kimseye zararımız olmamıştı, elimizden geldiğince hep yardımcı olmuşuzdur. Her kuruma ne istediyse vermişizdir. Kabuğundan, kamyonundan, çuvalında, nakliyesinden ne istendiyse yardımcı olduk.

“BU KADAR İNSAN YERİNE KONMAYACAĞIMIZI BİLMİYORDUK”

Benim fabrikalarımın bugün tespitini yaptırdık. Kentsel dönüşüm yetkilileri, ‘çelik kondisyonlarını al, bunların zaten bedelini ödemeyeceğiz’ dediği için bir takım alabildiğimiz şeyi alıyoruz. Bizim tesislerimizi bugün 80- 90 milyona almanız mümkün değil. Bize teklif edilen bedel zaten yüzde 30 bile yok. Bu bizim maddi zararımız, manevi zararı söylememize gerek yok. Biz bu kadar insan yerine konmayacağımızı bilmiyorduk. Bir de bunlar yetmezmiş gibi suçlu duruma düştük. Biz 6603, A’ya göre devletin cebri, zorla hiçbir alternatifin yoktur diyeceğini bilemedik. Düzce’de ki çevre müdürlüğü bunu bize izah edemedi. Tapularımız 6 Ocakta maliye bakanlığına geçtikten sonra internetten ‘6603 A nedir’ diye inceledikten sonra öğrendim. Biz ondan sonra oradan çıkmaya başladık. Ben birkaç kere Genel Müdür Vedat Bey ile görüştüm. Vedat Bey, ‘Ben artık senin işinle ilgilenmiyorum. Benim yardımcım, İstanbul bölgesi bakıyor, zaten TOKİ’ye devrolacak. Bedri Sinan Bey’le görüş işleri onunla takip et bundan sonra ’ dedi. Bana şöyle bir deyimde kullanılmıştır, ‘Nurettin Bey bu mal mülk sizin değil, bizim’ denmiştir. Bu kanunla Türkiye’de benden başka zarar eden yok. Konularda falan bu zarar yok. 18 Mayıs tarihinde ben orayı söktürmeye başladığımda oranın sökülmesine engel olan müteahhittin adamı da kumpasın içinde, onu birileri kullandı da bize bilerek sökmemize oldu bilemiyorum” ifadelerini kullandı. HABER – ECE MUTLU