Pandemi süreci ve ardından patlak veren Rusya – Ukrayna savaşı, küresel çapta ekonomiyi sarsmaya devam ediyor. Türkiye’de akaryakıt başta olmak üzere iğneden – ipliğe gelen zam furyası devam ederken, bu durumdan en çok etkilenen her zaman olduğu gibi yine dar gelirli oldu. Son zamlarla birlikte, dar gelirliler deyim yerindeyse, market rafları ve pazar tezgâhlarına yaklaşamıyor.

Artan maliyetlerden köylü üreticiler de nasibini aldı. Düzceli çiftiler, özellikle mazot ve gübre fiyatlarındaki artışı, ekip – biçtikleri ürünlerine yansıtmak zorunda kaldı. Pazartesi ve Perşembe günleri Aziziye Mahallesi’nde kurulan semt pazarındaki köylü pazarında üreticilere mikrofon uzatan Öncü Haber ekibi, bir dokunup, bin ah işitti.

İşte üreticilerin artan maliyetlere tepkisi:

“Müşteriler 1 kilo yerine 250 gram alıyor”  

Mustafa Kandemir: Ben şimdi şöyle bir şey söyleyeyim, şu fasulyenin alışı 22 TL faturası da var.  25 TL ye veriyorum 3 TL kar bırakıyorum. Acaba bu kurtarır mı? Terazi firesiyle efendime söyleyeyim poşet parasıyla, poşetin kilosu 50 TL, 50 kuruşa geliyor bir poşet. Gitti öyle bir de terazi firesini koyarsan bunun içerisine geriye kaldı 1 buçuk lira. Ürünü kendi yetiştirenler için durum biraz daha avantajlı. Neden avantajlı dersek, kişinin en azından cebinden zararı yok. Emekten zararı var. Emekte ne yapar, 10 TL’ye verir para kazanır emekten kaybeder ama maddiyattan kaybı olmaz. Fiyatlar aşağı yukarı aynı. Müşterilerin 1 kilo alacak olanı 250 gram alıyor. Taneyle benim satışım olmadı ama karpuzu kesip satanlar oldu.

“Müşteri indirim istiyor”

Mediha Semiz: Ben fideyi 5 ila 7.5 TL arasında veriyorum zaten başka da ürünüm yok. Müşterilerin kimisi 7.5 TL’yi çok buluyor ‘5 TL olmaz mı?’ diyen oluyor. Biz de 5 TL’ye veriyoruz. Kendi yetiştirdiğim ürünler öyle alıp-satacak kadar var mı bir şey? Yok.

“Bir çuval kepek 300 – 350 TL… Süte çaresizce zam yapmak zorunda kaldık”

Güler Geçici: Zamları fiyatlara mecbur olarak yansıttık zaten başka bir çaremiz de yok.  Bu arakaya yani bezelyeye biz 35 TL diyoruz çünkü başka türlü kurtarmıyor. Maydanoz 5 TL, sütü 50 TL yaptık çaresiziz yani. 300-350 TL bir çuval kepek. Müşteriler de herkes gibi şikâyetçi ama yapabileceğimiz bir şey yok. Ben onlara üzülüyorum ama onlar da bizleri anlasınlar.

“Halden gelen ürünlerden zarar görüyoruz”

Dursun Olca: Şimdi fiyatlar arttı ama ürünün fiyatı da arttı yani bir dengeleme var. Ürün olduğu için alıcı da var, ürün olsa para olmazsa kötü. Burada ürün varsa alırlar ama ürün yoksa ne yapacaklar? Şimdi bu ürünler yeni çıktığı için fiyatları biraz yüksek. 25-30 TL civarında. Müşterilerimiz alıyor Allah’a şükürler olsun herhangi bir sorun olmuyor. Fazla üretim yapılırsa o zaman sıkıntı olur. Dışarıdan ürün geliyor, halden ürün geliyor. Halden gelen ürünlerde burada üretici pazarında olanlar da var. Halden gelen ürün arasında fark oluyor, onlarda fiyatları gayriihtiyari arttırıyor mu bilmiyorum? ama oradan da zarar görüyoruz üretici olarak.

“Gübre düşük olsa, benzin düşük olsa bize ucuz ucuz veririz”

Müşerref Bilçin:  Fiyatların hepsi düşsün. Köylü ekip dikemez oldu artık. Benzin pahalı, gübre pahalı. Tezgâha çeşit olsun diye almamız gereken ürünleri ben alıp da tezgâhıma yerleştiremiyorum. Kendi ürünlerimizin satış fiyatına “Pahalı” diyorlar. Nasıl üretip de nasıl satacağız? Ucuza nasıl mal edeceğiz? Gübre düşük olsa, benzin düşük olsa bize ucuz ucuz veririz. Bir de köylüye yeni pazar yerinde 2 metre yer veriyorlar. Eski pazar yerindekini de küçültüyorlar. Köylüye en azından 3 metre, 4 metre versinler. 2 metreye ben ne yerleştireceğim? Maydanoz, lahana, biber, fasulye mi koyacağım? Erik mi koyacağım? Erikler dökülüyor, dalları kırılıyor artık. Bizim de bu şekilde sıkıntılarımız çok. Hep esnaftan taraf tutuyorlar köylüyü küçültüp eziyorlar. Hep böyle köşelere atıyorlar. Bizde ekmek parası kazanmak için akşama kadar uğraşıyoruz. Ben daha 15 TL‘lik ürün sattım ama akşam oldu. Ben 100 TL taksi parası veriyorum. Ekmek paramı geçtim daha yol paramı çıkartamadım. Bizim suçumuz ne? Zabıtalar bizleri hep “2 metre, 2 metre” diyerek sıkıştırıyorlar. Bize sahip çıkan yok. Manava 6 metre vereceğine 5 metre versin, bize de 3 metre-4metre yer versin en azından. Şimdi yeni pazar yapılıyor, oraya kim sığacak? Yine esnaflara 6-7 metre, 10 metre açan da var. Biz yine 2 metreye. Ne koyacağız 2 metreye? Köylü olmasa Düzceliler aç kalacak. Yani biz ne yapalım? Bizim yerimizi en azından 3 metre yapsınlar. Ben belediye başkanına çıkacağım. Valiyi gördüm burada ona söyledim, ‘Ben konuşacağım onlarla.’ dedi ama bir ses gelmedi. Telefon numaramı aldı, ismimi, cismimi de aldı. Şimdi yine bizi sıkıştırıyorlar. Bakın su yukarıdan aşağıya akıyor ben leğen koydum oraya, muşamba çeksem kimse ürünü göremiyor o zamanda satış yapamıyorum. Eşim hasta, kolon kanseri. Benim ayağımda protez var. Zorla geliyorum pazara, ekmek param için. Hani o oradan sıkıştırıyor, bu buradan sıkıştırıyor en azından herkes yerini belirlesin ki yerlerimize geldiğimizde oturalım. Yani bizim sıkıntımız çok.