Kahramanmaraş merkezli meydana gelen, 10 ilimizde ağır bir yıkıma ve on binlerce canımıza mal olan depremin ardından, 3 büyük deprem yaşamış Düzce halkında travma, stres, kaygı bozukluğu tekrar gün yüzüne çıktı. Sosyal Hizmet Uzmanı Feride Selvi, “Bunlarla nasıl başa çıkılabilir, kentimize gelen depremzedeler için neler yapılabilir?” sorularını Öncü Haber Mikrofonlarına cevapladı. “Öncelikle kendi psikolojik sağlığımızı korumamız gerekiyor” diyen Selvi, içinde bulunduğumuz süreçte kaygı ve stresin çok normal olduğunu, bunun farkında olarak kendimizi kontrol altında tutmanız gerektiğini de sözlerine ekledi.

Yakın zamanda 5,9’luk depremi yaşayan Düzce, 99 depremlerini de hatırlayarak son zamanlarda stresli günler geçiriyor. Öte yandan canımızı yakan Kahramanmaraş depremlerinin meydana gelmesi, psikolojik ve ruhsal açıdan büyük bir travma yaşamamıza neden oldu.

Yaşanan bu gelişmeler, vatandaşların sosyal hayatlarında bir takım olumsuzluklara yol açarken, bir yandan da depreme maruz kalan vatandaşlarımıza yönelik başlatılan yardım faaliyetlerine de destek olunmaya çalışılıyor.

Bir yandan kendi travmasıyla baş etmeye çalışan Düzce halkı, bir yandan da kentimize nakledilen depremzedelere kucak açıyor.

 DEPREM KORKUSU TOPLUMUN BÜYÜK BİR KESİMİNDE VAR

İçinde bulunduğumuz süreçte yaşanan depremlerin psikolojimiz ve ruhsal sağlığımız üzerinde oluşturduğu etkiyi uzmanına sorduk.

Öncü Haber Ekibinin sorularını yanıtlayan Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı Düzce İl Sağlık Müdürlüğü Sosyal Hizmet Uzmanı Feride Selvi, yaşanan duygusal ve psikolojik durumların toplumun büyük bir çoğunluğunu etkilediğini, herkesin benzer stres ve kaygılarının olduğunu vurgulayarak dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

WhatsApp Image 2023-02-15 at 16.00.43

BİREYSEL ÖNLEMLER ALMALIYIZ

“Deprem ülkemizin bir gerçeğidir ve bundan korkmak yerine buna karşı önlemler alarak, bulunduğumuz ortamı güvenli hal getirebiliriz diyen Uzman Feride Selvi şunları söyledi;

Düzce Sağlık Müdürlüğü, Halk Sağlığı Başkanlığı’nda sosyal hizmet uzmanıyım. Şu dönemde de daha çok afetzedelere yönelik çalışmaları başkanlık olarak başlattık. Ve görüşmeleri de hızlı bir şekilde geçtik.”

“Çok kaygılı ve korkuyorlar”

“Aslında baktığımız zaman bu deprem tüm Türkiye’yi sarsan bir afet. Çünkü insanlar birlikte yaşadığımız yeryüzünde bastığımız toprakta sarsıldı. Herkeste olduğu gibi Düzce’de de büyük bir travmaya neden oldu. İnsanlar evlerinden, mallarından, canlarından, anılarından her şeylerinden bir gecede saniyeler içinde hepsini kaybettiler. Bu orada ki vatandaşlarımız gibi özellikle Düzce’de daha önce depremi yaşayan vatandaşlarımız içinde bir travmaya neden oldu. Çok kaygılılar ve çok korkuyorlar öncelikle. Hepimiz çok korktuk, hepimiz çok kaygılıyız. Çaresiz ve kızgın hissediyorlar. Yoğun bir üzüntü var hepsinde baktığımızda ve kaygıları çok yükselmiş durumda.”

“Çaresizlik, kaygıyla eşlik eden bir durum”

“Peki bu kaygı ile biz ne yapacağız? Yoğun duygular yaşıyoruz. Elimizde böyle bir deprem gerçeği var. Öncelikle duygularımıza biraz yer açmamız lazım. O kaygı bize neler diyor? Neden bu kadar kaygılanıyorum? Elimde bir gerçek var ve ben bu gerçekle ne yapacağım? Çaresizlik özellikle kaygıyla eşlik eden bir duygu bu. Huzursuzum, sürekli tedirginim, su içemiyorum gibi sürekli bir geri dönütler alıyoruz. Burada yapılacak en temel şeylerden biri bu kaygıyı yönetebilmeleri, bunun normal olduğunu. Çünkü olağanüstü bir duruma karşı vermiş oldukları bir tepki. Uykusuzluk, yorgunluk fiziksel olarak baktığınızda tedirginlik, korku bunların hepsinin normal olduğunu kabul etmek gerekiyor.”

“Düzceliler depreme biraz daha hazırlıklılar”

“Peki be ne yapacağım bu duyguyla? Öncelikle biz Düzce nezdinde baktığımızda kısa süre önce bir deprem oldu ve akabinde şunu gördük; insanlar evlerini sabitlediler, deprem çantalarını hazırladılar. Biraz daha kendilerine yönelik ben ne yapabilirim diye çalışmalar başlattılar. Bir kısımda bunu görmemezlikten geldi, yok saydı. Çünkü bunların hepsi de normal. Deprem olduğunda travmatik olaylar olduğunda genelde insanlar 3 tane tepkiyi bir arada veriyor. Bir kısım şokta oluyor, bir kısım donma tepkisi veriyor, bir kısımda kaçınma tepkisi veriyor. Bu noktada biraz zaman vermek gerekiyor. Hem kendimize zaman vermek gerekiyor hem de o süreçte akışta kalmak güzel bir şey. Kaygı yaşamak iyi çünkü kaygı size tedbir de aldırıyor. İşte burada önlem alabiliyorsak, her zorluğunda işlevsel bir tarafı var. Her kriz bir fırsat aslında. Biz bunu kendimiz için ne yapabiliriz? Düzceli olarak ne yapabiliriz? Konutları, evleri sağlam olmayanları güçlendirebiliriz, mobilyaları sabitleyebiliriz. Eğer duygu durumumuz gerçekten 6-8 haftayı geçen sürede devam ediyorsa kaygı çok ileri düzeyde ise muhakkak destek alıp, psikiyatriye gitmeli.”