Eski AK Partili yeni DEVA’lı Metin Kaşıkoğlu’nun iki dönem milletvekilliğini ve il başkanlığını yaptığı AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında sarf ettiği sözler Düzce gündemine bomba gibi düştü.

“BİRİSİNİ BELEDİYE BAŞKAN ADAYI YAPMA VEYA ENGELLEME ETKİMİZ OLMADI”

Öncü TV’de geçtiğimiz cuma akşamı Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın sunumuyla ekranlara gelen programın ikinci kısmında da birbirinden iddialı sözler söyleyen Kaşıkoğlu, bir vatandaştan gelen İsmail Bayram’ın belediye başkanı adayı yapılması için Okan Eren Kuru’nun adaylığının engellendiği ile ilgili iddiaya, “Önemli olan inandığınız değerlere mensup bir siyasi partinin neresinde olursanız olsun ona elinizden gelen katkıyı, bulunduğunuz pozisyon olarak vermeniz bana göre yeterlidir. İsmail Bayram ve Okan Eren Kuru, ikisi de benim sevdiğim arkadaşlardır. Biz birisini ille de belediye başkan adayı yapabilmek veya adaylığını engellemek konusunda bizim herhangi bir etkimiz olmadı. Ama sonuçta partinin etkili kurulları, üst komisyon karar veriyor buna. Tabii milletvekillerinin alıyor, ama yine sonuçta 8-10 kademeden bir tanesi sizin görüşünüz sadece. Kamuoyu araştırmaları yapılıyor ve yine bu anlamda genel merkezin kararı geliyor. Genel Merkezin kararı gereği, kim gelirse gelsin bulunduğunuz pozisyonda partinizin size emanet ettiği aday ile ilgili olarak ona katkı sağlamak ve desteklemektir. Biz de bu olayı böyle görüyoruz.” cümleleriyle yanıt verdi.

“İHANET ETMEDİM, O ZAMAN ERDOĞAN DA ERBAKAN’A İHANET ETTİ”

Kendisine yönelik “Partiye ve Erdoğan’a ihanet etti” ithamlarına da sert çıkan Kaşıkoğlu, “Öbür tarafta ihanet kavramına katılmıyorum. Bizimkisi eğer Reis’e ihanetse, Reis de o zaman Necmettin Erbakan’a ihanet etti. Bunlar dinamik yaşamın kavramına son derece aykırı davranışlar. İnsanların hepsi farklı farklı görüşlere sahip olabilirler, görüşleri zaman zaman değişebilir. İçinde bulunduğunuz yapı eğer yanlışlara sapıyorsa, yanlışlara sapmamak adına etki derecenizde kalmamışsa, Sayın Ali Babacan’ın yaptığı gibi sizde kalkar, ona uygun bir yerde, ona uygun bir siyasi yapıda devam ederseniz. Biz başka bir siyasi partiye de geçmiş değiliz. Yeniden, sıfırdan tüm Türkiye’yi kucaklayacak son derece alanında başarılı insanların oluşturduğu kurucular kurulunun oluşturduğu bir siyasi yapı olan DEVA Partisinde görev yapıyoruz.”

“ERDOĞAN DÜNYA LİDERİ DEĞİL”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ithafen söylenen ‘dünya lideri’ kavramına da değinen Kaşıkoğlu, “Dünya lideri kavramı olarak bugün baktığımızda, ben bunun bugün olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, sözler belki bir takım etkiler yapar, ama bugün ülkelerin karşısında, ülkemizi yalnızlaştırmanın bedellerini ekonomik olarak ödediğimiz günlerin içinden geçiyoruz. Bir taraftan ihracat yaptığımız, ihracatımızın yüzde 65’ini oluşturan Avrupa’ya mal satmaya çalışırken, bir taraftan da Avrupa ve dünyada yalnızlaşan, Arap ülkeleri de başta olmak üzere tüm haklı durumunda bile bir tanesinin yanında kalmadığı ülke konumuna gelmiş olmak dünya liderliği olarak tanımlanamaz. Dolayısıyla bu benim şahsi düşüncem, o yüzden ben bu konuya böyle bakıyorum. Sonrasında, Recep Tayyip Erdoğan giderse Türkiye yıkılır gibi söylemler oluyor. Yok ya! Bu ülkede kimler geldi, kimler gitti. Bugün adı hatırlananlar var, arada hatırlanmayanlar var. Tayyip Bey de çok iz bırakarak belki de siyasi yaşamını noktalayabilecekken, bugün bunda çok ciddi sıkıntılar yaşayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla çok yanlışlıklarla dolu bir dönemin içinden geçtiğimizi düşünüyorum” dedi.

“MASKE DAĞITMAYI BİLE BECEREMEDİLER”

AK Parti iktidarını pandemi döneminde ‘5 maskeyi dağıtmayı bile beceremediler’ sözleriyle hedef alan Kaşıkoğlu sözlerine şu şekilde devam etti:

“Yani öyle bir ülke düşünün ki pandemi gibi canımızı çok yakından ilgilendiren, insanların sağlığını çok yakından ilgilendiren bir dönemde, 5 tane bile bir maskeyi dağıtmayı beceremeyen, böylesine ortak akıldan yoksun bir yapının olduğu bir yerde dünya lideri yakıştırması çok da kolay değil. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, vaka sayılarında rakamlarla oynayarak insanların gözüne baka baka yalan söylediği ortaya çıktı. İşsizlik rakamları keza öyle, TÜİK işsizlik rakamları konusunda halkımızı yanıltıyor. Enflasyonda yine aynı verilerle karşı karşıyayız. Bütün bunlara baktığımızda rakamlarla oynayarak belirli bir seçmen tabakasını adeta yanıltmaya yönelik bir sistem olarak görüyorum.”

“ÜLKEDE TEK GÜÇ VAR: O DA KÜLLİYE, ERDOĞAN VE YAKINLARI”

Ak Parti’nin medya üzerinde bir egemenlik kurduğunu ifade eden Kaşıkoğlu, “Neredeyse tek parti çatısı altında görev yapan büyük ana akım medya, dolayısıyla halkımızın gerçekleri öğrenmesinin önünde de çok büyük engel teşkil ediyor. Aslında demokrasilerde basın 4. Güç olarak tanımlanır. Ama bugün 4. Gücün iki tane olmadığı bir yerde, basını da eklersek tek güç var; o da Külliye, Recep Tayyip Erdoğan ve yakınları. Onun dışında ne Anayasa Mahkemesinin bir büyüklüğü kaldı, ne Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir büyüklüğü kaldı. Hükmü kalmadı derken; yasal olarak varlığını devam ettiriyor, ama işlevsel olarak sıfır. Mesela size bir örnek vereyim; Sayın Tayyip Erdoğan diyor ki idam cezası ile ilgili olarak, ‘Meclis bir karar verirse ben Cumhurbaşkanı olarak ertesi gün onaylarım.’ Bunu yaklaşık iki yıldan beri, üç yıldan beri sürekli duyuyoruz. Ama şu bir gerçek; eğer Recep Tayyip Erdoğan hem Cumhurbaşkanlığı kimliği, öbür taraftan da hem AK Parti Genel Başkanı kimliği ile bugün partisinin ve küçük ortağı ile birlikte sayısal olarak bunu yapabilmeleri mümkün. Yani Meclise Tayyip Erdoğan’ın onay vermediği hiçbir şeyin gelmesi mümkün değildir. Baktığınız zaman sadece milletvekili teklifi ile kanunlar çıkarılır der, ama bugün eğer bir yerlerden bir şeyler hazırlanıp gelmiyorsa, milletvekillerinin hazırlayıp da kanun haline gelen bir tane bile kanun yoktur. Her şey Genel Merkezde ve Külliyede planlanarak gelir. Sadece Milletvekillerinin imzaları attırılarak, bu milletvekili yasa tasarısı olarak adlandırılmaya çalışılıyor. Tayyip Bey, AK Parti grubuna ve Küçük ortağı Cumhur İttifakı MHP grubundaki milletvekillerine ifade etmiş olsa bu kanun bu gün çıkar. Ama bakıyorsunuz iki yıldır konuşulup, bazen toplumda çeşitli hassasiyetler kaşınmak suretiyle, insanlarımızın bazen canını yakan çok vahşice olaylar karşısında sürekli aynı şey temcit pilavı gibi pişirilip bir türlü meclise gelemiyor. Hâlbuki Tayyip Bey bugün talimat verse, idam yasa tasarısı meclise getirilebilir. Ama bu çok zor.  O zaman Avrupa ve medeni dünyadan izole olursunuz.” İfadelerini kullandı.

“DÜZCE’DE GÜZEL İŞLER YAPTIK”

AK Parti’de Düzce Milletvekilliği yaptığı dönemde elinden geldiği kadar milletle bir arada olmaya gayret gösterdiğini ifade eden Kaşıkoğlu, “Aslında hiçbir zaman benim kapım vatandaşlara kapalı olmamıştır. Bu milletvekilliği ve il başkanlığı dönemimde de aynıydı. Benim telefonum 7/24 açıktır. Beni arayıp da geri dönmediğim hiç kimse olmamıştır. Ben genellikle insanlarla aramda samimiyet kurmaya çalıştım aslında. Gerçekten güzel işlerin olumunda da katkı sağladığımızı düşünüyorum. Yani kapalı spor salonundan tutun, yüzme havuzuna kadar, Düzce’de hastanenin yapımına kadar, ilçe entegre hastanelerinin olumuna kadar, yani ilimizin sorunlarının çözümü noktasında milletvekili olarak nereye kadar gücümüz yettiyse, milletimizin hak ve menfaatini koruma noktasında gerçekten büyük bir çaba içinde olduk. Ama başaramadıklarımız var mıdır, vardır elbette. Çünkü tek başınıza bir şey beceremiyorsunuz. Ama vatandaşımız şundan müsterih olsun; Düzce’nin sorunlarının yüksek perdeden genel merkez ve bakanlıklarda dile getirilmesinde, biz kesinlikle sözümüzü sakınmadık. Bunlar belki dışarıda konuşulmadığı için belki insanlarımız, bunlardan haberdar olmamış olabilirler. Bazen kendi içimizde yaşanan tartışmalar, bazen bakanlıkların yetersiz iş ve eylemleri başarıya ulaşmanın önünde engel olarak karşımıza çıkan hadiseler oldu, ama özellikle AK Parti’nin ilk iki döneminde olsun, milletvekilliği dönemimizde ve il başkanlığı dönemimizde olsun son derece demokratik, akılcı, ilimizin ve insanlarımızın hizmetinde olmaya gerçekten büyük gayret sarf ettik”

“AK PARTİ’NİN DIŞINDAKİLERİN HEPSİ VATAN HAİNİ Mİ YANİ?”

Bugün Türkiye’nin artık bir parti devleti haline geldiği görüşünü ısrarla tekrarlayan Kaşıkoğlu, “Bakıyorsunuz ülkenin valileri AK Parti için çalışıyor hale gelmişler. Bakıyorsunuz, ülkenin en önemli üniversitelerinde siyasilerin artık rektör oldukları dönemleri görüyoruz. Bazı üniversite rektörlerinin, siyasetçilerden daha çok siyaset yaptıklarını görüyoruz. Eskiden biliyorsunuz hep tek parti dönemi eleştirilirdi. Ben o dönemden daha ağır durumda olduğumuzu görüyorum. Ehemmiyet yok, liyakat yok, itaat ve sadakat aranır hale gelmiş. Siz bankalarda çalışmış, yıllarınızı vermişsiniz, işinizi en iyi şekilde yapıyorsunuz ve hak ettiğiniz yere geleceksiniz ve bakıyorsunuz ki ayağınız kaydırılmış yerinize ise hiçbir işten anlamayan AK Parti Milletvekili diye ilkokul mezunu birisini getiriyorsunuz bir kamu bankasının yönetim kurulu üyesi olarak atıyorsunuz. Allah’tan korkmam lazım, orada çalışma barışı olur mu, orada verim olur mu, orada kurum kültürü gelişir mi? itaat ve sadakat ile bu işler yürümez ehliyet ve liyakat lazım bize. Bizim koltuk sevdamız olsaydı, AK Parti’de kalırdık, onların günahlarına ortak olurduk. Ama biz bunu yapmadık. Biz güçsüz haklının yanında olmayı tercih ettik. Bana göre AK Parti haksız güçlüdür. Şu anda ülkede şeffaflık görebiliyor musunuz siz, şu anda hesap verebilirlik görebiliyor musunuz? Toplumu sürekli kutuplaştıran, ötekileştiren, bir sistem var. Şu anda siz AK Partili değilseniz vatan hainisiniz. Hayırdır! Kusura bakmayın turnusol kâğıdı mı AK Parti. Ne alakası var? Birisinin iyiliği – kötülüğü, birisinin vatanını sevmesi, vatanına ihanet etmesi, AK Parti’nin dışındakilerin hepsi vatan hainimi yani. Böyle bir demokrasi olabilir mi? siyasi partiler, Anayasal olarak demokrasinin en önemli organı. İnsanlar çıkıp bir yerde siyaset yapıyorsa, eleştirecek olan bir şeyiniz varsa eleştirirsiniz, takdir etmeniz gerekiyorsa takdir edersiniz, sizin dünya görüşünüze uygunsa oy verirsiniz. Bana kimse ‘AK Parti’yi bıraktın, vatan hainisin’ diyemez. Kusura bakmasınlar ben o cümleleri kabul etmiyorum.” dedi.

“SEÇİM KAZANMAK İSTİYORSANIZ, EN TEVECCÜH EDİLEN İNSANI GETİRİP YARIŞTIRIRSINIZ”

Mehmet Keleş’e yönelik yolsuzluk iddialarında bulunmasının ardından Keleş’in yeniden Düzce Belediye Başkanlığı’na aday olarak gösterilmesiyle ilgili de konuşan Kaşıkoğlu, “Siz siyaset yapıyorsanız, insanların bir ikinci şansı olmalı. Bir insan hata yaptı diye onu defterden silmek çok doğru değil. Yani sonuçta Mehmet Keleş ile de görüştük ikinci Belediye Başkanlığı dönemi olarak. Ben orada İl Başkanı olarak, yani bir ilin komitesinin başında siz varsanız o savaşı kazanmak zorundasınız. Neydi o savaş? Yerel seçim savaşı. İnsanlarımız mazereti sonuç olarak görmek ister. Mehmet Keleş’in ikinci dönemi ile ilgili halkta bir karşılığı vardı. Siz seçim kazanmak istiyorsanız, halk nazarında en teveccüh edilen insanı getirip yarıştırırsınız. Burası sizlerin kişisel hırslarınızı tatma yeri değildir. Siyaset bir ekip işidir ve bir takım kuralları vardır, o kurallar nezdinde bazen sizin bağrınıza taş basıp, gerçeği kabullenme zorunluluğunuz vardır. Biz o dönem o şekilde davrandık. Kendisi ile de istişare ettik o dönem. Mehmet Keleş’in Düzce’de seveni de var, sevmeyeni de var” dedi.

“KELEŞ KENDİNE YAZIK ETTİ”

İkinci döneminde Keleş’ten daha tedbirli olmasını beklediğini ifade eden Kaşıkoğlu, “Yani birtakım şeyler, onu yıprattı mesela. Mehmet Keleş belki özünde iyi bir insan, fakat belirli bir noktaya geldiğinde farklı birtakım yaptıklarından dolayı kendisine yazık etti. Burada AK Parti’nin yaptığı bir yanlış da var. Seçilmiş bir insanı, halkın teveccüh ettiği bir insanı zorla istifa ettiriyorsunuz. Bunu demokrasinin neresine oturtturacaksınız?” dedi.

“HDP’Lİ BELEDİYELERE KAYYUM ATAMAK DEMOKRATİK DEĞİL”

HDP’li belediyeler kayyum atanmasına da sert çıkan Kaşıkoğlu, “Güneydoğu’da belediyeleri ellerinden alıp, hepsini kayyuma devrediyorsunuz. Hani hukuk devletinden bahsediyorsunuz. Hakkında hiçbir mahkeme kararı olmayan, hakkında bir tutuklama kararı olmayan, hakkında soruşturma bile olmayan seçilmiş bir insan ile ilgili siz tutuyorsunuz belediyeleri elinden alıyorsunuz. Hakim de siz, savcı da siz; her şey siz. Kusura bakmayın, bu demokrasi değil, bunun adı demokrasi olamaz. Belediye Başkanlarını görevden alıyorsunuz; peki neden haklarında soruşturma açmıyorsunuz. Ben mesela seçimden sonra seçilen belediye başkanlarını gördüm, hepsinde bir görevden alınma korkusu var. Seçilen belediye başkanlarının görevden alınma korkusu nedeniyle iline ilçesine hizmet edebilme şansı olabilir mi? Halktan onay alıyorsunuz, ama tepedeki beğenmediği için sizi değiştirebiliyor. Böyle bir şey olamaz, bu demokrasinin hiçbir yerine uygun değil. Neden? Artık kibir ve şımarıklık var. ‘Halk bizi seviyor, biz istediğimizi yaparız’ mantığı var. Yapamazsınız kardeşim. O zaman diğer siyasi partiler gibi, siyasi partiler mezarlığında size de bir ölçek yer ayrılır o zaman. Geçmişteki diğer partiler de böyle gitti zaten. Bu kadar kolay adam harcaman doğru bir şey değil. Valiler bile seçim ile gelsin anlayışından, İl Başkanlarını, Belediye Başkanlarını atama ile belirleyip, istifa ile görevden alan bir yapıya oluşturulmasının adın kesinlikle demokrasi değildir” dedi.

“BİRİLERİ GİBİ BİZ VALİZİMİZİ ALIP TERK ETMEYECEĞİZ DÜZCE’Yİ”

“Bırakın siyasi kimliğimizi, ben Düzceli bir vatandaşım. Siyaset bir gün gidecek, ama biz bu topraklarda kalacağız” diyen Kaşıkoğlu, “Birileri gibi biz valizimizi alıp terk etmeyeceğiz Düzce’yi. Milletvekilliği bitince Düzce’ye adımını atmayacak olanları tüm Düzce biliyor. Yani biz burada yaşıyoruz, Düzce bizim ilimiz. Faruk Özlü ile ilgili olumlu veya olumsuz bir şey söylemem benim için çok kolay bir şey değil. Ben başarılı olmasını isterim, Düzce’yi ortak akıl ile yönetmesini isterim. Bir yeri yıkarken, yapmasını da arzu ederim. Mesela bazı şeyler duydum, yanlış gidiyor. Mesela Cedidiye Camiinin önünde bir ticari alandan bahsediliyor. Mesela bu tür kararların böyle bir takım birkaç kişiyle kapalı kapılar ardında görüşülmesi değil de, toplumun her kesimini ilgilendiren böyle hayati konuların ortak akıl ile alınması gerekiyor. Referandum bunun için aslında yasalarımızın içinde yer almış. Bu anlamda geldiği andan beri onu yapmış, bunu yapmış benim değerlendirmem doğru değil. Bunu en iyi Düzceli seçmenler değerlendirecek. DEVA Partisi’nin kurucular kurulu olarak burada şu doğrudur, şu yanlıştır demem. Ama benim ilimin biraz daha ilerlemesini istiyorum. Yani yeni cazibe alanlarının oluşturulması, yeni ulaşım akslarının oluşturulması gerekiyor. Cedidiye Camiinin önünde ticari alan hiç olmamalı. Çünkü Cedidiye Camisi bizim tarihi camimiz. İki meydanımızdan bir tanesi. Dolayısıyla alanlarımızı arttırmak gerekirken, hazır meydanlarını daraltacak eğer imar planları oluyorsa, buna tüm toplum olarak tepki göstermeliyiz diye düşünüyorum” dedi.

“İNGİLTERE VE AMERİKA HİBE VERİYOR, BİZİMKİSİ DE İBAN NUMARASI”

“Dün AK Partiye küfredenler, bugün AK Parti’nin en azılı savunucuları arasında bulunuyor” ifadelerini kullanan Kaşıkoğlu, “Hırsızlıkla, yolsuzlukla suçladıkları bir partinin teşkilat başkanı olan siyasetçiler gördük. Tayyip Erdoğan kibir abidesi deyip de ondan sonra partinin genel sekreterliğine gelen insanlar gördük. Dolayısıyla bunların hepsi gelir ve geçer, önemli olan dostluklardır. Ben şuna inanıyorum; insanlar özgür bırakılsalar, herkes kendi görüşünü açıklasın ve herkesin herkese ulaşmasının, demokrasinin önündeki engeller kaldırılsın, TRT sadece Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin resmi yayın organı olmaktan bir çıksın, Doğu Perinçek’in yüzde biri kadar Ali Babacan’da orada yer bulsun mesela, vatandaş ona göre gitsin oyunu versin. Biz ilkelerimizden asla taviz vermeyeceğiz, değerlerimizden taviz vermeyeceğiz, doğruluktan taviz vermeyeceğiz, adaletten asla ayrılmayacağız. Bizim önümüzdeki engelleri kaldırmak, bugünkü iktidarın görevidir. Bir takım faşizan uygulamalarla, diğer siyasi partilere basın ambargoları uygulamak demokrasi değildir. Tayyip Erdoğan Rahip Brunson ile ilgili ne söyledi? ‘Bu kan bu vücutta olduğu müddetçe, bu fakir bu görevde olduğu sürece bu rahibi kimse bizden alamaz.’ Türkiye’de yargı da Tayyip Erdoğan, yasama da Tayyip Erdoğan, Yürütmede Tayyip Erdoğan, Başkan da Tayyip Erdoğan, yanında da birkaç tane danışman. Ya kusura bakmayın Türkiye 81 milyon, birden büyük. Ben halkımıza sormak isterim; Bakan damat İnstagram’dan istifa etti. İnstagram’dan istifa etmek ne demek? Bakıyorsunuz, bu başarılı ise neden istifasını kabul ettiniz? Başarılı idi ise - neden bir hafta önce ekonomi pik yapıyor dediniz. Baktığınız zaman portakalın kilosu bugün 9 -10 TL. Kusura bakmayın da biz dolarlar maaş almıyoruz ki. Pandemi döneminde Almanya, esnafına dünyanın desteğini açıklıyor ve hibe olarak veriyor. İngiltere ve Amerika aynı şekilde. Tüm gelişmiş ülkeler bunu yapıyor, bizimkisi de İBAN numarası gönderiyor vatandaşa ‘Aman ne olur bize lazım.’ Sen vatandaşından yardım istiyorsun da, o zaman neden Tunus’a yardım ediyorsunuz 5 Milyon Dolar. Burada insanlar açlıktan ölürken, burada benim kardeşim işyerini kapatırken Tunus’a nasıl yardım gönderiyorsun? Türkiye’de döviz rezervleri eksi 45 milyar dolar şu anda, bu Cumhuriyet tarihinde bir ilk. Hani ‘pik yapacağız’ demişti ya, evet pik yaptı. Piki aşağıya doğru yaptı. Kusura bakmasın, kimsenin aklıyla kimsenin alay etmeye hakkı yok.”