Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, Düzce Üniversitesi’nin çevresindeki binaların mantar gibi türediğine dikkat çekerek, bu konuda tapulardaki şerhleri kimin kaldırdığını sorguladı. “Bu şerh kalktıktan sonra, yani bu bina veya inşaat başlıyor veya projelendirme başlıyor. Şimdi bu şerhi Nigar Demircan Çakar mı kaldırdı? Rektör Nedim Sözbir mi kaldırdı?” diyen Ünsal, işlem yapılan evrakların da kayıp olduğunu ilk kez kamuoyuna duyurarak, “İşlem yapılan evrakları kuşlar mı uçurdu?” diye sordu. Ünsal ayrıca, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne bağlı Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarında yangın tedbirlerinin yeteri kadar alınmadığına dikkat çekerek, “Orada, bir yangından dolayı bir evladımız canından olursa, bunun hesabını kim verecek” diye konuştu.

Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, konuşulmayanların konuşulduğu “Yorumlu-Yorum” programında Düzce’nin gündemini belirlemeye devam ediyor. Öncü TV ekranları ve 100.2 Radyo Öncü ortak yayını ile geniş kitlelere ulaşarak, ilgi ile takip edilen “Yorumlu-Yorum” programının son bölümünde Ünsal, Düzce Üniversitesi yerleşkesinde tapuda kaldırılan şerhlerle kimlerin rant sağladığını gündeme aldı.
“NECMİ HOŞVER AŞK İLE HİZMET ETTİ MEMLEKETİNE”
Programa, Düzce’ye ilk kez Tıp Fakültesi kazandıran ve Düzce Üniversitesi’nin kuruluşuna öncülük eden DYP eski Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’den bahsederek başlayan Ünsal, “Şimdi bugün göz bebeğimiz, dönemin Bolu milletvekili Necmi Hoşver, ismini hiç unutturmuyor görüyor musunuz? Niye? Adam hizmet etti. Aşkla hizmet etti memleketine. Kaderini değiştirmek için mücadele etti. Necmi Hoşver’in attığı temeller üzerine çıkan Düzce Üniversitesi'nin Tıp Fakültesi’nin ve üniversite etrafındaki yerleşkedeki olan birtakım, ne diyelim, nasıl izah edelim bilmiyoruz da, birtakım gönle uymayan, siyasete, ticarete, etik kurallara uymayan konulardan bahsedeceğiz. Şimdi üniversitenin bir alanı var. Üniversite alanında, yerleşkesinde, sağında, solunda tabii binalar var, yolun karşısında. Yolun iç tarafında da arsalar var. Üniversite yerleşkesi olurken, buralar birtakım yerler istimlak edilmiş ve istimlak edilmeyen yerlere de şerh koyulmuş. Yani buraya herhangi bir bina yapılmasın türünde. Fakat bugünlerde böyle mantar gibi üniversitenin bulunduğu bölgelerde binalar yükselmeye başladı” dedi.

TAPUDAKİ ŞERHİ KİM KALDIRDI?
KALKAN ŞERHLE KİMLERE RANT SAĞLANDI?
Düzce Üniversitesi yerleşkesinde tapudan kaldırılan şerhlerle kimlerin rant sağladığını soran Ünsal, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Örneğin Tıp Fakültesi’nin olduğu alan. Bir kere oraya o camiyi, camiye kimse bir şey demiyor, kutsallığı var ya. Camiyi oraya koyarak üniversitenin açılımının önüne geçildi. O caminin yeri orası değil aslında. Yani ibadet de lazım, sağlık da lazım ve ikincisi yine biraz daha ileride, bugün bir inşaat başlamış bugünlerde ve bu inşaatın olduğu yerde bir şerh varmış. Bu şerh kalktıktan sonra, yani bu bina veya inşaat başlıyor veya projelendirme başlıyor. Şimdi bu şerhi Nigar Demircan Çakar mı kaldırdı? Rektör Nedim Sözbir mi kaldırdı? Bu şerh niye kalktı? Bu şerh kalktığı zaman, birileri menfaat, rant, imkan, fırsata girdi. Acaba şerhi kaldıranlar, bunların bu halini görmedi mi? Bilmedi mi? Duymadı mı? İşin özünde şu var. Bu şerh niye kalktı? Bu üniversitenin etrafında, yerleşkenin etrafında daha kimin rantına, keyfine göre hareket edilerek, buralar konuşlanacak arkadaş. Kaldıralım mı oradan tıp fakültesini? Camiye gidemiyorsun. Mescitte namaz kılabiliyorsun, ama hastalık olduğu zaman tedavi noktasında, yoğun bakım noktasında, yatak noktasında kimin kimi aradığı belli değil. Kimin kime dertlendiği belli değil. Siyaset, bürokrasi…”

İŞLEM YAPILAN EVRAK ARŞİVİNİ KUŞLAR MI UÇURDU?
Tapudan kaldırılan şerhlerle ilgili evrakların kayıp olmasını da “İşlem yapılan evrak arşivini kuşlar mı uçurdu?” diyerek ilk kez kamu oyuna duyuran Ünsal, şu ifadelere yer verdi:
“Şurada şu yatak, o yatakta bir garip yatıyor. E bir benim hastam var, o da hasta. İşte bu alanlar daraltılırsa, birilerine menfaat ve rant için bunlar olursa, bu memlekette düzen kalmaz. Ben bir daha soruyorum; bu üniversitenin etrafındaki yerleri, bina olması noktasındaki şerhleri kim kaldırdı? Soruyorsun, soruşturuyorsun. Evrak yok. Üniversitede evrak, bilgi yok. Peki, belediye buna nasıl müsaade etti? İmar nasıl müsaade etti buna? Otoparkın dibine binayı, kocaman binayı dik. Yani böyle hakikaten içler acısı bir durum var üniversitede. Şerhler kalkıyor. Millet kalkan yani bir işlem yapıldığı zaman birisi bundan menfaat ve rant elde ediyor. Ben buradan soruyorum; bu işler nasıl oluyor? Önceki rektör mü kaldırdı bu şerhi? Şimdiki rektör mü kaldırdı ve buranın işleminin nasıl bittiğini, nasıl edildiğini, nasıl eğlendiğini, nasıl yapıldığını, bu konuyla ilgili doküman ve evrak yok, üniversitenin arşivinde veya bürokrasisinde. Burada bir iş yok mu? Netice itibariyle biz bu işin takipçisiyiz. Peki, burada üniversitenin etrafındaki yerde rant hesabı yapılırken veya birileri imkan sağlarken, bu Düzce’nin belediyesi neredeydi? İmarı buradan geçmiyor mu? Buranın olduğu alan belli değil mi? Bu işlerin peşinde olacağız. Önümüzdeki hafta bu ve buna benzer konularla ilgili konuşacağız.
![]()
YANGIN TEDBİRLERİNDE EKSİKLİK KABUL EDİLEMEZ
Düzce’de ki KYK yurtlarında yangın tedbirlerinin yetersizliğine dikkat çeken Ünsal, bunun kabul edilemez bir durum olduğunu belirtti Olası bir yangın felaketinde, yaşanacak bir can kaybının hesabını kimsenin veremeyeceğinin altını çizen Ünsal, şunları söyledi:
“Gelelim Kredi Yurtlar Kurumu meselesine. Biliyorsunuz Kartalkaya'da yangın faciasında çok insanımızı kaybettik. 100'e yakın insan bu işte can verdi. Yandı, tutuştu gitti. Şimdi Kredi Yurtlar Kurumu'nun kişilerden kiraladığı, kendi yaptığı binalar var. Ben özellikle Düzce Valisi Sayın Selçuk Aslan Beyefendi'nin ve Gençlik Spor İl Müdürü’nün bu konudaki hassasiyetinden gayet memnunum; ancak bu Kredi Yurtlar Kurumunda yangınla ilgili mevzuatlarda çok ciddi eksiklikler var olduğu iddia ediliyor ki var mı? Var. Ben de bunu biliyorum. Peki, orada bir can giderse, orada bir burun kanarsa, orada yangından dolayı bir evladımız canından olursa, hayatından olursa, bir organından olursa veya bir sakat kalırsa bunun hesabını kim verecek? Soru bu. Ben buradan şimdiden uyarıyorum. Tedbiri maliyetin hiçbir hesabı olmadan tedbiri almak lazım. İnsan canının bir bedeli yok. Yani bir hayvanı, herhangi bir emtiayı alıyorsunuz satıyorsunuz. Kurbana gidecek olan hayvan bile kiloya göre, şekline göre bir fiyatlandırılıyor, ama bu bedenin bir fiyatı yok. Bu bedenin bir fiyatı yoksa, insan canının bir fiyatı yoksa, o gurbete gelen, bize emanet edilen, o Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelip de bize gelen yavruların, kardeşlerin, öğrencilerin adını siz ne derseniz deyin, can güvenliği için tedbirler biraz daha iyi artırılmalı ve bu konuyla ilgili bu yerleri kiraya verenler vicdanları, imanları ne kadar var, ne kadar yok bilmiyorum. Burada maliyete bakmamalı. Süreler verilmiş, takip ediliyor iş; ancak bu sürelerde bir şey olursa ne olacak? Bunun süresi zamanı yarın bir yangın çıktı ne olacak? Kapıların veya oradaki yangın tedbirlerin tam alındıktan sonra takdiri Allah'a bırakmak lazım. Hazreti Ömer bir gün sokakta gezerken bir bedevinin dua ettiğini görmüş. Yanaşmış yanına ‘ne yapıyorsun?’ demiş. ‘Ben tüccarım, kervan gidiyor, devemin ayağında çıban çıktı Allah'a dua ediyorum.’ Demiş. ‘Katran sürdün mü?’ demiş Hazreti Ömer, katran yani ilaç. ‘Sürmedim’ deyince, ‘Kalk oradan katransız dua kabul olmaz, sebebi tedbiri alacaksın.’ Takdiri kaderin sahibine bırakacaksın, ama alınmamış tedbirler de bu memlekette suistimallere veya istismarlara veya rantlara kurban edilmesin.”
HABERİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN




