Düzce Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre, Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü “Mevlânâ: Mesnevî’den Pedagojik Telkinler” başlıklı panel düzenledi.

9-19

Atatürk Eğitim ve Kültür Merkezi Cumhuriyet Konferans Salonu’nda düzenlenen panele; Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Duygu Ekinci, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.

Prof. Dr. İlhan Genç

Düzce Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nden Doç. Dr. Haluk Yücel’in ud, Ramazan Doğan’ın ney dinletisiyle başlayan panelde Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç “Mevlânâ’nın Hayatını Aydınlatanlar” başlıklı sunum gerçekleştirdi.

İnsanlık aleminin çağlar boyunca savaşlarla, kavgalarla hep bunaldığını, bu günde Filistin’in bu acıyı yaşadığını hatırlatarak sözlerine başlayan Prof. Dr. İlhan Genç, Hz. Mevlana’nın da bu sıkıntılara karşı insanların dirençlerini artırmak için fikir ve düşünce ürettiğinin altını çizdi. Mevlana’nın insanın korkularını yenmek için yol gösterici hikayeler ürettiğini dile getiren Prof. Dr. Genç, ölüm korkusunun yenilmesi için de; ölümün bir yok oluş olmadığını, damlanın denize, aşıkların birbirine kavuşması gibi insanın da gerçek aşkına, yaradanına kavuşacağı bir vuslat günü olduğunu anlattığını ifade etti.

“İnsanlığa ayna tuttu”

Mevlana’nın savaşlar nedeniyle bugünkü Afganistan’ın Belh şehrinden Karaman’a sonradan Konya’ya sığındığını söyleyen Genç, 7 yaşında çıktığı bu yolculukta Mevlana’nın etrafında ne olup bittiğini; ezenin de, ezilenin de, ölenin de, öldürenin de insan olduğunu çok iyi gözlemlediğini, bunu da daha sonra verdiği eserlerde, bir insanlık düşünürü olmasında, insanlığa ayna tutmasında etkili olduğunu dile getirdi.

Mevlana’nın ilk öğrenimini devrin alimi babası Bahaeddin Veled’den, irfan bilgisini ise babasının talebesi olan Seyyid Burhaneddin’den aldığını söyleyen Prof. Dr. İlhan Genç, daha sonra devrin önemli kültür merkezlerinden sayılan Halep’e gittiğini, böylece; tefsir, hadis, fıkıh, belegat tasavvuf tahsilini tamamladığını ifade etti.

“Şems-i Tebrizi ile tanıştıktan sonra kendini buldu”

Mevlana’nın ömrünü özetlediği, “Hamdım, piştim, yandım.” basamaklarının ilk 2’sini tamamladığını, 3. basamağını ise Şems-i Tebrizi ile tanışmasından sonra tamamladığını söyleyen Genç, Şems ile tanışmadan önce devrin en ünlü alimi olarak dört medresede dersler verdiğini, bütün yüksek ruhlarda olduğu gibi, onu bu şöhretin tatmin etmediğini, ona ayna olabilecek başka bir ruhun olması gerektiğini düşündüğünü, bu eksikliğini de Şems-i Tebrizi ile giderdiğini sözlerine ekledi.

Şems-i Tebrizi ile tanıştıktan sonra kitaplardan ezberlediği malumatın bozulduğunu, kendisine güven geldiğini ve şiir yazmasının önün açıldığını ifade eden Prof. Dr. Genç, “Mevlana ve Şems arkadaşlığını okyanus yolculuğu imgesiyle tasvir etmişlerdir. Şems bir gemi kaptanı, Mevlana o geminin seçkin yolcusu… Bu gemi mi seçkin yolcuyu, yoksa yolcu mu gemiyi ve kaptanını bekliyordu?

Eğer Şems olmasaydı Mevlana muhtemelen bir müderris olarak ömrünü tamamlayıp gidecekti. Aynı şekilde Mevlana da olmasaydı Şems bir gezgin sufi olarak ömrünü tamamlayıp gidecekti. Esasen her ikisi birbirini 22 ayda anladılar, keşfettiler ve yücelttiler.” dedi.

“Mesnevi Hüsameddin Çelebi sayesinde yazıldı”

Mesnevi’yi yazdıran dostun ise Hüsameddin Çelebi olduğunun bilgisini veren Genç, Mesnevinin temelini oluşturan ilk 18 beyitini Mevlananın kendisinin yazdığını, diğerlerinin ise Hüsameddin Çelebi’nin Mevlana’ya sorduğu soruların yanıtlarından oluştuğunu söyledi. 25 bin beyitten oluşan Mesnevi’nin ise Hüsameddin Çelebi sayesinde yazıldığını ifade eden Genç, Mesnevinin ilham kaynağının; Kur’an, hadis, İslam tarihi, Türk kültürü, mitoloji, efsaneler, menkıbeler, astronomi, tıp, felsefe, İran ve Hind kaynaklı hikaye ve masallar olduğunu dile getirdi.

“Yenilikleri sanatla anlattı”

Mevlana’nın yeni şeyleri içeren düşüncelerini sanat vasıtasıyla söylediğini ifade eden Prof. Dr. İlhan Genç, sanatın dallarından en çok şiir, sema ve musikiyi kullandığını sözlerine ekledi.

Mesnevide anlatılan Ney hikayesi ile İnsan-ı kâmil”i anlattığını vurgulayan Düzce Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, bataklıktan koparılarak işlendikten sonra etkili bir sese dönüşen ney; ham olarak geldiği bu dünyada insanın da kendini geliştirerek; kıskançlıklarından, hasetten, kötülükten arınarak olgunluğa erişebileceğini anlatmak istediğini söyledi.

Panel, teşekkür belgesi verilmesi ve hatıra fotoğrafı çekimi ile son buldu.