17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 13. Yılında Düzce İnşaat Mühendisleri odası tarafından bir açıklama yapıldı. İnşaat Mühendisleri Odası Düzce Temsilcisi Ayşe Emiroğlu tarafından yapılan açıklamada, 2004 yılından sonra aradan geçen 7 yıllık süreçte çözüm önerilerine ilişkin hiçbir girişimde bulunmayan siyasi iktidarın, 2011 yılında hazırladığı “Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı” (UDSEP)’nın ise geçmiş çalışmalarda ayrıntılı olarak açıklanan tespit değerlendirme ve çözüm önerilerinin yüzeysel bir kopyası olduğu iddia edildi.

Eylem planı hedefleri karşılamıyor

Emiroğlu, “Van Depreminin hemen ardından 26 Ekim 2011 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın “…Artık şehirlerimizde kaçak yapı, gecekondu, bu binaları biz yıkacağız…” söylemiyle başlatılan çalışmaların sonucu olarak “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” 16 Mayıs 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen Yasa ise, bırakınız geçmiş dönemde yapılan bilimsel çalışmaların gereklerini dikkate almayı, henüz bir sene önce yürürlüğe giren “Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı”ndaki hedefleri bile karşılamamaktadır. Sürekli olarak mevzuat eksikliklerinden yakınan sorumluların bizatihi kendilerinin hazırlayıp yürürlüğe koydukları Yasa ve Yönetmelikler, özleri itibariyle insan hayatından çok her tür hizmetin piyasalaştırılmasını sağlamayı hedeflemektedir.” Dedi.

Kentsel dönüşüm yasası rant haline dönüşecek

Göz yumulan kaçak yapılar ve imar aflarının ülkemizdeki yapı stokunun sorunlu olduğunu gösterdiğini belirten Emiroğlu, kentsel dönüşüm yasasının afet zararlarını azaltma kapsamındaki gerekleri karşılamaktan uzak olduğunu savundu.

Emiroğlu, “ Yapılan tüm bilimsel çalışmalar, sağlıklı bir kentleşme için yerleşme ve yapılaşma süreçlerinin risk yönetimini içerecek biçimde yenilenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.Öte yandan göz yumulan kaçak yapılar veya projesine aykırı yapılar, imar afları, parçacıl planlamalar ve plan tadilatları nedeniyle ülkemizdeki yapı stokunun sorunlu olduğu bir gerçekliktir.Bu bağlamda afet zararlarını azaltma kapsamında, onarım ve güçlendirme çalışmaları ile kentsel yenileme uygulamalarının birlikte düşünülmesi, acil durum planlarının hazırlanması, toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda bilinçlendirilmesi, arama-kurtarma faaliyetlerinde eğitim ve örgütlenmenin sağlanması, kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması hatta ve hatta mühendislerin meslek içi eğitimi ve yetkinliği konularının birlikte planlanması gerekmektedir. Kentsel Dönüşüm Yasası ise tüm bu gerekleri karşılamaktan uzak olup uygulama alanlarının sınırsız tutulması nedeniyle başta metropol kentlerimiz olmak üzere tüm ülkemizi bir rant alanı haline dönüştürebilecektir.” İfadelerini kullandı.

Sorun içinden çıkılmaz noktaya geldi

Bürokrasiyi azaltma gerekçesi altında yapılan Yönetmelik değişikliği ile sorunun içinden çıkılmaz bir noktaya getirildiğini iddia eden Emiroğlu, kamunun güvenilir mimarlık ve mühendislik hizmeti almasının engellendiğini belirtti.

“Bürokrasiyi azaltma gerekçesi altında yapılan Yönetmelik değişikliği ile; projelendirme, onay ve ruhsat süreçleri parçalanarak sorun içinden çıkılmaz bir noktaya getirilmiş, Odamız tarafından verilen ve projelere imza atan, şantiye şefliği ya da fenni mesullük üstlenen kişilerin mühendis olup olmadığının yanı sıra mesleki faaliyette bulunma hakkının olup olmadığını da kontrol etmeye yarayan “belge” kaldırılmış, yerine bu kişilerin taahhütnameleri konulmuştur. Meslek Odalarının üyeleri üzerindeki denetimini dışlayan bu düzenleme esasen kamunun güvenilir mimarlık ve mühendislik hizmeti almasını engellemektedir ve değiştirilmediği müddetçe de yapıların projelendirme ve üretim süreçlerinde giderek artan telafisi güç sorunlara yol açmaya devam edecektir.” Diyen Emiroğlu, Türkiye genelinde yapı ruhsatı verme yetkisine sahip toplam 3649 belediye, il özel idaresi ve organize sanayi bölgesi bulunduğunu,mevzuat zorunlu kılmasına rağmen bu idarelerden sadece 234’ünün Odaya yapı ruhsatlarını gönderdiğini ifade etti.

Emiroğlu, “Mühendislik hizmetinin niteliğini yükseltmek yerine meslek odalarını işlevsizleştirerek sahte mühendisliğin önünü açan bu düzenlemelere imza atanlara soruyoruz; Deprem riskini mühendislik hizmeti almamış yapıları çoğaltarak mı azaltacaksınız? derken, Siyasi iktidarı tercihini bilimden ve insandan yana kullanmaya, ülkemizin deprem gerçeğine uygun ulusal bir deprem politikası belirlemeye ve daha da önemlisi bu politikaları bir an önce hayata geçirmeye çağırdıklarını belirtti.

HABER:H.İŞCAN