Üniversiteden yapılan açıklamada, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Dilek Akıncı’nın 24-30 Nisan Aşı Haftası dolayısıyla bilgilendirmelerine yer verildi.

Aşı tanımı yaparak açıklamasına başlayan Dr. Öğr. Üyesi Dilek Akıncı, “Aşı, canlılarda bazı hastalıklara karşı bağışıklık oluşturarak canlının o mikroorganizmayı tanımasını ve ona karşı koruyucu yanıt oluşturmasını, sonrasında da o hastalığa karşı korunmasını sağlayan tıbbi bir ilaçtır. Aşı gücü azaltılmış ya da öldürülmüş mikroorganizmaların kendisinden veya sadece bir bölümünden hazırlanan bir maddedir.” ifadelerini kullandı.

“Bazı hastalıklar etkin ve yüksek oranda aşılama ile yok edilmiştir”

Aşının, çevre sağlığı hizmetlerinden sonra en güvenli ve etkili koruyucu sağlık hizmeti olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Akıncı, şöyle devam etti: “Aşının tarihi çok eskilere dayanır. Hatta bazı hastalıklar etkin ve yüksek oranda aşılama ile yok edilmiştir. Bazı salgınlar aşılar sayesinde durdurulmuştur. Ülkemizde de 1930 yılından itibaren aşılar uygulanmaktadır. Örneğin 1930’da çiçek, 1937’de difteri ve boğmaca, 1952’de verem, 1963’de çocuk felci, 1968’de tetanoz ve 1970’de kızamık aşısı yapılmaya başlanmıştır.”

“Aşıların koruyucu etkisinin arttırılması için tüm toplumu aşılamak daha önemlidir”

Dünya genelinde uygulanan bağışıklama programları ile her yıl 2,5 milyon çocuk ölümünün önlendiğini anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Akıncı, “Aşıların genel özelliği koruyuculuğunun yüksek olmasıdır. Ancak şunu unutmamak gerekir, aşıların koruyucu etkisinin arttırılması için tüm toplumu aşılamak daha önemlidir. Aşıların bir özelliği de hastalık seyrinde hafifletici etki yapmasıdır. Örneğin aşı hastalık bulaşmasına engel olmasa dahi, aşılı bir insan da söz konusu olan hastalık daha hafif, aşısız insanda daha ağır hatta bazen ölümcül seyredebilir.” ifadelerine yer verdi.

Aşıların oluşturulma teknolojisine göre aşı yapılacak grupların değişebildiğini kaydeden Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, genel olarak tüm bebek ve çocuklara, 65 yaş üstü kişilere, gebelere, sağlık çalışanlarına, kronik hastalığı olanlara bazı aşıların önerildiğini bildirdi.

Ülkemizde aşı ile bağışıklama düzeyi hakkında bilgi paylaşan Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Akıncı, şunları kaydetti: “Ülkemizde çocuk yaş grubunda şu an verem, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, pnömokok ve hemophilus influenza tip B gibi menenjit ve zatürre aşıları olmak üzere toplam 13 hastalığa karşı aşı yapılmaktadır. Bunların dışında kuduz, zona, HPV, meningokok, influenza (grip), COVID-19, tifo, sarıhumma, japon ensefaliti (beyin enfeksiyon) ve kolera gibi aşılar bazı risk gruplarına önerdiğimiz diğer aşılardır.”

“Aşı karşıtlığı artarsa tehlikeli bir boyut alabilir”

Aşı reddi ve karşıtlığının risklerine değinen Akıncı, “Aşı karşıtlığı artarsa tehlikeli bir boyut alabilir, çünkü ülkemiz göç gibi bazı sebeplerden dolayı ara ara aşısı olan hastalıklara karşı açık hale geliyor. Ancak çocuklarımız aşılı olduğu için şu an sorun teşkil etmiyor. Şayet aşı yapılma oranı azalırsa geçmiş yıllardaki gibi ciddi salgınlar oluşabilir.” uyarısı yaptı.

VATANDAŞLAR TEPKİLİ ÇALIŞMA BEKLİYOR
VATANDAŞLAR TEPKİLİ ÇALIŞMA BEKLİYOR
İçeriği Görüntüle

Aşının yan etkilerinden korkup aşı olmamanın doğru bir çözüm olmadığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Akıncı, “Bu hasta olduğumuzda ilaç kullanmak zorunda olmak gibi bir durum. Hatta ondan daha etkili, henüz hasta olmadan kişiyi ve toplumu korumak burada amaç. Tabii ki diğer ilaçlar gibi aşıların da yan etkisi olabilir ama aşıda kullanılan şey çok çok düşük oranda mikroorganizma veya onun molekülleridir. Siz aşıyla bunları vücudunuza almak istemiyorsunuz, ama hasta olunca yüksek oranda mikroorganizma vücuda giriyor. Ayrıca hastalık seyrinin komplikasyonları daha fazla ve daha tehlikeli, hatta bazen ölümcül olabiliyor. Bazen de bana bir şey olmaz diyebiliyor kişiler, ama onun hastalığı bulaştırdığı yakınlarında ağır seyredebiliyor. Bu yüzden sadece kendimiz için değil, yakınlarımız ve toplum için de aşı olmalıyız.” şeklinde açıklamasını tamamladı.