Öncü Medya Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın hazırlayıp sunduğu, Öncü TV ve 100.2 Radyo Öncü ortak yayınıyla geniş kitlelere ulaşan “Kitabın Ortasından” programı yeni yayın dönemine hızlı başladı. AK Partili eski Düzce Belediye Başkanı, MHP Düzce Milletvekili Aday Adayı Mehmet Keleş’in konuk olduğu programı, gerek ekranları başından, gerek radyolarından gerekse sosyal medya ağları üzerinden binlerce kişi takip etti.

DSC_0144

Dün akşama damgasını vuran programda Keleş, neden MHP saflarında yer aldığını, AK Parti’den kopuş sebebini ve kendisi hakkında bilinmeyen birçok konuyu anlattı.

“MHP SİYASİ GÖRÜŞLERİNİ BENİMSEDİĞİM PARTİ”

Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini beğendiği ve takdir ettiği bir parti olduğunu kaydeden Keleş, “Milliyetçi Hareket Partisi benim beğendiğim, takdir ettiğim, siyasi görüşlerini de benimsediğim bir parti. Her zamanda milliyetçi, muhafazakar bir çizgi olarak, oradan geldiğimi iddia etmişimdir. Bunun başka bir izahı da şöyle, ben yaklaşık 30 yıldan beri Önce Refah Parti’si, sonra Fazilet Partisi, sonra Saadet Partisi, sonrada AK Parti’de siyaset yapıyorum. Bu siyasi geçmişten sonra ki bunun aşağı yukarı 20 yıllık bir kısmı da Tayyip Bey ile geçiyor. Tayyip Bey’e karşıda çok ciddi bir vefa borcum olduğunu düşünüyorum. Ben kendi ilçemde, yarsı akrabamdı orada seçime girdim, orada seçimi kaybettim. O gün orada kendime çok yakın gördüğüm insanlar, kışın ortasında tayinimi çıkardılar Mardin’e. Cumayeri İlçe Sivil Savunma Müdürü iken, Refah Partisi ile 1994 seçimlerini kaybettikten sonra, oradaki yerel siyasiler benim onlara daha sonra rakip olabileceğimi düşünerek beni oradan dışarıya tayin ettirdiler. Önce Mardin’e tayin ettiler, zor zahmet Edirne Uzunkapı’ya çevirdik o tayini. O esnada da bana Tayyip Bey sahip çıktı, elimden tuttu. O günden sonrada hep Tayyip beyin gölgesinde, kontrolünde bir yerlere geldim. 2 dönem bizi burada belediye başkanı yaptı, başbakanlığa çağırdı, Türkiye Belediyeler Birliği’ne götürdü. Bütün bunların sonucunda benim Tayyip Bey’e bir vefa borcum oldu, minnet borcum oldu. Dolayısıyla Tayyip Be’ye karşı siyaset üretmem çok zor. Dolayısıyla eğer AK Parti’den aday olmayı düşünmüyorsam ki düşünmüyordum, yoksa gider AK Parti’den müracaat edebilirdim. Tayyip Bey bizim istifa etmemizden sonra yaptığı açıklamada, bizzat benim ismimi de zikrederek, ‘Bu arkadaşlarla biz yolları ayırmadık. Onları paketleyip kenara koymadık. Sonuçta bir karar verdik, yine onlarla siyaset yapmaya devam edeceğiz’ gibi beyanatı olduğunu hatırlıyorsunuz. Ben AK Parti’den aday olabilirdim. Oradan müracaat edip, şimdi nasıl burada aday adayıysam oradan da aday adayı olurdum. Devam edebilir miydim, edemez miydim? Bilemem” dedi.

“AK PARTİ’DE BENİ İSTEMEYENLER VARDI… BAKTIM AYNI YERDELER”

Kendisini AK Parti içinde istemeyenlerin olduğunu, bu yüzden tercihini Cumhur İttifakı içerisinde yer alan MHP’den yana yaptığını söyleyen Keleş, “Buradan da aday olup olamayacağım aslında kesin olarak belli değil. Dolayısıyla ben AK Parti’den aday olmak istemedim; çünkü benim AK Parti’de bazı muhafızlarım vardı. Benle siyaset yapmak istemeyen, benle yol yürümek istemeyen. Baktım onlar yine ayı yerdeler. Ben ne kadar oradan aday olmayı zorlasam da onlar benimle ilgili olumsuz kanaatte bulunacaklardı muhtemelen. Ben kenara koyulduğum bir kapıya gidip tekrardan ‘beni alın’ demek istemedim, ama çok uzağa da gidemezdim. Gidebileceğim en yakın nokta Milliyetçi Hareket Partisi’ydi.  Ben şimdi çıkayım sokağa da Tayyip Erdoğan ile ilgili antipropaganda mı yapayım yani? Ne yapayım? Kaldı ki ben Millet İttifakı’nın kazanmasını düşünen birisi değilim. Ben bu tarafın insanıyım, yani Cumhur İttifakı’nın. Cumhur İttifakı’nın içerisinde iki alternatifim vardı; birisi AK Parti’ydi, birisi MHP’ydi. MHP’yi tercih ettim. Şimdi çok rahat bir şekilde, insanlara sen Cumhurbaşkanımızın seçilmesi noktasında bütün gerçekleri, doğruları anlatarak, Sayın Cumhurbaşkanımıza oy isteyebilirim gönül rahatlığıyla. Aşağıda da Millet İttifakı’nın değil de Cumhur İttifakı’nın milletvekili adayı olarak insanlardan çok rahat kendim için de oy isteyebilirim. Benim bir sloganım var; ‘Yukarıda Tayyip, aşağıda Mehmet.’ Eğer bana aday olmak nasip olursa benim sloganım bu olacak” diye konuştu.

“BEN TAYYİP ERDOĞAN OLSAYDIN, MEHMET KELEŞ’İ GÖREVDEN ALIRDIM”

“Şunu size itiraf edeyim; ben Recep Tayyip Erdoğan olsaydım, ben de Mehmet Keleş’i görevden alırdım, ya da ben de Mehmet Keleş’in istifasını isterdim” diyen Keleş, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Biz burada kendi şartlarımızı görüyoruz, kendi penceremizden bakıyoruz. Bir de yukarıdan Tayyip Bey’in penceresinden bakabilmek lazım olaya. Alında bugün düşündüğümde, o günkü konjonktürel yapının içinde Tayyip Bey beni korumuş aslında. Ben bugün Düzce’de çıkıp, siyaset yapma isteği, arzusu duyabiliyorsam ve sokakta da bir kabulüm söz konusuysa ki bu var, bu tamamen Tayyip Erdoğan’ın beni kollarının altına almasıyla alakalı. O gün siyaset yapan arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu bir şekilde benim aleyhime geçmişlerdi. Genel merkeze olumsuz raporlar yazıyorlardı, hakkımda gazetelerde, ulusal basında olmadık tezviratlar, iftiralar gerçekleştiriliyordu. O ortamda benim Düzce’de siyaset yapmam aslında AK Parti’ye zarar verdiği gibi, kendime de zarar veriyordu. Dolayısıyla aslında Tayyip Bey beni bir şekilde kenara çekmiş oldu. Bugün gelinen noktada eğer ben yeniden siyaset yapacaksam, geçmişteki hatalarımı yapmadan, bazı kavgaların içerisine girmeden, sadece kendi doğrularımdan yola çıkarak siyaset üreten ve Düzce için hayallerimi gerçekleştirmek üzere hayallerimin peşinden koşan bir siyasetçi olmaya çalışacağım, milletvekili olarak. “

“BENİM İLE İLGİLİ HER HAFTA ANKARA’YA ŞİKAYET ULAŞTIRILIYORDU”

Belediye Başkanlığı döneminde kendi partililerince önün kesildiğini savunan Keleş, şöyle devam etti:

“O gün bizim için siyasetin önü çok daralmıştı, tıkanmıştı. Her hafta benimle AK Parti Genel Merkezi’ne bir şikayet ulaştırılıyordu. Asılsız bir takım şeyler. Bir tane örnek vereyim; AVM’nin arkasında bir arazi var, yarım dönüme yakın ve sahibi İl Özel İdaresi. Orasının aslında Belediyenin olması lazım da bir şekilde İl Özel idaresine geçmiş. Nasıl geçmiş? Mezarlıkmış buralar, mezarlıklar kaldırıldığında bütün yerler belediyeye verilmiş o esnada. Oradaki bir parçada İl Özel İdaresinin tapusuna geçmiş. İl Özel İdaresi de orayı imara açık hale getirmiş ve üzerine bina yapmak istiyor. Bizde hemen karşısındaki eski Düzce Lisesi’nin olduğu alanı parka dönüştürmüşüz. Karşıdaki alanla da birleştirip, arada bir de kütüphanenin yeri orası da belediyeye ait, orayı da parka kattı. Çok büyük AVNİ Akyol Parkı, İsmet İnönü Parkı büyüklüğünde bir park ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. İl Özel İdaresi’nin imara açık alanına yeşil alan tahsisi koymuşuz Düzce Belediye Meclisi olarak. Düzce Belediye Başkanı olarak tek başına benim yaptığım bir konu değil bu. Benden sonraki dönemde İsmail Bayram Bey’in 2 tane özel şahsa sattığı, 2 parça arazi var. Bir tanesine bina yapıldı şimdi, arkasındaki boş duruyor. O arazileri parka katacaktık. Park büyümüş olacak ve Düzce bir park daha kazanmış olacaktı. Bu konuyla ilgili şikayet edildik Ankara’ya. Ankara bunu ciddiye aldı. Müfettiş falan gönderdi buraya. Sonra Ankara’ya çağırıldık. Dedim ki kendilerine ‘ben yanlış mı biliyorum ya da yanlış mı algılıyorum? Ya da sizler mi beni anlamıyorsunuz?’ Benim bildiğim bir arazi imara açılırsa rant olur. Bir arazi yeşil alana dönüştürülürse nasıl bir rant olabilir? Bu sefer dediler ki,  ‘sen oradaki 2 vatandaş parselini öbür köşeye kaydırmakla onlara kar sağlamışsın’ Bu sefer çıkardım 2 tane dilekçe madem siz öyle söylüyorsunuz, bu vatandaşlar niye eski yerimize geçmek istiyoruz diye dilekçe vermişler’ Hakikaten dilekçe verdiler adamlar, ‘biz orayı değil burayı istiyoruz. Bizi eski yerimizden kaldırma’ dediler. Buna benzer bir sürü konu daha. Hepsinin karşılıklı münazaralarının sonucunda da ben haklı çıktım. Hiçbir konuda da demediler ki ‘sen yanlış yapmışsın, haksızsın’ diyemediler. Buna rağmen şikayetlerin ardı arkası kesilmedi. Ben yaklaşık 8 buçuk yıl belediye başkanlığı yaptım. Birkaç küçük benimle alakası olmayan konu haricinde iş ve işlemlerle alakalı veya yolsuzlukla ilgili bir konuda hiçbir şekilde yargılanmadım. Bırakın müfettiş sorgusu da yemedim. Bir tek Organize Sanayi Bölgesi çevresinde bir tel çekişi vardı, benimde içinde olduğum bir komisyon birinci celsede zaten aklandı. Otogarda bir kavga oldu! Simitçi tezgahı yüzünden, yine benim imzam olmayan konu hakkında hakim karşısına çıkmak zoruna kaldık. Hakimde güldü, ne olduğuna. Bir de Mehmet Akif Bulvarı üzerinde birisi bir arsasını çok cephe şartları alamayacak şekilde parselasyon yaptırmış kendisi meclis üyesiyken orayı o şekilde satmış, sonra yerleri imar alamadığı için kendisi de mahkum hale getirilmiş. Böyle bir mesele yüzünden meclisi almış olduğu bir kararla ilgili. O meclis kararında benim imzam yok. Biz yine hakim karşısına çıktık. Onun dışında hiçbir konuda Düzce Belediye Meclisi, Düzce Belediye Başkanı ya da Düzce bürokrasilerinden hiçbirisi yargılanmadı. Bir yolsuzluk, usulsüzlük, işleyişsizlik Düzce Belediyesi’nde görülmedi.”

“MHP’NİN İÇİNDE BİR DİSİPLİN VAR, DEDİKODU YOK”

MHP’nin AK Parti’ye verdiği desteği kimsenin küçümsemesi gerektiğini belirten Keleş, “Bütün belediye başkanlarının bindiği ve kullandığı AUDİ arabasına binmişiz suç oldu mesela. Birtakım şeyler söylemişiz, yani ağzımızdan bir cümle çıkmış. O cümle öncesiyle sonrası makaslandı ortadaki cümle capsler haline getirilip sürekli internet ortamlarında yaygınlaştırıldı. İşin aslına bakarsanız Türkiye genelinde hiç hak etmediğim halde, lüzumsuz birtakım şeylerle mağdur ettiler. Bunları Tayyip Bey gördü. Bunları gören Tayyip Bey’de benimle alakalı, ‘ Mehmet artık burada siyaset yapacak durumda değilsin dedi. Sen bir kenara çekil biraz deyiverdi. Bu bir haksızlıktır aslında. Yüzyılın da haksızlığıdır. Biz buna sabrettik, itiraz etmedik, kavga gürültü çıkarmadık, aksi propaganda üretmedik, hiçbir şey yapmadık. Bugün de aynı şekilde onlara karşı veya Cumhur İttifakı’na karşı ya da Sayın Cumhurbaşkanı’mıza karşı bir başkaldırı şeklinde siyasete girmeye çalışmadık. Girmeye çalıştığımız yer Sayın Cumhurbaşkanımıza oy toplayabileceğimiz, onun davasını devam ettirebileceğimiz, onunla birlikte hareket eden ki Milliyetçi Hareket Partisi’nin AK Parti’ye vermiş olduğu desteği de hiç küçümsememek lazım. Bugün kendi yanındaki birebir kendisinden nimetlenen birçok insanın karşı cepheye geçtiği yerde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli dimdik Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında durdu, hala da durmaya devam ediyor. Ben tekrar siyaset yapmayı düşünüyor olsam, o tarafta herhangi bir düşüncem yoksa gidebileceğim en uygu yer Milliyetçi Hareket Partisi’ydi. Çok da memnunum. Çok kısa bir zamandan beri Milliyetçi Hareket Partisi ile hareket ediyor olmama rağmen bir şeyi itiraf edeyim; Milliyetçi Hareket Partisi’nin içinde bir parti disiplini var. Bir ast üst ilişkisi var, bir hiyerarşi var, dedikodu yok. Teşkilatların sözü kanun gibi. Aşağıdaki teşkilat ne diyorsa, yukarıda ki teşkilat o söze kulak veriyor. İl Başkanının, ilçe başkanının bir değeri var. Onlar kendi gelecekleriyle ilgili söz sahibiler. Milliyetçi Hareket Partisi’nin içinde ki yapılanmayı daha çok takdir ediyorum ve daha çok beğeniyorum. Biraz daha ilişkiler sıkı, samimiyet biraz daha fazla. Arkadan iş çevirme yok. Bizim AK Parti ne yazık ki işte, Düzce teşkilatını örnek vererek söyleyeyim! Neyse onu söylemeyeyim” ifadelerini kullandı.  (33.00)

“MHP’DE BİR HİYERARŞİ VAR”

Milliyetçi Hareket Partisinden nasıl milletvekili aday adayı olduğuna da açıklık getiren Keleş, 35.25: “Teklif geldi demeyelim, teklif gelmedi ben İlhami Bey’le konuştum. Buradaki partinin lideri İlhami Bey… Onu onaylamadığı, ya da ondan başlamayan hiçbir şey bana göre sükûta ermez. Yani giriş kapısının nerede olduğunu bilmeyen adam, eve bacadan girmeye çalışır. Ben İlhami Bey’e dedim ki, ‘İlhami Bey bugüne kadar beni tanıyorsunuz’ ki İlhami Bey beni iyi tanır. Özellikle ben Boğaz deyince o tarafın insanı bize çok yakındır, ben de o tarafa çok yakın olduğumu hissediyorum. Onlarla siyaset yapıp yapamayacağımı İlhami Bey’le konuşarak test ettim. İlhami Bey’de siyaset yapamayacağımız yönünde bakmayınca benim kafamda biraz daha bu netleşmiş oldu. Milliyetçi Hareket Partisi’nde siyaset yapabileceğim netleşmiş oldu. Doğru yoldan gitmeyi tercih ediyorum. Eğri yol nedir burada? Bir yerlerden torpil bulmaya çalışmak, birilerine ulaşmaya çalışmak, birilerini etkileyerek bir şeylere sahip olmak doğru yol değil bence. Milliyetçi Hareket Partisi’nin il başkanı var, ilçe başkanı var, onlarla konuşup, onların refakatinde. Bütün ilçe teşkilatlarını gezeceğim. Ocak başkanı ile konuştum. Eğer buradaki teşkilat Mehmet Keleş’i benimserse, ‘bize milletvekili olur’ derlerse, bu kanaati de yukarıya onlar taşırlarsa, yukarısı da onların kanaatini benimserse ben buradan milletvekili adayı olmak isterim. Değilse, yukarıdan Devlet Bey İlhan Bey’i arayıp ‘İlhami Bey sana da bir adam gönderiyorum o da senin milletvekili adayındır dese bu hoşuma gitmez. Aşağıdan yukarıya gidersem bunun bir kıymeti olur. Milletvekili olmak önemli değil. Milletvekili olduktan sonra bu arkadaşlarımızla bu memlekete hizmet edeceğiz. Geçmişte yanlış yaşanmış birtakım şeylerin bilgisine sahip olan Mehmet Keleş olarak ben bugün Milliyetçi Hareket Partisi ile bu konuya düzgün başlamak istiyorum” şeklinde konuştu.

“BEN DÜZCE’DE SEVİLİYORUM”

MHP’den aday olması halinde partinin Düzce’de 2 milletvekili çıkartacağı iddiasında bulunan Keleş, son olarak şunları belirtti:

 “Düzce’de Milliyetçi Hareket Partisi’nin bir kitlesi var. İnkar edilemeyecek bir kitlesi var ki bundan önce bir milletvekili çıkarmaya da muvaffak oldu. Bir önceki seçimlerde 6 belediye başkanı, geçen seçimlerde de 5 belediye başkanı çıkardı. Bu başarıya AK Parti ile beraber yürüyor olmasına rağmen Milliyetçi Hareket Partisi sahip oldu. Biraz Cumhur İttifakı alırken biraz da Cumhur İttifakı alır diye düşünülür. Hal bu ki Düzce’de paylaşımda Cumhur İttifakı kendi içerisinde MHP ile paylaşıyor. Bu kolay bir şey değil. Karşı tarafa hiçbir şey vermiyorsunuz. MHP bu konuda Düzce’de başarılı… Mehmet Keleş olarak benimde biriktirdiklerim var. Bu mübalağa anlaşılmasın lütfen, Düzce halkı da yanlış anlamasın, ben bu kadar sevildiğimi bilmiyordum. 5 seneden beri uzağım Düzce’den. Bazen gelir giderim, ama bir sokaktan yürürüm. Rastladığım herkeste bana selam verir, hala da sayın başkanı derler. Gerçekten insanlarda ciddi bir teveccüh gördüm. Bu teveccühün mutlaka sandığa yansıyacağına inanıyorum. Hiçbir şekilde oy sandığa girmeden, kimse o konuda bir şey söyleyemez ama tahminlerini söyleyebilir. Ben inanıyorum ki ben listede olursam, özellikle de birinci sırada olursam Düzce’den MHP hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar bir oy alacak. Bunu hiç kimse tahmin edemez çünkü bu sokaklarda görülüyor. Bu bir milletvekili olabilir, iki milletvekili olabilir, hiç iddialı söylediğimi düşünmediğim 3 milletvekili de olabilir. Nispi temsil sisteminde, azalan bakiye sistemi vardır. Bir milletvekili için gerekli olan oy sayısı ile ikinci milletvekilini çıkarmak için gerekli oy sayısı aynı değildir daha azları. Üçüncüsü için o kadar da değildir. MHP buna uzak bir parti değil, iyi bir aday profili, arkasından iyi bir seçim kampanyası bu işi Düzce’de bitirebilir. Düzce’de MHP birinci parti olabilir. Bunun için gerekli şartlar var, yapılması gerekenler var. Ben şöyle bir iddia ortaya koyayım ben birinci sıra milletvekili adayı olursam 2 milletvekilliğini garanti ederim, bir sonraki belediyelerinde seçimlerini garanti ederim. Çok iddialı konuşuyorum, ben iddialı bir insanım zaten. İddiası olmayan bir insan zaten bir şey başaramaz. Önce bir iddia ortaya koyacaksınız, ideal ortaya koyacaksınız ki başarılı olabilesiniz. Ben bun kehanet olarak söylemiyorum. Yılların biriktirdiği siyasi tecrübemle söylüyorum, yılların biriktirdiği Düzce tecrübemle söylüyorum, yılların biriktirdiği Düzce sokaklarındaki insanların bana olan tavırlarıyla söylüyorum. İlk girdiğim seçimde Düzce beni tanımıyordu daha. Bir sandık sonucu geldi herhalde Ağaköyü ya da Çay mahallesinden, ya da Aziziye’den bir yerdendi. Yanılmıyorsam 200 küsur oy almıştık o sandıktan, diğer partilerin hiçbirisine oy çıkmamıştı. Halk isterse yapar. Halk yeter ki kendisine hizmet edecek bir adam bulsun. Çünkü buna da aç bizim milletimiz. Bu insanları gerçekten temsil edecek bir milletvekili olmadı diyorum ben. Kusura bakmasın milletvekillerimiz. Bir milletvekilinin belli görevleri var. Önce bu mecliste başlıyor. Meclis yasama yapıyor. Yasamaya aktif katılacaksın. Oradaki yasalarda senin izin olacak. Düzce’nin de izi olacak. Sen halkın sesini yukarıya taşıyacaksın oradaki yasama faaliyetlerinde bu konuyla ilgili etkin rol alacaksın, birincisi bu. İkincisi, dışarıda önce seni seçen halkın ihtiyaçlarını karşılayacaksın. Hastası varsa hastasına koşacaksın, borcu varsa borcuna koşacaksın, bir derdi varsa, başında bir felaket varsa onun yanında olacaksın milletvekili olarak. Telefonunu kapatmayacaksın. Göz ardı etmeyeceksin. Kendi derdinmiş gibi müdahale edeceksin. Üçüncüsü, buradaki kamu idaresine olsun, sivil idarelere olsun, sektörlere olsun kaynak bulup sağlayacaksın. İl özel idaresine gelen para kaç paraysa razıyız demeyeceksin. Onu ikiye katlayacaksın, üçe katlayacaksın. Olmayan yatırımları tekrarlayacaksın. Yatırımın peşinde koşacaksın. Dördüncüsü, bu memleketin sıkıntıları var. İşsizlik var. Burada 5’nci sanayi bölgesi kuruluyor, yüzlerce fabrika geldi hala 15 bine yakın işsizimiz var. İşverenle işçiyi buluşturacak bazı formüller bulacaksın. Nitelikli eleman yetiştirilmesi için mücadele vereceksin.”

Programın tamamını aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz:

YoutTube: https://www.youtube.com/watch?v=IpBnwmiP-Cc