Tarih: 14 Kasım 1984

Yer: İstanbul İnönü Stadı

Beyaz şerit üzerine ay-yıldızlı forma ile sahaya çıkan Türk Milli Takımının dünya devi İngiltere karşısındaki tir tir titreyişi seyircinin yoğun alkışları ile örtbas edilmeye çalışılsa da sağanak yağan yağmurun etkisiyle kafalardan çıkan duman işin vahametini tüm çıplaklığı ile sergiliyordu.

İnönü’nün ipeksi çimi üzerindeki 22 çift ayağı izlemeye gelen binlerce taraftar tek yürek olmuş ve coşkudan ödün vermiyordu. Kalabalığı yara yara geçen simitçi çocuğun derdi evine ekmek götürmek olsa da dudağındaki dua milli takımdan yanaydı. Sahaya giremeyen seyirciler Beşiktaş sahilini hınca hınç doldurmuştu. Denizde de hatırı sayılır bir coşku vardı. Stadın etrafındaki binaların balkonlarından taşan ahali de cabasıydı. Mutfaktan balkona çay taşıyan evin gelini burnundan solusa da ev halkı tepeden stada bakmanın keyfini yaşıyordu. Viyana kapılarındaki yeniçeri misali stadın girişlerini zorlayan ateşli taraftarla mücadelede siyah üniformalı polisler zor anlar yaşıyordu. Heyecan maça dakikalar kala daha da artıyordu. Ekranları başındaki seyirciler maç başlamadan bitirseler de çekirdeklerini gecenin uzun olacağı belliydi. Edirne’den Kars’a kadar kiminin siyah beyaz azının da renkli televizyonları milyonları karşısına dikmişti.

           “Ya bismillah” ile sahaya ayak basan kaleci Yaşar, eldivenlerine tükürüp elini ovuşturarak kalesine geçti. Rıdvan’ın santrası ile başlayan maçta önce oyuncularımızın sonra seyircilerimizin soluğu kesildi. Kaleci Yaşar’ın degaj attığı her top sanki duvara çarpıp Yaşar’a yeniden geliyordu. Goller adeta o gün İstanbul’a yağan amansız yağmurla yarış edercesine yağmur gibi kalemize yağıyordu. Art arda yediğimiz yedi golün ardından hakeme usulca yanaşan Abulkerim kıt İngilizcesi ile hakeme maçın bitmesine ne kadar süre kaldığını sordu. Hakemden gelen “ ten” cevabı ile yüreğine ateş düşen oyuncu arkasına döndüğünde 8. Golün çoktan yendiğini gördü. Şeytan lakabı ile anılan top cambazı Rıdvan o gün sadece 9 kere topa değmişti. O da her gol sonrası santrada. Hakemin bitiş düdüğü ile İngiliz futbolculardan daha çok sevinen Türk futbolculardı. İki haneli rakamlarla ulaşmaya ramak kala facia son bulmuştu. Maçın son dakikalarında TRT Spikeri Hüseyin Başar’ın “ Maç bitti hala gol yiyorsun” sözü akıllara kazanırken o gün Kaleci Yaşar olarak sahaya giren Yaşar Duran, Kova Yaşar olarak sahadan ayrıldı. Tüm fatura Kova kaleci Yaşar’ kesilmişti.

Fransızların dünyaya mal olmuş yazarı Albert Camus’un hafızalarımdan hiç çıkmayan sözünü başlık olarak kullandık madem yine onun bir sözü ile bitirelim. “Ahlaka dair ne öğrendiysem futboldan öğrendim. Çünkü top hiç bir zaman beklediğim köşeden gelmedi.”

Şimdilerde durum tam da böyle. Hayat hep beklemediği yerden vuruyor insanı. Belki de her vuruşta iki seksen yere uzanmamın sebebi budur. Kim ne derse desin ben eskileri özledim. Keşke yine gelenden geçenden 8 yeseydik de böyle yozlaşmasaydık. Keşke gazetelerimizde “Şerefli Mağlubiyet” manşetlerini okusaydık da bu kadar ahlakımızı kaybetmeseydik.