Bu diriliş, zulüm üzere abad olmuş, yüzlerce yıl otoriteyi elinde tutmuş ve insanlığın hayatına yön vermiş ve sonunda sekülerizmin hakimiyeti ile tarih sahnesinden otorite olarak çekilmiş, evet geçmiş klanların bu dirilişi, tekrarı için kurulan hayallerin yeniden ve daha güçlü bir şekilde tarih sahnesine dönmek isteyen bu arzuları, gerçekleşebilecek mi?
Evet bunu hep beraber yaşayıp göreceğiz.
Bizim için aslolan, kurulan tuzaklar ve bu tuzaklara ait planlar karşısında uyanık olmak, gelecekle ilgili kaygılarımızı giderecek ufka ve aksiyona sahip olmaktır.
Çünkü iblis boş durmuyor ve sürekli yeni ve yeniden değişik veya tekrar eden adımlarla karşımıza çıkıyor.
Ben, sahip olduğum inancım ve ufkumla kaldığımız yerden anlatmaya ve aksiyon almaya devam edeceğim.
İstiyorum ki; aynı zamanda sizlerin de benimle birlikte, bugünlerde canlı canlı ve çok hızlı yaşanılan ritüelleri ve olayları hem izleyerek, hem de bu izlemenin yanında düşünerek, aklederek, bu ufka katılmanız ve elbette eksik olan bu ufku, gayretlerinizle beraber birlikte geliştirmek ve en sonunda aksiyona çevirmektir.
Biliyorum anlattıklarımla, izlediklerimiz arasında bağ kurmakta zorlanıyoruz, ama ne olursa olsun ciddi bir şekilde seyrettiklerimizin önüne ve arkasına bakarak, düşünmek ve akletmek için yolda kalmaya devam edelim.
Bu yürüyüşü devam ettirelim ki, olurda insanlığın geleceğine iyilik adına katkıda bulunuruz ve Rabbimiz bizlerden razı olur.
Bin altı yüzlü yıllardan, pagan yaşam biçiminden, seküler yaşam biçimine geçiş döneminden, kaldığımız yerden hayatı okumaya devam edelim ki; bugünlerde gerçekleşen ve tarihi tekerrürü olarak algılayacağımız, Pavlus’un emanetçisi Papa’nın, paganların otoriter gücü Trump ile kurmuş oldukları tuzaklarını ve bu tuzağın sembolik adımı “İznik” ziyaretini ve Pavlusun küllerinden çıkarılmak istenmesinin amacını anlayalım.
Ve bizler bunu iyi anlayalım ki, bu kurulan hayallerin, kulağından tutup yakalayarak yerlerde sürükleyelim ve hedefe ulaşmalarını engellemiş olalım.
Seküler dünya görüşü ve temsilcileri, yaratıcı adına kurulmuş olan despot dini otoriteler altında ezilen insanlığı, bulunduğu durumdan kurtarmak adına, yeryüzünün her tarafında, kırıntılara da sahip olsa tevhid kaynaklı tüm yaşam biçimlerine tekme vurmak ve yaratıcıyı onların tabiri ile tarihin derinliklerine gömmek istemişlerdir.
Tekmeyi vururlarken de hiç bir zaman nefes almamışlar, bir an tereddüt etmemişler ve vicdanlarını her zaman rafa kaldırmışlardır.
Bu süreç ve sonucunda ki başarı, sekülerler açısından olağan dışı bir hızla insanlık hayatında yer bulmuştur.
Ve İslam coğrafyasının teslim alınması ile beraber zirveye ulaşmıştır.
Gerçekten de toplumsal yapılar ve ilişkiler, Rabb adına, o kadar kahpe davranışlar içerisine girmiştir ki; insanoğlu en ufağından en büyüğüne tüm yaşamsal olaylarda görmüş oldukları bu zulümler karşısında, çok hızlı bir şekilde vicdanlarının ve fıtratlarının iç seslerinden kendilerini sıyırabildikleri kadarı ile yaratıcıdan uzaklaşmaya ve ondan kaçmaya çalışmışlardır.
Ve kaçmışlardır.
Bu kaçış ile birlikte, insanlık bu seferde yeni bir zulüm ve despotizm ile karşı karşıya kalmıştır.
Önce ki yaşanılanlar Rabb adına iken, bu sefer akıl adına bu despotizm yine yüzlerce yıl insanlık hayatında yer bulmuş ve zulme devam etmiştir.
Çünkü her iki akımın fikir babası ve uygulatıcısı iblisin ta kendisidir.
İblis, her zaman insanoğlunun iyiliğe doğru kaçış yönelişlerini saptırmakta ve insanlığın bu kaçışlardan Rabblerine saf ve ari olarak yönelmelerine engel olmak istemiştir ve çoğu zaman da bunda başarılı olmuştur.
Sonuç olarak yaratıcısız bir dünyanın, Rabb adına ortaklıkla yönetilen bir dünyadan farkı olmadığı pratik gerçekliği, insanlık önünde apaçık ortada iken ve insanlık bir çıkış yolu arar iken, seküler yaşam biçiminin insanlığa sunmuş, olduğu boşluk ve zulümden başka bir şey olmadığı gerçeği canlı bir şekilde ortada iken, iblis ve avaneleri tekrardan Rabb adına, köhneleşmiş hayallerini tekrar sahneye çıkararak pagan yaşam biçimini insanlığın önüne kurtuluş yolu olarak sunmak istemektedir.
Bunu yaparlarken de bu sefer sadece Hristiyan alemindeki teslis inancını kullanarak değil, onu merkeze alarak, kısacası abi olarak, aynı zamanda İslam aleminin putperestlerini ve Yahudi aleminin Ortodokslarını da yanlarına alarak, toplumlar üzerinde bu değişimi yapmak istemektedirler.
Ve işin garip tarafı, bunu zorla yapmak istemektedirler, ölümü göstererek, bizleri sıtmaya razı etmek istemektedirler.
Çünkü insanlık artık palavralara kulak asmıyor ve içi boş hamasetlere inanmıyor.
Tüm bu güç oluşumları ile beraber aldatmacalar ve hileler ile Pavlus tekrar tarih sahnesinde yer alarak otoritesini ilan etmek istemektedir.
Tanısızlığa hayır ortaklığa evet diyerek.
Son yıllarda yaşanan onca acının ve ıstırabın, kahpece davranışların, hiç bir şekilde vicdana sığmayan hukuksuzlukların, insanlık dışı davranışların ve çatışmaların temelinde yatan gerçek budur.
Onlar istiyorlar ki; yeryüzünün otoritesi tekrar ve yeniden paganların ve putperestlerin eline geçsin.
Onun içindir ki, Pavlus’un tekrar dirilmesi gerekiyor.
Bunu ise tarihin bizlere bırakmış olduğu kalıntıların arasından tüm yeryüzüne ilanı ile gerçekleştirmek istiyorlar.
Onu, son kez ve ölümsüz hale büründürmek istiyorlar, bunun emarelerini yaşanılan olayların detaylarında gören gözler ve işiten kulaklar için sorunsuz ve kusursuz bir şekilde görmekteyiz.
Bir sonraki ve bu konu ile ilgili son makalemde, bu emareleri somut olarak ortaya koyacak ve bizim almamız gereken duruşu tarif etmeye çalışacağım.