“Öncü Whatsapp İhbar Hattı’nı bizzat ben takip ediyorum. Bir fotoğraf bir bilgi geldi. İşin aslı şu; Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde saat 15.00’dan sonra özel muayene olmak isteyenler, öğretim görevlilerine muayene olmak isteyenler… Korkunç bir sıra var! Bu nasıl bir iş, bu nasıl bir sıkıntı diye vatandaşın bir serzenişi geldi… Biz bu işi sorduk, soruşturduk. Şöyle bir sonuç çıktı önümüze… Sayın Rektör Nedim Sözbir gelmeden önce, daha önceki dönemde öğretim görevlileri Profesör, Doçent ve bu statüde olanlar saat 09.00’dan itibaren muayeneye başlıyordu. Özel muayene, 200-300 TL neyse devletin belirlediği rakamlarda. Saat 09.00’da vezneye gidiyordunuz, parayı yatırıyordunuz özel muayeneyi oluyordunuz. Türkiye’nin her yerinde bu süreç saat 14.00’ten saat 16.00-17.00’ye kadar devam ediyor.

Tıp Fakültesi Hastanesi’nde birçok sıkıntılar vardı. Sayın Nedim Sözbir oraya rektör, Sayın Cengiz Tuncer de rektör danışmanı olduktan sonra oraya el atıldı. Saat 09.00’dan sonra başlayan muayene saat 14.00’te başlamaya başladı. Saat 15.00’ten sonra öğretim görevlilerine muayene olacak olan, talep eden vatandaşların parayı ödemesi için kasa veya vezne açılıyor. Kalabalığın özünde bu var. Görünen bu!

Görünmeyen boyutunda ne var? Görünmeyen boyutunda; ‘başaramayacaksınız, başaramayacaklar, dediğimize gelecekler’ mantığı var. O nasıl? O da şöyle, burada gerek veznede, gerek o ekipte bulunan (istisnalar kaideyi bozmaz) bir direnç var. Vatandaşı sıkıntıya sokmak ve eski düzene geri dönmek, yeni düzeni protesto etmek ve yeni düzeni kabullenmemek gibi… Veznedarından, öğretim görevlisine kadar! Hepsini kastetmiyorum ama istisnalar kaideyi bozmaz. Burada kurulacak olan vatandaş odaklı hizmet noktasındaki tasarrufları alt üst etmek isteyen hem memuru hem amiri hem de öğretim görevlisi var… Tabii bu sancılar çekilecek. Olacak mı? Olacak. Ama yoluna girecek. Hani çala çala bir hava girer demişler ya, hani başarırlar mı başaramazlar mı onu bilmiyoruz…

Üniversiteden bir haber daha verelim. Eski rektörümüz hanımefendinin eşinin de bulunduğu bir bina vardı. Genelde de yabancı öğrencilerin kaldığı, burayı da satılığa çıkarmış. sahibinden.com’da gördüm geçen gün. Tabii bazı şeylerde dengeler değişince belki de buradan farklı bir düşüncesi var. Belki kazanmıyordur, kazanamayacaktır onu bilemiyoruz. Ama buradan da bunu söylemiş olalım.

Eğitimden girmişken, benim de eşim öğretmen. Öğretmenlerin sendikalarının bir açıklamaları var. Açıklamalarda diyorlar ki; ‘Uzman öğretmenlik nasıl olurmuş, bu olmasın, bizi imtihana alamazsınız.’ diyerek iş bırakma eylemi yapanlar oldu. Dün (1 Kasım) bir sendikaya üye öğretmenle, bir saat derse girmedi, bugün (2 Kasım) de bir sendika öğlene kadar sınıflara, derslere girmiyorlar. Sizi zorla getiren mi var? Girmeyin. Hem karnımız doysun hem keyfimiz bozulmasın. Yani uzman öğretmenlik sınavını talep edenler, biz buraya girmek istiyoruz.’ diyenler bugün eylem yapıyor. Dün de eylem yaptı, hayırdır? Girmeyin. Talep de etmeyin, girmeyin. Ondan sonra eylem yapacaksanız yapın. Hem 2 bin-3 bin TL para alacağız diye uzman öğretmen sınavına girecekler hem de ‘Böyle bir uygulama olamaz.’ diye protesto edecekler. Ya protesto edin ya da girmeyin sınava 3 bin TL’den vazgeçin. Burada bir kavram kargaşası var. Anlatırken bile insan kavram kargaşasına giriyor. Hem protesto edip hem ‘Ben buna karşıyım.’ deyip hem uygulamaya talip olmak kadar anlamsız bir şey yok. Muhalefet çıkarıp, siyaset üretelim, algı oluşturalım diye bu kadar eğitim camiasını bu kadar cahilce bir adımını ben anlamakta güçlük çekiyorum.

Son günlerde Mutfak Sanatları Külliyesi Merkezi’nde, Düzce Belediye Başkanı Sayın Dr. Faruk Özlü Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in de geleneği olan akşam sofralarında misafirler ağırlıyor. Güzel bir devlet geleneği diye bakıyor kendisi. Buraya bir de eşrafı çağırmaya başladı. Düzce’nin eşrafı. Peki, bu eşraf ne? En az üç kuşaktır bir memlekette olacak. Toplumda hatırı sayılan bir asaleti olan aileler olacak. Toplumda o şehirde, kendi iş gücü ve iş alanında mutat bir yeri olacak bir yapı eşraf. Bizim anladığımız bu. Biz şimdi baktık ilk eşraf toplantısına, ikinci eşraf toplantısına, hakikaten fotoğraflara ve davetlilere bakınca aklımız tutuldu. Nasıl bir eşraf bu Sayın Özlü? Bunları neye göre belirliyorsunuz? Yani zaman zaman bazı şeyleri unutan Önder Tonyalı’ya göre mi belirliyorsunuz?

Sinan Aydın diye bir arkadaşımız var ona göre mi? Peki tamam belirleyebilirler, gayet doğal. Bu eşrafı neye göre belirliyorsunuz? Kademe kademe 22’şer kişilik gruplar tamam da… 1999’dan evvel Düzce’de olmayan adam eşraf olmuş orada. 6-7 Ekim olaylarında yağmacılıktan gözaltına alınmış adamlar zengin olmuş da bunlar da eşraf olmuş. İstisnalar kaideyi bozmaz ama ben istisnalardan bahsediyorum. Bir de eşraf olması için çok parası olması lazım herhalde adamın. Toplumda çok iyi bir sanatkâr olur, bir saat tamircisi olur, toplumda çok iyi bir yeri olan bir adam olur. O da eşraf, ama öyle bir adam göremedik orada. Daha dün Düzce’de 3 kuşak demiyim de 1 kuşakta bile kaynaşmamış insanlar eşraf olmuş. Bazen diyorlar ki sen Faruk Özlü’yü çok seviyorsun, o da seni çok seviyor herhalde. Evet, çok seviyor ben de seviyorum doğru. Sevgi ayrı bir şey ama Düzce için faydalı bir insan mı, evet. Şimdi 18 Temmuz Stadyumu’nu değiştirecek yeni stadyum yapacak. O alanda da bir takım sosyal amaçlı faaliyetler yapacak. Güzel. Düzce’yi yıkıyor ama Düzce’yi yapıyor. Akılla, imkânla, fırsatla! Şimdi böyle bir çalışma içinde olan insanın önüne koyduğunuz eşrafa bak.

Toplumda ekonomik olarak bir karşılığı olmayan coğrafi şartlardan, hayat şartlarından, imkânsızlıkların içinden imkânı bulup zengin olanlar imkân bulanlar eşraf olmuş. Bunlar eşraf olmayan çok adam var. Bu değerlendirmeye çok ciddi bir şekilde eleştiri geldi. ‘Bu konuyu gündeme taşıyın.’ dediler. Biz de taşıdık. Faruk Özlü buna biraz kızar ama kızabilir. Gayet de doğal tabii. Her şeye de sevinilmez ticarette kar ile zarar ortakmış. Ama burada şu var, Sayın Özlü şöyle iyi değerlendirmenizde Düzce’nin eşrafına ve sahiplerine bakarken biraz daha Düzce’nin eşrafından ve sahibinin halinden anlayanlardan bilgi almanızda fayda var. Yoksa 1970’li yıllarda Düzce’ye gelen Önder Tonyalı eşraf olmuş ve eşraf belirliyor. Bu mu? Veya Sinan Aydın Bey tamam, samimi insandır partilidir ama o liste yapıyor şunları bunları çağıralım. Bu mu? Hayırlı işler. Önümüzdeki hafta önemli bir açıklamamız olacak. Düzce’de insanların bilmesi gereken çok çok önemli bir açıklamamız olacak. Haftaya çarşamba saat 18.00’i bekleyin…

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN