Erdoğan Bıyık, TSO Başkanı bir pozisyonda Sakarya’da bir pozisyonda, Bolu’da, İzmit’te geziyor. Sıkıntı ne? Düzce’ye gümrük kurulması, bu çok önemli… Bakınız, yarım asırdan fazla, bir asıra yakındır, Ticaret ve Sanayi Odamız var. Yaklaşık 25-30 yıldır, bir organize sanayi bölgemiz var. Ve buralarda imalatlar yapılıyor, endüstriyel yatırımlar var. Bir gümrüğümüz yok ve o günden bugüne kadar, Ticaret Sanayi Odası Başkanları, mutlaka bir niyet kurmuşlardır, mutlaka bir çaba sarf etmişlerdir, mutlaka bir emek ortaya koymuşlardır. Ama Düzce’ye Gümrük Müdürlüğü için en hızlı, en makul, en mantıklı ve sürek avı gibi, mücadeleyi veren Ticaret Sanayi Odası Başkanı Erdoğan Bıyık ve ekibidir. Allah da buna nasip edecek inşallah, öyle görülüyor.

Düzce’ye Gümrük Müdürlüğü kurulması noktasında, siyasetinde desteği ile beraber, önümüzdeki zaman dilimi içinde, yani 2024 yılı içinde kurulacak ve Düzce’ye bunun çok katkıları olacak. Fevkaladenin fevkinde, ekonomik ve içtimai olarak, bize katkılar sağlayacak. İnşallah, bu konuda emeği geçen Sayın Erdoğan Bıyık ve sayın milletvekilleri, biraz daha duyarlı olduğunda mutlaka neticeye gidecek. Düzce Gümrük Müdürlüğü şimdiden hayırlı olsun diyorum.

Efendim, önceden bir çalışmalar vardı. Biz Hatice’ye değil, neticeye bakıyoruz. Gümrük müdürlüğü tabelasını gördük mü? Biz ona bakarız. Bir daha tekrar ediyorum; bu işte emeği geçen Erdoğan Bıyık’tan önce emek verenler vardır, ama bu mücadelenin en üst seviyede, en üst perdedeki mücadelesini Erdoğan Bıyık veriyor, inşallah da sonucunu alacak.

Şimdi ‘Düzce’ye gelsene’ çok tantanalı oldu. Bu ‘Düzce’ye gelsene’, Düzce’deki kamu ve sivil toplum kuruluşlarının ortak aklıyla, ortaya çıkan bir projeydi ve bu tartışmalıydı. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Sayın Ercan Öztürk dile getirdi. ‘Düzce’ye gelin! dedi. ‘Düzce’ye Gelsene’yi biraz daha işledi. Özellikle bir Düzceli olarak, Sayın Öztürk’e teşekkür ediyoruz. Şimdi geleceğiz de Düzce’de ne var? Bu ‘Düzce’ye gelsene’ projesinde lokantalar var, mesire alanları var, o var, bu var. Peki, ne yapar bunlar şimdi? 72 buçuk millet var diyoruz Düzce’de. Mesela Ordulular var. Ordu tarafından göç edenler, bunların sırganı (bir yerde de cübürgen derler buna bizim halk dilinde). Sırganıyla kaldırığı pişirildiği veya yapıldığı çok bilinen bir yer var mı Düzce’de? Yok.

Bu Abhazya kökenli Abhazlar var. Abhazların halucu, Çerkezlerin Çerkez tavuğu, Erzurumluların Oltu kebabı, Karadenizli Derneği var, onların mıhlaması. Şimdi, bu ‘Düzce’ye gelsene’nin altı doldurulmalı. 3 tane, 5 tane lokanta, mesire alanı var demekle olmaz. Bu tanıtılmalı, duyurulmalı, ama bunun için herkes elini taşın altına koymalı. Yıllardan beri Yörük malıyla kurban kesenler, şimdi bunun bedelini ödesinler. Neye göre? Şöyle; Düzce’nin gerek mutfak kültürü, gerek kendi kültürü, gerek Konuralp pirinci, son zamanlarda Çilimli’de yetişen siyah pirinç, Düzce bıçağı, evet Alper Tüfekçi ve diğer arkadaşlara teşekkür ediyoruz. Bunu tescillediler. Düzce’nin özelliklerini, Düzce’nin yapısının olduğu, küçük Türkiye olduğu fotoğraf; yemesiyle, içmesiyle, kültürüyle, gezmesiyle bir şekilde ortaya konulacak bir organizasyon olmalı.

‘Düzce’ye gelsene’ dedik, hadi geldik, nereye gideceğiz? Bu güzel bir tanıtım filmiyle, bir festival havasıyla, Düzce’de Düzcelilerin günü gibi. Tasarruf tedbirlerinde belediyeye, valiliğe, şuna buna yıkmanın da anlamı yok. Her türlü dernekler burada. Mesela Trabzonlular Derneği var, Anıt Park'ı senede 1-2 defa kapatıyorlar, tereyağıydı, oydu, şuydu, buydu. Buradan bir şey elde ediliyor. Herkes bir şey elde ediyor, kazanıyor. Kazansın, Allah çarşılarına Pazar versin, ama bu ‘Düzce’ye gelsene’nin altı doldurulmalı. Bu soyut bir söylemden ziyade, 3-4 adres gösteren navigasyon gibi değil de, altı dolu, mantıklı, makul ve aynı zamanda da Düzce’ye geldiği zaman övdüğü ve fark ettiği şeyler olmalı.

Mesela, Mutfak Sanatları Merkezi biraz daha aktif hale gelmeli. Çünkü coğrafyamız mükemmel bir coğrafya. Dağıyla, gölüyle, yaylasıyla, deniziyle, doğasıyla muhteşem bir coğrafyada yaşıyoruz. ‘Düzce’ye gelsene’ dediğimizde, Düzce’nin her noktasında, o küçük Türkiye’nin motiflerinin ilmek ilmek dokunduğunu gösterecek bir çalışma lazım. Orduluların sırganı, Çerkezlerin tavuğu, Abhazların halucu, yani üst üste, alt alta dediğimiz gibi, Erzurumluların kebabı. Tabii, birçok insan gelmiş bu bölgeye, dernekler var. Dernekler ne işe yarıyor? Toplumda, benim arkamda şu kadar insan var, bu kadar topluyuz. Bunların tartışıldığı bir platformda bir çalıştay düzenlenerek ‘Düzce’ye gelsene’nin altı doldurulmalı. Yoksa boş bir slogan olarak kalacak.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN