Efendim geçen hafta geçen hafta biz bir Yorumlu-yorum programında bir konudan bahsetmiştik. ‘’Faruk Özlü bunları bilmeli demiştik.’’ Şimdi Necla Erdoğan hanımefendi var; belediyenin iştirak şirketlerinde personelden sorumlu bir arkadaşımız. Bu da bize bir cevaplar göndermiş, bu konu ile ilgili önce insanların bizim burada konuşma hakkımız var, insanların da cevap verme hakkı var. Efendim diyor ki; ‘Doğru olmayan bilgileri aktarmışsınız’ demiş. Evet, bir makam aracım yok, şirket aracı olarak kullandığımız aracı, ben de kullanıyorum. ‘Şirketin genel müdür vasfı ile oradaki çaycısı da odacısı da, oradaki herhangi bir personel herkesle beraber ben de kullanıyorum’ diyor. Demek ki böyle buradan, bu anlamda çıkardık evet efendim ikincisi fazla mesai ya da ücreti ödemek şahsın veya şirketin yetkisine değil, belediye talimatıyla yapılır. Evet, şimdi burada zurnanın zırt dediği yere geldik.

Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü bir tasarruf tedbirleri dâhilinde gerek araçların yakıtı, gerek kiralanması, gerek hizmetin sunulması noktasında, bir tasarruf tedbirlerine gidiyor. Öyle duyduk. Ondan sonra da şirketin yetkililerine veya kurumun yetkililerine, bu konuda tedbirler alınmasını istiyor. Faruk Bey böyle istedi diye de burada böyle bir tasarruf uygulanmış, mobbing uygulamıyorum diyor. Necla Hanım diyor ki; mobbing konusu ise bahse değer bir konu değil, zira çalışanlarımız belediye birimlerinde çalışırlar. Amirleri ben değilim; doğru olmayan bilgileri haber diye anlatımını sizi vebale sokar. Bende böylesine sığ stratejinizi görüyorum ve size hakkımı helal etmiyorum’ diyor. Tamam, olabilir herkesin bir hakkı varsa da dünyada olmazsa da ahirette helalleşiriz. Ama burada iki tane nokta var; ‘yani ben belediyede ne yapıyorsam, hangi kararı uygulama yapıyorsam, mobbing iddiası varsa veya mesai noktasında ödenmeyen bir şey varsa Faruk Özlü’nün talimatıyla yapıyorum. Onu belediye bildiriyor’ diyor. Buradan sonuç çıkıyor, bu arada biliyorsunuz belediye çalışanları şirketteki çalışanlar ve belediye çalışanları Necla Hanım'ı da ilgilendiren bir konu bu.

Sinan İnan’ı da ilgilendiren bir konu promosyonları hani anlaşmalar yapıldı, promosyonları da bekliyorlar. Yani o konuda bir tasarruf tedbiri yoksa belediyenin göreceği bir mali kayıp yoksa o noktada da yapılan çalışmalardan sonra, biraz daha hassasiyette durulmasında fayda var. Çalışanlar promosyonları da bekliyor. Yani şu var burada; her zaman dediğimiz gibi zaman zaman belediyedeki veya birimlerdeki çalışanlar veya idare irade sahipleri, biz ortaya koyduğumuz tüm iradeler de tamamen ve tamamen efendim Faruk Bey'in tasarrufları ve öngörüleri veya emirlerini yapıyoruz. Tabii zaten riyaset makamının dersi olabilir, ama hangi emir nasıl uygulanıyor işte oraya bakmak lazım.  Ben Necla Hanım'a ‘’Faruk Bey bunları bilmesi lazım’’ diye söylediğim zaman, belediyenin içinden şirketlerden oradan, buradan çok insan geldi ve bunu belediyede Faruk Bey'e yakın bir isme söylediğimizde, ‘evet biz de duyduk Sadullah Bey, biz de bunlara vakıfız. Biraz daha çalışma yapmamız gerekiyor herhalde bu konuda.’ Yakın isimlerden birkaç tanesi de bunu söyledi, yani netice itibariyle hani ateş olmayan yerden demiş duman çıkmaz, ateş varsa duman çıkar. Demek ki burada ortaya konulan iradenin, riyaset makamının ortaya koyduğu irade farklı şekillerde, farklı sebeplerle, farklı egolarla, farklı yansımalarla hayata geçiyor ki; insanlar böyle bir şey diyor.  Evet, maalesef böyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Buradaki siyasi kanatta veya yapıda da bizim helal oylarımızı verdiğimiz irade, bize hiçbir şekilde, bizim mahalleden olmayan insanların uygulamaları ile olumsuz şekilde dönüyor diye.

AK Partililerin de veya bu Faruk Bey'e oy verenlerin de veya sevenlerin diyelim bir serzenişi var. Bunu en yakınındaki danışmanı, arkadaşı veya belediye çalışanları da gördü ve biliyor. Faruk Bey de biliyordur mutlaka, ama tabii hiç acelesi olmaz. Bilir ne zaman ne yapacağını, fakat burada kimse kraldan çok kralcılığı oynamasın, kraldan çok kralcılığı yapmasın. İşin özünde bu var çünkü. Belediyenin 1500 çalışanı var. Gelen oraya kendine ekibine göre insanlar almış, randımanlı çalışmanın olması için daha faydalı çalışmanın olması için yani kol kırılır, yen içinde kırılır denmesi için belediyenin çalışanı, amirinden, memurundan, müdüründen, başkanından ne olması lazım. Eksilmez diyor yani karganın halini biliyorsunuz, fazla anlatmamıza gerek yok.

Geçtiğimiz gün bir haber değerlendirmesi yapmıştık İYİ Parti İl Başkanı İl Başkanı Ticaret Sanayi Odası seçimleri için bir yerleri arayıp da, ‘kime oy vereceksiniz’ diye sordum diyor. Aranan kişilerde, ‘bize başka bir yere oy vermeyin’ diye telkinde bulundu diyor. Ee yüzleştirelim… Yüzleştirmeyelim mi? İnsanların beyanına göre Yunus Bey diyor ki; ‘ben aradım’ diyor, kime oy vereceksin, seni yani o insanı senede kaç defa arar, kaç defa görüşür onu bilmiyoruz. Ancak burada, arkasında kim var, arkasında Ender Çakar. Çok meraklı bu ara bu işlere Ender Çakar, çok meraklı yani kendine göre tabii. Kendi desteklediği olabilir, bir mücadele vermiş olabilir, bir yerleri destekleyebilir, ama en değerli Çakar’ın belediye meclis üyeliğiyle, Yunus Özay'ın il başkanlığı arasında ciddi bir uçurum var. Eğer telkinlerle o düşüncelerle, o sistemlerle Ender Çakar’ı dinleyip de veya onunla aldığı fikir ve görüş doğrultusunda adım atarsa, beklentiler ve İyi Parti'ye bakılan iyi gözlerde çok iyi neticeler alınmaz…

Ender’in de belki çikolata krizi tutmuştur, çok sever çikolatayı. Yani, ama bir şey yapması gerekiyorsa ona bir çikolata paketini vermesinde fayda var…

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN