Dün akşam saatlerinde AK Parti Genel merkezinden yeni il başkanı atandı. Atanan il başkanımız Sayın Hasan Şengüloğlu merkez ilçe başkanıydı biliyorsunuz. Tabiri caizse birilerine göre prensti, kral oldu, birilerine göre ateşten gömlek giydi, birilerine göre tam bu böyle dere geçerken at değiştirilir miydi sıkıntıya düştü diye yorumlarla beraber geldi. Şimdi Hasan Şengüloğlu iki şeyden kazandı Cumhurbaşkanının karşısında. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir hassasiyeti var bu toplumda mütedeyyin ve muhafazakâr insanların hassasiyetinin bir özeti gibi bu. Nedir bu? Memlekette biliyorsunuz 28 Şubat süreçlerinde ne yaptılar? İmam hatip mezunlarına istenmeyen bir öcü gibi yani çok kötü bir yere koydular. Yani bunlardan imamdan başka hiçbir şey olmasın. Eskiden İmam Hatip Mezunları Kaymakam oluyordu, Vali oluyordu. Baktılar ki bu memlekette bu oluyor bunun önüne geçmek için yok puantaj sistemi, yok şunlar, bunlar… İmam hatipleri gerçekten bu memleketin asil evlatları olanları ne yaptılar? Üvey evlat yaptılar. Ne oldu? İmam Hatiplerin önü açıldı.

Başörtüsünü mesele yaptılar, başörtüsüyle devlet memuru olundu. Kürtçe meselesini mesele yaptılar, Kürtçe serbest bırakıldı. Yasaklar kalktı, memleket yıkılmadı. İşte o İmam Hatiplerin herkesin gönlünde bir ızdırabı vardı. Hasan Şengüloğlu’nun da İmam Hatip mezunu olması münasebetiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın nazarında ne oldu? Birinci planda değerlendirildi. Şimdiden Düzce’mize hayırlı olsun. Hasan Şengüloğlu temiz, iyi niyetli, esnaf, köklü bir aileden geliyor, eşraf bir aileden geliyor ama siyasi tecrübe noktasında çok da birikimi yok. Yani onun için ateşten gömlek giydi diye söyleyenler var.

 Ben bunu akşam bir değerlendirme yaptım diğer muhalefet partisi il başkanları ile ve diğer siyasetçilerle bir davul zurna çalmadıkları bir de havai fişek patlatmadıkları kaldı. Yani onu da yapsaydık iyi diye çok sevindiler. Niye sevindiler? Çünkü genç ve siyasi tecrübesi çok olmayan bir siyasetçi geldi. Tam seçim döneminde diye bir yaklaşımı olanlar var. Bir de hani Hasan Şengüloğlu’nun bir ifadesi vardı; “siyasi büyüklerim ne derse ben ona göre hareket ederim, istişare ederim” mantığıyla beraber Düzce'de bunun böyle olabileceği noktasında bir irade ve idare koymadan bir vizyon ortaya dökmeden büyükler ne derse onu dinleyecek diye bir heyecanları var, hezeyanları var, mutlulukları var. Ben şuna inanıyorum. Hani hayrın içinde şer var, şerrin içinde hayır var.

 Ben de dün birçok AK Parti'nin düşündüğü gibi herkes AK Partili gibi düşünmek zorunda değil. Ben de değilim. 40 tane yönetim var, bunların ittifak halinde olduğu bir Ersin Gökçe var. Onun olmazsa daha uygun veya Ersin Gökçe'nin haricinde parti için olması çünkü yeniden bir yönetim oluşacak, yeniden bir ekip oluşacak. Bunun da şu avantajı var, dezavantajı var tabii ama avantajı taze kan, yeni heyecan olur diye değerlendiren de var değerlendiriliyor, değerlendiriliyor, değerlendiriliyor ama burada bir tablo var. Tabloda şu; 2018-2019, 2014'teki başarının, 2018'deki başarısızlığın, 2019'daki yerel seçimlerdeki neticelerin burada etkili olan iki tane ismi var Birisi Ayşe Keşir bir tanesi Faruk Özlü. Sayın Özlü ve Sayın Keşir 2018'den de 2019 yılından da 2014'teki, 2015'teki seçimlerden de mutlak ve mutlak bu işin içindeydi, etkileyici rolündeydi. Şimdi bu ekip 2023'teki şurada 5 ay sonra mayısın 14'ünde olacak olan seçimleri yol haritasını belirlemekle beraber bu yönetim 2024'ü de 2024 seçimlerinin altyapısını kuracak bir yönetim ve bir yapı olacak. İnşallah bunun Düzce'nin iktidar partisinin bu memlekete bir nimeti olarak olsun.

İşin doğrusunu şöyle söyleyelim. Biz Türkiye'nin muhtelif yerlerini gezen, bakan insanlar biliyor. Düzce'ye yüzde 74 oranında Cumhur ittifakı ile beraber oy veren bir il Türkiye'de birinci üçüncü beşinci olmadı yani oy oranına göre oy veren ama bu kısır çekişmeler enaniyetler senlik benlik davası dahilinde ne oldu? Düzce Ak Parti'den nimetlerinden en az faydalanan il oldu. Nasıl? Ticaret Odası, Esnaf Odası, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler diğer Düzce'nin etken olan dinamik olan değerleri Vali başkanlığında ve 20 kişilik bir heyet olarak siyasi parti il başkanları muhalif veya iktidar olan sivil toplum kuruluşları esnaf kuruluşları bu yapı bir Ankara'ya bir bakanlığa bir yere hep beraber, aynı dili konuşup, aynı duyguyu paylaşarak bir hizmet isteyemedi.

 Herkes birbirine çelme taktı bugüne kadar ama bugün inşallah bu genç dinamik, heyecanlı yani ben memleketime, milletime hizmet edeceğim diye ateşten gömlek giymek noktasında bir tespit ki bence de yerinde bir tespit. Bu noktada bu başarılırsa sen değil biz olabilirsek onun hesabı değil de bizim hesabımız olursa onun enaniyeti değil de düzenin menfaati olursa o zaman bu memlekette hizmet üretilir. Hasan Şengüloğlu ve ekibi başarılı olur. Diğer türlü topluma oturmuş bir algı var.

 Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan oy vereceğiz ama listelerde isimlere bakacağız. Evet yani bu o kadar oturmuş ki Türkiye'nin her tarafında ne kadar bilmiyorum ama Düzce'de bu oturmuş. Her zaman söylediğimiz bir şey var. Milletvekili, belediye başkanı, il genel meclisi olduktan sonra Ankara’da veya başka bir ilde bir sahil kasabasında keyif çatan değil de Düzce'nin içinde gezebilecek olanlardan aday olması bu memlekete büyük bir fayda sağlayacak. İbrahim Korkmaz Düzceli mi kardeşim dedik bir zamanlar. Trabzon'dan gelmiş Düzce'de evi yok dedik. Öyle dedik böyle dedik ama İbrahim Korkmaz bugün Düzce'nin içinde yaşıyor.

Bir Yaşar Yakış vardı. Nerede olduğu belli değil. Bir Celal Erbay var. Milletvekilliği yaptı. Şimdi dekanlık yapıyor. Nerede olduğu belli değil. Yani bu ve buna benzer çok isimler var. Kuş geçimi gibi geliyorlar gidiyorlar. 4 sene, 5 sene işte Sayın vekilim, Sayın başkanım falan ondan sonra kaybolup gidiyorlar. Niye? işte erdem ve asalet bir görev yaptıktan sonra o ilde gezebilmektir. Bir Fahri Çakır örneğine baktığımız zaman bir dönem milletvekilliği yaptı, ticaret odası başkanlığı yaptı, Gümüşova'da çay içti, Büyük Camii’nde oturdu, sonra da Allah nasip etti yeniden milletvekili oldu. Bize bu değerlerde insanları eğer Hasan Şengüloğlu başarmak istiyorsa eğer Hasan Şengüloğlu partisinin ona verilen riyasete, ona verilen iradeye taçlandırmak istiyorsa, onu yüceltmek istiyorsa işte bu benim değil Düzce'nin beklentisi, tabanın beklentisi.

 Bakın CHP'nin pırıl pırıl bir adayı var Faruk Darıyerli. Gayet başarılı bir aday. Milliyetçi Hareket Partisi'nde çok sürpriz isimlerden bahsediliyor. Hani eski rektörümüz Nigâr Demircan’dan, Ömer Küçükten, Mehmet Keleş’ten bahsediliyor. İYİ Parti zaten tabiri caizse şu anda havlu attı. İl Başkanı il başkanlığına devam ediyor, İYİ partide Yunus Özay Er’den başka çok popüler veya kitleleri sürükleyebilecek bir aday yok. Burada seçim 3 tane partinin arasında geçecek. AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi eğer burada adaylar noktasında bu millete dokunan, dokunduran olursa bu işi götürür. Parti noktasında da Hasan Şengüloğlu’nun yapması gereken hani bu benim fikrim gibi söyleniyor ama insanlardan siyasetten aldığım şey hani diyor ki büyükler Şeyh Edebali yüksekte diyor yer tutanlar alttakiler kadar ehemmiyette değildir. 3 kişiye diyor acı itibar et. Zenginken fakir düşene, itibarlıyken itibarını kaybedene, cahiller arasındaki aleme diyor.

 Bir listeler oluşturulacak Düzce'de gerçekten AK Parti'nin yönetimini önce Düzce'nin ruhunu benimsemiş, ikincisi AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı'nın yol haritalarından haberi olan adamlar olmayıp da senin adamın benim adamım, benim isteğim bu olmazsa olmaz, bu gelmezse gelmez denildiği zaman bu enaniyetler işin içine girerse 2018'den 2019'un sarı kartı, kırmızı kart olarak önünüze çıkar ve bu süreç yüzde 74 olan Cumhurbaşkanının alacak olduğu Düzce'deki oyu da etkiler Parti noktasında ve yeniden yönetim noktasında ince eleyip sık dokumanın da faydası var. Sayın Şengüloğlu siyasi büyüklerin listeyi yapar, önüne koyar ne derlerse yaparsan da o zaman da başarırsa hani bir kız istenir de iyi olunursa Allah'tan, kötü olursa senden diye bir toplumda bir şey vardır. Birine bir kız isterler huzurlu mutlu olursa Allah'tan ama huzur ve mutsuzluk olursa senden başarının da başarısızlığında mimarı sahibi sen olursun.

Şengüloğlu kimse senin oradaki başarısızlığına, oradaki başarını alırlar elinden, başarılarının herkes sahibi olur ama başarısızlığın sahibi sen olursun. Ona göre ekibini, takımını kurmanın da faydası var. Ulaştırma bakanımız geldi. Sayın Adil Karaismailoğlu Düzce'ye geldi. Düzce nakliyeciler kooperatifini ziyaret etti, bu konuda burası çok önemli bir yer haline geldi. Geçen de Kılıçdaroğlu geldiğinde Orhan Yılmaz'ı eleştirmiştik, sayın Kılıçdaroğlu oraya geldiğinde hani onu ince bir siyasete girmişti siyaset dersi vermişti. Düzceli olsun demişti aslında da ama AK Parti il yönetim kurulu üyesi olarak demişti Sayın Kılıçdaroğlu'na. Neyse bugün ulaştırmaya altyapı bakanımız geldi. İki tane gündem maddesi oldu. Bir; Yığılca yolu, iki; Akçakoca’daki ara hepsinin en önemli şey liman. Yani liman dediğiniz zaman yani Düzce'deki insanımız, Düzce'deki endüstri bu bölgedeki insanımızın çok önemli bir ihtiyacı çünkü Kilyos Limanı doğal gazın çıkması ile oranın karargâhı konumuna geldi. Şu anda Karadeniz Bölgesi'nde en uygun alan Akçakoca ile Alaplı arasında bir bölge var. Bu bölgeye de birileri bir liman yapıyor, kendine rant sağlamak için tabii kendine fayda sağlamak için ama mutlak ve mutlak bunun Ulaştırma Bakanlığı tarafından ele alınarak, bu çimento fabrikasının kendi alanında yapmaya çalıştığı ihracat noktasında limanın kişisel değil, kurumsal değil, özel olabilir tabii özel hissettirebilir ama devletin burada Ulaştırma Bakanlığı buraya el atıp bu boşluğu buradan doldurması lazım. Düzce, Bolu ve çevre illerde ki ihraç malları ithal edilecek, ihraç edilecek malların buradan gidip gelmesinde bölge ekonomisi adına çok büyük faydası var.

 Bunun takip edilmesi lazım ve burada da bir adım atıldı. Sanırım bunu Hasan Şengüloğlu bayrak gibi sallanması lazım. Hani başkan olarak şimdi Yığılca yolu ilerliyor, bir de Akçakoca ile Kocaeli arasında 5 kilometrelik bir yol var, bitmedi orası yılan hikayesine döndü. Şimdi Zonguldak'tan çıkıyorsunuz Akçakoca’ya kadar geliyorsunuz, çift yol süper ama Akçakoca’nın çıkışta Kocaeli’yle gelirken o arada oluyorsunuz bir köy yoluna girer gibi bir hal var. Zaten köy yolu ama Sakarya'dan-İstanbul'dan Kocaeli’ye gelinceye kadar da aynı şekilde çift yol. Niye bir yolu yapmazlar ki? Söz veriliyor buraya çok sözler verildi. Stad sözü verildi. Ne oldu? Hikâye. Ondan sonra sözleri verenler bizi kendi kaderimizden baş başa bırakıyorlar. Burada özellikle Akçakoca'daki limanın Akçakoca Alaplı arasındaki limanın birilerinin menfaat ve rantına değil memleketin menfaatine, toplumun menfaatine, kamunun menfaatine ticaretin, üretimin, ihracatın menfaatine konuşlanacak şekilde Sayın bakandan biz bunu talep ediyoruz. Arkadaşlarımız talep ettiğimizde takipçisi olalım biz. Talep etmekte bir şey olur mu? Olmaz ama karınca gibi tarafımızı belli ederiz ama Kocaeli Karasu arasındaki, Akçakoca arasındaki yolun da mutlak ve mutlak hayata geçmesi lazım.

Cuma günü akşamı bir gazinin yetimlerinin imarda, belediyenin imarda yaşadıklarını anlatacağız. Gazilerin yetimlerinin bir imar mevzuatında, bir imar tadilatında bir on sekiz uygulamasında nasıl heba olduğunu, o yetimlerin, o haklarının nasıl bir iş dünyası ile beraber kıyaslandığını anlatmaya çalışacağız.