Efendim, bugün aldığımız bir bilgi; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rıfat Hisarcıklıoğlu, bu üç harfli marketler var. İnsanların gıda ve DNA’larıyla oynayan diye biliniyor tabii. Bu üç harfli marketlerin Düzce’ de de otuzun üzerinde temsilcisi var. Bunların oy kullanılması için, hiçbir yerde kullanmıyorlardı. Demek pabuç pahalıya geldi, şimdi bunlar oy kullanacaklar. Tabii oy kullanabilirler mi? Kullanabilirler, sonuçta onlarda ticaret erbabı. Şimdi ben soruyorum; ticaret erbabı Düzceli, Düzce ticaretinde mücadele veren esnaf ve ticaret erbabı, iş adamları, bu üretime ülkenin ekonomisine yerel dengelere hizmet edenler... Siz şuan da global sermayenin esnafa nasıl darbe vurduğunu, benden daha iyi yaşıyorsunuz ve biliyorsunuz. Sizin şuan da ki temsilcinizin temsilcisi ve şuanda ki temsilciniz bu Ticaret ve Sanayi Odası Meclisine girdiği girdabı, üç harfli marketlerin, üç harfli yapıların, temsilcilerinin oylarını gıda sektörüne kullandırıp, onun için şuanda ki Ticaret Odasının Sayın Başkanı Tuncay Şahin için oy kullanacak ekipte, gıda grubunda oy kullanacaklar. Yani Düzce’nin yerel dinamiklerinden büyük bir güçle, tabiri caizse Düzce’nin ticaret erbabı burada satışa geldi. Hayırlı işler. İşte biz burada bunları anlatmaya çalışıyorduk.

 Şimdi basın toplantısı yapıldı. Düzce’de en çok konuşulan şu; insanlar bizi de sürekli bu konu ile ilgili Düzce’nin sağduyulu insanları çok merak ettiler ve çokta konuştular. Basın toplantısında iddialar vardı, ispat vardı, karar vardı. Soruşturma kararına itiraz edildi, fakat yargı süreci devam ediyor. Şimdi anekdot şu; “Arap radyosu gibi Gaziantep Caddesi’nden bağırırım” Bunu Sayın Tuncay Şahin dedi. Bunun anlamı nedir?  Bunun iki tane anlamı var. Bir; Ey beraber iş yaptığımız, arka planda dolaştığımız, salondan yatak odasına geçtiğimiz, mutfakta yemek yaptığımız arkadaşlar. Bunun içinde Belediye Başkanı var, devletin ileri gelenleri var, siyasetçileri var, malum kişiler var… Ben dalgaların içinde boğulmak üzereyim, ben batıyorum eğer ben batarsam, sizi de batırıyorum. Resmen Faruk Bey’i tehdit etti. Resmen Sayın Valiyi, daha önce ki Vali’yi tehdit etti. Ya da daha önce kiminle iş yaptıysa, onları tehdit etti. Ne yaptınız da bu adam bu cüreti buldu. Şimdi tehdit etti derken, bir de şu var; şimdi bu usul böyleydi, yani Antep Caddesinde ki Arap radyosundan önce, orda birkaç kişiye anlatıyordu, dönerciye falan. O zaman kaybedeceği bir şey yoktu. Şimdi kaybedeceği çok şey var. Ne var? Kültür Mahallesinde ki daireden, villaya bir geçiş yapıldı. Aile bireylerinin hepsine birden araba alındı.

Bunu deyince aklıma şöyle bir hadise geldi; şimdi askerin biri nöbet tutuyor. Nöbet tutarken yemiş, içmiş, yani çıkartması gerekiyor. Tüfeğini bırakıyor, oradan biraz uzaklaşıyor ve dışkısına oraya çıkarıyor. Bu arada da nöbetçi devriye komutanı görüyor bunu. Askerde Anadolu’dan garip, yol iz bilmeyen biri. Diyor ki; ne yapıyorsun sen; nöbet yerine dışkı mı yapılır? Asker korkuyor tabii pantolununu çekiyor hemen. Komutan diyor ki: Hemen o dışkını yaptığın gibi yiyeceksin! Asker garip tabii ne yapsın, biraz yemeye başlıyor tabi, komutan gevşiyor biraz elinde de tüfeği. Asker, kolay mı dışkıyı yemek? Hemen komutanın elinden tüfeği kapıyor ve komutanın ağzına veriyor namluyu. Diyor ki; ‘Gerisini de sen yiyeceksin. Yoksa vuracağım seni diyor.’ Bakıyor ki komutan pabuç pahalı, askerin dediğini yapıyor. Bu diyor aramızda kalsın, ben tutanak tutmayacağım, sen de kimseye söyleme. Asker tamam diyor, nöbete devam ediyor, komutanda göreve devam ediyor. Sonra asker terhis oluyor ve bir devlet kurumunda memur oluyor. Aradan yıllar geçiyor tabii. Komutan askerin görevli olduğu kuruma geliyor. Fakat komutan yaşlanmış, tanıyamıyor tabii. Komutan tam da derdini anlatamıyor tabii, yaşlılık hali Allah kimseyi yaşlılıkla imtihan etmesin. Ben sizin askerinizdim komutanım diyor. Oğlum neredensin, hangi bölüktensin, hangi kıtadansın gibi sorular soruyor. Komutan tabii tam anlayamıyor. Komutanım biraz yaklaş sen diyor ve biz seninle bir dışkıyı yedik ya diyor. Ben o askerim oradan hatırlarsın beni yorulma diyor.

Ne oldu aranızda ne yaptınız? Trablusgarp radyosu derlerdi… Arap radyosu gibi bağırırım diyor. Tehdit ediyor Düzce’yi.  O zaman bağırıyordun, anlatıyordun, konuşuyordun, ama o zaman kaybedeceğin bir şey yoktu. Şimdi kazandıkların, imkanların dahilinde kaybedeceğin çok Tuncay Bey. Bir de müptezel kelimesi vardı. İşin başından beri Düzce’de liyakatli, memlekete millete faydalı, bir insan kitlesi oluşsun, görüşü ne olursa olsun memlekete faydalı olsun diye biz buralardan konuşuyoruz. Yoksa biz işin kolayını seçerdik. Bu kadar harmanın içinde, bize de bir kase düşerdi.  Biz bunu tercih etmedik, ama buna rağmen farklı farklı yorumlar yapıldı. Müptezel diyor… Müptezel kelimesi ne demek? İtibarını kaybetmiş. İtibarlı bir adam orada Arap radyosu gibi bağırırım der mi? Müptezel kim miş? İtibarını kaybeden adammış. Arap radyosu gibi bağıran adama ne denir? Hakikaten yazık. Eğer biz burada Düzce’nin, sanayisinin, ticaretinin, esnafının, halkının sesi soluğu, düşüncesi, konuşamayan sesi ortaya sunulan bir sebebi olmaya çalıştık ve oluyoruz da ondan eminiz. Ama burada insanlara nifakla, gıybetle, iftirayla, sabah konuştuğunu, akşam rahatsız olacak bir yapı ile Allah muhafaza…

Ben tek bir şey söylüyorum. Günlerdir buradan Ticaret ve Sanayi Odası noktasına, Düzce esnafımıza, Düzce tacirimize, Düzce halkımıza bir şeyler anlatmaya çalıştık ve bir basın toplantısı düzenlendi. Ben bu basın toplantısında, bir Düzceli olarak o ifadeleri o agresifliği, o alçaklığı, o hafifliği, o basitliği sindiremedim.  Sayın Tuncay Şahin, Sayın Başkan dedi ki; ‘bu Türkiye’ye rezil ediyor bizi’ dedi. Düzce’yi, Ticaret Odası seçimlerini Türkiye konuşuyor. Yapanın günahı yok, sorumluluğu yok, yaptıranın günahı yok, sorumluluğu yok, burada böyle bir yanlışlık yapılmış diyen sorumlu öyle mi? Böyle bir şey olabilir mi? Şuna bir cevap verilsin…

Burada bu cevabı almayanlar oy iradesini ortaya koymasınlar. 6 buçuk milyon dedik ben 14 dedim, ama 16 milyon 900 bin TL’ye bitmiş Organize Sanayi Bölgesinde dükkanlar. Buna 6 buçuk milyon TL Organize Sanayi Bölgesine Metin Çolak iş adamı kimliği ile teklif vermişler. Aylin Keleş Hanım da OSB teklif toplamış. Buna neden cevap vermiyorsunuz? Aynı 6 buçuk milyon yapılan teklife, ondan sonra 8 milyon önce ondan sonra arttırma çıkarma toparlama ve çıkmış.

Mevlana Teknik Meslek Lisesi’nde, Ticaret Odası ve TOBB işbirliği ile beraber iki tane iş yapılmış. 7 milyon civarında bir para ödenmiş buraya. Şimdi bize dürüstlük anlatıyorlar ya oraya da geleceğim. 7 milyon ‘kim almış bu ihaleyi? Kime ödenmiş bu para?’ Damat Ferit’e ödenmiş. Ben detayına daha fazla girmiyorum. Bir inşaat firması. Ama nasıl ödenmiş; o onu almış -  satmış, fatura zincirleme, ama para Damat Feritlere gitmiş ve ortağı da Organize Sanayi Bölgesinde müdür. Herkesi birbirine ticari bağlarla bağlarsanız böyle liyakatsiz, böyle iftiranın, nifakın, ağzından çıkanı kulağı duymayan bir yapının Düzce’yi temsil etmesi, Düzce’de böyle yayınlar yaparak, Düzce’nin böyle anılması, bilinmesi Düzce’ye zarar vermiyor, bu yanlış dediği Sadullah Ünsal’ın dediği zarar veriyor öyle mi?

Erbakan Hoca ruhu şad olsun. Mübarek cuma günü bizden rahmet istedi. Erbakan Hoca’nın bir lafı vardı; “Hadi oradan!” derdi. Senin her tarafın başkan olsa ne yazar! O ekranlarda biz hislenebiliriz, kızabiliriz, ama başkansan büyüksen hoş göreceksin. Ağzın burnun köpürmeyecek. Milleti tehdit etmeyeceksin. Otururmuş radyo yayını yaparmış, mikrofonunu ben verdim eline hayırlı olsun. Mikrofonunu ben temin edeceğim. Bizim için de bildiğini söyle. Elinden gelenide ardına koyma, ayrı bir şey. Ama hadise şundan ibaret; hani dedi ya ‘bu memleketi yönetmeye çalışan 15 tane adam var’ diye. Son olarak şunu söylüyorum; Önder Tonyalı şu ekranlardan, bu imkanlardan Düzce’ de imkan bulmuş bir adam. Önder Tonyalı bir tane adamı arıyor; ‘Sayın Tuncay Şahin her tarafı başkan olsa ne yazar’ dediğimiz adamın grubundan birini arıyor. Diyor ki; Faruk Özlü Bey’in selamı var, Faruk Özlü Bey’in desteği var. Sen bu gruptaymışsın, Tuncay Şahin’in durumu tehlikeli bundan oy alalım. Adamı 10 senede, bir veya 5 senede bir aradı, hiç sevdiği bir adam da değil.  Ben bunu Sayın Faruk Özlü’ye sordum. ‘Ben Önder Bey ile bir bilgiyi hiç görüşmedim’ dedi. Başta Önder Tonyalı olmak üzere, öyle bir isimler var ki, malum şahıslar Sayın Faruk Özlü’nün Düzce’de ki çalışmasını, projesini, Düzce’yi taşıdığı yarınların önünde bir engel. Sayın Faruk Özlü’nün etrafında ki fazla dinlediği insanlar var, hiç dinlenmeyecek insanlar var ve bunlar böyle yıllardır Düzce’yi yönetmeye çalışıyorlar. Hepsinden önemlisi Faruk Özlü’ye engel oluyorlar.

Dipnot’a gelelim. Mevlana Teknik ve Meslek Lisesinin müdürü vardı. Devlet bunda sıkıntı görmesin, eğitim camiası sıkıntı görmesin diye belki sehven haber yapılmıştır diye haber yapmadık. Müdür WC diye yazdı ya Hanımefendi. Okulun müdürü Suzan Ardınç Hanım var. Bu okulda TOBB ile Milli Eğitim organize olmuş meslek edindirme ve daha nitelikli insan yetiştirme noktasında eğitim veren bir kurumdur. Bunu buraya atattıran ve atattırılmasını isteyen o kurumun başında ki Bülent Sivrikaya ve Tuncay Şahin… Hani senden ne olur atadığın adamdan ne olur. Çok büyük bir makam değildir, Milli Eğitim fakat kutsal bir kurumdur. Okula müdür olmuşsun, özel çalışmalarla beraber oraya Müdür WC yazdırmışsın, neyin ne kadar farklıysa, burada bu kadar konuşabiliyoruz. Ve bunu buraya atayanda bizi Türkiye’ye rezil rüsva eden, Dünya basınında çıkmamıza sebep olan bir tane Müdür olduğu yeri taşıdığı yeri, asaletini anlayamayacak kadar atattırılmasını koymuşsun rezil etmişsin.

Bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız geldi Düzce’ye. Güzel açıklamalar yaptı. Akçakoca’da petrol müjdesi verdi ve Düzce’ de yapılan yatırımlardan bahsetti. Düzce’nin doğalgaz kullanımı açısından ender illerden biri olduğunu söyledi. Soru almadı. Soru almayınca ben hasbelkader, memleketin milletin ne kadar birileri tarafından hani dervişin fikri neyse zikri oymuş. Birileri tarafından zarar verdiğim düşünülmüş olsa da burada bir zarar daha vereyim dedim. Sayın Bakanım bir konumuz var dedim. Buyurun dedi. Demedi aslında ama biz girdik konuya. Düzce hava kirliliği konusunda Türkiye’de en yüksek olduğu il. Dünyada sıralamada öndeyiz. Bu coğrafya, bu vadi deniz rüzgarlarını kesiyor havamız temizlenmiyor. Odun, kömür yakılıyor bunu sıkıntısını en çok kışın çekiyoruz. Birinci derecede ki en hızlı çözüm ise doğalgaz. Ama doğalgaz belediyelerin mücavir alanında oluyor. Köylerde olmuyor Özel İdarenin bulunduğu alanında. Dedim ki; Sayın Bakan İSKİ için Düzce için özel bir kanun çıktı. Biz burada ölmek istemiyoruz. Biz Düzce’de yaşamak istiyoruz. Bir kanun çıkamaz mı? Bir genelge yayınlanamaz mı? Sayın Kılıçdaroğlu’nun Düzce’de insanlar ölüyor diye siyasete malzeme oldu. Düzce’ye özel bu coğrafyaya özel bir genelge bir kanun, köy yerinde de yerleşim yerlerinde de kömür yanmasın, doğalgaz yansın hava temiz olsun diye bir çare olamaz mı diye sordum. Birinci çare belediyenin mücavir alanlarının girmesi olduğunu, ikinci çare bakarız ancak bunu yeri milletvekilleri ve meclis dedi. Ey, Düzce Milletvekilleri Düzce’de yaşıyorsanız, Düzce’de büyüyorsanız, Düzce’de ölecekseniz, be bunlara söylüyorum onun haricinde totodan çıkan çok milletvekili var. Geliyor, çocuğu çoluğu, eşi dostu yaşamıyor Düzce’de 4 yıl milletvekilliği yapıyor. Sonra çekip gidiyor. Düzce’nin sokağında benim babam milletvekili, ben milletvekilinin oğluyum deyip, edebiyle, adabıyla, saygısıyla çoluğunun çocuğunun dolaşabildiği milletvekilinden bahsediyorum. Böyle milletvekilleri adayları olamadıktan sonra ben de dahil kimse oy vermeyecek zaten. Şimdi Sayın Milletvekillerimize diyorum; biz ölmek istemiyoruz. Sayın Bakan Meclisi adres gösterdi. Zor bir şey değil, kendi grubunuzda veya şahsi olarak kanun teklifi yapabiliyorsunuz. Ekim ayında da torba kanunu çıkacak. Torbanın içine bir poşette bu Düzce’nin içinde ki hava kirliliğine acil önlem noktasında, bu bir tek İstanbul’da yok İzmir’ de yok buna Düzce’nin coğrafyası müsaade etmiyor. Bunu da yaparsanız bu memlekete büyük faydanız olur. Burada yaşıyorsanız saygınlığınız olur. Hasbelkader konar geçer olarak dursanız da, gelip geçerken burada bu anayasa da benimde parmağım oldu, emeğim oldu diye iftihar edebileceğiniz bir şey olur.

İnşallah pazar günü yapılacak olan seçimler Düzce’nin siyasetine, ticaretine, iktisadına, geleceğine yön verecek. Liyakatli, nitelikli adam gibi adam olanlar, makamından güç alanlar değil, makama güç veren adamlar, oranın derdiyle dertlenen insanlar, yarınlarını düşünen evlatlarını düşünen ve bu memlekette öldüğü zaman nasıl bilirdiniz sorusuna herkesin sessiz bir şekilde Allah bilir demeyip iyi biliriz diyebileceğimiz bir yapı çıksın diye temenni ediyoruz.

Sizi müptezel kelimesi ile Arap radyosu gibi bağırırım söylemleri ile baş başa bırakıyorum. Takdir sizin.

Programın tamamını aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz:

YouTube: https://www.youtube.com/watch?v=AKTX7bJ3nH0