Bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı. 1890'lı yıllarda yani 19. Yüzyılda, Avustralyalı işçilerin mücadelesi ve Amerika Birleşik Devletleri'nin de olaya dahil olmasıyla beraber 1 Mayıs Uluslararası Birlik Mücadele Günü, bizde de 1911 yılında Osmanlı coğrafyasında Yahudiler’in ve Sabetayistler’in en çok yaşadığı Selanik'te tarımsal üretim yapan işçilerin de hareketiyle bayram oluyor. 1 Mayıs İşçi Bayramı işçinin hakkı, işçinin hukuku, çalışmanın ahlakı demek.

2 bin yıllık Türk tarihinde, yani İslâm öncesindeki Türk devletlerinde de ‘Hatun’ kelimesi kullanılmıştır, bu kelime Türkçe bir kelimedir. Netice itibariyle aileye çok önem veren bir milletiz. Bu İslamiyet’ten önce de öyle İslamiyet'ten sonra da. Biz kadına ve aileye fevkaladenin fevkinde dünya tarihinde olmayacak bir değer vermişiz. Memleketimizin ismi bile Anadolu, anneyle başlıyor. Yıllardır uyutmuş, büyütmüşler, kandırmışlar. İslamiyet’i kabul ettikten sonra Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifi var; ‘İşçinin hakkını alın teri kurumadan ödeyin.’ diyor. İşçi de alnının terini dökecek ama alın teri kurumadan derken bir anlam var. “Çalışan adamın hakkını verin, çalışmayan adamın da çalışmadığı kadar hakkını verin.” Bunlar zaman içinde devşir, devşir kanun, nizama gelmiş ama sigortasız işçi çalıştırmak ya da az parayla işçi çalıştırmak günümüzde karşılaşılan sorunlardan… İşçi de çalışan da nasıl kaytarırız, nasıl imkanları kullanırız derdinde. Özünde aile var. Anne, baba ve çocuk değil bizim neslimiz, bizi dünyaya getiren nesil 1930'lu yıllarda doğmuş. Osmanlı kültürünün Türk anneannesinin son temsilcilerinden aldığı eğitimle, düsturla, gelenek-görenekle biz de sonuyuz. Yayınlanan mükemmel diziler var, tarihe yönelik. Eskiden özel kanallarda Kanuni Sultan Süleyman'ı iki kadının budalası haline getiren dizilerden, senaryosunu ateistin, imansızın yazdığı dizilerden bahsetmiyorum. TRT'nin güzel dizileri var, bu dizilerde gerçekten Türk aile yapısına çok ince dokunuşlar var. Asaletin devamı olmadığı için işçilik de, emek de, saygı da, sevgi de toplumda kalmadı. Bir evlat evlendiği zaman ‘Kaynanasız koca, dumansız baca olmaz.’ dediler. Dünyaya gelen çocuk birkaç ay annesinin yanında ondan sonra kreşlerde. Ailenin ve atanın asaletini öğrenmedi. ‘Gelin evlendiğinde hemen ayrı ev tutarız.’ diyorlar. Peki bunun artıları ne? Hiçbir artısı yok. Ekonomik olarak artısı yok, içtimai olarak artısı yok, ailevi olarak artısı yok. Peki özgürlük ve hürriyet senin nesline ne katıyor? İnsanların dünyaya geliş sebebi var. Dünyaya gelen her evlat, her nesil memleketine, milletine, devletine, ümmetine bilinçli bir şekilde yetişmesi lazım. Babaanne, dede yoksa bunlar bu asaleti nereden öğrenecekler? Kreşlerde asgari ücretle çalıştırılan anne olmamış bir öğretmenden mi öğrenecekler? Türk aile yapısı 2000 yılından beri geldiği noktada gerçekten felç olmuş. Bu yapının düzelmesi için buraya çok emek lazım. Gerçek emek gerçek asalet ailede başlıyor.

1 Mayıs’larda kutluyoruz İşçi Bayramı’nı. ‘Taksim'e gideceğiz mi, gitmeyeceğiz mi?’ tartışması oluyor. Taksim'e gitsek ne olur, gitmesek ne olur? Taksim'e gidildi de ne oldu? Taksim'e giden sosyalistlere, sosyal demokratlara ülkücülerin, silah sıktığı kaç kişinin öldüğü dönemde onları oraya gönderen de silah sıktıran da bu insanları birbirine düşürmek adına yapılmış bir senaryo değil miydi? Başka bir meydanda kutlansa bayram olmuyor mu? Dünyada İngilizler’in çok şeytani planları vardır. Türkiye ile Yunanistan arasına 12 adayı ve Kıbrıs'ı koyup, her zaman müdahale etmek, orada üs yapmak, işgal etmek ve hükmetmek için bir senaryo çizen İngiliz, Pakistan'la Hindistan'ın arasına Keşmir’i koymuş. Türkiye'nin üzerinde de var. 60 ihtilalinde var, 80 ihtilalinde var, 70 muhtırasında var, 28 Şubat'ında var. İşçi, asker, öğrenciler üzerinden müdahale etmek ama dayağı yiyen de dayağı atan da bu memleketin evladı. Bunları teşvik eden maalesef yukarıda bir el. Emekçi 365 gün anılmalı, bilinmeli, sayılmalı. Büyüklerimizden aldığımızı küçüklerimize getirmiyoruz. İnsanın dünyada ibadet etme özgürlüğü olduğu gibi günah işleme özgürlüğü de var. ‘Allah La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah.’ diyen her kulunu cennete koyacağını vaat ediyor. Günahlarına bakıyor, sevaplarına bakıyor. Hangisi fazlaysa ona göre değerlendiriyor. Bir sevabıyla cennetine göndermiyor, bir günah ile cehenneme de göndermiyor. Allah'ın müdahale etmediği tek bir şey var, o da kul hakkı. Kul hakkının idrakini biz anlatabilsek işçi de hakkını verir, işveren de hakkını verir. İnşallah en kısa zamanda Allah bu milletin yüceliğine, İslam tarihine, insanlığa yapmış olduğu hizmetlerden dolayı aile noktasında asaleti bize yaşatacak.

Bugünlerde AK Parti'de il başkanı kim olacak diye gündem oluştu. İl başkanı olması gerekiyor mu? Var zaten bir il başkanı var. Hasan Şengüloğlu zaten il başkanı. Ama bir değişimden bahsediliyor. Çok değişik isimler geliyor. Hikmet Keskin'den, Fevai Aslan'dan bahsediliyor. Muhsin Yavuz'un ismi geçiyor. Eski SKM Başkanı Sinan Aydın konuşuluyor. En çetrefilli günlerden geçen isim Hikmet Keskin. Kaç tane seçime girdi, mücadele verdi? Fevai Aslan yıllarını verdi, Düzce'deki bütün dokuyu, kokuyu, adresi, sarayı bilir. Hasan Şengüloğlu genç ama geldiğimiz noktada bir şey de denmiyor. Denildiği zaman farklı farklı tavırlar alıyor. Muhtarlar Derneği Başkanı kim olacak diye Hasan Şengüloğlu dertlenmiş. Belediye başkan yardımcısı kim olacak diye dertlenmiş. İl başkanının bir ağırlığı olmalı. Kendine göre herkesin vizyonu var. Şu seçimlere baktığınız zaman belirleyici olanlar hesap verir. Hasan Şengüloğlu’nun il başkanı olmasının ne karşındayım, ne yanındayım. Düzce'deki tablo AK Parti Genel Merkezi’ni ilgilendiriyorsa Düzce’nin geldiği noktayla ilgilenenler ilgilensin.

Akçakoca’da belediye meclisinde AK Parti'nin kontenjanı girdi, orada çok ince bir siyaset yapıldı. Belediye başkanlığı seçiminde Fikret Albayrak’ı tercih ederken meclisinde AK Parti'ye verdiler. Aynı İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi Ekrem İmamoğlu'nun 2019'da düştüğü pozisyon gibi. Fikret Albayrak CHP'li Belediye Başkanı diye bütün imarda, bütün komisyonlarda, baskılarla beraber ‘Belediyede çoğunluk bizde’ diye İmamoğlu’na yapılan Fikret Albayrak’a yapılmaya başlandı. İmamoğlu'na yapıldı bu, ne oldu? İl başkanı kim olursa olsun AK Parti'nin oyları düşmüş. Vatandaş cumhurbaşkanına kıyamadığı için sandığa oy kullanmaya gelmemiş. AK Parti'deki yöneticilerdeki en büyük sıkıntı bu. Kasap et, koyun can derdinde. Vatandaş alım gücünde, bunlar arsa nerede, parsel nerede? İcradaki malları bile alıyorlar. Peki bu genel anlamda topluma yansıdığı zaman ne oluyor? İnsanlar tepki veriyor. Düğün evinde oynakçılar olur bir de cenaze evinin ağlakçıları olur. Sen cenazede ağlakçı tutacak, düğün evinde oynakçı tutacak halde dünyalığını edinip gideceksen senin bileceğin iş. Ama cenazeye gelenler yüreğiyle üzülsün, ağlasın, düğüne gelenler sevinciyle hoplasın, coşsun.

Eskiden cenazelere gidildiği zaman Kur'an okunurdu. Cenazenin muhteviyatına ve ölüm dersinin dershanesi gibi olurdu. Şimdi cenazelerde hiç Kur'an okuma veya cenaze havası yok. Herkes bir ‘Başın sağolsun, Allah sabırlık versin.’ dedikten sonra geçiyor orada ya ticareti konuşuyor ya siyaseti konuşuyor ya dedikoduyu konuşuyor. Ne hale geldik? Mayıs ayında şekillenmeler olur. Hayatın okulu yok, yaşayarak öğreniyoruz. Bu arkadaşların da yaşayacağı çok şeyler var. İnşallah Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Düzce'deki vekili noktasındaki isim; hareketiyle, ticaretiyle, siyasetiyle, davranışıyla, cenazesinde ağlanacak, düğününde de coşturucu tutulmayacak bir insan olur.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;