Heyecanı aylardır devam eden, tarihi bakımdan Cumhuriyeti ikinci yüzyılına bağlayan genel seçimlerin ilk turu, sosyal hayatımızda geri dönüşü olmayacak kırgınlıklara, hayal kırıklıklarına ve bir takım aydınlanmalara neden oldu.

Seçim öncesinde “Hak, Hukuk, Adalet, Sevgi” gibi büyüleyici kelimelerle büyük vaatler sunan muhalefetin 14 Mayıs’ta kesin bir galibiyetle iktidarı ele alacağına onan sarsılmaz inancının ifşa oluşunu seyrettik. Ertesi günü bile beklemeden hem de, o gece!

15 Mayıs sabahında fark ettik ki, ülkenin kaderini değiştireceğine nüfusun yüzde 45’ini inandıran muhalefet, seçimin 2. Tura kalma olasılığını bile göz önünde bulundurmamış ve bu ihtimale yönelik bir iletişim dili planlamamıştı.

İlk hedef Anadolu Ajansı oldu, ağır hakaretlerle görevi haber vermek olan bir kurumu itibarsızlaştırmak…

Bir ajansın görevi haber vermektir ve bu seçimin resmi muhatabı YSK’dır. Yüksek Seçim Kurulu’nu ilgilendiren sözde olumsuzluklar, gerçeği yansıtmadığı için hedef Anadolu Ajansı’ydı ve yine o büyüleyici cümleler; “biz kazanıyoruz ve yarın ilk işimiz Anadolu Ajansı’nı düzeltmek…

Geçelim…

Heyecanı aylardır sürüyor dedik ama propagandası yıllardır süren bir sonucun geldiği noktaydı hayal kırıklıkları ve aydınlanmaları yaşamamıza sebep olan.

2019 Yerel Seçimlerinde İmamoğlu seçildiğinde kurduğu bir cümle vardı: “145 yıldır bu mücadeleyi veriyoruz.” Bu ifade, hafife alınacak bir ifade değil, göz ardı edilemez, yok sayılamaz.

Karşı karşıya olduğumuz zihniyetin, güce biraz yakınlaştığında kendini ifşa edişinin en net halidir bu. 2019 yılından 145 yıl geriye gittiğinizde karşılaştığınız tarih Sultan 2. Abdülhamid’in tahta çıktığı tarihin ta kendisi…

Yani özetle, yıllardır süren bu propagandanın alt metninde şu var; “Ülke battı, satıldı… Yurt dışına gidenler kendini kurtardı. Kalanlar bu çileyi çekmek zorunda kalacak” falan…

Başkalarının fikirlerini kendi fikrimiz gibi savunursak, tam anlamıyla bize uymayacağı için bocalar ve sahip olduğumuz imkânların nankörü oluveririz.

Yani diyeceğim o ki; “Ne olacak bu seçimler?” sorusunun cevabı 14 Mayıs’ta alındı…

15 Mayıs’ta depremzede kardeşlerimize takınan kırıcı tavırlar, insanlık dışı davranışlara girmiyorum bile!

Yaklaşan 2. Tur için gördüğüm tabloyu da şöyle ifade edeyim; İlk turda arkasına aldığı rüzgarı büyük ölçüde kaybeden Kılıçdaroğlu ve muhalefet, ikinci tur için “milliyetçilik” kartını devreye sokup bir haftalığına milliyetçi olmayı deneyecek.

İzleyelim…

Son olarak, dostlarıma tavsiye;

Size dayatılan tavsiyelere, korkaklık, cesaret gibi karakteristik özelliklere indirgenmiş kahramanlık hikâyelerine inanmayın! Güce yaklaştıkça çirkinleşen, verdiği kötü kararların ceremesini çekmeyecek imtiyazlılara aldanmayın…