İnsan kendini vezir de eder, rezil de…

Konuşma, hitap, söylemler aslında kişiliğimizi yansıtır…

Kimileri kızgın olsa da nazik, naif, tutarlı ve kırıcı olmayan sözler sarf ederken, kimileri ise yakıcı, yıkıcı sözleri ile adeta ruhunu dışa vurur…

Ancak oturduğunuz koltuklar yönetici, siyasetçi, idareci ya da bürokrat koltukları ise işte o zaman kişiliğiniz ne olursa olsun vatandaşa ne kadar kızarsanız kızın bunu kelimelere istediğiniz gibi dökemezsiniz…

Bürokrat da halkın oyuyla seçilen yerel yönetici de milletvekili de vatandaşa hizmet için görevdedir.

70’li yılların sonu 80’li yılların başında doğan orta yaş grubu bizler, Turgut Özal’ın, Demirel’in, Erdal İnönü’nün, Ecevit’in, Çiller'in, Mesut Yılmaz'ın ‘saygı’ dozunu aşmayan söylemlerini dinleyerek büyüdük. Atışmalar sırasındaki ‘Muzip’ cümleler güldürürdü, kimse kolay kolay öfke dilini benimsemezdi.

Her şey gibi Türkiye ‘ılımlı siyaset dili’ni de unutur oldu.

Televizyonlarda, sosyal medyada çocuk çocuğumuzun duymasını dahi istemediğimiz sataşmaların sonu gelmiyor.

Ancak sorun sadece bu da değil… Eskiden vatandaşın eleştirdiği yönetici kendini düzeltmeye çabalar ya da bir şekilde gönül almaya uğraşırdı.

Günümüzde ise oturdukları makamların ağırlığını kaldıramayanlar vatandaşa tepeden bakmaya, makamından kovmaya, kavga etmeye, bağırmaya çekinmiyor.

Nereden nereye geldiğini unutanlar, düne kadar halkın ayağına gidip adeta oy dilenenler sandıktan zaferle çıkınca kendilerinde her şeyi yapma, söyleme hakkı görür oldu.

Söyleyin bana Düzce’de kaç siyasetçi, belediye başkanı ya da il başkanı seçim süreci dışında ‘gerçekten’ halkla iç içe…

Vatandaşın anlattıklarına, beklentilerine, isteklerine ne kadar kulak veriliyor?

Ya da şöyle sorayım; çekinmeden, korkmadan, gönül rahatlığıyla kimin kapısı çalınabiliyor?

Geldiğimiz noktaya bakın; ne acı değil mi?

‘Memlekete hizmet için elimi taşın altına sokmaya hazırım.’ naraları atanlar, eğer git gide vatandaştan uzaklaşıyorsa, talebini duymuyorsa, sıkıntısını görmüyorsa en uçuk projesini hayata geçirse, Düzce’ye en güzel hizmeti Ankara’dan kopartıp getirse ne olacak, halk alkışlamadıktan sonra…