Bundan tam 27 yıl evvel, 28 Şubat'ta bu milletin milli, manevi ve kalkınma asaletine vurulan bir askeri vesayet darbesi vardı. Biraz sütü bozuk, biraz da dış mihrak talimatlı bir askeri vesayetin hayat bulduğu devrin, milletiyle, devletiyle, ümmetiyle ve insanlığıyla derdi olan dertlenen bir lideri olan merhum Erbakan hocaya karşı yapılmış, ama tamamen din kisvesi altında yapılan ancak tamamen rant olan 28 Şubat'tan sonra bu milletin alın terinin yağmalandığı milyarlarca dolar paranın yağmalandığı bir dönem vardı. Aslında 28 Şubat askeri vesayetin bittiği bir dönemdir. 1000 yıl sürecek demişlerdi ve 15 Temmuz'a da geldiğimizde Türkiye'de yapılanma temelinin dibine dinamit koyulduğu tarih 28 Şubat’tır. Ondan sonra 15 Temmuz'da zaten bu temel patlatıldı, şimdi enkazları kaldı. 28 Şubat askeri vesayetin bitirildiği tarihtir. 1000 yıl sürecek denilen süreç bitmiştir.

Ben de bir 28 Şubat zedeyim. 28 Şubat'ta evinde tüm fonksiyonları bitmiş, kuytu köşede kalan adamlar, bugün bu memleketin riyaseti ve siyasetinde racon kesiyorlar. Ancak, 28 Şubatlarda ve bugün bunun gibi milletin iradesine darbe yapıldığı zamanlarda dimdik duranlar, bizim gibi kenarda köşede kaldılar. Biz memnunuz, mutluyuz. Bu memlekette 28 Şubatlar yaşanmasın. Yaşanırsa sahada en çok olan, çıkacak olan yine de biziz. Mücadeleyi gene veririz, ama şu anda siyaset sahibi olanlar ne yaparlar? Kaçacak deli ararlar. Onların hayatı budur.

Rahmetli Süleyman Demirel de 28 Şubat'ta tam idare etti memleketi. Ne oraya gitti, ne buraya gitti. Kan dökülmeden, kaos yaşanmadan Türkiye'nin kılcal damarlarında olan ve dış odaklarla beraber irtibatı olan birilerine, bu milletin kazancının haracını verdirerek işi kurtardı.

Faruk Özlü sahada; seçim gezilerine gittik. Vatandaşlar güzel bir ilgi gösteriyorlar. Her güzel ilgide Faruk Bey beni çağırdı. ‘Bak Sadullah Bey görüyor musunuz?’ dedi. Ben ona ‘Sayın Bakanım’ diyorum. Çünkü Düzce'de Cumhuriyet tarihinde çıkan birkaç tane bakandan birisi. Gönlümden de diyorum, severek de söylüyorum. Düzce'den çıkan çok bakan yok, çok milletvekili var, çok iş adamı var, çok bürokrat var. Ama bakan biraz az tabii. Özlü bana bir hikaye anlattı. Rahmetli Demirel mitinge çıkmış ‘Köprüler yaptık, yollar yaptık, fabrikalarımızı yaptık.’  derken biri oradan bağırmış ‘Babanın parasıyla mı yaptın?’ diye. Demirel, ‘Babamın parasıyla yapmadım. Senin paranla da yapmadım. Şu alanda bulunanların hepsinin parasıyla da yapmadım, ama devletin parasıyla yaptım.’ diyor. İşte babanın parasıyla mı yaptın muhabbeti var ya; toplumda. Bu zamana gelenler niye yapmamış, bu çok önemli. Millet bahçesine önceki dönem Mehmet Keleş müdahale etti. Beceremedi, oraya çöreklenmiş birileri gündem olmuştu. Bu millet bahçesini kaldırması Düzce'nin içindeki çöküşlerin bitmesine sebep oldu. O güne kadar niye kaldırılmadı?

Geçtiğimiz günlerde Faruk Özlü bir açıklama yaptı ve dedi ki; ‘Partiden partiye fırıldak gibi dönenlere itibar etmeyin.’ Dereli Tütüncü köyünde Milliyetçi Hareket Partisi'nden milletvekili adayı, İYİ Parti’de belediye başkan adayı Ömer Küçük var. O da döndü fırıl - fırıl, parti -  parti gezdi. Siyasette çok dikkat etmek lazım, bir şey söylendiği zaman… Onun için birçok insan siyaset yapamıyor. Ama siyasete de çok kaliteli insanların girmesi lazım. Belki Mehmet Keleş'i kastetti, öyle anlıyoruz. Ama yanınıza gelen adam da Mehmet Keleş’ten biraz fazla döne  - döne Mevlana gibi açtı kollarını. İnsanların söylemlerine dikkat etmesi lazım. Hem biz haklının yanında olmamakla beraber, haksızın karşısında da olmuyoruz. Düzce adına, memleketimiz adına, mücadelemize devam ediyoruz.

Bugün (28 Şubat) ziyaretler vardı. Yeniden Refah Partisi'nin Boğaziçi belediye başkan adayı Mehmet Kütükoğlu geldi, bazı projelerden bahsetti. İbrahim Ercan'ın suyunun altını yakmış, yakında kaynayıp buharlaşabilir. Seçimin nabzı burada atacak.

Güzel bir söz var; ‘İnsanları yücelten ilim ve kültür değil ahlak ve fazilettir.’ diyor. Çok güzel bir ifade… Şimdi Gama İpliğe arkadaşlarımız gitti. Orada işçilerle röportaj yaptı. Konu kısaca şu; Gama İplik’e geçtiğimiz günlerde hisselerin büyük bir kısmını Doğan Holding'e devretti, diye mutabakat var. Sonra da bu alışveriş olmamış. Olmayınca da işçiler 6 aydan beri düzenli maaş alamıyor. İşçiler diyor ki; ‘Hayvanın önüne koyulmayan yemeği, bizim önümüze koyuyorlar. Biz burada çöpün, tozun, pisliğin içindeyiz. Bize yoğurt vermiyorlar. Biz hayvan gibi çalışıyoruz. Yemeklerimiz çok kötü, bize insan gibi davranmıyorlar. Bu ekranlarda Zafer Kaplan Gama ipliğin sahibi bizim Düzce'den tanıdığımız, hatta bizim şirketler grubunun çocukluk arkadaşı Tuncay Şahin’le beraber, bir konularla ilgili iş yargıya intikal etmişti.

O zaman biz, Zafer Kaplan'ın lehinde hareket ettik, yanında durduk. Bugün geldiğimiz noktayı gördük ki, Zafer Kaplan adı büyük. İşçiyi hayvan gibi çalıştırıyorlar. Hayvan muamelesi yapıyor. Hayvanın önüne koyulmayan yemeği işçinin önüne koyup da bu kadar büyük yatırımın içinde 15-20 milyon tutarındaki işçinin parasını ödeyemiyorsan, kapat git fabrikayı. Zaten çevreyi kirlettin, çevreyle ilgili zaten tesislerde gerçekten bir inceleme olsa, orada iddia ediyorum standartların çok üstünde sıkıntı olacağını çok iyi görüyorum.

İşletme babasının hayrına gelmiyor ki, para kazanmaya geliyor. Çöpten ip üretiyorlar, çöpten plastikten üretim yapıyorlar. İşçilerin maaşları Doğan Holding'den yapılacak devre kaldıysa, Allah bunlara kolaylık versin. Önümüzde Ramazan var, insanlar maaşlarını alamamışlar. Bir açıklama yapın insanlara.

Adam diyor ki ‘Beni beğenmiyor musun? Öde tazminatlarımızı, çıkart bizi işten. Veya adam gibi zamanında maaşını ver. Hem bu memlekette dönüşümden para kazanacağım, dünyada şöyleyim - böyleyim diye konuşurken mangalda kül bakmıyorsunuz, hem de işçinin o çöpün içinde, o tozun içinde, dumanın içinde, o havanın içinde, o çilenin içindeki işçilerin hakkını yiyorsunuz. Allah bu; hakkı dünyada bırakmaz. Bunlar sendikaya bağlı, sendika sahada yok. İşçinin hakkını müdafaa edecek, işçinin hukukunu koruyacak insanlar yok. Birisi işçinin hakkını vermiyor. İşçi diyor ki ‘Bize hayvanın önüne koyulmayacak yemeği koyuyorlar.’ Konuşurken dünyadan, Amerika'dan, dengeden, külliyeden bahseden Zafer Bey, hayvanın önüne koyulmayacak yemeği işçinin önüne koymaya utanmıyor musun?

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;