Yine yüreğimiz yandı… Pençe-Kilit Harekat bölgesinde bir mağaradaki arama-tarama faaliyeti sırasında metan gazına maruz kalan 19 askerimizden 12’si tüm müdahalelere rağmen şehit oldu.
Kahraman Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır, tedavi gören askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Yaz sıcakları ile birlikte ne acıdır ki bu yıl da orman yangınları dört bir yanda ciğerlerimizi yaktı. Biri bitti derken diğeri başladı.
Tabii sadece doğal nedenler değil, bilinçsizce yakılan ateşler yüzünden oksijen depolarımızın küle dönmesi yine içimizi sızlattı.
Bilecik, Manisa, İzmir, Aydın, Antalya, Hatay, Adana ve Isparta olmak üzere 8 ilimizde çıkan yangınlarda 1’i itfaiye eri olmak üzere toplam 3 kişi vefat etti, tabiat ve yerleşim yerleri büyük zarar gördü.
Yangınlar nedeniyle boşaltılan köyler ve mahalleler oldu.
Her afette olduğu gibi devletin tüm birimleri yangın bölgelerinde büyük mücadele verse de Manisa, İzmir ve Bilecik gibi illerde yangınların tamamen kontrol altına alınmasının günler sürmesi gözleri yangın söndürme filosuna çevirdi.
Yangın uçaklarının yetersiz olduğunu savunan kesimler, başka alanlara aktarılan kaynakları gündeme taşıyarak iktidarı hedef aldı.
Özellikle haziran-temmuz aylarında sık yaşanan yangınlara karşı daha fazla uçak ve helikopterin envantere dahil edilmesi gerektiğini yüksek sesle dile getirenler, “Neden her yaz aynı manzarayı yaşıyoruz!” sorusunu “Ekipman eksikliği” eksenine oturtmayı seçti.
O zaman Orman Genel Müdürlüğü’nün paylaştığı verileri bir inceleyelim…
2025 yılı itibariyle Orman Genel Müdürlüğü’nün orman yangınları ile havadan mücadele için 27 uçağı, 105 helikopteri ve 14 insansız hava aracı (İHA) var.
Bu az bir rakam değil… Ancak asıl sıkıntı aynı anda birçok bölgede peş peşe yangınların çıkmasıydı.
Kuvvetli rüzgar örneğin Hatay’da havadan müdahaleyi mümkün kılmadı. Hızla yayılan alevleri söndürmek günler aldı.
O zaman hatayı ya da sorumluluğu illa birilerini atmak yerine bir de madalyonun diğer yüzüne bakmamız lazım…
Bu yangınları tetikleyen unsurların başrolünde insanoğlu var…
Millet olarak ormanlık alanda mangalı, semaverde çayı çok seviyoruz, peki piknik keyfimiz bittiğinde ateşin söndüğünden emin oluyor muyuz?
Çöpleri ya da atık lastikleri gelişigüzel yakanlar, hem yangına hem de hava kirliliğine neden olmuyor mu?
Ya da bu sıcak yaz günlerinde aracında içtiği sigaranın izmaritini camdan atan kişilere ne demeli?
Yasak dinlemeyerek anız yakanlar yüzünden çıkan yangınlar ormanlarımızı heba etmiyor mu?
Evet müdahalenin tam teşekküllü, hızlı ve sorunsuz olması hayati önem taşıyor ancak aslolan yangınlara davetiye çıkartmamak…
Araştırmalar gösteriyor ki orman yangınlarının yüzde 95’i insan hatasından kaynaklı çıkıyor. O zaman okumuş-okumamış ayrımı olmadan özellikle ormanlık alanlara yakın bölgelerdeki yerleşim yerlerinde bilinçlendirme faaliyetlerine vakit kaybetmeden başlanmalı…
Orman yangını neden çıkar, yangınla nasıl mücadele edilir, ne gibi tedbirler alınır, bunların hepsi halka anlatılmalı. Bu sayede orman yangınlarına karşı gönüllü mücadele eden insan gücü sayısı da artar.
Mesela üzerinde kene var diye yastığını yakıp atan bir vatandaş yüzünden çıkan yangın gösteriyor ki “Daha fazla ciğerlerimizin yanmasını istemiyorsak yangın eğitimi seferberliği şart!”