Devlet adeta yaratıcı bizi kaderin sahibi Allah gibi tabii haşa kıyaslamıyorum ama onun yeryüzündeki silüeti gibi bir olgu. Devlet çok güzel, devletimiz çok güzel. Devletimizin, milletimizin kıymetini iyi bilelim. Devlet adamı olmak, devlet adamı gibi hareket etmek o da güzel. Devletle milletin arasında köprü olan idareci olmak başka bir güzel. Ama milletin derdiyle dertlenen bir devlet hepsinden daha güzel.

Şimdi pazartesi günü bir konuya temas ettik. Bir güzellik merkezinde yaklaşık Ağustos ayından bugüne kadar Allah kalbine hiçbir hile vermemiş, hiçbir hurda vermemiş, samimi, saf duygularla kusursuz kafede çalışan bir kardeşimizin güzellik merkezinde adeta böyle farklı farklı sebeplerle 408 bin lirasının alındığını söylemiştik.

Haberi, Tezcan Solmaz arkadaşımız, Enes Bektaş arkadaşımız Öncü’den sonra veya Öncü’yle beraber, fark etmiyor, ve Düzce basınında benim bildiklerim var, diğerlerini bilmiyorum, yaptılar mı onu da bilmiyorum, bu arkadaşlarımız dile getirdiler. Öncü’de biz bunu konuştuktan sonra, kendilerine teşekkür ediyorum.

KUSURSUZ KAFENİN KUSURSUZ GÖNÜLLÜLERİ

Kusursuz Kafe’de Mine Hanım var, işletmenin sahibi, ve Senem Hanım var. O gönül insanlarının, Kusursuz Kafe’deki çalışan o gönül insanlarının, o Allah’ın sevgililerinin diyelim artık yani çünkü bizde her türlü şeytani manevra var, onlarda yok, onlar temiz. Bize göre çok temizler. Bu insanların derdiyle dertlenen iki tane insanın ortaya koyduğu iradeden sonra bu hadise gerçekleşti. Biz bu haberi dillendirdik.

O İŞ YERİ KAPANDI

Devletimizin hangi birimi dokunduysa, devletin temsilcisi burada valimizdir. Sayın Valimiz, Sayın Başsavcımız, bu konuyla ilgili her kim dokunduysa, emniyetimiz, polisimiz bu konuyla ilgili çok hızlı hareket edildi ve iş yerinin ruhsatsız olduğu ortaya çıktı. Ruhsatsız olan iş yerlerine bir zaman verilir, buna da bir zaman verilmiş ama bu hadiseden sonra kimse gözünün yaşına bakmadı. O irade de Faruk Özlü’nün muhtemelen, yani öyle görünüyor. Gittiler burayı kapattılar. Cumhuriyet Başsavcılığı resen soruşturmaya başlattı.

Bu yavrumuzun, kardeşimizin istismar edilen paraları, istismar edilen duyguları, o saf iyi niyetlerinin karşılığında verdiği paralarla onları manen istismar etmenin karşılığındaki hakikati Cumhuriyet Savcılığı’nda, devletimizin adaletli, hakikatli savcıları, hâkimleri tarafından bunun gereği yapılacak. Bundan endişe yok.

Bu güzel haberi sizinle paylaşırken özellikle bu konuda biz bilemeyiz tabii bu işin bir görünmeyen eli vardır, görünen elleri vardır, dokunan elleri vardır, dokunmayan elleri vardır. Kim bu işte zerre miskal gayret sarf ettiyse, tüm bu konuda bu mazlumun, bu samimi insanın, bu saf insanın, bu temiz insanın hakkını yerine getiren devletimize ben buradan teşekkür ediyorum. İşte devlet olmak bu.

Devlet milletin yanında olduğu sürece, devlet milletinin derdiyle dertlendiği sürece, devlet kadife eldiven içinde çelik bilektir. Devlet budur aslında. Kadife eldivenine yumuşak sarılır ama sen onu elini sıkarsan, kadifeyi incitirsen içeride çelik bilek var, kırar elini. Devlet budur. Merhametle azamet aynı olan bir devlet.

İŞTE DEVLET İŞTE İCRAAT

DEVLET ADAMLARIMIZA GÖNÜLDEN TEŞEKKÜRLER

Ben Düzce’de başta Sayın Valimiz Selçuk Aslan olmak üzere, Sayın Emniyet Müdürümüzden, Sayın Başsavcımızdan, Sayın Belediye Başkanımızdan, özellikle Kusursuz Kafe’deki o konuyu tespit eden, gören Mine Hanım, oradaki yönetici ve Senem öğretmene gerçekten o yavrulara, oradaki insanlara olması gerektiği gibi davrandıkları ve bu meselenin ortaya çıkmasından sonra bir tane mazlumun hakkını bin tane devletimizin adamı savunduğu için de gerçekten çok mutluyum. Siz de mutlusunuz, biliyorum. Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. Devleti olmayanların halini görüyoruz.

NİYETİ HALİS OLAN AZİZ OLUR, NİYETİ HABİS OLAN ZELİL OLUR

Şimdi Tanju Özcan Bolu Belediye Başkanı, Dr. Faruk Özlü, Düzce Belediye Başkanı. İtişiyorlar, söyleniyorlar. Âşıklar gibi birbirlerine methiyeler diziyorlar. O ona bir şey diyor, o ona bir şey diyor. Arada bir Saadettin Kantar giriyor meselenin içine. Bu Saadettin Kantar da nasıl bir kantarsa, bu kantara Faruk Özlü’nün ne kadar ihtiyacı var? Faruk Özlü’nün mesajlarını, müdafaasını yapan bir kantar. Ya bu kantarla bu yük tartılmaz aslında da ne ihtiyacı var onu da bilmiyorum.

Şimdi buradan baktığınızda ben hadiseyi şundan kaynaklı görüyorum. Tanju Bey de Türkiye’ye mahal olmuş birisi, Faruk Bey de Türkiye’ye mahal olmuş birisi. Şimdi Tanju Bey Umre’ye gitti. Faruk Bey de ‘burada şov yapıyor’ diyor.

Şimdi bizim manevi anlamda, tabii buna ehemmiyet verenler için söylüyorum, manevi anlamda bildiğimiz bir şey var. Cenab-ı Rabbül Âlemin, âlemlerin Rabbi Allah-u Teâlâ çağırmadan Kâbe’ye gidilmez. Çağıracak, Allah’ın evi orası. Biz böyle inanıyoruz, böyle biliyoruz. Belki de yanlış inanıyoruz, bilmiyoruz da, ama biz böyle inanıyoruz.

Tanju Özcan’ı Allah oraya çağırmış, nasip etmiş o da oraya gitmiş. Oradaki niyeti demek ki Allah’a karşı iyi bir niyeti varmış, Allah onu nasip etmiş. Oradaki niyeti, gerçekten o niyetle beraber yücelik, maneviyat, o Allah’ın muhabbetine, o haşmetine, o ziyaretine uygun bir ruh halindeyse, Allah onu mükâfatlandırır. Şov yapıyorsa cezalandırır, rezil eder.

Bu aynı şekilde, oradaki niyeti halis değilse Faruk Özlü bu işten beklediğini alır. Ama gerçekten niyetinde, ibadetinde, inancında Tanju Bey samimi ise, Faruk Özlü bunun da bedelini, manevi bedelini Allah’ın adaletini de görür. İşin doğrusu bu. Burada fazla konuşmaya gerek yok.

İşin sonunda İsrail İran’ı sevmiyor, İran İsrail’i sevmiyor. Atışmalar, patışmalar herkes kendi işini yapıyor. Ama işin enteresanı ne? Dünyada İsrail’den sonra en çok Yahudi nüfusun yaşadığı ülke İran. Çok enteresan şeyler dönüyor dünyada.

Ben de diyorum ki atışmalar güzel, eleştiriler güzel, yarışmalar güzel, hizmetler güzel ama dini işler bu işten uzak durmalı diye düşünüyorum. İnşallah niyeti kimin güzelse Allah ona verecek, onu aziz edecek. Niyeti bozuk olanı da zelil edecek. Zaman içinde bunu göreceğiz. Bunun için keramet göstermeye gerek yok.

AYRIŞTIRMAK İÇİN DEĞİL BİRLEŞTİRMEK İÇİN KURULDU

Düzce Çalışan Gazeteciler Cemiyeti kuruldu. Biz kurucu üyesi olarak değil de giden arkadaşlarımız, bizi de temsilen orada insanlar var, çalışanlar var. Sayın Vali Selçuk Aslan’ı, Sayın Belediye Başkanı Doktor Faruk Özlü’yü ziyaretinde bizler de bulunduk. Kısa zaman içinde de inşallah bu, bir ayrıştırıcı olarak değil ama birleştirici olarak bir sonuçla sonuçlanır.

Düzce Çalışan Gazeteciler Cemiyeti ve Düzce Gazeteciler Cemiyeti ile ayrıştırma değil, birleştirme noktasında benim de vakti zamanda gayretlerim olmuştu. Başaramadık ama inşallah bu birleştiren bir şey olur. Fakat burada böyle hem ilk günlerde herkes birbirine belden aşağı dokunmaya başladı. Bu da hoş değil.

Burada şu var: Düzce’de her şeyin en güzeli olsun, en kalitelisi olsun.

Hoşça kalın, dostça kalın. Allah’a emanet olun.

KÖŞE YAZISININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN